İsias Otel'de oğlu ölen baba: Desteğe ihtiyacımız var, film gibi izlemeyin

İsias Otel'de oğlu ölen baba: Desteğe ihtiyacımız var, film gibi izlemeyin
Adıyaman'daki İsias Otel'de ölen rehberlerden Emin Uysun'un babası Mustafa Uysun, yaşadıklarını Artı Gerçek'e anlattı. Davanın takipçisi olacağını söyleyen Uysun, "Herkesin desteğine ihtiyacımız var. Olan bitenleri film gibi izlemesinler" çağrısı yaptı.

Fergün ATALAY


Artı Gerçek - 29 yaşındaki Emin Uysun turist rehberiydi. Rehberlik eğitim gezisine gitmişti... 6 Şubat’taki depremlerde, Adıyaman’daki İsias Otel’deydi.

Emin, AKP’ye yakınlığıyla tanınan Bozkurt ailesinin otelinde enkaz altında kalan 65 kişiden biri oldu. Baba Mustafa Uysun, aynı zamanda meslektaşı da olan oğlu Emin’i, deprem sırasında yaşadıklarını ve adalet mücadelesini Artı Gerçek’e anlattı.

Siz Nevşehir’de yaşıyorsunuz. Depremi öğrendikten sonra ne kadar sürede ulaştınız Adıyaman’a?

Başarılı bir müzisyen, masa tenisi hakemi ve antrenörü, her parmağında ayrı bir mahareti olan biriydi evladım. Emin, turizm ve otelcilik eğitimi aldı. Sonra da butik oteller üzerine yüksek lisans yaptı. O da benim gibi turist rehberi oldu. Rehberlik eğitimi için gereken gezilere katılıyordu. Olay olduğunda bu gezilerden birindeydi. Bu felaket geldi başımıza. O sabah 6’da uyandığımda depremi öğrendim. Endişe içindeydim. Oğlumu aradım ama ulaşamadım. Sonra buradaki arkadaşlarımızla birlikte saat 8 buçuğa doğru yola çıktık. Gece saat 2’de vardık. Yol şartları zorluydu. 18 saatten fazla sürdü. Her yer yıkılmıştı. Çok karanlıktı.

'KIBRISLI BAKAN GELECEK DİYE VİNÇ GÖNDERİLDİ'

Adıyaman’a, İsias Otele vardığınızda ilk izleniminiz ne oldu? Kurtarma çalışmaları başlamış mıydı?

Şöyle düşünün: Bir felaket filminin içindesiniz. Ama filmi seyretmiyorsunuz, filmin içinde yaşıyorsunuz. İsias Otel'in önüne geldiğimizde küçük bir çalışma vardı. Makineden ziyade insan gücü vardı. Etrafta AFAD veya çadır yoktu. Rehber ailelerinden birkaç kişi vardı. Otelde Kıbrıs’tan gelen sporcular da kalıyordu. Bir şey daha söylemek istiyorum. Bunu ne yazık ki tebessüm ederek söylüyorum. Kıbrıslı bir bakan ve yüksek düzey bürokrat gelecek diye bir söylenti çıktı. İlginç bir şekilde çalışma hızlandı: İki kepçe geldi, kamyonlar vinçler geldi. Ancak sürekli cenaze çıkıyordu. Ama esas kurtarma çalışmaları da Kıbrıslı ekiplerin gelmesiyle başladı.

'YETKİLİ KİMSE YOKTU'

Siz ne durumdaydınız? Ne düşündünüz enkazı görünce?

İsias Otel’in enkazına ilk baktığımda… Oradaki enkaz değildi, enkaz ötesiydi. Molozda büyük parça bile yoktu. Benim orada tansiyonum 5’e düştü, baygınlık geçirdim. Kıbrıslı kurtarma ekibi bana müdahale etti. İyiyim dedim ama sonra yine bayıldım. Gördüğüm tabloda durum çok kötüydü. Orada benim gördüğüm şuydu: Yetkili kimse yoktu. İnsanlar kendi kaderine terk edilmişti.

Ama yine de enkaz başında umutla beklediniz…

7 Şubat günü öğleye doğru bir hareketlenme başladı. Ama hep cenaze çıkarıldı. Düşünebiliyor musunuz, cenaze çıkıyor. Bakıyorsunuz evladınız değil. Mutluluk hissetmiyorsunuz tabii. Ama iyi ki oğlum değil diyorsunuz. Benim oğlum Emin 1.87 boyunda, 100 kilo babayiğit bir çocuk. Belki canlı çıkar umudu oluyor. O sırada oğlumun arkadaşı Anıl Zeybek enkazdan sağ çıktı. Büyük umut oldu tabii. Ama o umut iki saat sonra tükendi. Oğlumun cenazesi çıkarıldı. Çok zor, çok…

'BÜROKRATİK İŞLEMLER İÇİN SAATLERCE BEKLEDİK'

Evladınızın cenazesini teslim alırken neler yaşadınız? Önünüze bir engel çıkarıldı mı?

Cenaze arabası istemek için Adıyaman Valiliği’ne gittik. Ama orası da çok karışıktı. Karşımıza genç bir memur çıktı. Ona cenaze aracı istiyoruz dedim. Şöyle bir baktı, yok demedi. Aslında diyemedi. “Gidip sormam gerekiyor” dedi. Ve kısa süre içinde geri döndü. O kısa sürede nereye gitti, kime sordu bilmiyorum. “Ne yazık ki cenaze aracı yok” dedi. Bunun üzerine kendi aracımızla götürmek için başvuruda bulunduk, bürokratik işlemler için saatlerce bekledik. Sağlık memuru yok, kimse yok. Hastanede de durum çok kötüydü. Her yerde cenaze vardı. Oğlumun cenazesini, oradaki cenazelere basmadan taşımak için çok zorlandım… Bir süre sonra hızlandı işler. Evladımı alıp kendi aracımla götürdüm Nevşehir’e…

'BAKANLIK'TAN ARAYAN SORAN OLMADI'

Siz 33 yıllık turist rehberisiniz, oğlunuz da rehber. Turizm Bakanlığı’ndan veya daha üst düzey yetkililerden bir taziye mesajı aldınız mı?

Ne yazık ki yok, hiç arayan soran olmadı. İlk günler zaten çok yoğun geçti, o ara bir beklentim yoktu. Evladımı defnettikten sonra da beni hiçbir yetkili aramadı. Daha sonra yine Nevşehir’den bir rehber çocuğumuzun cenaze töreninde yan yana durduğum belediye başkanı bile beni telefonla aradı.

'ULUSLARARASI BOYUT KAZANDI'

Bundan sonra sizi uzun ve zorlu bir adalet mücadelesi bekliyor. Dava süreci başladı mı?

Kıbrıs’tan gelen çocuklar da bu otelde öldü. Bu nedenle uluslararası bir boyut da kazandı. Oğlumun iki avukat arkadaşına vekaletname verdim. Turist Rehberleri Birliği ve Kıbrıslı aileler de davanın müdahili. Ben sonuna kadar davanın takipçisi olacağım. Herkesin desteğine ihtiyacımız var. Olan biten olayları film gibi izlemesinler. Deprem bölgesinden gelen görüntülere bakınca, bir an için orada olduklarını düşünsünler. Soğuğu, enkazı, kokuyu hissetsinler. Bizimle empati yapsınlar, destek olsunlar…

'BİNANIN PARA UĞRUNA UYGUN YAPILMAMASI DOLAYLI BİR CİNAYET'

Bir doğa olayını afete çeviren şey ihmal. Bunu bu depremde de gördük. Sorumlulara ne söylemek isterdiniz?

Onlara beddua etmek istemem. Nevşehir’de benim oğlum dahil beş kayıp var. Onlara bir sayı gibi görünür bu kayıplar, ama değil. Empatinin kelime anlamı kendini karşındakinin yerine koymak. Benim orada umudum gitmiş… Kapitalizmin tanrısı ahlaksızlıktır derler. Otel binasının para kazanmak uğruna uygun yapılmaması dolaylı bir cinayet sonuçta. Malzemeden çalmak, binayı projeye uygun yapmamak kasıttır. Otelin binası 10 yıl atıl kalmış. Buna rağmen ruhsat almış. Ev olarak yapılan binayla birleştirilmiş. Bina makyajlanmış. Ben canımı ciğerimi kaybettim. Küçük hayatlarımız var, hepimizin dünyasının merkezinde evlatlarımız var. Ne için kaybediyorsunuz evladınızı? Kirli para için, hiçbir işe yaramayacak para için. Bu paraya tamah eden her türlü ahlaksızlığı, şerefsizliği, vicdansızlığı yapar. Gerçekten cinayet bu.


İSİAS OTEL’DE 65 KİŞİ ÖLDÜ

Depremde yerle bir olan Isias Otel'in sahipleri ve yöneticileri Ahmet Bozkurt, Mehmet Fatih Bozkurt ve Efe Bozkurt, 17 Şubat’ta tutuklandı. 65 kişinin öldüğü otelin enkazıyla ilgili ilk inceleme raporunda, beton kalitesinin düşük olduğu, dere çakılı ve kumu kullanıldığı tespit edildi. İsias Otel’de 30’u rehber, 35’i Kıbrıslı öğrenci, öğretmen ve veli 65 kişi öldü.

Öne Çıkanlar