İstanbul Barosu Başkanı: Ebru Timtik ile ilgili verilmiş, kesinleşmiş bir yargı kararı yok

İstanbul Barosu Başkanı: Ebru Timtik ile ilgili verilmiş, kesinleşmiş bir yargı kararı yok
'Ebru Timtik’in yargılanması sırasında Mehmet Selim Kiraz’ın öldürülmesi olayı hiç gündeme gelmedi. İddianamesinde Kiraz’ın öldürülmesine ilişkin bir katkısından hiç söz edilmiyor.'

Adil yargılanma talebiyle başladığı ölüm orucunda tahliye talebi kabul edilmeyen ve yaşamını yitiren Ebru Timtik’in İstanbul Barosu’na asılan pankartı çoklu baro ve avukat üyelerinin haklarına sahip çıktığı için hedef haline gelen İstanbul Barosu’ndan son dönemde yaşananlara dair açıklama geldi. İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, AKP ve çevresi tarafından gerçekmiş gibi sunulan Ebru Timtik’in Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın öldürülmesi olayı hakkında, "Bugün itibarıyla Ebru Timtik ile ilgili verilmiş, kesinleşmiş bir yargı kararı yok, kesinleşmemiş olan yargı kararında da Mehmet Selim Kiraz ile ilgili tek bir laf yok. Algı operasyonu" dedi.

Tüm bu tartışmalar devam ederkende adli yıl açılışı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan nezaretinde Saray’da yapıldı. Cumhuriyet’ten İpek Özbey’e konuşan İstanbul Barosu Başkanı Durakoğlu çoklu baronun Gülen Cemaati projesi olduğunu hatırlatarak 15 Temmuz’dan ders alınmadığını, "Adalet Bakanı’nın referansıyla çok net bir şey söyleyebilirim. Hatırlarsanız birkaç ay evvel "Maklubeye birlikte kaşık sallayanlar, yargıyı dizayn etmeye çalışmasınlar" dedi. Siyasal iktidarın içinde maklubeye kaşık sallayanlar, anlıyorum ki yargıyı dizayn etmeye çalışıyorlar ve Adalet Bakanı buna karşı. Arka odada kimlerin olduğunu anlatabiliyor muyum? Bırakın onu, maklubenin sahipleri zaten eskiden böyle bir projenin sahipleriydi. Onların kütüphanelerinde duruyor zaten teklif. O teklifi kütüphaneden çıkardılar, bir anda Adalet Bakanı’nın da haberi olmadan realize edilmeye başlandı" sözleriyle anlattı.

‘175 KİŞİLİK AKP MENSUBU AVUKAT LİSTESİ VAR’

KHK marifetiyle avukatlık mesleği ve hukukun içinin boşaltıldığını, "15 Temmuz’dan itibaren bir cümleyi özenle kullanmaya dikkat ediyorum. Kendi şeyhini mehdi zanneden tek cemaat FETÖ değil. Yargı içindeki gelişmeler, özellikle yargıç, savcı alımındaki tercihler öyle bir noktaya ulaştı ki… Cemaatlerle örgütlenme bir devlet kurumu içinde asla tercih edilmemeli. Yargı içindeyse hiç tercih edilmemeli. Yargı, siyasal örgütlenmelerin odağı olamaz. Hele o siyasal örgütlenmeleri doğrudan doğruya cemaatler üzerinden yapmaya çalıştığınız zaman bunun yargı üzerindeki yansıması çok farklı olur. Evet, FETÖ için bence başarılı bir operasyon yapıldı ama sonuç olarak bu, yargıyı düzelten bir unsura dönüşmedi. Benim için önemli olan o insanın FETÖ’cü olup olmadığı değildi, bir cemaat mensubu olarak, bağımsız karar verme yetilerinden uzak bir yargıçla karşı karşıyayım. Şu anda da bağımsız karar verme yetilerinden uzak yargıç ve savcılarla karşı karşıyayım. Üstelik bu yargıç ve savcıların şu anda genç olduğunu, çok büyük bir ağırlığının HSK ve Adalet Bakanlığı tarafından özel saiklerle alındığını biliyorum. Bakın bu ülkede OHAL döneminde çıkarılan bir KHK ile 1.5 yıl boyunca, hâkim, savcı alımında yazılıdan 70 alma zorunluluğu kaldırıldı. Ben 91 alan, mesleğe kabul edilmeyen pırıl pırıl avukatlar biliyorum ama 54 alıp mesleğe kabul edilen şu anda hâkim, savcılık yapmakta olan, avukatlığı becerememiş hukukçular da biliyorum. Benim elimde mesela 175 kişilik AKP mensubu avukat listesi var. Hepsi hâkim, savcı. Bu listeler yayımlandı da… Bunlar özel olarak alındı" şeklinde anlatan Durakoğlu, baroya asılan pankart olayından sonra Ebru Timtik’e dair önemli açıklamalarda bulundu.

‘ALGI OPERASYONU’

Durakoğlu’nun konuya ilişkin değerlendirmesi şu şekilde:

"Algı operasyonu yapıldığını düşünüyorum. Olay doğrudan doğruya İçişleri Bakanı -sonra Cumhurbaşkanı da ortak oldu ona- tarafından Mehmet Selim Kiraz’ın öldürülmesiyle ilişkilendirildi. Ebru Timtik’in yargılanması sırasında Mehmet Selim Kiraz’ın öldürülmesi olayı hiç gündeme gelmedi. İddianamesinde Kiraz’ın öldürülmesine ilişkin bir katkısından hiç söz edilmiyor. 

O yüzden algı operasyonu diyorum. Kiraz’ın öldürülmesiyle ilgili İstanbul Barosu’nun beyanları ortada. Bir savcı adliye içinde katledilmiş, o bizim şehidimiz. Her anmasına katılmaya, onun değerlerini yaşatmaya çok büyük bir özen gösteriyorum. İstanbul Barosu’nun teröre destek verdiği, göz yumduğu falan iddiası, çılgınca bir iddiadır.

Mehmet Selim Kiraz’ı da DHKP-C öldürdü, dolayısıyla bunların arasında irtibat var deniliyor. Bu irtibatın olup olmadığının bir hukuk kurumu olarak değerlendirmesini ancak yargı kararında ortaya çıkmış olmasıyla mümkün görürüm. Bugün itibarıyla Ebru Timtik ile ilgili verilmiş, kesinleşmiş bir yargı kararı yok, kesinleşmemiş olan yargı kararında da Mehmet Selim Kiraz ile ilgili tek bir laf yok. Onun için algı operasyonu sonucuna varıyorum. Bu tartışmanın nereye götürülmeye çalışıldığı tarihlerle de ilgili… 1 Eylül’de adli yıl açılışı külliyede yapıldı, bu yıl kimse tarafından tartışılmadı. Oysa geçen yıl en temel tartışma konularından biriydi. Anayasanın 104. maddesine göre yürütmenin başı konumunda bulunan bir kimsenin yargının açılışını yapıyor olması, burada konuşma yapıyor olması, geçmiş yıllardan alışkın olduğumuz dinlemesi gereken noktadan, konuşması gereken noktaya bizzat kendisinin kendisini taşıması hiç tartışma konusu olmadı. Yargının temel sorunları konuşulmadı. Sadece kendisinin değil, Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı’nın da Yargıtay Başkanı’nın da çok muhlis bir dil kullanmaya özen de bence mekânın kendilerinde yarattığı psikolojik dille ilgili… Oraya gidenlerin inanın bana bedenleriyle birlikte ruh bütünlüklerini de sağlıklı bir şekilde taşıdıkları inancında değilim. Külliye’ye giden herkesin bir yargı mensubu olarak rahatsız olduğunu düşünüyorum. Olabilecek bir şey değil, Kabotaj Bayramı denizde kutlanır İpek Hanım. "

İDAM TARTIŞMASI

"İdam cezasının geri getirilmesi konuşuluyor. Mümkün görüyor musunuz" sorusuna ise Durakoğlu, "Türkiye, Avrupa İnsan Hakları sözleşmesine, idam cezasını barışta ve savaşta yasaklayan iki protokole taraftır. Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme ve Ek İhtiyari Protokol’e taraftır. Bu konunun, hukukçular tarafından tartışılamayacak bir konu olduğu açık. Bu saatten sonra idamın geri getirilmesi için yapılacak her değişikliğin özellikle Avrupa Birliği sürecinden tümüyle kopuş anlamına geleceğini düşünüyorum. Daha önemlisi çağdaş dünyadan da kopuşu ifade edeceğini düşünüyorum. Çok daha önemlisi özellikle yurtdışında bulunan, bizim terörist olarak nitelediğimiz FETÖ ve benzeri suçluların iadesiyle ilgili bütün işlemlerden vazgeçilmesiyle ilgili bir anlam da taşıyacağını değerlendirmek gerektiği kanısındayım" cevabı verdi.

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar