İnşaat-İş'ten havalimanı iddianamesine tepki
'İddianame işçi sınıfının direnme ve örgütlenme hakkına dönük aleni bir saldırının açık ilanı anlamına geliyor.'
İnşaat İşçileri Sendikası (İnşaat-İş), 3. Havalimanı direnişi nedeniyle yargılanan sendikacılar ve işçiler hakkında hazrılanan iddianameye ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.
"Sendika yöneticilerimizin mahkemede söylediği gibi 'Suçlu değiliz'. Haklı bir davanın, işçi sınıfı mücadelesinin hamalı, neferi olmaktan gururu duyuyoruz. 3. Havalimanı direnişinde de bu yaklaşımla yer aldık" diye vurgulanan açıklamada şunlar ifade edildi:
Yaklaşık 2 aydır dağıtıldıkları Silivri Cezaevlerinde tutulan dört yöneticimiz, Dev Yapı-İş Başkanı ve işçi arkadaşlarımız hakkında her satırı işçi sınıfını "makbul" sınırlara çekmeyi esas alan bir iddianame hazırlandı.
Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığı Terör, Kaçakçılık, Narkotik, Ekonomik ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu tarafından ‘2018/31438’ soruşturma numarasıyla hazırlanan iddianame, Gaziosmanpaşa Asliye Ceza Mahkemesi’ne iletildi.
İddianame işçi sınıfının direnme ve örgütlenme hakkına dönük aleni bir saldırının açık ilanı anlamına geliyor.
"WHATSAAP GRUBU SUÇA DELİL OLARAK GÖSTERİLİYOR"
İsyan eden arkadaşlarımız ve sendika yöneticilerimizin dahil olduğu bir whatsapp grubundan bahsedilerek, örgütlü hareket etme hakkı suça delil olarak gösteriliyor.
O insanlık dışı koşullara karşı isyan etmenin kendisinin suç sayıldığı iddianamede işçi arkadaşlarımız ve sendika yöneticilerimize "görevi yaptırmamak için direnme, iş ve çalışma hürriyetinin ihlali, kamu malına zarar verme, toplantı ve yürüyüşlere silah veya 23. maddede belirtilen aletlerle katılma ve mala zarar verme’ suçlamaları yöneltiliyor.
Aralarında dört sendika yöneticimiz ve DİSK’e bağlı Dev Yapı-İş Genel Başkanı’nın da olduğu beş sendikacıyla 56 işçi arkadaşımız hakkında hazırlanan bu iddianame, işçi sınıfının tümüne saldırının açık ilanıdır. Nitekim 3. Havalimanı işçilerine dönük bu saldırganlığın arkası TARİŞ’te DİSK Gıda-İş’te örgütlenen işçilerin sendikal örgütlenme haklarına ve bu hakka sahip çıkmak için geliştirdikleri direnişe karşı da uygulandı. Burjuvazi ve devleti bu ağır kriz koşullarında işçi sınıfına "ya her şeye rıza göstereceksiniz ya da sonunuz gözaltı, cezaevi, jandarma-polis copu olur" mesajı vermektedir. Her fırsatta bu mesajın altını bir kez daha çizmektedir.
3’üncü Havalimanı şantiyesinde çalışan on binlerce işçi arkadaşımız, ücretlerinin ödenmemesine, sigorta primlerinin eksik yatırılmasına, artık sıradanlaşan işçi ölümlerine, insanlık dışı barınma-beslenme ve ulaşım koşullarına, aşağılayıcı muamelelere karşı direnme haklarını kullanarak, isyan etti. Sendika yöneticilerimiz de 14 Eylül sabahı patlayan bu isyan çığlığına sağır kalmadı, işçi sınıfının direnme hakkını örgütlenme hakkıyla birleştirmek için ellerinden geleni yaptılar. Bu onların ve sendikamızın en temel hakkı olduğu gibi, görevidir de.
"HAK TALEP EDEN İŞÇİLERİN KARŞISINA POLİS-JANDARMA ÇIKARILDI"
Meşru mücadele çizgisiyle hareket eden sendikamız ve insanlık dışı koşullara karşı isyan haklarını kullanan işçi kardeşlerimizin karşısına polis-jandarma-gaz bombaları-cop çıkarıldı. Onların bu çığlığı duyularak çözüm üretmek yerine, her zamanki oyalamacı tutumlar sergilendi. Kibirli bir tutumla "tamam duyduk, çözeceğiz" denildi yarım ağızla. Bu tutuma karşı geri adım atılmayınca da gece yarısı yatakhaneler basıldı, kapılar koçbaşlarıyla kırıldı ve sayısını bile tam olarak bilemediğimiz en az 600 işçi gözaltına alındı. Bu gözaltılar mevcut yasalara aykırı bir şekilde gerçekleşti, işçiler ve sendika yöneticilerimiz avukatlarıyla görüştürülmedi, şiddete ve baskıya maruz kaldı. İşçi arkadaşlarımız sendika yöneticilerimiz hakkında ifade vermeye zorlandı.
"31 ARKADAŞIMIZ HALEN TUTUKLU"
6 günlük yasadışı gözaltı sürecinden sonra aralarında dört yöneticimizin de bulunduğu 24 işçi tutuklandı, 19 işçi arkadaşımız adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Hemen akabinde başka işçi tutuklanmaları ve Dev Yapı-İş Genel Başkanı Özgür Karabulut’un tutuklanmasıyla devam etti süreç. Bu arada ara mahkemede altı arkadaşımız serbest bırakılırken, son tutuklananlarla birlikte 31 işçi ve sendikacı halen Silivri’de çeşitli cezaevlerinde tutulmaktadır.
"İGA PATRONU İTİRAF ETTİ"
İGA patronunun çıkıp işçilerden özür dilediği ve "haklıydılar" diyerek işçi arkadaşlarımızın isyanının asıl failinin, "provokatörlerinin" kendileri olduğunu da bizzat itiraf ettiği bu koşullarda, son derece meşru olan direnişin "suç" kategorisine alınmasına izin vermeyeceğiz.
Anayasalara işçi ve emekçilerin mücadeleleriyle yazılmış direnme ve örgütlenme haklarının unutturulmasına, işçiyi de onun en temel örgütleri olan sendikaları da kendi istedikleri sınırlara çekmelerine şimdiye kadar teslim olmadığımız gibi, 3. Havalimanı direnişinde de teslim olmadık. İşçi sınıfının direnme ve örgütlenme hakkının meşruiyeti bilinciyle hareket ettik, bu meşruiyet bilinciyle kazanılmış anayasal hakları da bizden önce can pahasına bedeller ödeyerek kazanmış olanlarımız anısına sahiplenip, geliştirmeyi esas aldık.
Biz gittiğimiz yolun tarihsel haklılığından güç alan bir sendikayız. Burjuvazinin çıkarlarını merkeze koyarak iddianameler hazırlayan savcılardan, mahkemelerden icazet alarak hareket etmedik, etmeyeceğiz.
"YAPTIK YİNE YAPACAĞIZ"
Sendika yöneticilerimizin mahkemede söylediği gibi "Suçlu değiliz!". Haklı bir davanın, işçi sınıfı mücadelesinin hamalı, neferi olmaktan gururu duyuyoruz. 3. Havalimanı direnişinde de bu yaklaşımla yer aldık.
Evet, "Yaptık, yine yapacağız!". Hiçbir güç bunu değiştiremez, hiçbir bedel bundan geri adım atmamıza neden olamaz. (HABER MERKEZİ)