'Saray'a en güç giren şey doğruluktur'

AKP'ye 'çelişkiler dönemine girdi' diyen Elif Çakır bu kez de 1867 yılında yazılmış bir mektup üzerinden Erdoğan'ı eleştirdi.

'Saray'a en güç giren şey doğruluktur'

HABER MERKEZİ- Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'na yakın isimlerden Karar yazarı Elif Çakır, AKP'ye yönelik sert eleştirel yazılarını sürdürüyor. İki gün önce İsmail Kahraman'ı yeniden Meclis Başkanlığı'na gösteren parti içn 'çelişkiler dönemine girdi' diyen Çakır, bugün de 150 yıl önce yazılmış bir mektup üzerinden tepkisini dile getirdi.

'Mustafa Fazıl Paşa'nın 150 küsur yıl öncesinden bugüne yazdığı mektup' başlıklı yazısında Mısır Valisi Kavalalı İbrahim paşa'nın oğlu olan Mustafa Fazıl Paşa'nın 1867 yılında Sultan Abdülaziz'e yazdığı mektubun bir bölümünü yayınladı. Çakır, "Şu kadarını söyleyebilirim. Yıl 1867. Ve yıl 2017. Aradan geçmiş 150 küsur yıl. Mustafa Fazıl Paşa’nın Sultan Abdülaziz’e yazdığı mektubu okuduğunuzda, iç politikadan dış politikaya, siyasetçilerin etrafını saran dalkavuklardan toplumun yozlaşmasına neden olan hususlara, eğitimden sağlığa varıncaya kadar ele alınan hususlara baktığınızda, düşündüğünüz tek şey şu oluyor: Bir arpa boyu olsun hiç mi yol alınmaz, hiç mi bir şey değişmez, tarih bu kadar mı tekerrür eder de en azından bir meselede olsun ders çıkartılmaz" dedi.

Çakır, okurlardan mektubun yazıldığı tarihi, hitap edildiği dönemin yöneticisinin ve mektubu yazan kişinin ismini silip okumalarını da istedikten sonra Mustafa Fazıl'ın mektubundaki şu bölümleri köşesine taşıdı:

"Mustafa Fazıl Paşa mektubuna "Saraya en güç giren şey, doğruluktur" diye başlar.

"Onların çevresini sarmış bulunan kimseler, doğruluğu kendilerinden bile saklarlar. Çünkü, bunlar, gözlerini olanca hırslarıyla hükmetme ve hükümette bulunma lezzeti içinde yaşadıklarından bulundukları yerleri kaybetmek istemezler. Sizin taşımakta olduğunuz büyük ve sonsuz güçten yararlanarak, yapılmaması gereken her şeyi yapmaya cesaret etmektedirler. Bunların yaptıkları ettikleri sizin tarafınızdan hiçbir zaman öğrenilemez."

"Onları sizin yüce katınıza şikayet etmeye kalkışılacak olsa, kendilerine derhal asi ve edepsiz damgası vurulacaktır."

"Türkiye’de bir kamuoyu, halkta ortak bir duygu ve fikir birliği bulunmadığı için, birçok küçük memurlar, yolsuz tutum ve davranışlarından dolayı hiçbir zaman sorumlu tutulmazlar. Durum böyle olunca, bu çeşit memurları istediklerini yapmaktan kim alıkoyabilir."

"Belki yakın bir zamanda göreceğimiz geleceğin kötü gelişmeleri konusunda beni en çok korkutan şey, toplumda belirtileri görülmeye başlanan ahlak düşkünlüğüdür ki, bu her gün daha fazla artmakta, derinleşmekte ve yayılmaktadır."

"Gerçi, şu dünyada iyi ahlâk, milletlerin nazarında her zaman ve başlı başına geçerli bir kuvvet değildir; kötülükler de zaman zaman hüküm ve fermanlarını yürütürse de, şurası unutulmalıdır ki, asıl ve esas olan ahlâktır ve devletlerin onsuz ayakta durabilmesi kabil değildir."

"Avrupa’da bütün hükümetler aynı zamanda halklarının eğitimiyle de meşguldürler. Bu konuda orta derecedeki devletler bile büyük çabalar gösterirler. Avrupa devletleri halklarının eğitimiyle bu kadar fedakarlıklar göstererek ilerlerken, biz niçin olduğumuz yerde kalmaya hatta gerilemeye razı oluyoruz.

Padişahım; oraya hakir çocuklardan başka kimsenin rağbet etmeyeceği bir takım kalitesiz okulları yer yer çoğaltma işinin ülkenizde ilim yaymaya yararlı bir yol olduğunu sanacak ve buna inanacak mısınız?"

"Eğitimsiz kalan toplumların alçağı da haini de çok olur."

Bir de kahramanı çok olur. İtaat kültürü ön plandadır. Eğitimsiz toplumlar sürekli bir kurtarıcı kahraman beklentisi içinde olurlar. Bireyler yetişmez, daima kitleler vardır. Çünkü daima hayallere kapılır, önüne konulan hayallere inanır. Olayları objektif olarak değerlendirme kabiliyeti gösteremezler. Analiz yetenekleri gelişmez.

"Sadece ıslahat yapmak yetmez. Özgür bir düzenin kurulması, insanları, içinde yaşadıkları ortamda huzura ve rahata kavuşturan, şahsi özgürlüklerin garanti altına alındığı bir düzenin inşa edilmesi gerekir. Özgür düzen, kısa bir zaman içinde, Avrupa milletleriyle olan her türlü ilişkilerimizde de gelişme ve düzelmeler sağlar."

"On iki yıl önce bize daha müsait görünen Avrupa kamuoyu, bugün maalesef bütünüyle aleyhimize dönmeye yüz tutmuş, Avrupa bize sırtını dönmüştür. Onların keramet gösterircesine bizimle ilgili ortaya atmakta oldukları haberleri yalanlayalım, güçlü bir kalkınma ve gelişmeyi öngören değişikliklere gidelim. Bize düşmanlık beslemekte olan kamuoyunu kendi tarafımıza çekmeye gayret gösterelim ki, bunlar bize düşman olacaklarına dost olsunlar."

mektup saray Elif Çakır