İstanbul Şehir Üniversitesi öğrencileri: Üniversitemin kayyım ile lekelenmesini istemiyorum
Banka hesaplarına Halkbank tarafından el konulan İstanbul Şehir Üniversitesi'nin öğrencileriyle, üniversitelerine dair hissettiklerini ve taleplerini konuştuk.
ARTI GERÇEK - İstanbul Şehir Üniversitesi’nin banka hesaplarına Halkbank’ın el koymasıyla birlikte başlayan tartışmalar hız kesmeden devam ediyor. Halkbank’ın bu uygulamasının Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eski Başbakan ve önceki dönem AKP Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu arasındaki siyasi gerilimden kaynaklandığı siyasiler ve okul yönetimince de dile getiriliyor.
AKP Sözcüsü Ömer Çelik ise, 2 Aralık’ta Şehir Üniversitesi’nin Marmara Üniversitesi hamiliğinde yola devam edeceğini açıkladı ve hukuki olan bir durumun tartışmalarla siyasi hale getirilmeye çalışıldığını, söyledi.
'İSTANBUL ŞEHİR ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİLERİ: SADECE OKUL YAŞANTIMIZI DEĞİL GÜNLÜK HAYATIMIZI DA KÖTÜ ETKİLİYOR'
İstanbul Şehir Üniversitesi öğrencileri üniversitelerine dair yaşanan gelişmelere ilişkin bir süredir aktif olarak mücadele ediyor. Sosyal medya üzerinden '#ŞehirHepimizin' kampanyasını yürüten öğrenciler, YÖK’teki yetkililer ve meclisteki siyasetçiler ile de görüşmeler gerçekleştiriyor, bir yandan da eğitim hayatlarını sürdürmeye çalışıyorlar. İstanbul Şehir Üniversitesi öğrencileriyle yaşanan sürece dair hissettiklerini, hayatlarına etkisini ve taleplerini konuştuk.
Şehir üniversitesi 4.sınıf felsefe öğrencisi olan Mehmet, derslerini düşünmek yerine gelecek kaygısı yaşadığından bahsediyor; Felsefe öğrencisi olarak ontoloji çalışıyorum fakat 'Varlık nedir? Neden varız? Varlığımızın özünde ne var?' gibi sorular üzerine düşünmem gerekirken bir anda kaygım 'Şehir Üniversitesi olmayabilir mi?' üzerine yoğunlaşıyor. Akademik hayattan, günlük hayata birçok deformasyona neden oluyor.
Hukuk bölümünde 2. sınıf öğrencisi olan Serkan, eğitim hayatındaki geleceğe dair belirsizliğin hayal kırıklığı yaşattığını söylüyor; Öğrenciler olarak buraya birçok hayalle, birçok gelecek planıyla, birçok idealler ile gelindi fakat gelişen süreçler bizlerde büyük hayal kırıklığı yarattı. Ne olacağının belirsizliği bir yana, Şehir Üniversitesi’nin zamanla kazandığı holistik yapının da kaybolabilir olması sadece okul yaşantımızı değil, okul dışı günlük yaşantımızı da kötü etkiliyor tabi ki.
'ÖĞRENCİLER BURSLARINI ÇALIŞANLAR MAAŞLARINI ALAMIYOR'
Sosyoloji 1. sınıf öğrencisi Zeynep yaşanan sürecin asıl sebebinin siyasi olduğunu düşünüyor; Yaşadığımız süreci biz öğrenciler olarak ne kadar politikleştirmemeye çalışsak da sürecin siyasi nedenler yüzünden başladığı aşikardır. Üniversitemizin 2 aydır içinde bulunduğu durumla ilgili gerekli mecraların değil de siyasi çevrelerin 7100 öğrenci ve çalışanın gelecekleri ile ilgili açıklama yapmayı kendilerine hak görmeleri de bu durumun hangi mecralar tarafından başlatıldığını yeterince kanıtlamaktadır. 2 aydır öğrenciler burslarını, çalışanlar maaşlarını alamamaktadır. Zeynep 1.5 aydır 7 bin 100 öğrencinin geleceğe dair kaygılarıyla diken üstünde eğitim hayatına devam etmeye çalıştığını vurguluyor.
'BİR YÖNETİMİ DEVİRMEK O KURUMU ÖLDÜRMEK DEMEKTİR'
Konuştuğumuz öğrenciler, üniversitelerinin Marmara Üniversitesi’ne devredilmesine karşı çıkıyor. Üniversite seçimlerinin bir tercih olduğunu ve Şehir Üniversitesini tercih etmelerinin sebeplerini, akademik kadro, öğretim sistemi, okulun değerleri olduğunu söylüyorlar.
Adının Büşra olduğunu söyleyen bir öğrenci, "Bir kamu tüzel kişiliğini varlığını ortaya koymuş olan bir yönetimi 'devirmek' ve kurumla hiçbir bağlantısı olmayan bir grup insana devretmek, o kurumu öldürmek demektir" derken, Mehmet adlı başka bir öğrenci, Marmara Üniversitesi’nin nasıl bir öğretim yapısı ve sistemi var ve buna uygun dizayn edilmiş akademik yapısı var ise, Şehir Üniversitesi’nin de kendine özgü birtakım olguları, sistemi, değerleri var. Biz bu konuda Şehir Üniversitesi’ne herhangi bir müdahaleyi kabul etmeyeceğimiz gibi, ilerleyen dönemlerde Marmara Üniversitesi’nin temeline yönelik bir müdahaleyi de kabul etmeyeceğiz. Bu gibi müdahalelere karşı olmak Türkiye’deki eğitim ahlakına sahip çıkmak konusunda büyük önem taşıyor.
'ÜNİVERSİTEMİN KAYYIM İLE LEKELENMESİNİ İSTEMİYORUM'
İsimlerini söyleseler de soyadlarını söylemekte çekinen öğrencilerden Zeynep, okula kayyım atanmasına, "Başka okullara gidebilecekken vakıf geleneğini barındıran, akademik kadrosu ile çoğu üniversiteyi arkasında bırakan, İstanbul Şehir Üniversitesi yönetimini, kayyum atanarak değişecek olması benim hukuka olan güvenimi, daha profesyonel hayata başlayamadan geleceğe karşı duyduğum umutlarımı kırmaktadır" sözleriyle tepki gösteriyor.
Kayyım atanan okulların yaşadığı süreçleri incelediğini belirten Zeynep, "Temsil etmekten gurur duyduğum üniversitemin kayyum ile lekelenmesini istemiyorum" derken okuldaki öğrenci arkadaşlarının tamamının da bu görüşte ortak olduğunu söylüyor.
Ahmet Davutoğlu’nun okulla ilişkisinin etkilerini sorduğumuz öğrencilerin bir kısmı, kendisini okulda hiç görmediğini ya da varlığı ve siyasetine dair etkisini hissetmediğini vurguluyor. Resmi olarak bir bağı olmasa da manevi olarak desteğini hissettiklerini söyleyen öğrenciler de var. Yine de öğrencilerin çoğu okulun siyasi bir çizginin etkisi altında olmak yerine pek çok farklı siyasi görüşte akademisyen ve öğrenciyi barındırdığı için kurumda siyasi bir baskı olmadığını ifade ediyor.