Metin Lokumcu davasında tanıklar dinlendi: Polis özellikle hedef aldı
Artı Gerçek - Artvin’in Hopa ilçesinde dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın mitingi öncesi, 31 Mayıs 2011’deki protesto eylemlerinde polisin sıktığı biber gazı nedeniyle fenalaşan ve kaldırıldığı hastanede ölen emekli öğretmen Metin Lokumcu’ya ilişkin 13 polisin yargılandığı davanın 7'nci duruşması Trabzon 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam etti. Duruşmaya Lokumcu ailesi ve avukatları katılırken sanık polis memurları duruşmada yer almadı.
Duruşma dün verilen aranın ardından tanık dinlemeleriyle devam etti. İlk olarak söz alan tanık Burhanettin Hacıyakupoğlu olay gününe ilişkin gördüklerini anlattı. Başbakanın koruma müdürünün polislere sürekli gaz attırdığını söyleyen Hacıyakupoğlu, "Metin Lokumcu olayları yatıştırmak için uğraşıyor. O sırada gazlar vardı yine her yerde. Sonra yine onun olduğu yere gaz gittiğini gördüm. Ambulansın geldiğini görünce koştum. Metin’i çekiyorlardı. Ben ayakuçlarından tuttum ambulansa doğru götürdük. Özellikle nişan aldırıp gaz atılıyordu" dedi.
Lokumcu ailesinin avukatı Meriç Eyüboğlu'nun "Neden özellikle Metin Lokumcu’ya atılıyordu" sorusuna ise Hacıyakupoğlu "Metin Lokumcu toplumun önderi gibi öğretmen olduğu için herkese de öyle konuşuyordu. Önder gibi gördüler" cevabını verdi.
'YOĞUN GAZ KULLANILDI'
Tanık Aytekin Genç de "Meydanda da gençler horon oynuyordu. Aslında rutin olan bir şeydi bu Hopa’da. Her hafta açıklama olur horon oynanır açıklama yapılır, dağılınırdı. Bu olayın olması için bir sebep yoktu. Açıklama bile yapılamadan hem gaz hem su gelmeye başladı. Böyle bir şey görmedik ne televizyonda ne başka bir yerde öyle bir durum. Üst geçidin altından bir anda gaz sardı. Ama fabrika bacası gibi gaz çıkıyor" ifadelerini kullandı.
HASTANE KAYIT YAPMADI
Tanık Görkem Gürhan da Metin Lokumcu'nun dayısı olduğunu belirterek, şunları söyledi: "Yine Mete dayımın yola doğru koşarak isyan ediyordu. Bir anda silah sesleri duydum ve yanımızda mermilerin sektiğini gördüm. Çok kötü bir andı, beni babam oradan aldı. Dayımı kim çekti bilmiyorum. Hastanenin önüne geçtik. O sırada yine gaz atılmaya başlandı. İnsanlar nefes alamıyordu. Çocuklu bir kadın vardı, onu uzaklaştırdım. O sırada şimdi görsem de tanımam o zaman da tanımıyordum koruma polislerden biri bana silah çekti ve Hopa halkına yönelik küfürler etti. Ben fenalaşıp, bayılmışım. Gazdan etkilenmişiz, hastaneye yatırmışlar ama kayıt yok. Polisler oram çizildi buram çizildi diye rapor almışlar. Ancak bizim kaydımız yok."
'BAŞKALARI ÖLMESİN'
Duruşmaya verilen aranın ardından Metin Lokumcu'nun oğlu Ulaş Lokumcu söz aldı. Olay tutanakları hakkındaki tanık ifadelerini hakkında takdirin mahkemeye ait olduğunu söyleyen Lokumcu, "Ben de babamın hedef alındığını düşünüyordum. Ancak o gün Hopa’da başka insanlar da ölebilirdi. Ancak burada devletin bir hatası var. Bunun görülmesi gerekiyor. Biz bu kimyasal gazların öldürücü olduğunu anlatmak istiyoruz, görülsün istiyoruz. Babamdan sonra da insanlar bu gazlardan öldü. Başkaları da ölmesin istiyoruz" dedi.
EMNİYET MÜDÜRLÜKLERİ CEVAP VERMEMİŞ
Ardından söz alan aile avukatı Meriç Eyüboğlu ise gaz yoğunluğuyla ilgili veri olarak çevik kuvvetin olay yerine ne kadar gazla gelip ne kadarıyla geri döndüğünün saptanması gerektiğini ifade etti. Bununla ilgili bilirkişi heyetinin o dönemde görev yazılarının toplanması talebiyle 7 ayrı emniyet müdürlüğüne yazı yazdığını belirten Eyüpoğlu, "Sadece Erzincan Emniyet İl Emniyet Müdürlüğü cevap veriyor. Diğerleri bilinmiyor. Maalesef soruşturma aşamasında bunun üzerine gidilmiyor. Ama neyi biliyoruz? Telsiz konuşmalarını müfettiş tarafından oluşturulmuş rapordan biliyoruz. 3 ayrı telsiz konuşması geçiyor. Bu konuşmalarda ellerindeki gazın bittiğini söyleyip birbirlerinden istiyorlar. Erzurum çevik kuvvet ekibi yeni gaz istiyor. Getirdikleri mühimmatın bittiğine dair 3 tane tutanağa sahibiz" diye belirtti.
GÖRÜNTÜLER 11 YILDIR AVUKATLARA VERİLMİYOR
Olay günü ilçede olağanüstü bir durum olduğunun altını çizen Eyüpoğlu, "İlçede sadece özel hareket, çevik değil başbakanlık korumaları, özel korumalar ve jandarma var. Bu kadar olağanüstü bir önlem sırasında şunu varsayabiliriz. Herhangi bir basın açıklamasına giderken önlemden çok daha fazla bir önlemle gidileceği için mühimmatların her zamanınkinden fazla olacağını öngörmek zor değil. Neden söylüyorum bunları? Bir bilirkişiden görüş alalım ve gazlar uygun kullanılmış mı, atılmış mı, kişiler hedef alınmış mı kapalı yerlere atılmış mı diye bir bilgi araştırılmasıyla deniliyor. O zaman bu görüntülere ihtiyacımız var. Elimizde bu görüntüler var mı? Yok. 11 yıldır uğraşıyoruz. Elimizde sadece emniyet tarafından uygun bulunup verilmiş görüntüler var. Bu nedenle olayını kronolojisini göremiyoruz. Görüntülerin kesintisiz haline ulaşmadığımız durumda bir bilirkişinin de yapacağı değerlendirme için yeterli malzemeye sahip değiliz demektir" ifadelerini kullandı.
GÖRÜNTÜ İSTEMİ VE KEŞİF TALEBİ
Meriçoğlu o dönemde polis kamerasından yapılan çekimlerin kesintisiz, üzerinde herhangi kesme küçültme olmaksızın tam ve ham halinin istenilmesini, olay mahallinde bilirkişi keşfi yapılarak tanıkların dinlenilmesini talep etti.
KEŞİF TALEBİNE RET
Savcı ise iç güvenlik uzmanlarından olayla ilgili bir bilirkişi heyeti oluşturulmasını talep etti.
Ardından ara kararını açıklamayan mahkeme heyeti, olay günü tutanağının altında imzası olan polislerin dinlenmesine, olay görüntülerin ham hallerinin istenmesine, iç güvenlik uzmanı adı altında bir bilirkişi olmadığından, savcılığın isteminin reddine, olay yeri keşfi talebinin reddine hükmederek bir sonraki duruşmayı 25 Mayıs tarihine erteledi. (MA)