İpek Er davası: Musa Orhan'ın avukatları Kürt toplumunu ve coğrafyasını aşağılamaya çalışıyor

İpek Er davası: Musa Orhan'ın avukatları Kürt toplumunu ve coğrafyasını aşağılamaya çalışıyor
İpek Er davasında mahkemenin etkisiz ve pasif olduğunu belirten avukat Rengin Ergül, çelişkili ifade veren tanıkların Musa Orhan tarafından duruşmaya getirildiğini söyledi.

Siirt’te İpek Er’e cinsel saldırıda bulunduktan sonra intihara sürükleyerek yaşamını yitirmesine neden olan uzman çavuş Musa Orhan hakkında "nitelikli cinsel saldırı" suçundan açılan davanın 4’üncü duruşması 16 Eylül’de Siirt 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Duruşmada iddia makamı, Musa Orhan’ın "cinsel saldırı" suçundan cezalandırılmasını ve tutuklanmasını istedi. Ancak mahkeme heyeti, hem savcının hem de avukatların tutuklama talebini reddetti. 

Dava avukatlarından Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD) Genel Sekreteri Rengin Ergül, davaya ilişkin Mezopotamya Ajansı’ndan Fethi Balaman'a konuştu. 

'MUSA ORHAN'IN AVUKATLARI HER CELSE İPEK ER'İN AİLESİNİ SUÇLUYOR'

Davanın sıradan bir ağır ceza dosyası gibi ilerlemediğini belirten Ergül, duruşma günlerinde adliye ve civarında çok sayıda sivil ve resmi kolluk kuvvetinin olduğunu, adliye içerisinde bile kimlik soran polisle tartışmak zorunda kaldıklarını söyledi. Davada mahkeme heyetinin tavrını eleştiren Ergül, heyetin etkisiz ve pasif olduğunu ifade etti. 

Ergül, Musa Orhan’ın ilk günden beri "susma hakkı"nı kullandığını ifade ederek, "Orhan ve avukatları  Ankara’dan SEGBİS ile katılıyor. Biz hukukçular hem sanıklar hem de müştekiler bakımından her zaman ceza yargılamalarında yüz yüzelik ilkesini savunuruz, ancak Musa Orhan ve avukatları duruşmaya SEGBİS ile katılmaya devam etmekte. Musa Orhan’ın avukatları her celse İpek Er’in ailesini ve avukatlarını suçlayan beyanlarda bulunmaya devam ediyorlar ve tüm itirazlarımıza rağmen savunma hakkının dokunulmazlığının arkasına sığınarak, bu hakkın sınırlarını aşıyorlar. Mahkeme heyeti ise tüm bu süreçlerde her zaman etkisiz bir rol çiziyor. Son celsede tutuklama dâhil tüm taleplerimiz reddedildi" diye belirtti. 

'ORHAN'IN ARKADAŞLARININ ÇELİŞİKİLİ BEYANLARINI TÜM MAHKEME HEYETİ GÖRDÜ'

Bu celsede Musa Orhan’ın A.Ş. ve S.I. isimli arkadaşları ve İpek Er’i muayene eden adli tıp hekiminin dinlendiğini belirten Ergül, "Musa Orhan’ın ev arkadaşı A.Ş.’nin bizim sorularımız karşısında verdiği çelişkili beyanlarını tüm mahkeme heyeti gördü. Yine Musa Orhan’ın zaman zaman evinde kaldığı diğer tanık da çelişkili beyanlarda bulundu. İpek Er’i muayene eden adli tıp hekimi ise aslında muayene ve sevk süreçlerinde eksik kalmış olsa bile İpek’in rızası dışında birden fazla kez ilişkiye zorlandığını tıbben belgelemiş ve bu da mahkemede söylemiş oldu. İpek’in daha önce savcılıktaki şikâyeti, intihar mektubu ve tüm bu delillerle Musa Orhan’ın nitelikli cinsel saldırı faili olduğu açıktır ve cezalandırılması gerekir" ifadelerini kullandı. 

Rengin Ergül

'TANIK OLMASINA RAĞMEN 'SUSMA HAKKI' İSTEDİ'

Musa Orhan ile tanıklar arasındaki ilişkiye değinen Ergül, "Musa Orhan ve mahkemede dinlenen hekim dışındaki iki tanık da Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) personeli ve Musa Orhan ile yakın arkadaşlar. Bizim bu nedenle tanıkların beyanlarının belirleyici olmaması yönünde bir kanaatimiz vardı, ancak mahkemede dinlendikten sonra bu kanaatimiz ispatlanmış oldu. Musa Orhan’ın arkadaşı olan her iki tanık da çelişkili beyanlar verdi. Ancak özellikle Musa Orhan’ın eski ev arkadaşı olan A.Ş.’nin tüm beyanları çelişkiliydi, bizim sorularımız karşısında köşeye sıkışınca tanık olduğunu unutup 'susma hakkını kullanmak istiyorum' dedi. Sanık avukatı kendisinden bahsederken, ilk önce ‘müvekkilim’ dedi, sonra düzeltti. Yine bizim sorularımız sonucu öğrendik ki; A.Ş. Afyon’da ailesinin yanında izindeyken, onu evinden alıp duruşmaya kadar Musa Orhan getirmiş. A.Ş. İzmir’de ikamet etmekte, ailesinin yanında Afyon’da izinde, duruşma da Siirt’te görülüyor ama ne hikmetse Musa Orhan ve avukatları ile aynı SEGBİS odasından bağlanıyor ve bize göre kendisine önceden ezberlettirilmiş sorulara cevap veriyor. Bu celse dinlenen her iki tanığın da yalan beyanda bulunduğunu söyleyebiliriz" şeklinde konuştu.

'SİYASETİN BELLİ KESİMLERİ MUSA ORHAN'A SAHİP ÇIKIYOR'

Savcının Musa Orhan için hem ceza hem de tutuklama istediğini ancak mahkemenin tavrının yine gerekçesiz bir şekilde ret olduğunu dile getiren Ergül, "Mahkeme bırakın tutuklamayı, Musa Orhan’ı mahkemede hazır bulundurma konusunda bile bir adım atmıyor. Yargılama esnasındaki güvenlik önlemleri, siyasetin belli kesimlerinin Musa Orhan’a sahip çıkmasının mahkemenin tarafsızlığı ve bağımsızlığını etkilediğini düşünüyoruz. Tüm bunlara rağmen Savcılığın mütalaasında geçen ‘cinsel dokunulmazlığa karşı suçların doğası gereği çoğu zaman tek tanığının bizzat mağdurun kendisi olduğu’ ibaresinin kadın hukukçular açısından bir kazanım olduğu kanaatindeyiz" diye konuştu. 

Savcının Musa Orhan’ın "Nitelikli cinsel saldırı" suçundan cezalandırılması yönünde mütalaa verdiğini hatırlatan Ergül, "Biz hem Musa Orhan’ın kamu görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanarak gerçekleştirdiği için cezasının ağırlaştırılmasını istiyoruz, hem de Batman Cumhuriyet Savcılığı’nda 'intihara yönlendirme' sebebiyle yaptığımız bir suç duyurusu var, Musa Orhan’ın 'intihara yönlendirmeden' de cezalandırılmasını talep ediyoruz" ifadelerini kullandı. 

'ORHAN’IN AVUKATLARI KÜRT TOPLUMUNU VE COĞRAFYASINI AŞAĞILAMAYA ÇALIŞIYOR'

Orhan’ın avukatlarının aileyi hedef alarak hem toplum hem de mahkemeyi ikna etmeye çalıştığını kaydeden Ergül, "Musa Orhan ve avukatları, bazı kesimlerin benimsediği değerler üzerinden Kürt toplumunu ve coğrafyasını aşağılamaya çalışıyor. Her celse söz aldıklarında aileyi suçlayan, ailenin İpek Er’i intihara sürüklediğini ima eden savunmalar yapıyorlar" dedi. 

'KÜRT İLLERİNDEKİ SOKAKLAR VE MAHKELMELER KÜRT KADINLARI İÇİN GÜVENLİ DEĞİL'
 
Mahkemede Orhan dışında neredeyse herkesin yargılandığına dikkat çeken Ergül, "Musa Orhan üniformalı bir erkek. Bütün erkek yargılamalarında mahkemelerin erkeği değil müştekiyi yargılayan bir tutumu vardır. Her zaman kadınlar cinsel saldırı ve taciz öykülerini defalarca anlatmak ve her anlatışta yalancılıkla suçlanmak ve hakarete uğramak zorunda kalırlar. Bu Türkiye mahkemelerinde sıradanlaşan bir durum. İstanbul Sözleşmesi’nin kaynağı olan ve Türkiye’nin mahkûm edildiği Nahide Opuz kararında AİHM, Türkiye mahkemelerinin etkisizliğinin kadına yönelik şiddeti artırdığını tespit etmişti ve Türkiye yargısında yapısal değişiklikler yapılması kararı vermişti. Nitekim İstanbul Sözleşmesi bu karar sonrasında hazırlandı ve imzalandı ancak uygulamasında her zaman sıkıntılar yaşandı ve biliyorsunuz son süreçte Türkiye sözleşmeden çekildi. Şu an Türkiye sokaklarından mahkemelerine kadar kadınlar için güvenli bir yer değil, en çok da Kürt illerindeki sokaklar ve mahkemeler Kürt kadınları için güvenli değil" ifadelerini kullandı. 

'KUVVETLE MUHTEMEL KARAR DURUŞMASI OLACAK'

Gelecek duruşmanın karar duruşması olmasını beklediklerini kaydeden Ergül, "Biz mahkemenin tüm deliller toplandıktan sonra karar vermesini talep ediyoruz ancak kuvvetle muhtemel karar duruşması olacak. Doğrusu tüm celselerde pasif bir tutum içerisinde olan bir mahkemeden herhangi bir beklentimiz yok, ancak mevcut delillerle Musa Orhan’ın 'nitelikli cinsel saldırı' ve 'intihara yönlendirme' suçlarından cezalandırılması ve derhal tutuklanması gerekiyor" diye belirtti.

Öne Çıkanlar