Küçük Amerika, Büyük Türkiye
'Trump sonunda kaybetse bile, yalanlarına inanan bir yarım Amerika yaratmayı başardığı için seçimden zaferle çıkmış sayılabilir.'
Can DÜNDAR
ARTI GERÇEK- Biz "Türkiye ‘küçük Amerika’ olacak" derken, Amerika ‘büyük Türkiye’ oldu.
Sayım bitmeden zaferini ilan eden başkan, "Hile yapıyorlar, seçimi çalıyorlar" kavgası, sokaklarda kaos kaygısı, yüksek yargının göreve çağrılması, "Bu iş karakolda biter" iddiası, ekran karşısında Amerika’yı izleyenlere, "olay Türkiye’de geçiyor" hissi verdi.
Sosyal medya, son İstanbul seçimine gönderme yapan esprilerle doluydu: Dombra’dan, Binali Yıldırım’ın zafer konuşmasına kadar…
Ancak şakaların ötesinde çarpıcı olan, kendisine "demokrasinin beşiği" sıfatını yakıştıran Amerika’nın, bir çılgın popüliste karşı verdiği demokrasi mücadelesini izlemekti.
Sandık çıkış anketleri, Biden seçmeninin ağırlıkla Corona, küresel ısınma, ırk ve cinsiyet ayrımcılığı gibi sorunları düşünerek oy verirken, Trump seçmeninin ekonomik kaygıları öne aldığını ortaya koyuyordu. Görünen o ki seçmenin yarısı, salgını, çevreyi filan boşverip ekonomiyi daha iyi yöneteceğine inandığı Trump’a oy vermiş.
İşin korkutucu yanı, Corona’yı "Çin virüsü" sanan, Meksika sınırına duvarı savunan, medyanın yalan söylediğinden emin olan, sadece Trump’un sözüne inanan, farklı cinsel tercihlerden korkan, kadın hareketine uzak duran, göçmen karşıtı, maço, ırkçı, az tahsilli, orta yaş üstü, beyaz bir nüfusun, ABD’nin yarısını oluşturduğunu görmek…
Bastırılmış ırkçılıklarını Trump’ın cesaretlendirmesiyle övünç vesilesi saymaya başlayan bu nüfusun, bir de silahlı olduğu düşünülürse "ikinci Trump dönemi"nin tehlikesi daha iyi anlaşılır.
Trump sonunda kaybetse bile, yalanlarına inanan bir yarım Amerika yaratmayı başardığı için seçimden zaferle çıkmış sayılabilir.
Ya kazanırsa…?
İşte o zaman, vay dünyanın başına…