Soma’da yakınlarını kaybedenler anlattı: Sözler tutulmadı, verilen haklar geri alındı

Soma’da yakınlarını kaybedenler anlattı: Sözler tutulmadı, verilen haklar geri alındı
Soma’da yakınlarını kaybedenler geçen sekiz senede yaşadıklarını anlattı. Verilen sözlerin yerine getirilmediğini ve verilen haklarında geri alındığını belirten madenci yakınları, iş cinayeti için kullanılan ‘kader’ nitelendirmesine de tepkili.

Esra Çiftçi


14 Ekim 2022 tarihinde Türkiye Taşkömürü Kurumu’na (TTK) ait Amasra Taşkömürü İşletme Müessesinde meydana gelen grizu patlamasında 41 maden işçisi öldü. Grizu patlaması, yer ve meydana geliş şekli bakımından 2019 yılında yayınlanan Sayıştay Denetim Raporunun dikkat çektiği risklere ve tespit edilen eksiklere dair önlemler hayata geçirilmiş olsaydı, bugün belki de maden işçilerinin yaşamına mal olan işçi cinayeti meydana gelmemiş olacaktı. yaşanmamış olacaktı.

KADER Mİ İHMAL Mİ?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2014 yılında Soma maden ocağında 301 işçinin öldüğü katliamın ardından söylediğini Amasra’da yaşanan işçi katliamında da tekrarladı, maden katliamını yine “Kader” ve “Fıtrat” olarak değerlendirdi.

AÇILAN DAVALARIN PARASINI ALAMAYANLAR VAR

Soma Davası avukatlarından Berrin Demir, ölen madenciler için “şehit” olayın kendisine de “kader” denilirse, “burada sorumlu aramayacağım” anlamına geldiğini söyledi. Sorumluluğun üzerini örterek iş cinayetlerinin engellenemeyeceğini söyleyen Demir, gerçekten iş cinayetleri engellenmek isteniyorsa, denetlemenin olması, sorumlulukların yerine getirilip getirilmediğinin kontrol edilmesi, yükümlülüklerini yerine getirmeyenler için etkin yargılama ve cezalandırma olması gerektiğini belirtti.

Aileler adına maddi manevi tazminat davaları açtıklarını söyleyen Demir, iş davalarında hala dosya parasını alamayanların olduğunu da sözlerine ekledi.
berrin-demir.jpg

‘BEN EV DEĞİL BABAMI İSTİYORUM’

Nagihan Yılmaz Soma Maden faciasında babası İsmet Yılmaz’ı kaybetti. Aradan sekiz yıl geçmesine rağmen acısının hâlâ çok taze olduğunu söyleyen Yılmaz, Soma katliamından sonra yaşadıklarını da “Allah’tan geldi diyerek inancımız üzerinden bizi susturmaya çalıştılar” diyerek özetledi. Verilen sözlerin hiçbirinin tutulmadığını belirten Yılmaz, İş Sağlığı Güvenliğinin bunların başında geldiğini vurguladı ve verilen vaatler yerine getirilseydi bugün Amasra’da 41 maden işçisinin ölmeyeceğinin de altını çizdi.

‘SOMA’DA VERİLEN HAKLAR GERİ ALINDI

Yılmaz ayrıca Soma faciası sonrası madenin bir süre iyileştirme adına kapatıldığını ama bir iyileştirme olmadığını sadece işçilerin ücretlerini fazlalaştırdıklarını, daha esnek çalışma sürecine geçildiğini ama yıldan yıla verilen bu hakların da geri alındığını söyledi.

Tutulan raporların sadece kâğıt üzerinde kaldığını belirten Yılmaz denetim olmadığını, denetime gelenlerin de yerin altına girmeden “her şey yolunda, her şey normal, çalışılabilir” denildiğini anlattı.

‘BABASIZ KALDIKTAN SONRA HİÇBİR ŞEYİN ÖNEMİ YOK’

Yılmaz, madenci ailelerine verilen evlerin de genelde boş kaldığını belirten Yılmaz şöyle konuştu:
“Soma katliamı sonrası Türkiye’nin her yerinden yardım toplandı, kaç milyon toplandı bilmiyorum, o toplanan paralarla bize teselli babında ev verdiler. Kiraya verildiğinde 500 lira dahi gelmiyor. Aidatları çok yüksek, kiracılar da ödeyemediği için genelde boş evler. Ben ev istemiyorum, babamı istiyorum. Değil Soma’da Türkiye’deki bütün evler benim olsa babasız kaldıktan sonra hiçbir şeyin önemi kalmıyor”

‘CAN ATALAY’IN YERİ CEZAEVİ DEĞİL’

Gülfidan Köse, Soma Maden faciasında hayatını kaybeden maden işçisi Erdoğan Köse’nin eşi. Köse de ailelere verilen sözlerin tutulmadığını belirtti.

Köse ayrıca Gezi Davası’ndan dolayı cezaevinde olan ve Soma Davası’nı başından beri takip eden Avukat Can Atalay için özgürlük istediğini vurguladı:

“Hukuk sürecimizde bizi bir gün olsun yalnız bırakmayan yürekli, yiğit avukatımız Can Atalay 6 aydan bu yana suçsuz yerde cezaevinde yatıyor” diyen Köse, Atalay için adalet istediğini, Atalay’ın yerinin cezaevi değil, ölen 301 maden işçisinin ve ailelerinin yanı olduğunu söyledi.

yakinnnnn.png
*Nagihan Yılmaz ve Gülfidan Köse

‘PATRONLARIN SERVETLERİNE SERVET KATMASI DA MI KADER?’

Konuştuğumuz emekli maden işçisi Ahmet Zorlu da işçinin en temel sorununun iş güvenliği ve maaş olduğunu belirtti. Madenlerde yeni teknolojinin kullanılmadığını, insan gücüyle kazma kürekle çalışıldığının altını çizen Zorlu, iş kazalarının kader değil, önlenebilir olduğunun altını çizdi.
Zorlu, iş cinayetlerinin ‘kader’ olarak nitelendirilmesine de “Maden işçilerinin toplu ölmesi kader de patronların, işverenlerin servetlerine servet katması da mı kader” diyerek tepki gösterdi ve şöyle konuştu: “Duydunuz mu şimdiye kadar zenginlerin, işverenlerin servetlerine servet katarken toplu ölümler yaşadığını, duymadık. Elbette kimsenin ölmesini istemiyoruz. İnsan olan hiç kimsenin ölmesini istemez ama işçinin kaderi de ölüm değil”

Öne Çıkanlar