Kayyımların gölgesinde Yeni Anayasa ve İttifak tartışması: Kim ne diyor? (7)

Kayyımların gölgesinde Yeni Anayasa ve İttifak tartışması: Kim ne diyor? (7)
Kadınlar ve LGBTİ+'ların hazırlık sürecinde kendilerinin de dâhil olduğu bir anayasadan beklentileri; eşitlik.

Derya OKATAN

ARTI GERÇEK- Uzun yıllardan beri Türkiye'nin gündeminden düşmeyen 'yeni anayasa' tekrar tartışmaya açılıyor. 2010 yılında gerçekleştirilen referandumla birlikte, 12 Eylül anayasasında yapılan değişiklikler toplumun birçok kesiminin beklentilerini karşılamaktan uzak kaldı. Bunun üstüne bir de rejim değişikliği geldi. Geniş çevreler 'Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni eleştirirken, 'yeni anayasa' konusu her kesimin ajandasında olmasına rağmen, muhalefet partilerinden sadece CHP ve HDP bunu gündemine almış durumda.

Kimi kesimler 'yeni anayasa' tartışmasını bugünün sorunu olarak görmezken, diğer yandan bazı kesimler ise Türkiye'deki sistem sorununun 'yeni anayasa' ile çözülebileceğini dile getiriyor.

Yeni anayasa tartışmalarını siyasi partiler ve toplumun farklı kesimleri ile konuştuk. Haber dizimizin yedinci bölümünde kadınların görüşlerine yer veriyoruz:

GÜLLÜ: NÜFUSUN YARISI OLAN KADINLARIN TALEPLERİ YER ALMALI

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü: Anayasa yeniden yapılanmalı. Değiştire değiştire elek haline geldi, artık ciddi bir şekilde ele alınmalı. Kadın sivil toplum örgütlerinin katılmasını şart koşuyorum ben bu süreçte. Daha önceki dönemde kadın sivil toplum kuruluşları davet almamışlardı. Türkiye’de nüfusun yarısını kadınlar oluşturuyorsa söz hakkımızın, taleplerimizin maddeler olarak yer alması gerekiyor. Ben yaptım oldu fikrine karşıyız. Siyasi tarafı korumak içgüdüsüyle iki günde hazırlanmış anayasalara karşı her daim sözümüzü de söyleriz, eylemlerde de bulunuruz.

Olmazsa olmazımız laiklikten ödün verilmemesi gerekiyor. Cinsiyet eşitliğine dönük maddelerin mutlaka yer alması gerekiyor. Kadın cinayetlerini önleme noktasında toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması gerekiyor. Sadece cinayet değil yaralama ve evinde yaşadığı alanda meta olması fikrini de ortadan kaldıracak maddelere ihtiyaç var. Kadını birey gören zihniyetin daha ileri noktalara taşınacağı bir metin olması gerekir. Pozitif ayrımcılık maddesi daha da genişletilmeli. Siyasi partiler yasasının toplumsal cinsiyet eşitliğine göre düzenlenmesi, karar mekanizmalarında kadın-erkek eşitliğini zorunlu kılan maddelerin yer alması bizim için önemli. Son değişikliklerle yeni parlamenter sistemin ülkemiz için uygun olmadığını gördük. Bu nedenle güçlü bir parlamenter sistemde, güçler ayrılığı ilkesinin altının çizileceği maddelere ihtiyaç var. Aynı zamanda etnik ve mezhepsel ayrımcılıkları barındırmayacak bir anayasa talep ediyoruz.

AV. YALÇINER: EŞİTLİKÇİ BİR ANAYASAYA İHTİYAÇ VAR

Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Av. İdil Yalçıner: 1961 Anayasası son derece özgürlükçü bir yasa idi, 1982 Anayasası özgürlükleri adeta tırpanlamış bir yasaklar Anayasası idi. 82 Anayasasında bir takım iyileştirmeler yapılmaya çalışılmışsa da bu iyileştirmeler 82 Anayasası’nın temel niteliği olan özgürlüklerin ve hakların kısıtlanmışlığını ortadan kardırabilecek kapsamda ve düzeyde olamamıştır. Yetmez ama evet denilen 2011 Anayasa değişikliğinin ise asıl hedefinde yargının bağımlı hala getirilmesi vardı. Bunu görmezden gelen bir kısım aydınlarımız dâhil bu değişikliğe evet diyerek yargının iktidar partisinin kontrolüne girmesini sağladılar.

2016 Anayasa değişikliği ise toplumsal bir uzlaşı aranmaksızın parlamenter sistemi ortadan kaldıran adeta tek adam suntasını hâkim kılan bir diktatörlük rejimi yarattı. 1961 Anayasası insan haklarını ve özgürlüklerini geniş anlamda tanımlayıp, hayata geçirmeyi hedeflerken kadını farklı bir birey olarak görmeyip bu tanımlama içerisinde tüm haklardan eşit yararlanmasını sağlayacak bir zihniyet değişimini sağlama gayreti içersindeydi. Bu bağlamda kadının birey olarak görüldüğü bir zihniyet değişimini sağlayacak yeni bir Anayasaya ihtiyaç olduğu kuşkusuzdur. Her ne kadar Anayasamızın 11. maddesinde toplumsal cinsiyet eşitliği yer almış ise de zihinlerdeki eşitliğin sağlanması için her yönüyle eşitlikçi bir Anayasaya ihtiyaç olduğu görülmektedir. 

Demokratik bir seçim süreci sonunda halkın sandığa yansıyan iradesinin gasp edilmesi anlamına gelen kayyumların bir kısım belediye başkanlıklarına siyasi iktidar tarafından atanması da az önce söylediğim gibi tek adam iktidarını meşrulaştıran anti-demokratik Anayasa’nın çarpık ve kabul edilemez bir sonucudur. 

Bu tür gerginlikleri de ortadan kaldıracak yeni bir Anayasa çalışması toplumsal bir uzlaşı ile her kesimin görüşü alınarak birlikte hazırlanabilir. Bu bağlamda tüm kadın örgütlerini bağlayıcı olmamak kaydıyla, toplumsal uzlaşma ile her kesimin temsil edildiği bir Anayasa çalışmasına katılabileceğimizi ifade etmek isteriz. Anayasa çalışmalarına bizim gibi kadının insan hakları konusuna hassasiyet gösteren tüm demokratik kitle örgütlerine samimi bir çağrı yapılması ve çalışmaya katılmalarının sağlanması yerinde olacaktır.

AV. ARIN: MÜCADELE ERTELENEMEZ

Av. Canan Arın: Parlamenter sisteme dönüşe ve hukukun üstünlüğüne yer veren yeni bir Anayasa'ya büyük bir gereksinim olduğunu düşünüyorum. Baskı altında olduğumuz doğrudur. Bağımsız bir yargının ve yargıçların olmadığı da doğrudur ama bu gerekçeler mücadeleyi ertelemenin gerekçesi olmamalı.

Yeni Anayasa'nın yapılışında özellikle Bertil Emrah Oder gibi hukuku ve anayasa hukukunu iyi bilen kadın anayasacılardan yararlanılmalıdır.

Ayrıca yıllarını kadın mücadelesine vermiş kadın sivil toplum kuruluşlarına da hazırlık sürecinde yer verilmelidir. Kısacası yeni bir anayasa yapılacaksa geniş katılımlı, bütün partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının hazırlık safhasında yer alacağı, tarikatlara yer vermeyen, medeni grupların içinde olacağı bir oluşumun bu anayasayı hazırlaması gerektiğini düşünüyorum.

TAR: LGBTİ+ HAKLARI AYRIMSIZ BELİRTİLMELİ

Kaos GL Medya ve İletişim Program Koordinatörü Yıldız Tar: Türkiye’de yeni bir anayasa yapılması gerektiğine ve bu anayasanın nasıl olacağına ilişkin tartışmalar yıllardır sürüyor. LGBTİ+ hareketi de 2000’lerin başından beri anayasa tartışmalarında görüşlerini sunuyor, tartışmaların parçası olmaya çalışıyordu. Temel görüşümüz açıktı: Anayasanın eşitlik ilkesine cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ibarelerinin eklenmesi ve ayrımcılığa karşı korunma. 10 yılı aşkın bir süredir talep olarak ortada duruyor.

Özellikle iktidar partisi AKP ve MHP tarafından anayasaya cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ibarelerinin eklenmesi talebimizin sürekli üstü örtüldü, görmezden gelindi. Hatta öyle ki bu tartışmalar bir dönem anayasa tartışmalarının bloke olmasına sebep oldu ve bu homofobik ve transfobik tutumlarını çok açıktan, meclis kürsüsünden ifade ettiler.

LGBTİ+ hakları ancak, asgari demokrasinin geliştiği insan haklarının sağlandığı bir ülkede karşılık bulabilir. Bizim anayasada ya da farklı yasalardaki değişiklik talebimizin demokrasi talebi içerisinde ele alınması gerekir.

Ancak adında eşitlik ve insan hakları olan Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) gibi bir kurumun yasasında dahi cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği dışlandı. Devamında TİHEK, açıklama ve etkinlikleri ile LGBTİ+’ları hedef alan, nefret üreten bir kuruma dönüştü. Öte yandan olağanüstü hal dönemi ve aslında bu dönemin de öncesi ve sonrasını da kapsayacak şekilde LGBTİ+ etkinlik yasakları ile karşı karşıyayız. Ankara’da OHAL’de ilan edilen yasak kararı açtığımız dava sonucu kaldırıldı ancak Valilik, yargı kararına uymuyor. Süresiz yasağı sürdürüyor. LGBTİ+ yürüyüş ve etkinliklerine polis saldırıyor, şiddet uyguluyor. Bütün bu koşulların olduğu, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün sistematik olarak ihlal edildiği bir dönemdeyiz. Bu dönemde yapılacak bir anayasanın bu yasaklar ile yüzleşerek, bu yasakların ayrımcılığını önleyecek, LGBTİ+’ların temel insan haklarını ayrımsız bir şekilde belirtecek nitelikte olması gerekiyor.

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar