‘Şimdi her yerdeyiz’
'Bu suça ortak olmayacağız' diyen Barış İçin Akademisyenler’in Berlin buluşması büyük ilgi gördü.
ARTI GERÇEK- Her şey 2016 yılının Ocak ayında başladı. Türkiye hükümetinin savaş politikasına ve katliamlarına karşı seslerini yükselterek "Bu suça ortak olmayacağız" dediler. O günden beri de barış, hakikat ve haysiyet mücadelelerini sürdürüyorlar.
Barış İçin Akademisyenler (BAK) -Almanya insiyatifi bu mücadelesine Almanya’da devam ediyor. Dün akşam Berlin Cemevi’nde yapılan dayanışma gecesinde de bu kararlılık vurgulandı. Gecenin açılış konuşmasını yapan Zafer Yılmaz, akademisyenlerin yaşadıklarını özetlerken "Barışın ve hakikatin sözcülüğünü geçmişte üniversitelerde yapıyorduk. Şimdi her yerde" diyordu.
Geceye demokratik kitle örgütleri temsilcileri, Alevi ve yöre dernekleri yöneticileri, akademisyenler, kültür ve sanat çevreleri, gazeteciler, siyasetçiler ve iş insanlarınında aralarında olduğu çok sayıda davetli katıldı.
Bildiriye imza attığı için tutuklanan akademisyenlerden Muzaffer Kaya, BAK Almanya’nın önce bir netvork olarak başladığını zamanla giderek büyüdüğünü ve büyümeye devam ettiğini söylüyordu. Sırada kurumsallaşma vardı, artık dernekleşme yolunda ilerliyorlar. En büyük desteği de Almanya’daki öğretim üyeleri sendikasından alıyorlar. Amaçları, Türkiye’de kalan, yurt dışı yasağı konulan, işinden edilen akademisyenlerle dayanışmak.
İşlerinden edilen, yurt dışına çıkış yasağı konulan yani iktidarın "sivil ölü" haline getirmeye çalıştığı akademisyenlerin hem işlerini yapmalarını hem de yaşamalarını sağlamalarını hedefliyorlar. Türkiye’de kimi akademisyenlerin başlattığı "sokak akademesi"ne benzer bir model planlanıyor; alternatif eğitim kurumu olarak. "Enstitü ya da akademik bir merkez" diyor Kaya. Halka açık dersler ve seminerlerin verileceği online bir eğitim platformu üzerinde de çalışıyorlar. Yurt dışına çıkamayan, Türkiye’de de işini yapamayan akademisyenler bu platformda ders verecek.
Cemevinin salonunu dolduran yüzlerce insan da akademisyenlerin mücadelesini desteklediklerini söylüyordu. Cemevi birinci başkanı Numan Emre, "Dün olduğu gibi bugün de mazlumun yanında zalimin karşısında olacağız" diyordu. Almanya’ya gelen akademisyenlerle tanışmalarını anlattıktan sonra ekliyordu:
"Gittikleri yerde kendilerinden çok geride bıraktıklarını düşünüyorlar."
Artı TV ve Arti Gerçek internet sitesi Genel Yayın Yönetmeni Celal Başlangıç da akademisyenler gibi gerçeğin peşinde koşan gazetecilerin de aynı durumda olduğunu Artı Gerçek deneyimiyle anlatıyordu. "Türkiye halklarının gerçeği öğrenme çabasını" bu nedenle Almanya’da sürdürmek zorunda kaldıklarını söylüyordu:
"Dünyanın neresinde olursa olsun barış, demokrasi ve halkın haber alma hakkı mücadelemizi sürdüreceğiz. Gerisini onlar düşünsün."
Geceye katılan sanatçılardan Mustafa Altıoklar ve Rezzan Ersoy da kendi mücadelelerini anlatırken birlik ve dayanışma çağrılarını yineliyordu.
Elbette sadece onlar değil siyasiler de akademisyenler nezdinde Türkiye’de baskı altındaki tüm kesimlerle dayanışma duygularını anlatıyordu kürsüden.
Die Linke’den Sevim Dağdelen, ikinci dünya savaşı öncesi Almanya’dan kaçanlara Türkiye’nin kapılarını açtığını anımsatıyor ve şimdi Almanya’nın buna cevap olarak Türkiye’den kaçmak zorunda kalanlara kapılarını açması gerektiğini söylüyordu. Bununla da yetinmiyordu Dağdelen, Almanya’nın bu insanlar için bütçeden yardım fonu açılması gerektiğini vurguluyordu.
Yeşiller Partisi’nden Fatoş Topaç da Erdoğan iktidarına karşı olan yüzde 50’nin yanında olduklarını vurguluyor ve onların mücadelesini Türkiye sınırları dışına götürmeye hazır olduklarını anlatıyordu.
Sanatçı Taner Akyol da bu anlamlı gecede davetlilere bir müzik dinletisi sundu.