Üç Suriyeli işçinin öldüğü yangında karar duruşması yarın: Zanlı 'JİTEM üyesi olduğunu' söylemişti

Üç Suriyeli işçinin öldüğü yangında karar duruşması yarın: Zanlı 'JİTEM üyesi olduğunu' söylemişti
2021'de İzmir Güzelbahçe'de üç Suriyeli işçinin öldüğü yangınla ilgili davanın karar duruşması yarın yapılacak. Zanlının ifadesinden 'JİTEM üyesi olduğunu söylediğini' hatırlatan hak savunucuları nefret söylemine karşı harekete geçilme çağrısı yaptı.

Esra ÇİFTÇİ


Artı Gerçek - 16 Kasım 2021 gecesi İzmir Güzelbahçe’deki bir beton şirketinde çalışan 21 yaşındaki Suriye uyruklu Ahmet El Ali, 23 yaşındaki Memun En Nebhan ve 17 yaşındaki Muhammed El Hüseyin El Abdo El Biş’in kaldıkları odada çıkan yangın sonucu öldü. Yangından iki hafta, sonra gasp suçu işleyip kaçarken yakalanan Kemal Korukmaz polisteki ifadesinde yangını kendisinin çıkardığını söyledi. Olayla ilgili karar duruşması yarın İzmir'de görülecek. Üç Suriyelinin katledilmesine ilişkin İnsan Hakları Derneği MYK Üyesi ve Ege Bölge Temsilcisi Avukat Zafer İncin, Sığınmacılar Platformu Sözcüsü Yıldız Önen ve Gazeteci-Yazar Ercüment Akdeniz Artı Gerçek’e konuştular.

ZANLININ OLAY YERİNDE OLDUĞU GÜVENLİK KAMERALARI İLE TESPİT EDİLDİ

Üç Suriyeli işçinin öldüğü olayda savcılık yangının tedbirsizlik sonucu çıktığı yönünde iddianame hazırladı. Ancak tanık olarak beyanlarına başvurulan işyeri çalışanlarının, Korukmaz’ın daha önce işletmelerinde çalıştığı ve olay tarihinde de işletmeye geldiği belirtildi. İncelenen güvenlik kamerası kayıtlarına göre, Korukmaz’a ait aracın olay tarihi ve saatiyle uyuşur bir şekilde olay yeri civarında tespit edildi. Ayrıca Korukmaz’ın olay yerine yakın mesafedeki cami tuvaletinde kıyafet değiştirdiği, içeri girerken elinde ağır olduğu değerlendirilen çuval olduğu, bu çuval ile dışarı çıktığı ve yangının başlamasından sonra ise elinde boş çuval ile tekrar aynı cami tuvaletine gelip, kıyafet değişikliği yaptığı ve aracı ile uzaklaştığı belirlendi.

'JİTEM ÜYESİ OLDUĞUNU SÖYLEDİ'

İnsan Hakları Derneği MYK Üyesi ve Ege Bölge Temsilcisi Avukat Zafer İncin, olayın kamuoyuna ilk başta adli bir vaka olarak yansıdığını, dışarıdan bir müdahale değil de kazaymış gibi gösterildiğini söyledi. Olaya ilişkin itfaiyenin de elektrik kaçağı sonucu yangın çıktığına dair rapor tuttuğunu ve dosyanın böylece kapanmak istendiğini belirtti. Sanık Kemal Korukmaz’ın emniyette verdiği ifadede JİTEM elamanı olduğunu söylediğinin belirten İncin şöyle devam etti:

“Kemal Korukmaz emniyette verdiği ifadede JİTEM üyesi olduğunu, kendisine birtakım notlar geldiğini bu notlarda ‘Vatana ne yapabilirsin, borcun henüz bitmedi, göreve devam’ son olarak da ‘göreve başla temizlik yap’ yazdığını, temizlikten kastın Suriyeliler olduğunu anladığını ve eylemi öyle gerçekleştirdiğini söylüyor. Ancak yargılama aşamasında emniyette verdiği ifadeyi inkar ederek bu eylemi gerçekleştirmediğine ilişkin savunma yaptı, hatta kendisinin akıl sağlığının yerinde olmadığını söyledi ama talebimiz neticesinde fiili ehliyetinin tam olduğuna dair alınan hastane raporu dosyaya eklendi. Korukmaz’a üç kişiyi tasarlayarak öldürdüğüne ilişkin üç kez ağırlaştırılmış müebbet ceza istemiyle mütalaa verildi, bizde davanın karar aşamasında bu yönlü karar verileceğini düşünüyoruz. Bizim burada asıl dikkat çekmek istediğimiz başka bir husus da sanığın bu cinayetleri nefret saikiyle işlediği. Türkiye’deki mevcut yasal düzenlemeler öldürme suçu bağlamında nefret saikiyle cinayet işleme ağırlaştırıcı bir neden olarak düzenlenmemiş ve burada ciddi bir yasal eksiklik olduğunu vurgulamak istiyoruz. Burada tek bir sanık var ama sonuçta bu
eyleme iten toplumsal dinamiklerin bir şekilde ders çıkarabileceği bir yargı kararının çıkması temennimiz”

Zafer İncin

'MALESEF NE İLK NE DE SON NEFRET CİNAYETİ'

Sığınmacılar Platformu Sözcüsü Yıldız Önen, dava sürecinin yakılan Suriyelilerin ailelerinin, Sığınmacı Hakları Platformu’nun ve İzmir İHD’nin müdahil olmasıyla devam ettiğini belirtti. 10 Ocak’taki son duruşmada savcının esas hakkındaki mütalaasını mahkemeye sunduğunu söyleyen Önen şöyle konuştu:

“Karar duruşması 20 Mart’ta olacak. Bu maalesef ne ilk ne de son olacak bir nefret cinayeti. Sanığın daha önceki konuşmalarında ‘İzmir’i Suriyelilerden temizleyeceğim’ cümlesi bu aralar yerel seçimlerde en sık duyduğumuz cümlelerden biri olmaya başladı. 10 yıldan fazla bir zamandır Suriye’de devam
eden savaştan kaçan insanların savaş bitmiş, diktatörlük sona ermiş gibi geri gönderilmeye çalışılması son derece yanlıştır. Hala hem BM hem insan hakları örgütleri Suriye’de savaş koşullarının geçerli olduğunu, güvenli bir yer olmadığını söylerken onlarca rapor hazırlarken sürekli olarak ‘Suriyelileri göndereceğiz’ beyanlarının bu tür saldırılara kapı açtığını görmek gerekir. Her türlü ırkçı, nefret söyleminden uzak durmak gerekiyor”

Sığınmacılar Platformu Sözcüsü Yıldız Önen

'NEFRET SÖYLEMLERİ EŞLİĞİNDE VAHŞİCE YAKILDILAR'

Gazeteci-Yazar Ercüment Akdeniz de Suriyeli işçilerin nefret söylemleri eşliğinde ve vahşice katledildiğini söyledi. "Katil zanlısı ‘Suriyeliler, temizlik, operasyon’ sözcüklerini birlikte kullanıyor. Bir göç toplumuna temizlenmesi gereken insanlar topluluğu gözüyle bakıldığında zaten şiddet ve kırımın kapısı açılıyor”
diyen Akdeniz, ırkçılığın önce zihinde, düşüncede başladığını, sonra eyleme dönüştüğünü ifade etti ve sözlerini şöyle sürdürdü:

“Güzelbahçe katliamı ırkçı bir katliamdır, hunhar kırımla birlikte açık “nefret suçu” işlenmiştir. Avukatların da dikkat çektiği üzere hukuki cezanın “nefret suçu” ve “ırkçı şiddet”i de içermesi gerekir. Böylece nefret suçları ve ırkçı şiddete karşı caydırıcı adımlardan biri atılmış olur. Karar, olası başka ırkçı saldırılara karşı da emsal ve önleyici nitelikte olur. Öte yandan mesele sadece bir katilin ceza alması değil. Çünkü mültecilere yönelik ırkçı saldırılar münferit değil. Genelde toplumu mültecilere karşı, özelde ise yerli işçileri yabancı işçilere karşı kışkırtan şoven bir iklim söz konusu. Şöyle bir internet taraması yapsanız; “temizlik”, “Suriyeliler” ve “operasyon” kavramlarının kimi parti sözcülerinin dilinde olduğunu görürsünüz. Seçim dönemlerinde birçok aday da ne yazık ki bu dili kullanıyor. Medyada da benzer propaganda söz konusu. Tıpkı Marquez’in Kırmızı Pazartesi romanındaki gibi; cinayetin yolları çoktan döşenmiş, bundan herkes haberdar ve dil birliği ile suç toplumsal alana taşınıyor. Ve en kötüsü
herkes günün sonundan cinayetin olacağını biliyor. O yüzden sonuçlardan ziyade mülteci kırımlarına zemin hazırlayan siyasal iklimin üzerinde durmak gerekiyor”

Ercüment Akdeniz

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar