'Masterchef yarışmasının ifşa olan ekibi bile Biden’dan çok konuşuldu'

İletişim konusunda uzman isimlerden Şeydan Taluk, Biden'ın yeniden tartışmaya açılan sözleri üzerinden iktidarın ve muhalefetin iletişim gücünü ve 'Ne yapmalı?' sorularını cevapladı.

'Masterchef yarışmasının ifşa olan ekibi bile Biden’dan çok konuşuldu'

Altan SANCAR

ARTI GERÇEK-ABD’de Demokrat Parti’nin başkan adayı Joe Biden’ın yedi ay önce söylediği sözler, Türkiye’de AKP ve iktidar medyası tarafından gündem haline getirildi. Biden’ın sözlerine iktidar ve muhalefet kanadından farklı tepkiler gelirken, bir diğer önemli tartışma konusu da sözlerin yedi ay aradan sonra neden gündem yapıldığına dairdi.

Türkiye’de medyanın büyük oranda iktdar tarafından kontrol edildiği belirtilirken, Biden’ın sözlerinin gündem haline getirilmesi ile muhalefet ve iktidarın Türkiye’de gündem belirleme güçleri, seçmen algıları gibi konular önem kazandı.

'Seçim Nasıl Kazanılır? 101 Tavsiye' kitabının yazarı olan ve birçok sivil toplum örgütü, siyasetçi ve markalara iletişim alanında danışmanlık yapan isim Şeyda Taluk’a göre iktidar zaman zaman aynı anda birçok cephe açıyor ve doğal olarak muhalefet nereyi savunacağını şaşırıyor.

Taluk, muhalefetin tepkisel davranmak yerine taktiksel davranması gerektiğine dikkat çekerek, iktidar tarafından yaratılan gündemler ile unutturulmak istenene yoğunlaşması gerektiğine dikkat çekiyor:

Biden’ın sözlerinin yeniden dolaşıma sokulması, iktidar açısından kitle iletişim, medya ve gündem yaratma gücünü test olarak değerlendirilebilir mi?

Bununla ilgili kesin bir bilgi yok tabii, akıl yürütebilirim sadece. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iletişim biçimine, anlatı eksenine bakarak bunu söylemek mümkün tabii. Ancak bu sözlerin neden gündeme sokulduğundan çok bununla "ne yapmamız gerekli" konusunu tartışmanın daha verimli olacağı kanısındayım. Erdoğan ya da AKP, ortaya bir konu atıyor, biz günlerce bunu tartışıyoruz. Bu çıkış, "One Minute" Kampanyası gibi değil. Orada posterleriyle, sloganlarıyla, mitingiyle bayağı bir kampanya gördük ve Erdoğan o çıkışını kendi lehine çok iyi kullandı. Bu sefer ise sadece ortaya atılan ufak bir "yem" var. Bunun da nedeni çok açık değil. Tabii o zamanın parametreleriyle bugün arasında büyük fark var ve Erdoğan’a yönelik hoşnutsuzluk bu kadar büyük değildi. Bir de hatırlatayım, Erdoğan’ın iletişim ekibi değişti ve o ekipten neredeyse kimse yok şu an yanında.

Sizce esas amaç ya da amaçlar neydi?

Büyük ihtimalle, Biden’a yönelik ciddi bir huzursuzluk var Erdoğan ve ekibinde. Bu sözlerin gündeme sokulmasını sadece Türkiye içine değil, bölgesel hatta Trump’a mesaj olarak da görebiliriz. Tabii bu bir varsayım. Kendi seçmenine yönelik yaptığı bu gündem operasyonlarına zaten alıştık. Muhalefetin "yerli ve milli" olmadığını göstermek için her fırsatı kullanıyor Erdoğan. Bu kez dağınık ve belli bir plana bağlı olmayan denemeler bunlar.

'MUHALEFET BÜYÜK HATA YAPTI'

Nitekim Trump’ın açıklamaları geldi…

Trump’ın sözleri, "Bu Trump’a bir mesaj da olabilir" savımı doğruluyor olabilir. Özellikle ABD kamuoyu için uluslararası ilişkiler hep önemli oldu. Bu arada ufak bir hatırlatma yapayım, Brexit kampanyası da "70 milyon Türk geliyor" korkusuyla başarıya ulaşmıştı.

Trump, dünyaya "Erdoğan, beni dinler" mesajı veriyor, bir yandan da dostluklarının altını çiziyor. Muhalefet, Biden’in söylediklerinin Erdoğan’a yaradığını söyleyerek gizli kapaklı dost olduklarına dair imalarla büyük hata yaptı. Biden’ın Ortadoğu konusunda tutumu belli. Trump ise iş insanı ve ABD’nin ülke dışında ne işi var diyen ve bundan büyük rahatsızlık duyan kalabalıkların sözcüsü bir anlamda. Bu nedenle iletişimin en önemli ögelerinden birini tekrar hatırlatmak isterim: Anlamak. Tepki vermeden önce beklemek, durumu iyice anlamaya çalışmak, buna göre tepki vermek ya da tersine bunu yok sayıp kendi gündemini dayatmak. Erdoğan, neredeyse her gün ortaya bir konu atıyor, bunun için çalışan büyük bir iletişim ekibi var. Ya siz de aynı büyüklükte bir ekip kuracak, buna göre savaşacaksınız ya da elinizdeki imkanlarla hedefe en kısa ve kolay yoldan nasıl ilerleyeceğinize dair uzun dönemli strateji, buna bağlı olarak gündelik taktikler geliştireceksiniz.

Erdoğan’ın gündem yaratma başarısı düşüyor mu?

Yeni bir hikâye yazmaya çalışan Erdoğan’ın ekibi, bir türlü o yeni hikâyeyi yazamıyor diyebiliriz. Bunun nedeni de seçmende ciddi "öfke yorgunluğu" var. Büyük bir çoğunluk öfkeli ama bir o kadar da yılgın. Yapılan araştırmaların çoğu, Erdoğan’ın öfkeli tonunun özellikle mütedeyyin seçmende bıkkınlık yarattığını gösteriyor. Nitekim, yerel seçimlerde de bu seçmenlerin bir kısmı, oy vermek için evinden bile çıkmadı, sandığa gitmedi. Tabii tek neden bu bıkkınlık değil, onu da ekleyeyim, yanlış anlaşılmasın.

MUHALEFETİN HATASI: DÜŞÜNMEDEN CEVAP VERMEK

AKP seçmenindeki isyanın kaynağı nedir?

Yükselen en önemli nedeni "dış mihraklardan" çok, insanların adaletsizliklere yönelik isyanı. Bir de ekonomi, gündelik yaşamlarında karşılaştıkları zorluklar. Bu nedenle uzun zamandır ortaya atılan birçok konu eskisi kadar ilgi görmüyor. Örneğin, İstanbul Sözleşmesi, kendi içlerinde de ciddi bir tartışmaya neden oldu. Kadın cinayetlerine yönelik duyarlılık tüm siyasal kamplarda iyice yükselirken, İstanbul Sözleşmesi konusunda içeriden de eleştiri sesleri yükselirken, böyle bir taktiğe başvurmuş da olabilirler.

Önemli olan bunu neden yaptıkları değil, muhalefete vermeye çalıştıkları hasarı engellemek, muhalefetin bu konuda tepkisel değil taktiksel davranmasıdır. Unutturulmaya çalışan her neyse, onu anlayıp ona sarılmak gerekiyor. Zira AKP, aynı anda birçok cephe açıyor ve doğal olarak muhalefet nereyi savunacağını şaşırıyor zaman zaman.

Özetlersek, böyle bir güç denemesinde bulunduysa, gücünün ne kadar sınırlı olduğunu görmüştür. Sınır derken nicelikten daha çok nitelikten söz ediyor. Twitter’da TT olmak, o kadar önemli bir durum değil. Bugün artık kendi başınıza, evinizden, oturduğunuz yerden bile istediğiniz konuyu TT yapabilirsiniz. O nedenle TT’leri, TV ekranlarında tartışılanları fazla ciddiye almamak gerekiyor.

Muhalefete gelecek olursak… Noktaladığınız yerden bağlamak adına, muhalefetin kendisini Biden sözleri için açıklama yapmak zorunda hissetmesi gündem gücünü ve seçmen ilişkilerini nasıl etkiler?

Türkiye’deki muhalefetin sıkça yaptığı iletişim hatalarından biri de Erdoğan’ın demeçlerine düşünmeden cevap vermeleri. Aynı hatayı seçim kampanyası boyunca Hillary Clinton da yaptı ve Trump’ın tuzaklarına düştü. Bülent Ecevit ise, Süleyman Demirel gibi bir demagoji ustasına rağmen kendi gündemini oluşturabilen önemli bir hatipti. Ondan ders alınması gerekli.

Savunduğunuz davanın gündelik sohbetlerin bir parçası olmasını nasıl sağlayacaksınız? Asıl düşünmemiz gereken budur, bunun üzerine düşünmek muhalefeti geliştirir. Gündem yönetimi, saldırıları cevaplayarak, ortaya atılan her konuya muhalefet ederek veya hemfikir olunarak yapılmaz. Tersine ilk taşı atan olmayı gerektirir. Ama attığınız taş da kuşu ürkütmeye yarayacak cinsten olmalı. Rakibinizi hata ve yanlışlara boğacaksınız ve de saldırmaktan çekinmeyeceksiniz. Gerçekten seçmenin ilgisini çeken, gündelik yaşamını etkileyen konularla ilgi tartışmalar başlatıp bunların büyümesini sağlamak durumundasınız. Eğitim, sağlık, ulaşım, ekonomi, çocukların geleceği gibi konular en çok ilgi çeken konuların arasında.

'TÜRKİYE İNSANI CEBİYLE VE SALGINLA İLGİLİ'

Burayı biraz daha açalım isterim. Yurttaşın gündeminde neler var?

Burada muhalefet eleştiri korosuna katılabilir ya da gündemi değiştirebilir. Türkiye seçmeni ABD seçmeni gibi değil. ABD’de dış tehdit, seçmen için oldukça önemli. Terör korkusu, politikacıların özellikle de Trump’ın çokça kullandığı bir konu. Eskiden Türkiye’de seçmen için, dış tehdit ve terör önemli bir konuyken artık yerini, ekonomi, işsizlik ve eğitim aldı. Seçmenin güçlü bir adalet arayışı var. Bu arayış içerisinde de Biden gündeminin şu anda insanların zihninde büyük bir yer bulacağını sanmıyorum.

Sokaktaki insan yani ortalama Türkiye insanı şu anda daha çok cebiyle, çocuğunun geleceği ve salgınla ilgili. Biden konusu, gündelik sohbetlerin gündemine bile girmedi gördüğüm kadarıyla. Masterchef yarışmasının "ifşa" olan yeni ekibi bile Biden’dan daha çok konuşuluyor. Zaten gündem sönmeye de başladı. Yakın bir zamanda gördüğüm araştırmaya göre, insanların büyük bir bölümü salgın ve ekonomik krizle ortaya çıkan belirsizlik nedeniyle ciddi endişeli. Dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de seçmenin çoğunluğu yani ülkenin ortalaması diyeceğimiz kişiler gündelik yaşamın kendisiyle ilgilidir. Mesela şu anda açılamayan okullar, salgın nedeniyle iş kaybı, LGS ve YKS’de yaşanan zorluklar, vs insanların daha çok gündemi.

AKP’nin büyük şehirlerde belediyeleri kaybetmesi bir anlamda seçmenlerin gündelik yaşamlarına dokunmasını da engelliyor, muhalefetin belediye başkanlarının gösterdiği başarı da bir anlamda bu bağı giderek zayıflatıyor. Halen Erdoğan hayranlığı, ona olan bağlılık güçlü ancak partinin seçmenle kurumsal ilişkisi gittikçe zayıflıyor. Bunu tüm araştırmalar gösteriyor. Yapılan iletişim çalışmalarından da anlaşılıyor. Doğal olarak, şu anda herkes gününü kurtarmanın derdinde. Biden’la ilgilenen daha çok geleneksel ve sosyal medya desem, çok da yanılmış olmam, ne dersiniz?

Tekrar gibi olacak, lakin bu nokta çok fazla gündeme geliyor. Türkiye’de iktidar saf yabancı karşıtlığı ve darbe söylemleri üzerinden bir dil kurma çabasında. Bu mümkün mü?

Bunu birkaç kez yazmıştım. Siyasal kampanya aslında iki ana aks üzerinde ilerler: "Biz gidersek her şey çok kötü olacak" ya da "Biz gelirsek her şey çok güzel olacak." Doğal olarak 18 yıldır iktidar olan AKP’nin ve Erdoğan’ın birincisini yapmaktan başka şansı yok. Bütün anlatı da bunun üzerine.

Yazılan tarih, bir zamanlar her şeyin kötü, kendileri sayesinde güzel olduğu ve giderlerse tekrar kötüleşeceğine dair bir söylem. Bunu da birbirinden farklı konuları gündeme getirerek destekliyorlar.

Mesela 2. Dünya Savaşı’nda 12 adaları kaybeden İnönü anlatısı gibi… Ancak, gündelik yaşamı git gide kötüleşen sıradan insan artık başkalarını denemek isteyebilir. Yeni bir insana, kadroya şans verebilir. İşte tam da bu tereddüdü yaratıp teveccühü kendi lehine çevirmek muhalefetin görevi.

'TEPKİSEL DAVRANMAKTAN VAZGEÇİLMELİ'

Görevleri biraz açalım mı?

Bir münazara yarışmasında değiliz, o nedenle de muhalefet acilen bu söz düellolarını bırakıp kendi gündemini yaratmalı, yapılan iyi işleri parlatarak herkesin duymasını sağlamalı. Seçmene yaşamlarının bundan daha iyi olacağı umudunu verebilmeli, işte o zaman bütün bu "dış mihraklar" söyleminin hiçbir işlevi olmaz. İnsanlar yıllardır maruz kaldıkları adaletsizliğin ve gelir dağılımındaki eşitsizliğin yarattığı öfkeyle dolu. Buna bir de insanların gelecek korkusu ve salgın eklendi. Bunlar da her çeşit korkunun önüne geçiyor. Neredeyse kaybedecek hiçbir şeyi kalmamış insanlar ya da hiç olmamış insanlara bu "algı makinalarında üretilmiş" korkular büyük ihtimalle işlemeyecek.

Tüm bunları yapacak muhalefet için nasıl bir dil önerirsiniz?

Biraz önce belirttiğim gibi muhalefetin tepkisel davranmaktan vazgeçmesi gerekiyor. Ben taban örgütlenmesine çok inanan biriyim. Dijital kanallar da artık çok önemli oldular. Buradan kimseye akıl verme niyetinde değilim, zaten gerek de yok. Önce büyük resim diyorum. Muhalefetin acilen bizi nasıl bir Türkiye’ye taşıyacağına dair somut fikri olmalı ve yavaş yavaş o fikre bizi ikna etmeli.

Son yıllarda herkesin dilinde bir hikayedir gidiyor, Türkiye yeni bir hikâye yazacaksa, o hikâyenin adı belli: "Muasır medeniyet seviyesi."

Tarihin katlanarak hızlandığı bir süreçten geçiyoruz. Nasıl bir geleceğe doğru yol aldığımız, bu hızın bizi nereye taşıyabileceğiyle ilgili senaryoların ciddiyetinin farkında değiliz. Acilen geleceğe hazırlanmak üzere kolları sıvamamız, bunun için stratejiler geliştirmemiz gerekiyor. Belki de okuyucular, benim bu cümlelerimi okurken sönmüş olacak suni gündemler yerine geleceği nasıl tasarlayacağımızı, bunu nasıl yapacağımızı konuşmalıyız artık. Bunun kapısını da muhalefet aralamalı. Türkiye’nin mutlu sonla bitecek hikayesine dair umudu yeşertmeli.

Türkiye erdoğan trump HDP chp ABD muhalefet Biden