Sivas Katliamı'ndan kurtulan Zerrin Taşpınar: Alevler yüzümüze vuruyordu, bizi ölüme terk ettiler
ZONGULDAK - Zonguldak Demokrasi Platformu, Sivas Katliamı'nda ölenleri anmak için Maden Mühendisleri Lokali'nde anma programı düzenledi. Anmaya katliamdan yaralı kurtulan şair ve yazar Zerrin Taşpınar konuşmacı olarak katıldı. Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfı (ZOKEV) Başkanı Kürşat Coşgun’un açılış konuşmasının ardından Taşpınar, Sivas Katliamı'nı anlattı.
'GÜNLER ÖNCESİNDEN HAZIRLIK YAPMIŞLAR
“Kendimi hiçbir zaman yangın yerinden kurtulmuş gibi hissetmedim" diyen Zerrin Taşpınar, katliamın önce kentteki atmosferi şöyle anlattı:
"Parke taşları otelin önünde gelişi güzel serpilmiş durumdaydı. Otelin önünde yol çalışması yapılmış gibi bir görüntü vardı. Taşların bize atılmak için oraya yığıldıklarını yangın sonrasında anlayacaktım. Aziz Nesin onur konuğuydu ve dinleyiciler ona karşı son derece saygılıydı. Salona girdiği andan yerine oturacağı ana kadar ayakta alkışlıyorlardı. Fırsat bulunca dışarı çıktım ve sokakta sakallı birinin 'kâfirler' diye bağırdığını gördüm. Onun meczup biri olduğunu söylediler. Otele döndüğümde herkesin morali çok
bozuktu. Sokakta dağıtılan bildirilerde Aziz Nesin’in söylemediği şeyler yazılıydı. 'Bizim
Sivas' adlı gazetede Azizi Nesin’in Müslüman mahallesinde salyangoz sattığından
bahsediliyordu. Bir haftadır mahallelerde kapı kapı gezip, 'O kafiri dinlemeye giderseniz siz de gavur olursunuz' diye halkın tehdit edildiğini öğrenmiştik. Şehirde günler öncesinden hazırlık yapmışlar.”
'FIRÇA SAPLARIYLA, ÇATALLARLA KENDİMİZİ KORUMAYA ÇALIŞTIK'
Valilik önündeki 5-6 bin kişinin giderek çoğaldığını, on binleri geçtiğini belirten Taşpınar, şöyle dedi: “Cuma namazı sonrasında camiden çıkıp 'Şeytan Aziz’e ölüm' diye bağırmaya başladılar.Niçin böyle bağırıyorlar? Diye sorduğumda 'Bunlar her cuma namazı sonrası bağırır, çağırır sonra gider' dediler. 5-6 bin kişi valiliğin önünde slogan atıyordu. Otelin giriş kabinindeki telefonla herkes yakınlarını arayıp iletişim kurmaya çalışıyordu. Arif Sağ da yanımızda birilerini arayıp durumun korkunçluğunu bildirmeye çalışıyor ancak durum giderek kötüleşiyordu. Dışarıdan atılan taşlarla otel lobisinin camları kırılınca üst katlara çıktık. Pir Sultan Derneği'nden yanımızda arkadaşlarımız vardı. Karşı tarafta binaların üst katlarındaki avukatlık ofislerinden, terzi atölyelerinden taşlar yağmaya başladı. O taşları oraya daha önceden çıkarmışlardı. Atılan taşlardan odalarda duramayınca koridorlara doluştuk. Lütfi Kaleli yanıma gelerek, ‘Zerrin, buradaki kişilerin adını ve nereli olduklarını bir liste halinde tek tek yaz, bunlar kan dökmeden durmazlar’ dediğinde ona kızmıştım. Kaleli’nin dediğini yapıp kâğıtları gardropların arkasına sakladım. Yangın merdiveni bizi yakmaya çalışan kalabalığın ortasına indiriyordu. Çıkış yolu bulamayınca masaların bacaklarını kırıp tedbirler almaya başladık. Kimimizin elinde fırça sapları vardı. Yanımdaki kadınlardan ikisinin yemek çatallarıyla kendilerini korumaya çalıştıklarını gördüm. Dışarıdaki kalabalık sık sık kapıya dayanıyordu ama onları geri püskürtüyorduk. ‘Birimize bir şey olursa ne yaparız Metin?' dediklerinde Metin Altınok, 'Kalanlar gidenler için şiir yazsın' dedi.”
'ÖLÜME TERK EDİLDİĞİMİZİ ANLADIM'
Saatler geçmesine rağmen kalabalığın dağıtılmadığını, her geçen dakika çoğaldığını,
gelecek denen güvenlik güçlerinin bir türlü gelmediğini aktaran Taşpınar, ölüme terk edildiklerini hissettiğini söyledi. Şair Asım Bezirci’nin kendisine yardım ettiğini, orada kalanların tümünün hayatını kaybettiğini anlatan Taşpınar, şunları söyledi:
“Onların arasında bir tek ben sağ kaldım. Kapının önünde arabalar yanmaya başlayınca, Asım Bezirci beni yanlarından uzaklaştırdı. Nesimi Çimen sandalyede oturuyordu. Belinin çok ağrıdığından bahsetti ve o adeta ölüm kalım savaşı içinde ‘Şöyle bir yatağa uzansam başka bir şey istemiyorum,’ dediğini duydum. Televizyonda haberlerde her türlü önlemin alındığını söylüyordu ve anladık ki bizi ölüme terk ettiler."
'ALEVLER YÜZÜMÜZE VURUYORDU'
Alevler otele sıçradığında dışarıdaki kalabalığın "yak, yak" diye bağırdığını söyleyen Taşpınar, şunları anlattı:
"Dumandan göz gözü görmüyordu ve otelde herkes bir yerlere kaçışmıştı. Ben birinci katta kalmıştım. Nefes alamaz hale gelmiştim. Alevler yüzümüze vuruyordu. Bir ara temiz bir hava geldiğini hissettim ve o yöne doğru yöneldim. Kırık camdan geçerek sonradan BBP binası olduğunu öğrendiğim yere geçtim. Bir polisin bana yardım ettiğini hatırlıyorum. Bizi içeri almak istemeseler de zorla içeri girdik. İçeride yaklaşık 30 - 35 kişiydik. Burada ne kadar bekledik bilmiyorum. Daha sonra geç saatlerde emniyet müdürlüğüne gittik. Burada arkadaşlarımızın ölüm haberlerini alıyorduk. Büyük acı ve korku içinde sağ kurtulanlarla kucaklaşıp, ağlaştık. Ölen arkadaşlarımızın bavullarının kimlere ait olduklarını sordular. İnanın hiç görmediğimiz halde o bavulların kimlere ait olduğun söyleyebiliyorduk. O bavulları sevdik, okşadık, geride kalanlara teslim ettik."
"CUMHURİYETE KARŞI AYAKLANMAYDI'
Dışarıdaki kalabalığın “Cumhuriyet burada kuruldu burada yıkılacak” diye slogan attığına dikkat çeken Taşpınar, bunun cumhuriyete karşı bir ayaklanma olduğunu söyledi. Sanıkların " örgütlü bir şekilde birden fazla kişiyi öldürmek" suçlamasıyla değil, "insan öldürmek", "izinsiz gösteri yapmak" gibi suçlamalarla yargılandığını vurgulayan Taşpınar, adalet yerini bulmadığını, insanların vicdanlarında yangınının devam ettiğini söyledi. Sivas'taki duruşmalar her türlü hakarete, tehdide maruz kaldıklarını, daha sonra duruşmaların Ankara’ya alındığını hatırlatan Taşpınar, aradan geçen 30 yılda gerçek bir yargılama yapılmamasının acılarını daha da artırdığını söyledi. (Artı Gerçek)
Madımak anmasında gözaltına alınmışlardı: Ters kelepçe, çıplak arama, ajanlık dayatması
Madımak’ın yüzleri: 'Ölülerimiz her gün bir kez daha ölüyor'