Oda tv davası ertelendi
‘PKK ve FETÖ propogandası yaptığı' iddiasıyla 30 Aralık 2016'da tutuklanan gazeteci Ahmet Şık, Nedim Şener, Soner Yalçın, Yalçın Küçük ve Eski...
‘PKK ve FETÖ propogandası yaptığı' iddiasıyla 30 Aralık 2016'da tutuklanan gazeteci Ahmet Şık, Nedim Şener, Soner Yalçın, Yalçın Küçük ve Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın da aralarında bulunduğu 13 kişinin yargılandığı Oda TV davasının karar duruşmasında savunmalarını tamamladı dava ertelendi.
HABER MERKEZİ- Gazetecilerin Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi'nde 18. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen karar duruşma mahkeme heyetinin kararıyla dosya incelenmek için 12 Nisan 2017'ye ertelendi.
Davanın bugün ki duruşmasında sanıklar savunmalarını şöyle yaptı:
Nedim Şener Fethuallah Gülen yapılanmasını yılan olarak tanımladı. Yılanın başı olarak da Ali Fuat Yılmazer'i gösterdi.
" 3 Mart 2011 günü gözaltına alındıktan sonra avukatım Köksal Bayraktar'dan iddianame çıkana kadar avukatlığımı üstlenmeyin dedim. Benim Zekeriya Öz'e söylediklerimi yalanlayan delil varsa avukatlığımı yapmayın dedim. Ben Ahmet'in kitabını yazmasına yardım etmedim. Yazsaydım da bu suç değil açıkça söylerdim. Buradaki gazeteciler besleme değil, fonlardan cemaatlerden beslenmiyor. Ne düşünüyorsa görüyorsa onu yazıyor. Ben Hrant Dink cinayetinde FETÖ'cülerin rolünü belgeleriyle açıkladım. Bu süreçte sahte bir isimle hakkımda ihbar mektubu gönderiliyor. Zekeriya Öz'ün bu mektubu gerekçe göstererek Ergenekon davası şüphelisi yapıldım. Yiğit Bulut Ali Fuat Yılmazer'in kankasıydı. Önder Aytaç şeytanın başıdır. Dünyada onun kadar kötü birini bulamazsınız.O dönem Şamil Tayyar, Rasim Ozan Kütahyalı, Adem Yavuz Arslan FETÖ'nün yalanlarını yayıyordu. Hrant Dink'in kardeşi Orhan Dink benim cezaevinde üç ziyaretçimden biriydi. FETÖ'cü Mehmet Baransu, ben tutuklandıktan sonra Hanefi Avcı'nın kitabını yazdığıma dair 2 makale yazdı. Savcı Cihan Kansız bunları iddianameye koydu. Odatv davası sadece polis çıraklarının değil medya elemanlarının da çabasıyla hazırlandı. Fethullah Gülen yapılanması bir yılansa o yılanın başı Ali Fuat Yılmazer'dir. Eski polis müdürü Yurt Atayün'ün gazeteci İbrahim Kiras'ı çocuklarıyla tehdit etti"
Dava sanıklarından Hanefi Avcı, delil denen dosyaların sahteliğini ve yapılan siber saldırıları anlattı. Avcı, virüslü dijital dokümanların nasıl gönderildiğini ifade etti. Hanefi Avcı, "Yargılamanın amacı somut gerçeği ortaya çıkarmaktır. Buradaki gerçek, Gülen Cemaati'nin ürettiği dosyalarla yaptığı bir operasyondur. Cemaat kendi yazdıkları belgeleri Odatv bilgisayarlarına koydu" dedi.
Soner Yalçın yaptığı savunmasında şunları söyledi:
" Uğur Mumcu gibi… Musa Anter gibi… Hrant Dink gibi…Büyük gazeteciler her zaman en yürekli olanlardır. Gerçeği bulma ve yazma konusunda katı ve acımasız oldum; kimseye taviz vermedim; eğilmedim."
Davada yargılanan bir diğer isim Barış Terkoğlu ise:
"Bildiğim; bu davanın 12 numaralı sanığı, bugün artık bir ölü. Bakınız, bu davada "FETÖ’ye dokundu" diye yanan gazeteci Ahmet Şık, şimdi ise FETÖ’den hapiste yatırılmaktadır. Bu mudur FETÖ ile mücadele? Bu davanın sanıklarının yazdıkları dün dikkate alınsaydı, bugün Türkiye bu kadar sorunla boğuşmazdı. Son sözüm: Neyse ki, Rab’den ve milletten af ya da özür dileyecek bir habere imza atmadım. Silahlı terör örgütünün Fethullahçı olduğunu o gece öğrendim, bana ahmak diyebilirsiniz. Size ne anlatayım? Çok afedersiniz, kendisi için kullandığı ifadeyi tekrar ettiğim için özür diliyorum, beni Bülent Arınç kadar ‘ahmak’ olmadığım için mi cezalandıracaksınız? Ya da devletin tepesinde ‘kandırılmaya bıkmamış’lardan olmadığım için mi suçlayacaksınız?" dedi.
Sait Çakır " Düşman ceza hukukuyla yargılandık. Müstear ismim kod isim yazıldı. Bu iddianame polis çırakları tarafından yazıldı. Bize yapılan bir devlet politikasıydı" şeklinde konuşurken Doğan Yurdakul "Esas hakkındaki mütalaa bu davanın enkazının sessiz sedasız kaldırılmasıdır. Herkes için beraat talep ediyorum" dedi.
Dava dikkat çeken isimlerden Yalçın Küçük de savunmasında sıkıyönetim mahkemesinde kendisi için ‘şeytana pabucunu ters giydirir' denildiğini belitti:
" Bu heyet beni cahilleştiriyordu. Size bu kitabi getirdim. (‘Guess who jewish' kitabını gösterdi)Herkesin başka ismi vardır, kullanır. Aziz Nesin Mehmet Nusret’tir. Demirtaş Ceyhun’un adı başkadır. Bizi burada başka isimlerle yazı yazdığımız için suçladılar. Bu iddianameyi polis çırakları yazdı. Bizim aklımızla alay etmeyin. Savcı iddianameyi yazıyorum dedi aksama iddianame açıklandı. Fetö kelimesi hukuka uygun değildir. Fethullah Gülen’i 1961′ den beri tanırız. Bize karşıdır. Ama Fetö demek hukuka uygun değildir. Başbakan der ama hakim diyemez. Yiğit Bulut, hasan cemal benim yanımda yetişti. Bu suç değildir. Bu iddianamede Soner’in akil hocası olmakla suçlanıyorum. Bu haksızlıktır. Caligula kitabını ben yazdım. Sebatayistleri ben yazdım. Sebatayistler beni görünce teşekkür ediyor. Selanikliler olmasa cumhuriyeti zor kurardık dedim. Bir kısmımız Selanikli bir kısmımız Kürt’tür. Ben Silivri’ye gittikten 15 gün sonra Silivri’deki mahkeme bir karar aldı. Burada suç yok diye beni tahliye etti. Bu kez Odatv davasını kurgulayıp beni hapse attılar. Mehmet Ekinci, Hikmet Şen avukatıma beni okuduğunu söylediler. İslamcılar beni okur. Musul’u almazsanız Diyarbakır’ı verirseniz benim sözümdür. Şimdi kim, Tayyip Bey kullanıyor. Beni okurlar. İslamcılar beni niye okur? Çünkü Abdülhamid’i severken neden sevdiklerini bilmezler. Benden ve Doğan Avcıoğlu’ndan öğrenirler. Biz Abdülhamid’i överiz. Kız okulları açmıştır, modernleştirmiştir. İslamcılar bizden öğrenirler. Bu iddianameye göre Abdullah Öcalan’ı ben yönetiyorum. Beni yargılayan hakimleri Yargıtay’a gönderirim. Bir tek Mehmet Ekinci’yi gönderemedim. Beni tutuklu tutmakla meşguldü. Sıkıyönetim mahkemesi kararında benim için ‘şeytana pabucunu ters giydirir' yazıyordu. Üst mahkeme bozdu. Hanefi Avcıya burada sordum: Beni takip ediyor muydunuz? Evet dedi. Mehmet Eymür’e sordum. Hem yurt içinde hem yurtdışında takip ederim dedi. Peki bende bir kötülük buldunuz mu dedim. Rastlamadık dedi. O zaman beni niye tuttunuz burada."
Gazeteci Ahmet Şık duruşmanın başında yaptığı şunları söyledi:
"Türkiye bir gariplikler ülkesi ve her dönemde birçok absürdlük yaşandı. Şimdi de George Orwell mezarında ters dönse hakkıdır. Cumhuriyet gazetecileri izleyici sıralarında değiller. Tıpkı bunun gibi bir kumpasla 108 gün önce tutuklandılar. Burada olması gerekenler burada yok. Avukatlarım Bülent Utku, Akın Atalay, gazeteci arkadaşlarım izleyici sıralarında değil, hapisteler. 7 Haziran'da millet iradesi yanlış tecelli etti deyip ülkeyi kan banyosuna döndüren sürece getirdiler. İktidar ülkeyi engellenen darbecileri kıskandıracak bir yola getirdi. Bugünkü yargıda mankurt denilen cemaatin yargısından hala izler duruyor. Burada olduğu gibi tutuklu olduğum davada da gazetecilik yargılanıyor. Mütalaa beraat istese de siyasal olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Bu mütalaa Recep Tayyip Erdoğan ve Fethullah Gülen'in rolünü gizliyor. Bu mütalaa gerçeğe karşı işlenmiş bir suçtur. Hadi unutalım diyen bu mütalaaya karşı hadi hatırlayalım diyorum. Zekeriya Öz, Türk yargısının adaletten dağıtmaktan uzak halinin özetidir. Dönemin başbakanı kumpas davalarının savcısı olduğunu söyledi. İki ortak birbirine düşünce kandırıldık dediler. Her kim olursanız olun gücü gerçeklerden alanlarla savaşamazsınız."
Şık'tan sonra Soner Yalçın savunmasını yapmaya başladı. Duruşma girişinde Ahmet Şık ile dayanışmaya gelen pek çok gazeteci salona alınmadı. Gazeteciler salona alınmadıkları için tepki gösterdi. Gazeteci Hilmi Hacaloğlu konuyu değerlendirdi: