Prof. Dr. Şen, İstanbul 13.Ağır Ceza Mahkemesi'nin Can Atalay kararına uyumamasını değerlendirdi
Artı Gerçek - Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) tutuklu Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında verdiği hak ihlali kararının altıncı gününde İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nden AYM hilafına karar çıktı. Mahkeme Can Atalay Davası’nda tahliye kararı vermedi ve dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderdi.
Ceza Hukukçusu Prof. Dr. Ersan Şen katıldığı televizyon programında durumu değerlendirdi. Sözcü TV’de 'Sokağın Sözü' programın konuk olan Prof. Dr. Ersan Şen konuya ilişkin şöyle konuştu:
“Bir defa Türkiye Cumhuriyeti'nde şu tartışma var artık bu yapılıyor siz bilmiyor, duymuyorsunuz. Anayasa Mahkemesi (AYM), Yargıtay’ın kesinleşmiş karlarına müdahale ettiğine göre Yargıtay yüksek mahkeme değil AYM yüksek mahkeme içeride, dışarıda da AYM yüksek mahkeme değil İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi yüksek mahkeme. Dolayısıyla biz İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nden çekilmeliyiz ve AYM’de bireysel başvuru yetkisine son vermeliyiz. Bunlar ciddi ciddi birileri tarafından dillendiriliyor.
Asıl tehlike buradan geliyor. Bunlar yanlış konuşmalar. Olması gerekeni söylüyorum: Eğer 13. Ağır Ceza Mahkemesi, AYM’nin 6216 sayılı Anayasa Mahkemesi kuruluş kanununun 52 maddesi gereğini yerine getirmeden reddetmişse o önce itiraza tabi, onu 14. Ağır Ceza Mahkemesi inceleyecek. Doğrudan gitmez.
Bence hata etmişler. Yaptıkları şu, topu taca atmak. Bu benim yetkimde değil, Yargıtay. Hayır ben kararı okudum. Karar diyor ki, “Kararın gereğinin yerine getirilmesi için İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine, Yargıtay’a bildirilmesine..”
Ben görmediğim için söylüyorum. Eğer yargılanmanın yenilenmesini yapmayacağız diyorsa ki allah kulu diyemez. Usulden bir tartışmaya girdiyse, kendisini AYM yerine de koyamaz. Muhtemelen Can Atalay'ın avukatları önce 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin bu kararına itiraz edecekler. Süreç uzuyor, başka bir sıkıntı daha var onu söyleyeceğim.
14. ağır Ceza Mahkemesi'ne gidip ondan sonra süreci kanun yarına bozmayla Adalet bakanlığına taşıyacaklar. Bunların hepsi süreci uzatacak. Niye? Can Atalay'da asıl sorun şu, işin şekline girmiyorum. Anayasa'nın 83. maddesinin üçüncü fıkrasıyla Anayasa'nın 84. maddesinin ikinci fıkrası açık. Kesinleşmiş kararların infazları sonraya bırakılır. millet Meclisi Genel Kurulu'nda karar okunmakla milletvekili sıfatı düşer. Ondan sonra infaza başlanır.
Can Atalay zaten şu anda dışarıda olmalı, milletvekili olduğu için. Dediler ki yeminini etmedi. Milletvekili olduğun anda mazbatasını almasıyla bitti. Yemin tamamlayıcı bir tasarruf, kurucu değil. Milletin iradesi gerçekleşmiş, şahıs milletvekili olmuş, oraya gitmiş bitti. Daha bunu oyalayamazsın. İçeride olmakla o senin Meclis'te temsil etme kabiliyetini engelliyorsun. Onu ayrı tartışırız ama, AYM bir karar vermiş. Verdiği karar tartışırız, öyle olmalıydı, böyle olmalıydı. Ama şu an için mevcut vaziyetler kanunundan konuşuyorsak AYM'nin bu kararından sonra İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi gibi değil, bu kararların doğrudan uygulanması gerektiğini emreden 6216 sayılı kanun. 6216 sayılı kanun nereden çıktı TBMM'den.
Anayasa'nın 138. maddenin birinci fıkrasıyla, Anayasa'ya kanunlarla bağlı olan kim? hakimler yani yargıçlar. Dolayısıyla topu oraya, buraya atmanın bir alemi yok. Daha önce de bu tartışmalar İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi'nin ve özellikle AYM'nin kararları üzerinden yaşandı. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti. Biz Yargı birliğinin dış istisnası, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi'nin iç istisnası, AYM süper temyiz mahkemesi değil ama Can Atalay'la ilgili şunu söylüyor. Diyor ki: Ben işin esasına girmiyorum. Anayasa'nın 14. maddesi öngörülemez, bilinemez. Bu hükümle sen milletvekilliğini, yasama dokunulmazlığını etkisiz hale getiremezsiniz. Olmaz! Bu yeterli değil diyerek daha önce verdiği iki karara, daha önce Gergerlioğlu'na verdiği ve başka bir milletvekili daha var iki karara atıf yapmak suretiyle oy çokluğuyla 9'a 5, biri katılmıyor mazeret bildiriyor. 9'a 5 oy çokluğuyla bir karar veriyor, bu karar verildikten sonra sen gecikmeksizin kararın gereğini yerine getireceksin.
Kararın gereği şu: 14. madde gereğince sen bu kişinin yargılamasını yapamazsın. yargılamayı durduracaksın ve bildireceksin. Nereye bildireceksin? Türkiye Büyük Millet Meclisi. Ne zamana kadar? Milletvekilliği düşünce veya yasama dokunulmazlığı kaldırılıncaya kadar. Milletvekilliğinin düşmesi için ne gerekiyor? Meclis'in karar vermesi ve yahut sürecin bitmesi, istifa etmesi istifasının kabul edilmesi yasama dokunulmazlığının kaldırılması. Çünkü AYM dedi ki, Anayasa'nın 14. maddesi bu şahsın bu suçtan dolayı yargılanması için yeterli değil. Siz milletvekili seçildiği halde yargılamaya devam ettiniz.
Anladığım kadarıyla İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, topu şu şekilde taca atmış veya Yargıtay'a. Ben bu kararı verdiğimde bu şahıs milletvekili değildi. "Ben kararı verdim, bu dosya İstinafa gitti, oraya gitti, buraya gitti. Sonrasını ben bilmem. Buna Yargıtay karar versin" diyemezsin. Çünkü, AYM'nin kısa kararının sonunda da gerekçeli kararında de diyor ki bu kararın gereğinin yerine getirilmesi için mercii tayin ettiği yer İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi. Sen mercii yerinde hata yaptın diyerek AYM'yi sual eder ama bunu alıp da Yargıtay 3. Ceza Dairesi'ne göndermemeli."
Ayrıntılar Geliyor...