Maraş dava dosyasına 5 yıldır ulaşılamıyor
Maraş Girişimi, ECR ve KNK, Bürüksel'de bulunan Avrupa Parlamentosu'nda "Soykırım Kıskacında Maraş" başlıklı konferans düzenlendi. Konferansın sonuç bildirgesi açıklandı.
BRÜKSEL - Avrupa Parlamentosu'nda 6 Haziran günü düzenlenen "Soykırım Kıskacında Maraş" konferansının sonuç bildirgesinde, "Maraş Katliamı, ötekileştirilen bir kimlik olarak Alevi-Kürt kimliğine yönelik, devlet destekli sivil-faşizan birimlerin yürüttüğü bir katliamdır. Maraş katliamı devlet tarafından sistematik olarak yapılan diğer katliamlar gibi, politik açıdan hakim gücün toplumu yeniden dizayn etme politikasının bir parçasıdır" denildi.
ETHA'nın haberine göre, Maraş Girişimi, Avrupa Conservativ/Reformcu Grup (ECR) ve KNK, 6 Haziran günü Bürüksel'de bulunan Avrupa Parlamentosu'nda "Soykırım Kıskacında Maraş" başlıklı konferans düzenlendi. Konferansın sonuç bildirgesi bugün açıklandı.
Konferansa Avrupa'nın değişik ülkelerinden 200 civarında katliam mağduru ve tanıkları ile yazar, gazeteci, araştırmacı, akademisyen, sanatçı, hukukçu, milletvekili, AP milletvekilleri, vakıf ve dernek yöneticileri katıldı.
Saygı duruşunun ardından açılış konuşmasını yapan Avrupa Parlamentosu Milletvekili Mark Demesmaeker, "Türkiye'deki gelişmeler çok kaygı verici. Maraş katliamı, TC tarihinin en karanlık olaylarından birisidir. Erdoğan Türkiye'yi baskıcı bir rejime götürüyor. Erdoğan her şeye saldırıyor. Basın özgürlüğü ve insan hakları yok sayılıyor. Farklılıklara dönük saldırılar endişe vericidir. Türkiye'nin bu durumda AB'ye alınması mümkün değildir" dedi.
Maraş Girişimi adına konuşan Mehmet Demir, Maraş katliamının sorumlularının cezalandırılması ve katliamları unutturmamak için mücadeleyi sürdürmek gerektiğini ifade etti.
İŞKENCE UYGULANDI, KATLEDİLDİ
Katliamda eşini, ağabeyini ve akrabalarını kaybeden katliam tanığı Maviş Toklu, "Maraş katliamı sistemli bir katliamdı. Önce gelip biz kızılbaşların kapılarını kırmızıya boyadılar. Elif Ana'nın bacısı 85 yaşındaki Cennet Çimen komşumdu.
Çocukları gittiler, 'anamız yaşlıdır. Yaşlılara dokunmazlar' dediler. Yaşlı kadının tornavidayla gözünü oydular. Sonra getirip kuyuya attılar ve üstüne at arabasını sürdüler. Biz Alevi, kızılbaş olmakla suç mu işledik? Çocukları öldürdünüz niye kazanda kaynatıyorsunuz? Hamile kadınların karınlarını deştiler. Bunlara diyecek bir şeyler bulamıyorum" dedi.
Açılış konuşmalarının ardından "Etno-Dinsel Arındırma Sürecinde Maraş" başlıklı oturumda konuşan araştırmacı yazar Aziz Tunç, "Katliamlar, o an yaşanan fiziki sonuçlar olarak görülmemelidir. İnsanlar katledilmiştir, ciddi travmalar ve sonuçlar vardır. Bazı insanlar yargılanıp mahkum edilebilir. Ancak katliamın sonucu yalnızca bundan ibaret değildir. Yaratılan toplumsal travma mahkum edilmeden, yaralar tedavi edilmeden ve sonuçları ortadan kaldırılmadan, katliama uğrayan insanların sağlıklı yaşamaları mümkün değildir. Aradan geçen 40 yıla rağmen insanların günlük yaşamlarında katliamın sonuçlarını halen yaşadıklarını gözlemleyebildim. Katliam sadece hedef kitlenin bireylerinin katledildiği bir durum değildir. Egemen gücün bir siyasal sonuca varmak için kullandığı bir operasyondur" dedi. Maraş katliamını devletin yaptığını ancak bunu somutlamak gerektiğini belirten Tunç, şöyle devam etti: "Sıradan bir vergi ve nüfus memurundan tutun da çöpçüsüne kadar herkes devlettir. MİT, ordu katliamda doğrudan görev alanlar var. İşadamları, silah kaçakçıları, sivil paramiliter faşist güçler vardır. Maraş katliamının sorumlusu CIA ajanları vardır. Alexander Peck'i biliyoruz. MHP milletvekili Mehmet Yusuf Özbaş ve Av. Mehmet Edip Özbaş, Necati Gültekin, Denizlere idam cezasının altında imzası olan askeri savcı ve MHP merkez yöneticisi general Baki Tuğ, MİT Adana ve bölge sorumlusu Nazif Abanozoğlu, MİT görevlisi Şahap Homris, yüzbaşı Mehmet Ali Çeviker, Maraşlı silah kaçakçıları Ökkeş Çokuçkun ve Gabriel Aktürk, kontrgerillanın sorumlusu emekli general Faik Türün bir hafta önce Maraş'a geliyor. Muhsin Yazıcıoğlu, Haluk Kırcı. Yükselen devrimci muhalefeti bastırmak için devlet etnik arındırma politikası gereği katliam yapmaktadır. Arkasında devlet olmadan bunu herhangi bir örgütün yapacağı bir iş değildir." Tunç, Maraş'ın Terolar ilçesinde yapılan mülteci kampının da aynı amacı taşıdığını belirtti.
HAMİLE KADINLARIN KARINLARI DEŞİLDİ
Yazar İnci Aral, katliamdan bir yıl sonra on köyde dolaşarak, katliam mağdurlarıyla yaptığı görüşmeleri hikayeler olarak kitaplaştırdı. Gidiş öyküsünü ve kadınlarla konuşmalarını anlatan Aral, "Ben bu olayı toplumsal bir bellek olarak kaydetmek istedim. Edebiyatın belleğine kaydolmuş bir şey hiçbir zaman kaybolmaz. Hamile kadınların karınları deşilmiş ve ceninleri öldürülmüş. Her gittiğim yerde aynı hikayeler anlatıldı ve ben vahşete inanmak zorunda kaldım. Mahkeme tutanaklarını okudum. Ses kayıtlarını dinledim. Devletin, gladyonun ve CIA'in bir operasyonudur. Katliamda rol alanların duruşmalardaki rahatlığı ve gülüşmeleri arkasında bir güç olduğunu ispatlıyor" dedi.
Türkiye tarihinin bir katliamlar tarihi olduğunu belirten HDP Antep Milletvekili Mahmut Toğrul, katliamların nedeninin tekçilik olduğunu kaydetti. Toğrul, "1940'lardan sonra Kürtler ve Aleviler yenilmiş ve mevcut durumu kabul etmek zorunda kalmışlardır. 1960'tan sonra Kürtler ve Aleviler sosyalist hareketlerden etkilendiler. Yeniden uyanışa geçen Kürtler ve Aleviler katliamlarla susturulmak istendiler. Bunun için Sivas, Çorum, Malatya, Elbistan, Pazarcık ve Maraş'ta birçok katliamlar yapıldı. Katliamı kimin yaptığı değil, ne için yaptığı önemlidir" dedi. Son dönemde Kürdistan'da yapılan katliamlara da değinen Toğrul, "Farklılıklarımızı çatışma olarak gören anlayışın yerine zenginlik olarak gören anlayışlar, kendilerini yok saymadan ve kendi kimlikleriyle HDK ve HDP içinde bir araya geldiler. Bu durum karşısında devleti yönetenler tekçi paradigma yıkılıyor dediler ve çökertme projesini hayata geçirdiler. Fırat'ın batısı Kürtsüzleştirilmek ve Alevisizleştirilmek için Kürt Aleviler üzerinde katliamlar yapılmaktadır" dedi.
Konferansın ikinci oturumunda konuşan Maraş davası avukatlarından İbrahim Sinemillioğlu, davanın bir formalite olduğunu söyledi. Sinemillioğlu, "Sorumlulardan kimse hapis yatmadı. Hatta bazıları milletvekili bile oldular. Devleti davanın dışına çıkarttı. Davanın seyri devleti aklamaya dönüktü" dedi.
SOYKIRIM TEŞEBBÜSÜ DE SOYKIRIMDIR
Yeşiller Grubu Avrupa Parlamentosu milletvekili olan Bodil Valero, Maraş katliamının Türkiye'nin çok karanlık bir döneminde gerçekleştiğini dile getirdi. Valero, "O dönemde ne yaşandığını tekrar mahkemeye taşınmazsa bilemeyeceğiz" dedi. Soykırımın tanımını anlatarak, "Soykırım yapmasanız bile, soykırım teşebbüsünde bulunmanız bile, komplosunu kurmuş olmanız bile soykırım yapmış olmanız için yeterli" diyen Valero, "Türkiye'deki mahkemelerinde bu tanımı bu şekilde görmeleri lazım" dedi.
İnsan hakları aktivisti Av. Seyit Sönmez ise Maraş katliamı sırasında kaybedilenler de olduğunu belirterek, "Bu aileler yasını tutamıyorlar. Devlet Maraş davasını devlet sırrı zırhına bürünerek dava tutanaklarını karanlık dehlizlerde kaybetmek istiyor. Maraş davası sahipsiz ve ilgisiz kaldı" diye konuştu.
Avrupa Parlamentosu Sosyalistler ve Demokratlar Birliği (TBC) adına milletvekili Costas Mavrides de "İnsanlığa karşı işlenen suçları unutmamalıyız. Bir daha işlenmemesi için unutmamalıyız. TC gerçeklerle yüzleşmeyi reddediyor ve inkar ediyor. Bu da suçun bir parçasıdır. Avrupa Adalet Divanı bunu bir suç olarak görmüyor. Maalesef Avrupa, halkların beklentilerine cevap verememiştir" dedi.
Maraş Girişimi Eşbaşkanı Mehmet Üstek ise "Bize düşen görev, suçları ve suçluları açığa çıkarmak ve adaleti sağlamaktır. Suçlular bulunmazsa yeni suçlar işlemeye devam edeceklerdir. Biz Kürt Aleviler katliam tehdidi altındayız" dedi.
SONUÇ BİLDİRGESİ
Konferansın sonuç bildirgesi ise bugün açıklandı. Bildirgede, "Maraş Katliamı, ötekileştirilen bir kimlik olarak Alevi-Kürt kimliğine yönelik, devlet destekli sivil-faşizan birimlerin yürüttüğü bir katliamdır. Katliam adım adım hazırlanarak uygulamaya konulmuştur. Maraş Katliamı'nın mağdurları, tanıkları bugün bile aynı acıyı, duyguyu günlük olarak yaşamaya devam etmektedirler. Maraş katliamı devlet tarafından sistematik olarak yapılan diğer katliamlar gibi, politik açıdan hakim gücün toplumu yeniden dizayn etme politikasının bir parçasıdır" denildi.
DAVA DOSYASINA ERİŞİLEMİYOR
Bildirgede, devletin 1915-1922 yılları arasında Ermenileri nasıl soykırıma uğrattıysa, aynı şekilde Maraş Katliamı ile Alevi-Kürt nüfusunu tasfiye etmeyi amaçladığı kaydedildi. Katliamda uygulanan vahşi yöntemlerin aktarıldığı bildirgede, "Bu katliamın pratik uygulayıcıları kollanarak yargısal süreçten azade kılınmış, süreç hesap sorulmadan bugüne kadar kapatılmıştır. Devlet, Maraş Katliamı'nı daha çok bir karşılıklı vuruşma olarak tarif edip, kendini olayın dışına çıkarmaya çalışmıştır. Olayı iki toplumsal kesim arasında bir husumet boyutuyla ele alıp yargılamayı bu eksende gerçekleştirmiştir. Bu kapsamda bile soruşturma hakkıyla yürümemiş, önemli sanıkların çoğu beraat ettirilmiştir. Bu katliam, iç hukuk açısından tamamlanmış gibi görünse de, açık bir dava olarak kalmaktadır. Bu davanın yeniden incelenmesi, açılması için dava dosyasının alınması çabaları yaklaşık beş yıl boyunca devam etmiş, daha sonraki dosya talepleri de ‘devlet sırrı' olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir. Ne mağdurlar, ne avukatları ne de milletvekilleri bu dosyaya erişememektedirler" denildi.
Cizre'de Sur'da ve ülkenin pek çok şehrinde bugün devam eden yıkımların, katliamlar zincirinin günümüzdeki halkasını temsil ettiği ifade edilen bildirgede, "Tarihi şehirlerin parça parça yok edilmesi, Taybet Ana örneğinde olduğu gibi, vurulan ve yaralananların cenazelerinin sokakta bırakılması, 10 yaşındaki Cemile'nin cenazesinin evde buzdolabında saklanması, trajedinin devam ettiğini ortaya koymaktadır" denildi.
'CAYDIRICI YAKLAŞIM SERGİLENMELİ'
Bildirgenin sonunda şu eleştiri ve taleplere yer verildi:
- Konferansımız, Avrupa'nın siyasi iradesini Türk devletinin tarihsel ve güncel uygulamalarına karşı daha etkin bir tutum almaya davet etmektedir. Sadece söylemsel boyutuyla değil, daha etkin, pratik sonuçlar yaratacak caydırıcı bir yaklaşım sergilenmelidir.
- Konferansın temel taleplerinden biri de Avrupa'nın, Türkiye'de süren savaşın derinleşmemesi için silah satışının durdurulması olmuştur. Aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin toplumsal sonuçları ağır bu sorunlar karşısında, adalet arayışına katkı sunmayan dar bir yaklaşım sergilediğini, yetersiz kaldığını vurgulamak gerekiyor.
- Hukuksal bir talep olarak, katliamın resmi olarak tanınması için gerekli mekanizmalar devreye konulmalıdır.
-Maraş'ta yaşayan Alevi-Kürt kimliğinin kendi otantik yaşam alanında kalmaya devam etmesi için çalışma yürütülmesi, asimilasyona ve insansızlaştırılmaya karşı daha etkili tutumların sergilenmesi ve bunun için de tüm mağdurların biraya gelerek kurumsal bir ortak tutum alınması elzem bir tavır olacaktır.
- Avrupa Parlamentosu'nda ilk kez gerçekleşen bu konferans, katliamın unutturulmasına karşı, adalet arayışını yükseltmeye, mağdurların sesini daha geniş bir kesime iletmeye katkı sunacaktır. Konferansımız ayrıca konunun uluslararası politik çevreler ve hukuki platformlarda dile getirilmesine yönelik çalışmaların artmasına vesile olacaktır.
- Yine bu konferansın yaratacağı kamuoyu desteğiyle, katliamın unutturulmaması için uygun yer veya yerlere, anıt ve benzeri sembollerin yapılması daha güncel hale gelebilecektir.