Seçim sistemi değişti: Düzenleme eski Seçim Kanunu’ndan daha adaletsiz

Seçim sistemi değişti: Düzenleme eski Seçim Kanunu’ndan daha adaletsiz
Dosyamızın ikinci bölümünde de siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcilerinin değişen seçim sistemine ilişkin görüşlerini aldık.

Esra ÇİFTÇİ


+GERÇEK - Seçim sisteminin değişmesinin ardından birçok soru işareti ortada dururken, tartışmalar da devam ediyor.  Teklifin komisyon ve meclis görüşmelerinde muhalefet sözcüleri önemli açıklamalar yaptı. Ancak bu açıklamaların kamuoyu ile paylaşılması ve seçmen tabanına ulaştırılması için çaba harcanmaması eleştirisi konusu oldu. Düzenlemenin eski Seçim Kanunu’ndan daha adaletsiz bir Seçim Kanununa,  Seçim Süreci Güvenliği ve Sandık Güvenliğinin ciddi darbe aldığı konusunda tüm muhalif siyasi partiler hem fikir. Yine, İl barajı koyacak bir düzenlemenin getirilmesi, kıdemli hakimlerin tasfiye edileceği, daha önce bakanlar ve başkana getirilen seçim yasaklarından Cumhurbaşkanının muaf tutulması ve bunun yasal hale getirilmesi adil, güvenli, eşit bir seçim açısından tehlikeli olduğu konusunda da muhalefet hem fikir. 

+Gerçek olarak, bugünkü dosyamızın ikinci bölümünde de siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcilerinin değişen seçim sistemine ilişkin görüşlerini aldık. 

"CUMHURBAŞKANININ KONTROLÜ ALTINDAKİ BİR SEÇİM KANUNUNU KONUŞUYORUZ"

+Gerçek’e konuşan Anıtpark Forum adına Adil Seçim İçin Seçim Güvenliği Platform Üyesi olan Önder Algedik, başbakanlık ve bakanlığa getirilen seçim yasaklarının Cumhurbaşkanına getirilmediğinde bir suistimale dönüştüğünü söylüyor. Cumhurbaşkanının kontrolü altındaki bir seçim kanununun konuşulduğunu söyleyen Algedik, mevcut hakimleri tasfiye ederek kendi seçim kampanyalarını kolaylaştırdıklarını, böyle olduğu zaman da daha adaletsiz bir sistemin getirildiğini belirtiyor. 

Bu durumda seçim sürecinde ne tür tehlikeler olacağını sorduğumuz Algedik şöyle yanıtlıyor:

"Burada tehlikeler Cumhurbaşkanına yasaksız yetki verilmesidir. Ayrıca pratikte getirilen il barajı ile seçimde temsiliyet oranı düşebiliyor. Küçük partilerin, kazanma şansı olmayan partilerin seçmenlerinin sandığa küsme riski var ve en önemlisi bu resim ortaya çıktıkça üçüncü, dördüncü partilerin seçmenlerinin sandığa gitmeme tehlikesi doğabilir. Çünkü oylarının meclise yansımayacağını düşünecekler. Çünkü bir çeşit il barajı getiriliyor ve bu daha yüksek"

"SEÇİM KANUNU MECLİSTEYKEN PARTİLER YETERİNCE İLGİ GÖSTERMEDİLER"

Seçim kanunu meclisteyken partilerin yeterince ilgi göstermediğini söyleyen Algedik, komisyon aşamasında mecliste vekili olan on dört partinin sadece altısının toplantıya katıldığını, sekizinin katılmadığını belirtiyor. Genel kurul aşamasında muhalefet şerhini halkla ya da seçmeniyle örgütleyen bir muhalefeti de genel olarak görmediklerini söyleyen Algedik, durum böyle olunca genel kurul sürecinde ve komisyon sürecinde yeterince örgütlenme yapmayan bir meclis görüldüğünü ifade ediyor ve sözlerine şöyle devam ediyor:

"Asıl önemlisi bu kadar seçimlerde eşitsizlik yaratacak ya da anayasaya aykırı maddeler varken, bunu hep beraber gündem yapmayıp, hep beraber bunu bu şekilde AYM’ye götürmemek çok daha büyük bir kayıp olacak. Dolayısıyla aslında şu an bütün partilerin hızlı bir şekilde adil bir seçimi savunmaları gerekiyor. Gözlemlediğimiz kadarıyla partiler "biz zaten bu seçimi kazanacağız, değişikliklerin hiçbir önemi olmayacak" diyorlar. Ama adil olmayan bir seçim sisteminde kazanmaları dahi adil olmayan seçim kazanmak demek, bunun farkında değiller. Bütün partilerden beklediğimiz yapmaları gereken adil bir seçim için çalışmak ve AYM’ye gidişi toplumsallaştırmak. Ortak hareket etmek gerektiğini düşünüyoruz" 

"KANUN DEĞİŞİKLİĞİYLE MEVCUT EŞİTSİZLİKLERE BİR YENİSİ DAHA EKLENDİ"

+Gerçek’e konuşan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Seçim İşlerinden Sorumlu MYK Üyesi Oya Sönmez, barajın yüzde 7’ye indirilmesinin gerekçe olarak temsilde adalet gösterilmekte olduğunu ancak bunun bir illüzyondan ibaret olduğunu belirtiyor. Sönmez, barajın yüzde 7 olduğundan baraj altı kalacak olan partilerin alacakları milyonlarca oyun yine mecliste temsil edilmeyeceğini, temsil eksikli ve adaletsiz olmaya devam edeceğini söylüyor.

Düzenlemenin tek amacının oy oranı anketlerde yüzde 7 civarlarına düşen MHP’nin barajın altında kalmamasını sağlamak olduğunu söyleyen Sönmez sözlerine şöyle devam ediyor: 

"2018 seçimlerinden önce seçim kanununda değişiklik yapılarak seçime ittifak halinde katılma imkânı getirilmiş, düzenlemenin ne denli demokratik olduğu anlatılmıştı. Aradan dört yıl geçtikten sonra ittifakların şeklen korunduğu ancak milletvekili dağılımının ittifakların değil siyasi partilerin alacakları oyları oranında yapılacak olması fiilen eski sisteme dönülmek istendiğinin göstergesi. Bu haliyle ittifak sistemi sadece partilerin barajı geçmesine yarar sağlamakta ancak milletvekili dağılımında eski modele dönülerek yüksek oy alan partiler lehine avantaj sağlanmaya çalışılmakta. Buradaki esas amacın cumhur ittifakı partilerin masa başı hesaplamalarıyla hangi sistemde daha fazla vekil çıkartacakları hesaplanmış ve vekil dağıtımı da buna göre değiştirilmiştir"

"AKP DÖNEMİ ÖNCESİ HAKİM OLANLARIN KURUL BAŞKANI OLMALARININ ÖNÜNE GEÇİLMEK İSTENİYOR"

Yeni düzenlemedeki en büyük sorunlardan birinin de doğrudan seçim güvenliğini ilgilendiren il ve ilçe seçim kurullarının oluşturulmasına ilişkin maddeler olduğunu söyleyen Sönmez, son yasa değişikliğinden önce uzun yıllardır seçim kurulları başkanlarının o bölgenin en kıdemli hakimlerinden oluşturuluyorken, yeni düzenlemeyle birinci sınıfa ayrılan hakimler arasından kurayla belirlenmesini düzenlediğini ifade ediyor. Sönmez bunun anlamının AKP dönemi öncesi hâkim olanların kurul başkanı olmalarının önüne geçilerek son yirmi yılda atanan hakimlerin seçim kurullarında başkan olmalarının önünün açılması ve seçimi sandıkta kazanamama ihtimallerine karşın masa başı ayak oyunlarıyla sonucu değiştirme çabası olarak özetlemenin mümkün olduğunu ifade ediyor.  Sönmez, kanun değişikliğiyle cumhurbaşkanının seçim yasaklarından muaf tutulmasıyla birlikte mevcut eşitsizliklere bir yenisinin daha eklendiğini, diğer tüm parti genel başkanlarının seçim yasakları kapsamındayken, AKP genel başkanının devletin tüm imkanlarını kullanarak yasak kapsamı dışında tutulmasının tek adam rejiminin tipik bir özelliği olarak karşımıza çıkmakta olduğunu belirtiyor.  

"YENİ DÜZENLEME ANTİDEMOKRATİK"

+Gerçek’e konuşan Emek Partisi (EMEP) Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan’da yeni düzenlemeyi antidemokratik bulanlardan. Gürkan, mevcut seçim yasasının antidemokratik içeriğe sahipken yeni çıkarılan yasayla getirilen düzenlemelerin eşitsizliği ve adaletsizliği derinleştireceğine, seçme ve seçilme hakkını ihlal edeceği gibi iktidar cenahından gelebilecek pek çok usulsüzlüğe yol açacağına dikkat çekiyor. Gürkan, halk desteği azalan siyasi iktidarın seçimleri garanti altına almak amacıyla, fiilen uyguladığı hak, hukuk tanımazlığının yanı sıra ince hesaplarla hazırladığı seçim yasasında değişiklik düzenlemesini adeta halktan kaçırırcasına, oldu bittiye getirerek meclisten geçirdiklerini ve yasalaştığını ifade ediyor.

Gürkan sözlerine şöyle devam ediyor: 

"Üzerine çokça konuşulan değişiklik nereden bakarsak bakalım belli partiler hedeflenerek hesapların yapıldığı açıkça görülmektedir. Barajın yüzde 7’ye çekilmesinin bir MHP ihtiyacı üzerinden planlandığı aşikâr. İttifak partilerinin aldığı oylarla milletvekilliği hesaplamalarının yapılması ise iktidar bloğunun hak etmediği halde hesap oyunlarıyla milletvekili sayısını artırmayı ve karşı ittifakları dağıtmayı hedeflediği söylenebilir. Seçime girme yeterliliği kriterlerinden biri olan mecliste grubu bulunması şartının kaldırılmasının ise özellikle HDP hedeflenerek düzenlemeye konulduğu yorumu önyargı olmayacaktır. Yine sol, sosyalist ya da iktidar partilerinin kendilerini zayıflatacağını düşündükleri siyasi partilerin seçime girme yeterliliğini sağlamada pek çok keyfi engel çıkaracak bir düzenleme olarak örgütlenme şartına dair getirilen düzenlemeleri gösterebiliriz" 

Gürkan, seçim yasaklarından cumhurbaşkanının muaf tutulmasının, yürütme yetkisinin cumhurbaşkanına tanınmasının, seçim kurullarının oluşumu gibi maddelerde dikkate alındığında esasen seçim sistemindeki antidemokratik içeriğin arttığını, eşitsizlik ve adaletsizliğin derinleştiğini, şeffaflık ve denetleme mekanizmalarının güçlü olanın keyfiyetine bırakıldığını söylüyor. 

"BU YASA BAŞTAN SAKATTIR. BOŞA ÇIKARILMASI GEREKİR"

Yasa çıktı, yürürlüğe girdi, ne yapmak gerek? Diye sorduğumuz Selma Gürkan şöyle yanıtlıyor, 

"Öncelikle söyleyelim ki yanlış hesap Bağdat’tan dönmeli. İktidar pek çok hesabı incelikle işleyerek bu yasayı çıkarmış olabilir ama adil ve güvenli seçim isteyen tüm toplumsal kesimlerin, siyasi partilerin, demokratik kitle örgütlerinin, emek ve meslek örgütlerinin, sivil inisiyatiflerin bu hesabı boşa çıkarma sorumluluğu vardır. Dün olduğu gibi bugün de demokrasiyi kazanma bir mücadele konusudur, iktidarın her türlü antidemokratik girişimlerini boşa çıkarma, bugünden başlayarak adil ve güvenli seçim olanaklarının sağlanması da mücadele konusu olmalıdır. Burjuva muhalefetinin söylemlerinde çok kez gördüğümüz "bu iktidar gidecek, gidiyorlar" ile bu durum değişmez. Ayrıca "ne yaparsak yapalım bu iktidar gitmez" umutsuzluğuna da düşmemek gerekir. Çünkü son birkaç seçimdir halk desteği sürekli azalan ama otoriterliği, baskıyı güç olarak kullanan iktidarla karşı karşıyayız. Ancak, güçlü bir demokrasi mücadelesiyle, örgütlü bir müdahaleyle, koordineli ve organize olunarak sağlanacak denetimle bu durum değişebilir" 

"HALKIN İRADESİ MECLİSLERE YANSIMIYOR"

+Gerçek’e konuşan Avukat Kâmil Tekin Sürek, seçim kanunlarının demokratik olmadığının hep söylendiğini, AKP’nin de iktidar olmadan seçim kanunlarından şikâyet ettiğini ama bütün iktidarlar gibi AKP’nin de daha sonra antidemokratik seçim yasalarını tepe tepe kullandığını belirtiyor. Seçim kanunlarının halkın iradesini meclislerde yansıtmadığını söyleyen Sürek, kanunları yapanların da bu durumu istikrara sağlamak olarak savunduğunu ekliyor ve sözlerine şöyle devam ediyor, 

"İki buçuk partili bir sistem olsun dediler. ABD’ deki iki partili sistemi örnek gösterdiler. Halkın ne yapacağı belli olmazdı serbest bırakırsan. Ya Kürtlerin temsilcileri Meclise girerse ya komünist milletvekilleri Meclis kürsülerinden konuşmaya başlarsa ne olurdu? Onun için dünyanın hiçbir yerinde olmayan yüzde on barajını getirdiler. Her parti yüzde on barajı demokrasiye aykırı demesine rağmen kırk yıldır yüzde on barajı kalkmadı. AKP’nin son birkaç yıldır seçim kanunlarında değişiklik yapmak üzere çalıştığı düşünülüyordu. Fakat, herkes bu değişikliklerin demokratikleşme için olmayacağını biliyordu. Nihayet, değişiklikler gündeme geldi ve apar topar yasalaştı. İktidarın değişiklik yapma amacı anlaşıldı"

"AKP-MHP KOALİSYONU ÖNÜMÜZDEKİ SEÇİMİ KAZANAMAMAKTAN KORKUYOR"

AKP-MHP Koalisyonunun önümüzdeki seçimi kazanamamaktan korktuğunu söyleyen Sürek, bunun için seçim kanunu ile oynadıklarını, seçimleri kazanamayacağını bilen iktidar partilerinin geçmişte de seçim yasalarında bu tür değişiklikler yaptığını ama onlara bir faydasının olmadığını ifade ediyor. "AKP küçük ortağının yüzde 7’yi geçemeyeceğini düşünüyor" diyen Sürek, seçim anketlerinde de bu durumun açıkça görüldüğünü, bunun için de yüzde on barajını yüzde yediye indirdiğini belirterek şöyle devam ediyor, 

"Yüzde on barajının artık korkulan partilerin ve temsilcilerin Meclise girmesini engellemediği son yirmi yılda görüldü. Ama yüzde on barajı olmadığı zaman MHP de Meclise giremiyor ve AKP’nin MHP’ ye çok ihtiyacı var. Yeni değişiklikler AKP’ ye ısmarlama elbise gibi. MHP Meclise girebilsin ama HDP, Gelecek Partisi, Deva Partisi ve Saadet Partisi giremesin. Seçim kurulları da benim yandaşlarımdan oluşsun. Bunun için bir değişiklik yaptılar"

"ERDOĞAN’A DEVLET OLANAKLARINI KULLANARAK SINIRSIZ PROPAGANDA HAKKI GETİRİLİYOR"

Değişikliklerin HDP’nin meclise girmesini engellemeye yetmediğini hatırlattığımız Sürek şöyle yorumluyor:

"Ne yaparlar? Onun da kolayı var. Anayasa Mahkemesi HDP’ yi kapatır, mevcut milletvekilleri ve yöneticilerine siyaset yasağı getirilir, başka partilerden seçimlere girmesi de iki kez art arda kongresini yapmamış diye yeni partiler engellenir, yirmi milletvekilinin yeni ya da başka bir partiye girerek Mecliste grup kurarak seçime katılması da engellenirse HDP diskalifiye edilmiş olur, böylece AKP-MHP iktidarı devam eder. Hesap bu… Zaten hazineden partilere verilmesi konusunda ve propagandada müthiş bir eşitsizlik varken, şimdi bir de Erdoğan’ a devlet olanaklarını kullanarak sınırsız propaganda hakkı getiriliyor. Rakiplerinin elini, kolunu bağlayıp, ağzını bantlayacaksın ve kendin on üç uçak, İçişleri Bakanlığının bütün personeli, medyanın yüzde doksan beşi ile propaganda yapacaksın. Bunu yapacaklar."

Geçen seçimlerde yararlarına olacağını düşündükleri ittifak sistemini de değiştirdiklerini söyleyen Sürek, faydasını görmedikleri için yenisinin de onlara fayda etmeyeceğini belirtiyor. Üçüncü bir ittifakın, halk ittifakının getirilen engelleri yıkıp geçeceğini belirten Sürek, halkın onayını kazanmak yerine seçim hileleri ile iktidar olacağını sanan AKP’nin yanıldığını ilk seçimden sonra göreceğini ifade ediyor ve son olarak şunu ekliyor:

"İstanbul yerel seçimleri onlara ders olmadı. Baskı ve zulümle iktidarını ayakta tutmaya çalışanlara hiçbir seçim hilesinin faydası olmaz."

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar