'OHAL'in hukuk boşluğu tek adamla dolmaz'
FATMA YÖRÜR
ARTI GERÇEK - Demokrasi İçin Birlik Hareketinin ‘OHAL’in Birinci Yılında Demokrasi Enkaz Altında’ çağrısıyla yaptığı toplantı Taxim Hill Otel’de gerçekleşti.
Toplantıya katılanlar arasında, CHP PM Üyesi Kadir Gökmen Öğüt, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, HDP Milletvekili Garo Paylan, HDK Sözcüsü Ayşe Erdal, Melda Onur, Gencay Gürsoy, TİHV Başkanı Şebnem Korur Fincancı, Levent Tüzel, gazeteciler Mehveş Evin, Pelin Cengiz, Erol Katırcıoğlu gibi isimler vardı.
Olağanüstü hal uygulamasının birinci yılına gelirken OHAL’in bilançosunu hazırlayan DİB, bunun bir döneme şahitlik olduğunu belirterek ve demokrasi güçlerinin yol haritası olması umulan bu raporu kamuoyuyla paylaştı.
Yazar Ayşegül Devecioğlu’nun paylaştığı raporda, OHAL sürecinin bilançosunu açıkladı. Kapsamlı rapordan bazı maddeler şöyle:
İşlerine iade edilmeleri talebiyle açlık grevine başlayan iki kamu emekçisi Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 134. gününde, hapishanede ölümle pençeleşiyor. Onlara destek olmak için açlık grevine başlayan Esra Özakça ise 59. gününde, İsmail Erdoğan 57. gününde.
Seçme ve seçilme hakkı ihlal edildi. Anayasaya aykırı olarak Halkların Demokratik Partisi milletvekilleri ve eş başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ tutuklandı. CHP milletvekili Enis Berberoğlu’yla birlikte 12 milletvekili hapiste bulunuyor.
Çeşitli işkollarında 4 grev ertelendi. Grev hakkı ihlal edildi.
15 üniversite kapatıldı, KHK’larla 5.644 akademisyenin işine son verildi; üniversitelerde çalışanlar dahil edildiğinde bu rakam 7.800 kişiyi aştı.
Seçilmiş Yerel Yöneticiler görevden alınarak, cezaevlerine konuldu ve yerlerine seçilmemiş kişiler atandı. Kayyum atanan Belediye sayısı 86’ye ulaştı.
Malvarlıklarına hukuksuz biçimde el kondu. KHK’lar kapsamında Türkiye'nin 43 ilinden toplam 965 şirkette kayyumlar Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) devredildi 107 gerçek kişinin malvarlıklarına da kayyum olarak TMSF getirildi.
Sivil topluma yönelik yaptırımlar ve verilen cezalar açısından tüm dönemlerin en büyük kıyım ve baskısı gerçekleşti. 1401 dernek ve 122 Vakıf kapatıldı.
‘DEMOKRASİ GÜÇLERİ OHAL’E KARŞI ORTAK MÜCADELE VERMELİ’
Ayşegül Devecioğlu basın açıklamasını şu sözlerle yer verdi:
"Demokrasi İçin Birlik, kuruluş bildirgesinden başlayarak yurttaşların, iktidarın hukuk dışı uygulamalarına boyun eğmeyi reddetme ve direnme hakkını savundu. Siyasetin alanı daraldıkça, Meclis’te siyaset yapma olanağı sınırlandıkça, siyaseti Meclis dışına, yeni bir kamusal alana taşımak kaçınılmazdır. Bu kamusal alan, sivil toplumun var olduğu özerk bir kamusal alandır. Bu yeni siyasal alanda siyasal partilerle sivil toplum birlikte var olmak zorundadırlar. 25 günlük Adalet Yürüyüşü de gösterdi ki, demokrasi mücadelesinin anahtarı halktır. Yurttaşlar olarak adalet içinde eşit, özgür, barış içinde yaşamak arzumuzdan vazgeçmeyeceğiz."
Toplantıda konuşan eski AİHM yargıcı Rıza Türmen konuşmasına "OHAL'in uzatılması anayasanın 120. maddesine uygun mu? OHAL neden uzatıldı? Bu uzatma haklı gerekçelere dayanıyor mu?" sorularıyla başladı.
Türmen Anayasanın 120. Maddesi anayasal düzene bir tehdit var mı bu tehdit somut belirtilerle ortaya koyulabiliyor mu? 130 bin kişi ihraç edildikten 50 bin kişi tutuklandıktan sonra hala normal yasalar geçerli olmaz mı bu OHAL’e hala ihtiyaç var mıdır? Bu soruları ben sormuyorum. Bu davalar yakında insan hakları mahkemesine gittiği zaman AİHM bu soruları soracaktır." dedi.
"OHAL’le birlikte Türkiye Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini de askıya aldı." Diyen Türmen: "OHAL bir hukuksuzluk yaratıyor. OHAL kararnamelerinin TBMM’de onaylanması lazım bu yapılmıyor. OHAL sadece yürütme için değil yasama içindir. Oysa OHAL’de meclis tamamen denetim dışı bırakılmıştır." Şeklinde konuştu.
‘OHAL’LE BİRLİKTE DOĞAN HUKUK BOŞLUĞU TEK ADAMLA DOLDURULMAKTADIR’
"Anayasanın ilgili maddeleri OHAL’in gerektirdiği durumlarda kararname çıkarılır. Bu uluslararası sözleşmelerde de böyledir. OHAL ne için çıkarılmışsa onla ilgili konularda kararname çıkarılır. Bizde öyle bir hale geldi ki bu koşullara uyulmayarak seçilmiş belediyeler, kamu görevlileri bu yolla görevlerinden oldu" dedi.
OHAL durumunun kalıcı hale getirilmeye çalışıldığını belirten Türmen, "Kanunlar değiştirilmektedir, bunlar da OHAL’in geçici değil kalıcı olduğunu gösteren çok tehlikeli uygulamalar." Kanun Hükmünde Kararnamelerin OHAL kanunuyla uyum içerinde olması gerektiğine dikkat çeken Türmen, bu durumun ise böyle olmadığını belirterek "OHAL kararnameleri OHAL kanunu aykırıdır" dedi.
OHAL kanunlarını uygulayanların, hukuki, idari, cezai sorumluluklarının olmaması durumunun yarattığı tehdide dikkat çeken hukukçu, bu kamu görevlilerini suça teşvik olduğunu ve keyfiliğe istismara yol açtığını belirtti.
OHAL hukuk dışı bir rejim değildir ama OHAL çok kitlesel sayıda insan hakları ihlaline neden olabilecek bir rejimdir, o nedenle bu yasal sınırlar çok önemlidir.
Rıza Türmen, OHAL’le birlikte doğan hukuk boşluğu tek adamla doldurulmaktadır. Bu OHAL’in cismanileştiği bir rejimdir" dedi.
‘MGK’YA YARGISAL HAK VERMEK ANAYASAYI GASP ETMEKTİR’
KHK İle Marmara Üniversitesi'ndeki görevinden uzaklaştırılan Türkiye’nin en önemli hukukçularından İbrahim Kaboğlu da sözlerine Anayasa’nın 120. maddesi ile başladı ve "OHAL sürecinde alınan kararların ve uygulamaların ne kadarı 120. madde içine giriyor çok sınırlı kalır." dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
"Anayasa Mahkemesi, ‘Ben KHK üzerinden denetim yapamam’ dedi. Böylece AYM kendi kararından vazgeçti. Anayasa Mahkemesi tüm çuvaldızı kendine batırdı. 686 sayılı kararname ‘Milli Güvenlik Kurulu’nca karar veren… ‘ diye devam ediyor. O zaman Milli Güvenlik Kurulu’na anayasanın dışında bir yetki verildi. Milli Güvenlik Kurulu’na aynı zamanda yargısal bir hak verildi. Hiçbir zaman MGK karar alma yetkisine sahip değildir MGK tavsiye eder. Bu pek göremediğimiz bir uygulamadır. MGK’ya yargısal yetki veren bu uygulamalar. Anayasa askıya alınarak anayasasızlaştırma düzenine geçildi." Hiçbir zaman MGK karar alma yetkisine sahip değildir MGK tavsiye eder. Ama şimdi ‘karar verdi’ diyor bu anayasayı gasp etmek demek."
"ANAYASA ŞALI ÖRTÜLEREK HUKUKSUZLUK YAPILIYOR"
"Başvurulardan sonuç ne zaman çıkacak?" sorusunu soran Kaboğlu: "OHAL İnceleme komisyonu, biz buna ‘OHALİK’ diyoruz. Peki bu başvurulardan alınan sonuçlar ne zaman çıkacak? Görevine son verilen insanları başvuru için bir yıl beklettiniz. KHK da adı geçen kişi orada adınız yer aldığı zaman tüm haklarınızdan mahrum oluyorsunuz ve hiçbir şey talep edemiyorsanız. 4-5 yılı bulan dosyalar, ardında İdare Mahkemesi ya da Danıştay’a ya da Anayasa Mahkemesi’ne gidecek bir beş yıl daha eklendi. Sonra AİHM’ye gidiyorsunuz bir 5 yıl daha. Yargılamada makul süre söz konusu olamayacak. Demek ki sizin adınız bir şekilde KHK listesinde yer alıyor ise 25 yıl boyunca mahkemeler önünde hakkınızı arayacaksınız."
"Yaşadığımız süreç hukuksuzluğun ötesinde nitelendirmelere ihtiyaç duyuyor" diyen Kaboğlu, ‘Anayasa mahkemesi bunu meclis denetleyecek’ diyor. Peki ne zaman denetleyecek meclis? Anayasanın ilgili hükümleri bile açıkça ihlal edilerek kanun yazılıyor." dedi.
‘OHAL ÜÇTE İKİSİ ÜCRETLİ OLAN TOPLUMU VURDU’
Gazeteci Yazar Mustafa Sözmez, toplantıda OHAL’in ekonomi boyutuna değinerek, Varlık Fonunu gündeme getirdi ve "Bu süreçte kamu varlıklarının Saray’dan yönetilen bir fona devredildiğini gördük bunun OHAL’le ne ilgisi var?"
Ekonomik dar boğaz da AKP iktidarının OHAL’den faydalandığını söyleyen Sönmez, "Kullanılan tedbirlerde bunun tadına vardılar, çarkı böyle döndürmek çok işlerine geldi. Bununla cezasızlık çarkını sürdürmeye devam edecekler. 415 milyar doları bulan bir dış borç stoku, bütçe açığı 25 milyar dolar, bu çarkı döndürmek için OHAL’de ısrar edecekler."
"İşverenlere hitap ederken dediler ki, OHAL diye bir sonunuz var mı? OHAL var ki grev yapılamıyor" diye. İşverenlere bu yolla OHAL’in arkasında durun mesajı verdi. Her tür anayasa ve direnme hakkımızı kullanarak buna izin vermeyelim."
Toplantıda söz alan TİHV Başkanı Şebnem Korur Fincancı, insanlığa karşı suçlarda zaman aşımı olmadığını hatırlatarak, OHAL’in hak ihlalleri için uygun ortamı hazırladığını, cezasızlığın arttığını belirtti." Fincancı yaşanan baskı süreciyle birlikte insanlar kaygı duyarak ve haklarını aramaktan kaçındıklarının altını çizdi.
Hak örgütlerinin kapatılma, soruşturma ve temsilcilerinin gözaltı ve tutuklama ile karşı karşıya kaldıklarına dikkat çeken Fincancı: "OHAL, terörle mücadele sırasında kolluğun işlediği suçların cezasız kalmasına yöne düzenleme imkanı verdi. Hak ihlallerini geçekleştirmek için uygun ortam hazırlanmış oldu." dedi.
‘İNSAN HAKLARI ÖRGÜLERİ GÖZ ALTI TEHİDİDİ ALTINDA’
TİHV Başkanı konuşmasında: "İnsan hakları çalışan insanlar, THİV, İHD’nin çalışanları, özellikle Kürt illeri başta olmak üzere pek çok kentte cezaevi tehdidi ile karşı karşıyalar. Kapatılan 1400’ün üzerindeki sivil toplum örgütünün önemli kısmı değişik hak alanlarında mücadele yürüten sivil toplum örgütleriydi. Aralarında OHAL ve darbe girişimi öncesi Kürt illerinde gerçekleştirilen katliamların görünür kılınmasını sağlayan sivil toplum örgütleri vardı."
"İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) Kürt illeri başta olmak üzere pek çok şehirdeki temsilcileri, başkanları sürekli gözaltı ve cezaevi tehdidi ile karşı karşıya. İHD ve TİHV ‘Türkiye Cumhuriyeti silahlı kuvvetlerini ve Genelkurmay’ı küçük düşürecek şekilde rapor hazırlamak’ gerekçesiyle bir soruşturma geçiriyor." sözlerine yer verdi.
İşkence boyutuna varan gözaltı sürelerine de değinen Fincancı, yaşanan gerçek anlamdaki işkencelerinde gözdağı amacıyla servis edildiğini belirtti: "Bu görüntüler hepimize servis edildi. Askerleri ciddi yaralanmalarla birlikte görebildiğimiz fotoğrafları vardı. Bize parmak sallandı. Yaramazlık yaparsak başımıza bunların geleceği söylendi.Unutulan durum var, bunlar aynı zamanda işkence delileriydi. İşkence altında alınan ifadelerin hukuksal olarak geçersiz olacağının bilindiği halde bunu yapmak da ayrıca bir paradoksal durum."
Fincancı sözlerini: "Dünyada da bir olağan üstü hal var ve tüm insan hakları alanında çalışanların birlikte mücadele yürütmesi gerekiyor." Şeklinde noktaladı.
‘DEVLET TAHAKKÜM ÜZERİNE KURULUDUR’
CHP Milletvekili Cihangir İslam konuşmasına Suruc’u anarak ve katliamı bir kez daha lanetledi faillerinin ortaya çıkmasını istedi.
"Herkesin hukukun şemsiyesi altında olması gerekirken Cumhurbaşkanı hukukun üstünde" diyen İslam, KHK ile atıldığını hatırlatarak , "Bu benim dördüncü atılmam. 90’lı yıllarda da atıldım. Başörtüsü için de Kürtler içinde mücadele ettim." Dedi.
Önceliğin yaşam olduğunu belirten İslam, "Nuriye ve Semih için acil harekete geçelim, bunu tüm siyasi tartışmalarının dışında yapalım ve bu yaşamın sınırında insanları çekip alalım." dedi.
CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’da toplantıda: "Yaşadığımız bu dönem önceki hiçbir döneme benzemiyor." diyerek, "Bu zulüm ortamından ülkenin %50’si habersiz olduğunu belirterek medyanın önemine dikkat çekti.
Seçimle geldikleri için her yaptıklarını meşru görüyorlar. Önemli olan kendilerinin bekasıdır. Bunun için her şeyi yapacaklar ve devam edeceklerdir. Bize düşen hayır zemininde birleşmek ve adalet yürüyüşünde birleşmekte, dedi.
Toplantıda ayrıca emek hareketleri adına DİSK'ten Hakan Koçak ve KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik söz aldı. OHAL'in emek boyutunu değerlendirdi.
'OHAL EMEĞE ZARARLIDIR' haberini okumak için tıklayınız