Müsilaj sonrası balık çeşitliliği yüzde 25 azaldı

Müsilaj sonrası balık çeşitliliği yüzde 25 azaldı
Marmara Denizi’nde 2021'de görülen müsilajın ardından balık tür çeşitlili yaklaşık yüzde 25 azaldı. Köpek balığı ve vatoz gibi türlerin sayı, miktar ve biyokütlelerinde ise yüzde 100'e yakın artığı tespit edildi.

Artı Gerçek - Prof. Dr. Mustafa Sarı, 2021'deki müsilajın ardından Marmara Denizi'ndeki balık tür çeşitliliğinde yaklaşık yüzde 25 azalış, köpek balığı ve vatoz gibi türlerin sayı, miktar ve biyokütlelerinde ise yüzde 100'e yakın artış tespit ettiklerini açıkladı.

Prof. Dr. Sarı, ekonomik bir sektör olan balıkçılığın ve balık türlerinin müsilajdan nasıl etkilendiğini ortaya koymak üzere "Müsilajın Marmara Denizi’ndeki Balıklarda Tür Değişimlerine Etkisinin Belirlenmesi (Mar-Bal)" başlıklı projeye başladıklarını, müsilaj öncesi yapılan akademik çalışmalarla kıyaslamak üzere benzer şartlarda araştırmalar gerçekleştirdiklerini söyledi. Prof. Dr. Sarı, Türkiye denizlerinde yılda yaklaşık 300 bin ton civarında balık avlandığı ve bu miktarın 20 bin tonunun Marmara Denizi'nden geldiği bilgisini verdi.

‘HAMSİ, İSTAVRİT, KOLYOZ, LÜFER, SARDALYA GİBİ TÜRLERDE AZALMA VAR’

“Marmara Denizi bir biyolojik koridor” diyen Prof. Dr. Sarı, “Müsilajın, kıyıdan 30 metre derinliğe kadar Marmara Denizi'ndeki sünger topluluklarının topluca ölümüne ve mercanlarda yaklaşık yüzde 30 kayıp yaşanmasına neden olduğunu ve balık tür çeşitliliğinin de bundan etkilendiğini aktararak, şunları söyledi:

"Müsilaj yüzünden Marmara Denizi'ndeki balık tür çeşitliliğinde yüzde 25 civarında bir azalma var. Biyokütle anlamında bakacak olursak yüzde 20 civarında bir azalma söz konusu. Bizim daha çok avladığımız hamsi, istavrit, kolyoz, lüfer, sardalya gibi türlerin miktarında yüzde 20 civarında azalma var. Öte yandan köpek balığı, vatoz gibi türlerin hem sayısında hem miktarlarında hem de biyokütlesinde yüzde 100'e yakın artışlar söz konusu."

‘SINIRLI BİR HABİTATIN İÇİNE SIKIŞTI HAYVANLAR’

Hamsi, istavrit, lüfer ve sardalya gibi pelajik (yüzeye yakın) balıklarda gözlenen azalmanın müsilajla birlikte aşırı avcılığa da bağlı olabileceği değerlendirmesinde bulunan Prof. Dr.Sarı, avcılığı yapılan dip balıklarıyla köpek balığı ve vatozlardaki artışın müsilaj sonrası dönemde dip bölgede azalan çözünmüş oksijenle ilişkilendirilebileceğini ifade etti. Sarı, şunları söyledi:

"Müsilajdan önce diplerde daha fazla oksijen varken müsilajla beraber oksijen azaldı ve bu hayvanlar derinlerden daha kıyıya doğru geldiler. O zaman ne oldu? Müsilajdan önceki benzer derinliklerde avcılık yaptığımızda ağla karşılaşmayan, ağlardan çıkmayan bu hayvanlar müsilaj sonrasında avcılık yaptığımızda ağdan çıkmaya başladı. Balıkçılarla konuştuğumuz zaman onların da müsilajdan sonra köpek balığı ve vatozdan çok şikayetçi olduklarını gördük. Halbuki bunlar koruma altında türler ama bütün balıkçıların attıkları ağlardan köpek balıkları, vatozlar çıkmaya başladı. Biz buna dikey oksijen sıkışması diyoruz. Yani sınırlı bir habitatın içine sıkıştı hayvanlar."

‘MARMARA DENİZİ'NDE KORUMA ALANLARI OLUŞTURMAMIZ GEREKİYOR’

Sadece Marmara Denizi'nde değil diğer tüm denizlerdeki biyolojik çeşitliliği ve sağlığı korumak için ekosistem esaslı balıkçılık yönetimine geçilmesi gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Sarı, "Biz sadece yediğimiz balıkları düşünüyoruz. Soframıza gelen 100 gramlık, 200 gramlık ya da 1 kiloluk balığı esas alıyoruz. Eğer sofranıza balık geliyorsa denizin geri kalan kısmıyla ilgilenmiyoruz ama benim 1 kilogram hamsiyi, sardalyayı soframa koyabilmem için Marmara'daki 3 bin türün sağlıklı şekilde yaşıyor ve birbiriyle etkileşimini sürdürüyor olması lazım. Bunun için de Marmara Denizi'nde koruma alanları oluşturmamız gerekiyor” diye konuştu.

Prof. Dr. Sarı, özellikle sayısında artış tespit edilen köpek balığı ve vatoz gibi koruma altındaki türlerin neslinin devam edebilmesi için 22 maddeden oluşan Marmara Denizi Eylem Planı'nın acilen uygulanması gerektiğine vurguladı.(AA)

Öne Çıkanlar