Prof. Dr. Ece Göztepe anlattı: 'Soyadı düzenlemesi'nde Türkiye için Almanya örneği

Prof. Dr. Ece Göztepe anlattı: 'Soyadı düzenlemesi'nde Türkiye için Almanya örneği
Kadının soyadını kullanmasını engelleyen düzenleme ile ilgili konuşan Prof. Dr. Ece Göztepe Almanya'daki benzer tartışmayı örnek gösterdi: Almanya’da isim konusunda seçenekler sunuldu ve bu da her eş bakımından eşit düzenlendi. Türkiye’de de bu olmalı.

Artı Gerçek - Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) kadınların evlendiklerinde sadece kendi soy isimlerini kullanabilmesine yönelik kararına rağmen, 'kadının soyadı' düzenlemesi 9. Yargı paketinde yer aldı. Kadın kurumlarının ve sivil toplum örgütlerinin tepkisi üzerine, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), 9. Yargı Paketi’nde yer alan 'kadının soyadı' düzenlemesini yeniden değerlendirme kararı aldı. Bu çerçevede “kadının bekarlık soyadını ancak kocasının soyadıyla birlikte kullanabilmesini” öngören maddenin, 9. Yargı Paketi’nden çıkarılarak, yeni yasama yılına bırakılması gündemde. Anayasa hukukçuları da yasaya itiraz ediyor. Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı ve Anayasa Hukuku Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ece Göztepe Artı Gerçek’e konuştu.

'BİR TORBA KANUNU KAPSAMINDA ELE ALINMASI KABUL EDİLEMEZ'

9. Yargı Paketinde yer alan kadınların soyadı düzenlemesine ilişkin tartışmalı karara ilişkin ne düşünüyorsunuz?

"Öncelikle, yaklaşık otuz yıldır kadın hareketinin gündeminde olan, Birleşmiş Milletler “Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi”ne (CEDAW), Avrupa Konseyi “İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşme’ye (daha çok kullanılan biçimiyle “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi”) ve T.C. Anayasası’nın 10. Maddesine aykırı olduğu bu üç düzlemde de gerek raporlarda, gerekse bağlayıcı mahkeme kararlarıyla ortaya konmuş olan bir konunun bir torba kanunu kapsamında ele alınması ve geçiştirilmeye çalışılması kabul edilemez."

'BAŞTAN ANAYASA’YA AYKIRI”

Sorun sadece soyadı meselesi mi?

“Her ne kadar konu “evli kadının soyadı” meselesi olarak ortaya konmaya çalışılsa da asıl konu kişilerin en önemli ve vazgeçilmez haklarından olan isim hakkı ile ilgili olması ve bununla ilgili birçok ilkenin tartışılmasını gerektirmesidir. Yani mesele sadece Türk Medeni Kanunu’nun 187. Maddesini değiştirme meselesi değildir. Bütün hukuk düzeninde isim hakkıyla ilişkili olan mevzuatın (hem kanun hem de yönetmelik, genelge vb. alt mevzuat) iç tutarlılığı sağlayacak, temel bir ilkeyi çelişkisiz şekilde güvence altına alacak şekilde yeniden düzenlenmesi gerekiyor ki, bu da uzun ve kapsamlı bir çalışma gerektirir. İsim hakkı konusunda ilkesel bir tartışma yürütülmeden, göstermelik bir makyaj dahi diyemeyeceğimiz, bağlayıcı uluslararası ve ulusal mahkeme kararlarında dile getirilen ve gözetilmesi zorunlu ilkeleri göz ardı eden bir yasal düzenleme daha baştan anayasaya aykırı olmaya mahkumdur.

'EŞİTLİKÇİ BİR MANTIKLA DÜZENLENMESİ HEDEFLENMEDİĞİ SÜRECE EKSİK VE EŞİTLİK İLKESİNE AYKIRI KALMAYA MAHKUMDUR'

Kadının soyadına ilişkin düzenlemeye ilişkin karar, 9. Yargı paketine girdi ve kadınlar cephesinden çok büyük itirazlara neden oldu. Bu kararın yeni yasama yılında tekrar meclis gündemine geleceği söyleniyor. Ne diyeceksiniz bu duruma?

"Bu konuda bir niyet ve daha da önemlisi iyi niyet olmadığı, mevcut ön yargıların tartışmaya açılmasını ve sorgulanmasını gerektiren bir hazırlığın, Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu dokuz aylık süre içinde yapılmamış olmasında, bilerek ve isteyerek hukuk düzeninde bir yasal boşluk yaratılmış olmasında görülebilir. Ancak bu durumda bile Nüfus Müdürlükleri yasal boşluğu evli kadınlar lehine yorumlamamakta ısrarcı olmakta, yürürlükte olmayan ama kafalarda varlığı devam eden Anayasaya aykırı normun mantığı çerçevesinde bir uygulamaya devam etmektedirler. Kadın örgütlerinin güçlü mücadelesi karşısında önce paketten çıkarılacağı söylenen, sonra da tekrar gündeme getirilen konu, bütünlüklü bir düzenleme yapılmadığı, isim hakkının bütün boyutlarıyla eşitlikçi bir mantıkla düzenlenmesi hedeflenmediği sürece eksik ve eşitlik ilkesine aykırı kalmaya mahkumdur. Bu da kadın hareketi için yeni bir mücadele alanı açılması anlamına gelecektir ki, 21. Yüzyılda artık başka konuları
konuşuyor olmayı dilediğimizi belirtmek isterim."

ece.jpg
Prof. Dr. Ece Göztepe

'KADIN VE ERKEK İSİM HAKKI KONUSUNDA AYNI SEÇENEKLERE SAHİP OLACAK. MESELE BU KADAR BASİT'

Bu durum Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı değil mi?

"Öncelikle Türk Medeni Kanunu’nda yapılması gereken düzenleme, sadece iki tarafı olan (kadın ve erkek) bir hukuki ilişkide eşitliği sağlamaktır. Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW) madde 16, evlilikle ilgili olarak bütün genel ilkeleri özetlemektedir.
Buna göre, sadece iki tarafı olan bu hukuki ilişkide evlilik süresince ve evliliğin son bulmasında eşler aynı hak ve sorumluluklara sahip olmalı, aile adı dahil karı ve koca için eşit kişisel haklar tanınmalıdır. Yani kadın ve erkek isim hakkı konusunda aynı seçeneklere sahip olacak. Mesele bu kadar basit. Neyin seçildiğinden bağımsız olarak bu seçenek bir hak olarak düzenlenmek zorunda. Anayasanın 41/1 maddesi de “eşler arasında eşitlik” ilkesi doğrultusunda aileyi toplumun temeli saymakta, yani aileyi “erkek eş odaklı” bir şekilde kavramamaktadır. Dolayısıyla ailenin toplumun temeli sayılması, erkek eşin hak üstünlüğü olarak anlaşılmaz. Son olarak, isim hakkının nüfus kütükleriyle birlikte ele alınması bir zorunluluktur. E-devlet konusunda bunca ilerleme kaydetmişken ve dijital hizmetlerde son derece bütünlüklü bir platform kurulmuşken, evlenmeyle birlikte nüfus kütüğünün erkek eşin kütüğüne
aktarılması, tamamen çağ dışı bir uygulamadır. Nüfus kütüğü kişilerin özel hayatının en önemli kaynağı olarak ilk kaynakta bırakılmalı ve çocukların bilgileri hem anne hem de babanın kütüğüne işlenerek bir sistem kurulmalıdır."

'EŞLER ORTAK BİR AİLE ADI BELİRLEMEZSE HERKES EVLİLİKTEN ÖNCEKİ SOYADINI KULLANMAYA DEVAM EDER'

Almanya’da da benzer bir isim hakkı reformu çalışmasına girilmiş. Nedir bu çalışma?

"Almanya isim hakkı konusunda 1990’lardan beri Federal Alman Anayasa Mahkemesi’nin verdiği iptal kararı doğrultusunda düzenlemeler yaptı. Bu karar ve sonrasını, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisinde 1999 yılında yayınlanan ve Türk Anayasa Mahkemesi’nin de karşı oylarında atıf
yaptığı makalemde etraflıca değerlendirmiştim. O dönemde Federal Alman Anayasa Mahkemesi ilginç bir uygulamayla hem yasa koyucuya Anayasaya uygun bir düzenleme yapması için süre vermiş, ama aynı zamanda yeni düzenleme yürürlüğe girinceye kadar uygulanması gereken ilkeleri ortaya koyarak, bir “ara norm” tahsis etmişti. Buna göre, eşler ortak bir aile adı belirlemezse, herkes evlilikten önceki soyadını kullanmaya devam eder. Bunun gibi birçok ilke Almanya’da yasal düzenleme yapılmadan dahi uzun süre idari makamlar ve mahkemeler tarafından uygulanmıştı."

"Yeni yasa ise 1 Mayıs 2025’te yürürlüğe girecek. Hazırlıkları 2021 yılında başlayan, yasa tasarısının içeriğiyle ilgili olarak birçok paydaşın (sivil toplum örgütleri, kamu kurumları, belediyeler, hukukçular, yargıçlar, psikologlar, sosyologlar vb.) görüşünün alınarak, parlamento komisyonlarında tartışılarak kabul edilen yasa, kültürel ve geleneksel dayatmalardan bağımsız olarak bireylere daha fazla özgürlük alanı açmaktadır. Türkiye’de yapılması gereken ve beklenen de budur. Yani AYM kararlarına uygun, kadın ve erkeğin birbirlerine karşı üstünlüğünü değil eşitliğini esas alan, isim hakkını, özel hayatın korunmasını, kişisel verilerin korunmasını, evli kadının sadece evli olduğu için soyadının eşinin soyadıyla birlikte anılmasıyla maruz kaldığı ayrımcılığı ortadan kaldıracak, Avrupa Konseyi ülkelerinde olduğu gibi özgürlükçü, eşitlikçi ve adil bir düzenlemedir."

Öne Çıkanlar