ÖHD ve MED TUHAD-FED'den 'umut hakkı' çağrısı: Süreç başlatılmalı
Artı Gerçek - Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) ile Med Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuki ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED TUHAD-FED), cezaevlerine dair hazırladıkları rapora ilişkin Diyarbakır Kampüs Cezaevi önünde açıklama yaptı.
Basın metnini ÖHD Genel Merkez Hapishane Komisyonu Eş Sözcüsü Ayşe Şehriban Demirel okudu.
Cezaevlerinde hak ihlallerinin artarak devam ettiğini belirten Demirel, mahpusların keyfi ve hukuk dışı disiplin cezalarına maruz bırakıldığını söyledi. Demirel, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 15 Şubat 1999'dan bu yana tecrit altında tutulduğunu ifade ederek, "Hukukun en basit normları ihlal edilerek, Sayın Abdullah Öcalan üzerinde haksız disiplin cezaları, avukat ve aile görüşme taleplerinin matbu gerekçelerle reddedilmesiyle ortaya çıkan tecrit hali bunun en tipik örneğini oluşturmaktadır” dedi.
'SOMUT ADIM ATILMALI'
Abdullah Öcalan ile 23 Ekim’de yapılan aile görüşü ile DEM Parti milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ile Pervin Buldan’ın dün İmralı’da yaptığı görüşmenin tecrit halini ortadan kaldırmadığını dile getiren Ayşe Demirel, hukuksuzluğun ortadan kaldırılması için somut adımların atılması gerektiğini vurguladı.
Demirel, sözlerine şöyle devam etti: "Bir an önce Sayın Abdullah Öcalan’ın umut hakkı kapsamında fiziki özgürlüğü için adım atılmalıdır. İmralı Ada Hapishanesi’nde tutulmakta bulunan Sayın Abdullah Öcalan, Sayın Ömer Hayri Konar, Sayın Hamili Yıldırım ve Sayın Veysi Aktaş’ın aileleri ve avukatları ile görüş yapma haklarının çok uzun yıllardır insan hakları hukukuna bütünüyle aykırı bir şekilde ihlal edilmesine rağmen CPT, 13- 22 Şubat 2024 tarihlerinde Türkiye’ye özel amaçlı bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Ancak raporunu açıklamayarak Türkiye’nin izninde olduğunu belirtmiştir. Umut hakkı kapsamında Sayın Abdullah Öcalan ve ağırlaştırılmış müebbet rejimine tabi tutulan tüm tutsaklar hakkında hukuki süreç başlatılmalıdır."
ŞARTLI TAHLİYELER ÖNÜNDEKİ ENGELLERE DİKKAT ÇEKİLDİ
Hasta mahpusların, Türkiye’nin ceza infaz sistemi içerisinde en yakıcı ve önemli sorunlardan biri olduğunu ifade eden Demirel, şu ifadeleri kullandı:
"Ağır hasta mahpuslar, tüm başvurulara rağmen, başvuru süreçleri sürüncemede bırakılarak ve tıp etiğine uygun olmayan, bilimsel ölçütlerden yoksun adli tıp kurumu raporları gerekçe gösterilerek tahliye edilmemekte, yaşam hakları ihlal edilmektedir. Ceza İnfaz Kurumlarında bulunan birçok mahpusun infazı yanmakta ve tahliye olmaları engellenmektedir. Hukuki güvenlik hakkını ihlal edici bir şekilde, sübjektif değerlendirmelerin ve keyfi idari süreçlerin işletilmesiyle birlikte, şartlı tahliye taleplerinin sıklıkla reddedildiği gözlenmektedir. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkını doğrudan etkileyen ‘iyi halli’ kavramı bu haliyle cezaevi yetkililerinin keyfi kararlarına bırakılmıştır. Bağımsız koğuş, pişmanlık gibi dayatmalar, mahpusun su, elektrik tasarrufu yapmadığı, daha önce disiplin cezası aldığı, hapishane kütüphanesinden yeterli sayıda kitap okumadığı, göndermek istediği mektuplar hakkında sakıncalı mektup kararı verildiği, infaz koruma memurlarına daha fazla kolaylık sağlamadığı, personelle mesafeli olduğu gibi gerekçeler idare ve gözlem kurulu kararlarında çok sık karşılaşılan gerekçelerdendir. Şartlı tahliye hakları hukuk dışı yaklaşım ve kararlarla engellenen mahpusların ivedilikle tahliye edilmeleri için gerekli işlemler yapılmalıdır." (MA)