Mimarlar Odası'ndan deprem raporu: 'Barınma sorunu sürüyor, kalıcı konutlar bir yıldan önce tamamlanamaz'
ADANA - Mimarlar Odası Adana’da, 6 Şubat depremlerinin birinci yılında, afet politikalarının geliştirilmesine yönelik hazırlıkları süren deprem raporunun sonuçlarını bir basın açıklamasıyla kamuoyuyla paylaştı. Raporda deprem bölgelerinde barınma ve altyapı sorunun devam ettiği, kalıcı konutların inşaatının yüzde 50 düzeyinde olduğu ve en az bir yıldan önce tamamlanamayacağı tespitlerine yer verildi. Raporda ayrıca depremzedelerin hak sahipliği konusunda bilgilendirilmediğine de dikkat çekildi.
Basın toplantısında konuşan Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyyüp Muhcu, raporda afet yönetimi, acil ve geçici barınma yerleşim alanları, enkaz kaldırma ve döküm sahaları, kalıcı konut ve yeni yapılaşma süreçleri, kültür varlıkları ve mimari miras öncelikli olmak üzere bölgede inceleme ve değerlendirmelerin yer aldığını belirtti.
ÜLKE GENELİNDE RANT ODAKLI DÖNÜŞÜM VE MÜLKSÜZLEŞTİRME SÜRECİ BAŞLATILMIŞTIR
126 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile deprem bölgesinde tüm alanların yapılaşmaya açıldığına dikkat çeken Muhcu şunları söyledi:
“7033 Sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile bölgede koruma süreçleri devre dışı bırakılmış, Hatay-Antakya tarihi kent merkezi Riskli Alan ilan edilmiştir. Son olarak ise 6306 Sayılı Kanunda getirilen değişiklikler ve yeni kurulan Kentsel Dönüşüm Başkanlığı eliyle tüm ülke genelinde rant odaklı dönüşüm ve mülksüzleştirme süreci başlatılmıştır. Bölgedeki yapılaşma ve imar sürecinin yeniden başlatılmasına odaklanılmış, ormanlar, meralar ve koruma alanları yapılaşmaya açılmış, OHAL Kararnameleri ile Bakanlık ve TOKİ’ye sınırsız inşaat yetkileri verilmiştir”
'YENİ VE GİZLİ İMAR AFFI GETİRİLDİ'
Geçmişte çıkarılan imar afları nedeniyle binlerce yurttaşın ölmesine karşın yeni bir gizli imar affı getirildiğini söyleyen Muhcu şöyle konuştu:
“Planlı Alanlar İmar Yönetmeliğinde yapılan değişiklikle güçlendirme projeleri için yapı ruhsatı şartı kaldırılmış, yapı güvenliği olmayan, planlama, mimarlık ve mühendislik süreçlerinden geçmemiş ve afetlerde hasar görmüş yapılarda yurttaşların can ve mal güvenliği bir kez daha tehlikeye atılmaktadır. İktidar, yaşanan depremleri gerekçe göstererek; afet ve kriz koşullarını bir kez daha kendi adına fırsata dönüştürmüştür. Kamusal ve hukuki denetim yok sayılarak bölgede ve ülkede planlama ve imar süreci yeniden yapılandırılmıştır. Kamuya ait kaynaklar, kentler, doğal ve kültürel değerlerin yatırım araçlarına dönüştürülmesi için Anayasa ve bütün hukuk kuralları devre dışı bırakılmıştır”
'BÜYÜK YIKIMLARA VE ÖNLENEMEZ KAYIPLARA SEBEP OLABİLİR'
Büyük yıkımlara ve önlenemez kayıplara sebep olan rant odaklı planlama, kentleşme ve yapılaşma politikalarına son verilmesi gerektiğini belirten Muhcu, “Her ne gerekçe olursa olsun afetlerden rant sağlanması amacıyla yürürlüğe konan düzenlemelerin; proje ve uygulamalar ivedilikle durdurulmalıdır” diye konuştu.
'GEÇİCİ BARINMA YERLEŞİMLERİNE İHTİYAÇ ÇIKTI'
Kentsel ve kırsal yapı stokunun aldığı ağır hasar, özel ve kamusal alanlarda yaşanan yıkımın boyutu nedeniyle kentlerde beslenme, barınma, temizlik, sağlık ve eğitim gibi hizmetlerinin ve donanımların sağlandığı geçici barınma yerleşimlerine ihtiyacının ortaya çıktığına vurgu yapan Muhcu, şu tespitlerde bulundu:
“Konut yapılarında, okul, hastane gibi resmi kurum yapılarında yaşanan yıkım, kamusal hizmetlerin, toplumsal, sosyal ve ekonomik yaşamın durmasına yol açmıştır. Bölgede ve ülke genelinde çok sayıda ailenin hayatını derinden etkileyen, yakınlarını kaybetmesine ve evsiz kalmasına neden olan deprem sadece fiziksel değil psikolojik sorunları da beraberinde getirmiştir. Afetten etkilenen yurttaşlar yaşanan travma nedeniyle topluma diğer bireyler ile birlikte eşit koşullarda tam ve etkin katılımı kısıtlanmıştır”
RAPORDA YER ALAN TESPİTLER
Mimarlar Odası'nın hazırladığı raporda şu tespitlere yer verildi:
- Afet sonrası ilk aşama acil barınma çadır ve benzeri ünitelerinin kullanımlarının kısmen devam ettiği,
- Konteyner ve prefabrik yapılarla oluşturulan geçici barınma alanlarının, yerleşim planları ve fiziksel nitelikleri nedeniyle;
- İklim ve mevsimsel koşullara, dış etkenlere karşı savunmasız oldukları,
- Hane halklarına yeterli yaşam alanı sağlayamadığı ve mekânsal ihtiyaçlara cevap veremediği,
- Yangın, bulaşıcı hastalık vb risklerin artmasına neden olduğu; geçen sürede fırtına ve aşırı yağışlar,yangınlar nedeniyle can kayıpları yaşandığı,
- Temizlik, kişisel hijyen, ısınma ve soğutma olanağı sağlanamadığı,
- Bu alanlarda temel altyapı, sosyal ve kültürel olanaklar ile eğitim ve sağlık hizmetlerinde eksiklik ve yetersizliklerin devam ettiği; bazı alanlarda yalnızca barınma ihtiyacının karşılanabildiği,
- Mevcut yapı stokundaki hasar tespit çalışmalarının ardından;
- İtiraz süreçlerinin ve ağır hasarlı yapı yıkım süreçlerinin devam ettiği,
- Orta ve az hasarlı yapılardan güçlendirme projelendirme ve uygulama süreçlerine yeni başlandığı,
- Adıyaman ve Hatay başta olmak üzere kentsel yerleşim alanlarında hasar gören su, enerji, ulaşım gibi zorunlu ve gerekli altyapının büyük bir kısmının yeniden yapımına ihtiyaç duyulduğu ancak bir yılın sonunda onarımlara yeni başlandığı,
- Adıyaman, Hatay ve Malatya’da kent merkezlerinde rezerv ve riskli alan ilanlarının yapıldığı;yeni kentsel gelişim alanlarında Türkiye Tasarım Vakfı, Kentin Mimarları gibi oluşum ve şirketler tarafından ulusal ve uluslararası ölçekte işbirlikleri ile proje ve uygulama çalışmalarının yürütüldüğü,
- Kalıcı konut alanlarında yapım sürecinin sürdüğü; ancak çok az sayıda konutun tamamlandığı ve yetersiz sayıdaki kalıcı konut inşaatlarının ortalama %50 seviyesinde olduğu ve yapımın en az bir yıl daha süreceği,
- Yeni kentsel gelişim alanlarında ve kalıcı konut üretim sürecinde; kamu kaynaklarının kamu ihale mevzuatından muaf kılınan yapım işi ihaleleriyle iktidara yakın belirli gruplara dağıtıldığı,
- Depremden etkilenen yurttaşların; hasar tespit, bilirkişi incelemeleri, hak sahipliği ve kendi imkanları ile yeniden yapım sürecine dair bilgilendirilmedikleri,
- Yıkım, enkaz kaldırma ve döküm süreçlerinin kısmen tamamlanarak ayrıştırma işlemlerinin yapıldığı ancak yıkım çalışmalarında ve döküm sahalarında gerekli önlemlerin alınmadığı ve tehlikeli kimyasalların ve tozların havaya, suya ve toprağa karıştığı,
- Hasar gören yerel üretim sistemlerinin, sanayi ve işyerlerinin bir kısmının yeniden faaliyete başladığı ancak yetersiz olduğu; kentlerdeki ekonomik yaşamın kalıcı konut inşaatları ve tadilatlara yöneldiği,
- Merkezi ve yerel yönetimlerce afet risklerine, afet öncesi hazırlıklara ve sonrası sürecin yönetimine yönelik çalışmalara hemen hemen hiç başlanmadığı,
- Bölgede iç göç, zorunlu yer değiştirme ve geri dönüş süreçlerinde;
- Başta Malatya ve Hatay olmak üzere şehir merkezlerinden ve kentsel alanlardan kırsal alanlara ve ilçelere göç yaşandığı,
- Göç ederek ayrılan yurttaşların geri dönüş oranının azaldığı ve ülke içinde Adana, Ankara, Antalya, İstanbul, Konya, Mersin ve Trabzon gibi illere yerleştikleri,
- Depremden etkilenen ailelerin ve hane halklarının parçalandığı; bir kısmının göç ederken bir kısmının bölgede kaldığı ve farklı şehirlerde ortak yaşam oluşturmaya çalıştıkları tespit edilmiştir. (HABER MERKEZİ)
Birinci yılda depremin vurduğu kentlerde anma: Unutmak yok, helalleşmek yok
Antakyalı depremzedeler anlatıyor: 'Bir gün mutlaka döneceğiz...'
Hataylı depremzedeler barikat tanımadı: Acı ve öfke bir arada
Depremin birinci yılında Adıyaman: Barınma sorunu sürüyor, 118 bin kişi konteyner kentlerde kalıyor