Şirinevler esnafı: Perişanız, vallahi perişanız, Kur'an çarpsın perişanız
Şirinevler esnafı, ‘kademeli normalleşme’nin esnafı borçlardan kurtaramayacağını söyleyerek, ‘Esnaf perişan, vallahi perişan billahi perişan’ dedi.
Yağmur KAYA
ARTI GERÇEK- Coronavirus tedbirleri kapsamında aylardır kapalı olan mekanlar, 'yeni normalleşme' ile birlikte masalarını kurdu. Bu üç günlük süre zarfı içerisinde bir siftah bile yapamadığını söyleyen Şirinevler esnafı, "Geçinemiyoruz" diyor.
Cumhurbaşkanı ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 1 Mart'ta açıkladığı kademeli ve kontrollü normalleşme planı sonrası kepenklerini açan esnaf, kapalı kaldıkları süre zarfı içerisinde kira, vergi borcunu nasıl ödeyeceklerine kara kara düşündüklerini ifade ediyor. Halkın bir bardak çay, bir fincan kahve ve bir tavuk dönere dahi para veremeyecek duruma geldiğini söyleyen Şirinevler esnafı, "İnsanların cebinde para olmadıktan sonra mekanları açmanın çok da bir anlamı olmuyor. Türkiye ekonomik anlamda bitmiş bir durumda" sözleriyle tepki gösteriyor.
Bu kademeli 'normalleşme', Şirinevler esnafını yaşadıkları ekonomik zorluktan kolay kolay kurtarmayacağa da benziyor.
Şirinevler, her sokağında kebapçısı, internet cafesi, kafelerin, simit evlerinin, lokantaların bulunduğu ve her saatinde insan rüzgarının estiği bir ilçe. Bu insan rüzgarı çoğunlukla asgarî ücretle geçinen ve ucuz iş gücü olarak çalıştırılan göçmen ve mültecilerden oluşuyor. Şirinevler anlamanın en iyi örneklerinden biri hemen karşında bulunan Ataköy. Ataköy-Şirinevler ikilisi ekonomik çarpıklığı ve sınıfsal farklılığı göz önüne sermek için en önemli örneklerden biri. Yani Şirinevler'de esen rüzgar açlık ve yoksulluğu, Ataköy'de esen rüzgar da zenginliği ortaya çıkarıyor.
'6 BİN LİRA DÜKKAN KİRASI, 120 BİN LİRA VERGİ BORCU'
İşte Şirinevler'in rüzgarın da ayakta kalmaya çalışan kebapçı Kerem Güzel kendisiyle birlikte 5 çalışanı dahil eve ekmek götürmek için yaşam mücadelesi veren isimlerden biri. Bu 3 günlük 'yeni normalleşme' de dün zabıtaların işletmesine gelerek kaldırımı işgal ettiği gerekçesiyle ceza kestiğini söyleyen Güzel, belediyenin parçalanmış, oyulmuş kaldırım taşlarını yapmak yerine kendisine ceza kesmesini "İnsafsızca" bulduğunu dile getiriyor. 6 bin lira dükkan kirası ödediğini, 120 bin lira vergi borcu olduğunu söyleyen Güzel, kapalı kaldıkları süre içinde kimseyi parasız bırakmamak için işten çıkarmadığını söylüyor ve işçileri işaret ederek, "Onlarda benim gibi gariban, hadi ben çıkardım bu kişileri. Nereye iş bulacaklar. Hepsi kirada, hepsi aile bakıyor" diyor.
Urfa Suruç'lu olan Güzel, iktidarın kendisi gibi düşünmeyenleri ekonomik olarak "Yok etmek" isteğini söylüyor. Güzel'in akrabası 65 yaşında 5 çocuk babası Yasin Güzel de, elini gömleğinin yakasına götürüp "Yorulduk, yorulduk" diye bıktığını söylüyor. Eve günlük 100 liranın girdiğini söylenen Yasin Güzel, ellerini birbirine sürterek "Aha sen sağ ben selamet" diyor. Konuşmaktan, dert anlatmaktan bıktığını söyleyen Yasin Güzel, karamsar bir hava soluyarak bu vakitten sonra hele ki AKP iktidarının ülkeyi yönetmeye devam ettiği müddetçe hiçbir şeyin düzelmeyeceğini inanıyor.
Bir kahvehanede tanıştığımız ismini vermek istemeyen 35 yaşındaki bir erkek ise, Yasin ve Kerem'in tam aksi görüş belirtiyor. Karadenizli olduğunu ve ticaretle uğraştığını söyleyen 35 yaşındaki erkek, "Siz hiç Yurtdışına gittiniz mi? Gidin, Türkiye'ye dönüşte uçaktan iner inmez eğilir toprağı öpersiniz" diyerek, her yerde her ülkenin ekonomik sorunları olduğunu söylüyor ve ülkedeki en temel sorunun Halkların Demokratik Partisi (HDP) olduğunu savunuyor. Aylardır kapalı olan, 7 erkeğin bulunduğu kahvehanede siyasi tartışma nüksederek sözü kahvehane sahibi Adnan Soluk alıyor.
'AÇLAR MI AÇIKTALAR MI ALLAH BİLİR'
Soluk, "Evim kira olsaydı vallahi geçinemezdim, Kuran çarpsın geçinemezdim. 3 kişi çalışıyordu. Şimdi bu 3 kişi işsiz. Hepsinin de durumunu biliyorum. Fakir fukara. E ne oldu şimdi? Açlar mı açıktalar mı Allah bilir" diyor.
'YAZ YAZ YAZ, YAZ DA NE OLACAK'
Soluk'tan sözü devralan inşaat işçisi ise, Yasin Güzel'in görüşlerinden habersiz aynı şeyleri ifade ediyor ve ,"Bu ülkede bir şey değişmez. Şükretmekten başka yapacak bir şey yok! Çünkü bir şeylerin değiştiği yok. Tabii sen gazetecisin. Buda senin işin, yaz yaz yaz... Yazda ne olacak. Olmayana Allah daha çok versin! Ne yapalım? " diyor.
'DUVARLARI İZLE DUR'
Yine aynı kahvehanede bulunan 65 yaşındaki Mutlu Kalı, pandemi nedeniyle 65+ insanlara getirilen dışarı çıkma yasağından bir hayli şikayet ederek şunları söylüyor: "Bana diyor ki 'saat ikiye kadar dışarda kalacaksın'. Böyle bir kanun mu var? Tam 65 yaşındayım ne üst ne alt... Şimdi bak 20 dakika sonra eve gitmem gerekiyor. Duvarları izle dur! O bana ben ona bakıyorum. Yemin ediyorum bir gün ihlal etmedim ama canıma tak etti ya! Esir kampı gibi. Hapishane daha rahat! Ben eve gidiyorum, oğlum dışarı çıkıyor."
'EVDE KİRA OLSA OLACAĞIMIZ SÖNERDİ'
52 senedir İstanbul'da yasağını söyleyen Kalı, bin 650 lira emekli parasıyla geçinemediğini belirterek, "Evde kira olsa ocağımız sönerdi zaten. Aldığım maaş bir hafta gitmiyor" diye ekliyor.
Üç katlı bir cafe işleten Ali Tekin ise; her seçimde AKP'ye oy verdiğini söylüyor. Pandemi öncesi 17 kişinin işletmede çalıştığını, zamanla sayıyı 10 kişiye daha sonra ise bir çalışana kadar düşürdüğünü vurgulayan Tekin, patronluk bir halinin kalmadığını, elinde tuttuğu nargileyi işaret ederek, "Bak ben temizliyorum" diyor. 2 Mart'ta işletmesini açtığını söyleyen Tekin, yazar kasadan 3 gündür yaptığı ciroyu gösteriyor.
3 günlük kazancının 770 lira olduğunu söyleyen Tekin, "Eve ekmek zor görüyorum" diyor.
'EV KİRA, 4 ÇOCUK OKUTUYORUM'
Haberi yazmak üzere oturduğum bir kafede tanıştığım Dursun Arif, Şirinevler Mahmut Bey Caddesi üzerinde bulunan bir halı dükkanında 10 yıldır 2 bin 150 liraya çalıştığını söylüyor. Bulunduğumuz kafede bir bardak çayın 6 lira olmasına tepki gösteren Arif, ne emekli parasının ne de halı dükkanından aldığı 2 bin liralık maaşla geçinemediğini vurguluyor. "Çünkü" diyor, "Ev kira, 4 çocuk okutuyorum. Zor zor" diye ekliyor.