‘Kılıçdaroğlu’na bir sebep de sensin dedim’

10 yakını ile birlikte bir oğlunu, toplamda 34 canını Roboski Katliamı’nda kaybeden, vekil oğlunu ise şimdilerde ancak cezaevinde görebilen Halime Encü, Artı Gerçek’e konuştu.

‘Kılıçdaroğlu’na bir sebep de sensin dedim’

Figen GÜNEŞ (@figenwrites)

Yanımda Roboski Katliamı’ndan sonra gelin olmuş bir kadınla tepenin üstündeki yıkık dökük bir evden, bir başka evde sessiz sedasız yapılan bir nişan törenini izliyoruz. 'İyi komşular nişanı dışarıda yapıyor, ben düğünümde siyah duvak takmıştım, nişandaysa evden dışarı adım atmamıştık' diyor. O sırada bir iki zılgıt duyuyoruz. Sessizce tatlılar yeniyor ve kalabalık dağılıyor. Köydeki nişandan evine dönen Şırnak Milletvekili Ferhat Encü’nün annesi, katledilen 34 köylünün el çizimleriyle yaşatıldığı bir avludan geçerek salona geliyor. Kürtçe öğrenmek ve onlarla tanışmak için köyde olduğumu duyunca, vekil oğluna yaptığı ziyaretlerini, ona olan özlemini anlatıyor.

Ardından Encü sözünü tekrar ederek, sesini yükseltiyor. Tam olarak anlayıp anlamadığımı merak ediyor. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Adalet Yürüyüşü’ne katılıp umut aradığını ‘Kılıçdaroğlu’na, bir sebep de sensin. Eğer o imzayı atmasaydınız, oğlum da yakalanmayacaktı…’ dediğini anlıyorum. Roboski’de 34 köylünün savaş uçaklarıyla katledilmesinin ardından 2000 günden fazla zaman geçmesine rağmen, köyde kızgınlıklar derin. Anne Halime Encü vekil oğlu ile olan sohbetlerini benimle paylaşıyor.

‘Kılıçdaroğlu’na bir sebep de sensin dedim’ - Resim : 1Encü’den oğlunu, Roboski Katliamı’nın yüreğinde açılan yarayı, Kılıçdaroğlu’yla katıldığı yarım saatlik Adalet Yürüyüşü’nü dinledik. Sözü Halime Encü’ye bırakalım:

"OĞLUM BENİ TESKİN EDİYOR"

"Geçtiğimiz bayramda Ferhat’ı gördüm. Kandıra’ya gitmiştim. Bayramın 4. günü gördüm onu. Bir hafta orada kaldık. Sonra 4 Temmuz’da tekrar görüşü vardı, bekledim, geri dönmedim, oğlumu en son 4 Temmuz’da gördüm. O gün görüşten önce Kılıçdaroğlu’nun başlattığı Adalet Yürüyüşü’ne de katıldık.

Yüreğim yanıyor elbet. Bazen sinirleniyorum. En çok devletin zulmü beni sinirlendiriyor. Oğlum 4 Kasım’da tutuklandı. Tutuklandıktan sonra ilk olarak Ocak ayının başında görmüştüm onu. Oğlumu tanıyamadım. Saçlarına ak düşmüştü. Hakkında bir sürü saçma sapan dosya ile ceza istiyorlar. İlk gördüğümde kendimi tutamamış, ağlamıştım. Oğlum beni teskin etti, ‘Üzülme, biz kötü bir şey yapmadık’ dedi.

İlk görüşümde ona haksızlık yapıldığını söyledim. Bir tek o değil. 11 vekilimiz cezaevindeydi. Bu nedenle onu görmeyi içimin kaldırmadığını anlattım. Ona verdikleri bir ceza var. 4 yıl. Başka cezalar da istiyorlar. İlk verdikleri ceza temyize gönderildi. Katliamdan sonra bende birçok sağlık sorunu yaşadım. Her şeye rağmen boyun eğmeyeceğiz. Ferhat’ta aynı şeyleri söylüyor. ‘Umudunuzu kırmayın. Direnişinizi sürdürün, soğukkanlılığınızı koruyun. Cezaevinde olmamız korktuğumuz anlamına gelmiyor. Bugün onların ise gelecek bizlerindir’ diyor. Bizlere her keresinde ‘Selahattin Başkan içerdeyken, Abdullah Öcalan gibi bir önder cezaevindeyken bizim içerde olmamızın ne önemi var. Biz de içerde olalım’ sözleriyle cesaret veriyor.

"ONCA ACININ ÜZERİNE BİR DE BU ZULMÜ YAŞAYACAĞIMIZI TAHMİN EDEMEDİK"

‘Kılıçdaroğlu’na bir sebep de sensin dedim’ - Resim : 2Çok dert gördük. Çok acı çektik. Neler görmedik ki! Yine de onca acımızın üstüne böyle bir zulmü yaşayacağımızı tahmin etmiyorduk.

Her cezaevi ziyaretine, mahkemeye gidiyoruz. Kalabalık gidiyoruz. Birçok insanımız cezaevinde. Onlar da geliyor. Halkımız cezaevlerine ziyarete mecbur edilmiş.

6 milyon insanın oyuyla bunlar halkın vekili seçildi. Ferhat, ayrıca katledilen 34 gencimizin de vekiliydi. Bunları ona aktardığımda hep beni teskin eder, üzülmemem için umut veren sözler söyler. Benim ona vermem gereken umut ve cesareti o bizlere verir. Yine da anayım. Onu her mahkemede gördüğümde kahroluyorum.

Bir ara bıraktılar. 5-6 araçla onu karşılamaya gittik. Çok kalabalıktı. Başka gelenler de vardı. Tüm akrabalar da gelmişti. Polis, özel harekat, tüm devlet güçleri de gelmişti. Onları görünce yüreğim sıkıştı. Ne olduğunu anlamamıştım. Sonra ‘Bakan da geliyor. Bu nedenle güvenlik önlemi almışlar’ dediler. Uçak inip kapısı açılınca ilk polisler gitti kapıya. Onu alıp, araçlarının kapısını kapattılar. Görmedim onu. Yüreğim duracaktı neredeyse. Nereye götürdüler, diye sordum. Cizre Adliyesi’ne götürdüklerini söylediler. Havalimanından adliyeye geldik. Oğluma ne yaptıklarını bilmiyordum. Polislere, Bir oğlumu öldürdünüz, birini yakaladınız. Sizde ne adalet, ne hukuk, ne de vicdan var, dedim. 34 canımızı katlettiler. Tümünün parçaları ortaya saçılmıştı. Sadece anaların yüreği daha fazla yanmasın diye tutup bir tabuta et parçalarını koyup, işte bu sizin mezarınız dediler. Katledilen çocuklarımızın parçaları bombardımanda öldürülen katırların parçalarına karışmıştı."

İki gözlü evde tavanda takılı pervanenin odayı serinletmesine rağmen Halime Encü, havasız nefessiz kalıyor. Katliamda ailesinden ondan fazla kişiyi kaybetmişti. Oturduğumuz yer minderlerinden tam hareketlenmiş kalkacakken ‘adalet istiyoruz’ diyor.

"HİÇBİR ZORBALIĞI KABUL ETMİYORUZ"

"Biz adalet, adalet, adalet istiyoruz. Katliam olmasın, bir arada, kardeşçe yaşayalım istiyoruz. Hiçbir zorbalığı kabul etmiyoruz. Kan dökülmesin, diyedir tüm çabamız. Polis de, asker de ölmesin. Bunun için de ne kadar vekilimiz, siyasetçimiz varsa hepsini hemen bırakmaları lazım. Bunu yapmıyor ancak her gün yeni iftiralarla karşımıza çıkıyorlar. Ferhat, bir tek insanın burnunun dahi kanamasını isteyen biri değil. Bazen öyle iftiralar var ki Ferhat Meclis’teyken onu eylemde gösterip hakkında fezleke hazırlıyor, yargılıyorlar.

Hiçbir sorunu siz iftiralarla çözemezsiniz. Bugün olur, yarın olur hiç önemli değil, nihayetinde bu sorunlar çözülecek. Hiç umudumuzu yitirmedik, yitirmeyeceğiz.

"NASIL İMZA ATTIYSANIZ ÖYLE DE BUGÜN KARŞI ÇIKIN"

4 Temmuz’da Ferhat’ın görüşü vardı. Cezaevi ile Adalet Yürüyüşü’nün yapıldığı yer arasında yarım saat vardı. Ben de çocuklarımla birlikte Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşüne katıldım. Yaklaşık yarım saat birlikte yürüdük. Beni Kılıçdaroğlu’na Roboski Ailesi olarak tanıttılar. Ben bir anayım. Katliam’da 34 çocuğumuzu öldürdüler. Ben de adalet istediğimi ve bunun için katıldığımı belirttim. Kılıçdaroğlu’na, bir sebep de sensin. Eğer o imzayı atmasaydınız, oğlum da yakalanmayacaktı, 11 vekilimiz de cezaevinde olmayacaktı. Nasıl imza attıysanız öyle de bugün karşı çıkın, adalet isteğinizin arkasında durun, dedim. Elimi sıktı ancak bir yanıt vermedi, sadece başını salladı. Sonra oğlumun görüşüne yetişmek için yürüyüşten ayrıldık. Yürüyüşte katledilen tüm çocuklarımızın resimleri elimizdeydi.

Yürüyüş mutlaka sonuç vermeli. Bir sonuç alınmalı. Yoksa yönetenlerde ne din var, ne iman var, ne vicdan var. Bir sonuç alınmadığı sürece her şey daha da kötü olacak. Bu nedenle bir sonuç alınmak zorunda. Bunun başka yolu yok. Bu yürüyüş nedensiz değil, durduk yerde yapılmadı. Bu nedenle umutlu olmak istiyoruz."

Karşı köy Gülyazı’daki Roboski Mezarlığı’nda her perşembe yapılan anmalar bugünlerde polis engeliyle karşılaşıyor. Mezarlığın önünde dikili ‘Roboski Müzesi Arazisi - Adalet adaletsizliğin olduğu yerde yükselir; Roboski Müzesi burada yükselecek.’ afişi müzeye niyet edenlerin Suruç Katliamı’nda öldürülmesi ile öylece kalmış. Halime Encü, bu mezarlıkla ilişkisini de şu sözlerle aktarıyor:

"SADECE MEZARLIK ZİYARETİYLE AVUNUYORUZ"

‘Kılıçdaroğlu’na bir sebep de sensin dedim’ - Resim : 3"Gönlümüz hiç rahat değil. Her gün Allah’a dua ediyoruz. Allah’ım, niye bu haksızlığı kabul ediyorsunuz, niye bu haksızlığın son bulması için dualarımızı kabul etmiyorsunuz, diyoruz. Bazen askerler mezar ziyaretimizi engellemek, açıklama yapmamızı istemiyorlar. Bizleri tehdit ediyorlar. Buna rağmen her hafta açıklamaya gidiyoruz. Mezarlarımızı ziyarete bile tahammül etmiyorlar. Bir keresinde elimde pankartı almak istediler. Vermedim. Biz hakkımızı arıyoruz, sesimizi duyurmak istiyoruz. Başka ne amacımız olabilir.

Katliamdan önce her düğünümüz renklerle bezenirdi. En güzel giysilerimizi giyer, yeşil, sarı kırmızı renklerle bezenmiş elbiselerimizle, elimizin ve saçımızın kınalarıyla, çocuklarımızla güle eğlene 3 gün süren düğünler yapardık. Ancak katliam her şeyimizi bizden aldı. Ne düğün yapabilir, ne bir tek mutlu, eğlenceli gün yaşabildik. Derdimiz, yüreğimizin acısı her şeyimizi geride bırakmamıza neden oldu. Karalar bağlamış Roboskililer olarak bir tek mezarlık ziyaretiyle avunuyoruz. Hiç olmazsa çocuklarımızın birer mezarı var, diyoruz. Artık kimse ne altınını, ne yüzüğünü takabilir oldu.

Hiçbir şey bu kanunsuzluğu, bu hukuk dışılığı normal gösteremez. Şırnak’ı yaktılar, bırakmadılar. Kentlerimizi yerle bir ettiler, insanlarımızı katlettiler. Bunu nasıl kabul edebiliriz, nasıl bu zulme boyun eğebiliriz. Bunları görünce, keşke o gençlerimiz katledilmeseydi de şimdi cezaevinde olsalardı, diyoruz."

"Ölmektense cezaevinde olsalardı" diye iç geçiren Anne Encü, Kürtlerin ölülerinin bile rahat bırakılmadığı bir dönemde umudunu korumaya çabalıyor.

cizre ferhat encü roboski adalet yürüyüşü