Suriye'de olası harekat konusunda uzmanlar ne diyor?

Suriye'de olası harekat konusunda uzmanlar ne diyor?
Ortadoğu uzmanları, Türkiye’nin Kuzey Suriye’ye yönelik olası askeri harekatın amacı, ABD’nin açıklamaları ve tutuklu IŞİD’liler konusunda Artı Gerçek’e değerlendirmelerde bulundu.

Derya OKATAN


ARTI GERÇEK - Beyaz Saray’ın Türkiye’nin, Kuzey Suriye’ye askeri harekat yapacağı açıklamasıyla birlikte Suriye gündemi hareketlendi. Türkiye’nin amacı, ABD’nin açıklamaları ve Beyaz Saray açıklamasında ifade edilen tutuklu IŞİD’liler konusunda Ortadoğu uzmanları, Artı Gerçek’e değerlendirmelerde bulundu. 

ALTUĞ: ETNİK NÜFUS MÜHENDİSLİĞİ YAPILIYOR

Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Seda Altuğ, Türkiye’nin muhtemel operasyonunu, Suriye’deki savaşa müdahil olma tarihi ve Suriyeli mülteci politikası içinde değerlendirmek gerektiği görüşünde. 

Altuğ, Türkiye’nin hedeflerine dair şu değerlendirmeyi yaptı:

"Türkiye 2011’den itibaren Esad’ı düşürmeyi ve PYD’nin siyasi/askeri iradesini tahkim etmeyi ve etkisizleştirmeyi hedefliyordu. Bu hedefler doğrultusunda 2012 yılından itibaren farklı devlet ve devlet-dışı aktörlerle askeri ve siyasi ittifaklar kurup ve bozmak suretiyle bilumum yollar denedi. Bu son hamlesi de Suriye Demokratik Güçleri’nin (QSD) egemenliğindeki özerk bölgeyi siyasi, askeri ve sosyal olarak dağıtmayı hedefliyor. Tel Abyad ve Ras al-‘Ayn’a (Serekanî) Türkiye’nin yapmayı planladığı kara ve hava operasyonları ve sonrasındaki düzenlemeler planın askeri ve siyasi boyutuna işaret ederken, Türkiye-Suriye sınırı boyunca kurulması öngörülen "güvenli bölge" Türkiye’nin hamlesinin etnik nüfus mühendisliği boyutuna işaret ediyor. 

Erdoğan’ın BM’deki konuşmasında kullandığı haritada da görüleceği üzere Türkiye bu hat üzerindeki Kürt-yoğun nüfusu altyapı yatırımları ve nüfus iskanı yaparak sayısal ve sosyal/siyasi olarak seyreltmeyi hedefliyor. Bu hat boyunca yapılması planlanan şey Türkiye’deki etnik-Arap mültecilerin bir kısmını, İdlib’in önümüzdeki aylarda Esad rejimi kontrolüne girmesiyle oradan gelecek olan mültecileri ve Türkiye rejimine siyaseten yakın diğer Suriyeli mültecileri yerleştirmek." 

Operasyona dair Türkiye-ABD arasında belli bir anlaşmaya varıldığını ancak içeriği ve olası bir operasyonun ölçeğinin bilinmediğini ifade eden Altuğ, "En net pozisyon, QSD’ninki görünüyor, o da topyekun direniş" dedi. 

Altuğ, şöyle devam etti: 

"Suriye’nin kuzeydoğusu ve doğusunda ülke topraklarının yaklaşık üçte birine denk gelen, QSD egemenliğindeki etnik, dini, sosyal ve siyasi olarak çoğul olan bölgede savaşın sebep olduğu tüm yaralara ve tüm zorluklara rağmen bir denge yaratılmıştı; daha da önemlisi yeniden iktisadi, sosyal, siyasi ve entelektüel hayatı kurmak için müthiş bir fedakarlık ve emek sarf ediliyordu. Türkiye’nin müdahalesi burada her şeye rağmen yaşamayı tercih eden yerel sivil halk, Suriye’nin diğer şehirlerinden gelen binlerce mülteci ve QSD idaresini yaşatmak için uğraşan on binler için bir korku ve felaketin habercisi. Türkiye’nin "güvenli bölge"ye yapmayı planladığı imar politikaları da Türkiye/Suriye rejimlerinin çevre politikaları sayesinde kurumuş olup şimdilerde yeniden akmaya başlayan Habur nehrinin ve Fırat ve Dicle’nin diğer kollarının ölümü demek."

BEREKET KAR: GÜVENLİ BÖLGE İSTİKRARSIZLIĞI DAHA DA ARTTIRACAK

Gazeteci yazar Bereket Kar, olası bir operasyonun Türkiye halklarının ihtiyaçlarından ya da tehlike boyutlarından doğan bir ihtiyaç olmadığını belirtti. Kar’a göre, operasyonun amacı "sadece ve sadece iktidarın içine düştüğü aczi; işsizlikten ekonomiye, siyasetten hukuka, adaletten eşitliğe kadar içine düştüğü çıkmazları örtme ve dikkatleri başka alana çekmenin politikası. "İktidarın elinde artık topluma sunacağı hiçbir proje olmadığını ifade eden Kar, ekledi: "Ellerindeki tek kozları, savaş politikaları."

Bereket Kar, güvenli bölgeye dair şu değerlendirmeleri yaptı: "Güvenli bölgenin Türkiye’nin ulusal güvenliğine yarayacak bir yanı yok, istikrarsızlığı daha da arttıracaktır. İdlip’te, Türkiye’nin ve Suriye’nin belirli kesimlerinde bulunan IŞİD ve IŞİD kardeşlerini bu bölgeye yerleştirmeyi ve burada yeni bir kalkan örmeyi hedefliyor. Bu ‘güvenli bölge’, IŞİD zihniyetinin yeniden var oluşuna yarayacak. Güvenli bölge, daha çok bu güçlere yarayacaktır. Ne Kürtlerle ne Araplarla ne demokratik laikçilerle anlaşma şansı olmadığı için çatışma genişleyerek sadece Rojava’nın bütünü değil Suriye ve Türkiye’yi de içine alacak yeni bir çatışma döneminin başlangıcı olma riski çok çok büyüktür. Dolayısıyla Türkiyeli demokratların, devrimcilerin, laik güçlerin yanında Suriye’de, Lübnan’da bulunan tüm aydınların mutlak suretle buna karşı durmaları gerekiyor." 
Trump’ın attığı tweetleri dikkatleri savaştan çok yaptırımlara çektiği gerekçesiyle "sahte bir gündem" olarak gören Bereket Kar, ABD’nin kendi içindeki çelişkilerin sonucu etkileyip etkilemeyeceği sorusuna ise şu yanıtı verdi: "Bana kalırsa bugün AKP iktidarının elinde tek bir seçenek olması dolayısıyla bir operasyona giriş yapmaktan geri dönülmeyecektir. Ama bu toptan bir güvenli bölge oluşturmak yerine daha çok belirli ceplikler oluşturarak gerçekleştirilecektir." 

IŞİD’LİLER TÜRKİYE’NİN GİRECEĞİ YERLERDE DEĞİLLER

Kar, bölgedeki 50-60 bin kadar IŞİD’li mahkumun Suriye Demokratik Meclisi’nin denetiminde olduğunu da belirtirken, "Ama IŞİD’liler, Türkiye’nin giriş yapacağı yerlerdeki hapishanelerde değiller, sınırdan oldukça uzak bölgelerde tutuluyorlar. Bunun gerçekliği olduğu kanaatinde değilim" dedi. 
Bereket Kar, YPG’nin tavrı konusunda ise şu değerlendirmeyi yaptı: "YPG’nin karşı koymaktan, kendilerini savunmaktan başka seçenekleri olduğu kanaatinde değilim. Şam yönetimi ile başından beri ilişki kurma girişimleri olduğunu biliyoruz ve bu girişimler bu koşullarda da sürdürülmelidir. Çünkü ABD’ye yaslanmanın mümkün olmadığını, anayasa komisyonunda bile gördük. Rusların komisyonda Kürtler de olsun, yaklaşımına rağmen ABD’nin ısrar etmediği ve anayasa komisyonuna DSG’den şahsiyetlerin katılmadığını gördük. 

ORHAN: GÜVENLİ BÖLGE AŞAMA AŞAMA KURULACAK

Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) Suriye uzmanı Oytun Orhan ise Türkiye’nin uzun zamandır operasyon hazırlığı yaptığını hatırlatarak, "Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada artık operasyonun yaklaştığı anlaşılıyor. Bugüne kadar Türkiye’yi operasyon yapma konusunda tereddüte iten Amerikan ordusu varlığının artık bölgede söz konusu olmayacağı anlaşılıyor" dedi.

Orhan, şunları belirtti: "Son dönemde ABD-Türkiye ortak devriye görevi kapsamında özellikle Resulayn ve Tel Abyad arasındaki bölgede yakın bir istihbarata sahip olduğunu düşünüyoruz. Tabi operasyonun kapsamı henüz belli değil. İlk aşamada beklenti sınırdaki bazı yerleşimlerin Türk ordusu tarafından kontrol altına alınması olabilir. İlk etapta muhtemelen bu bölgeye yoğunlaşacak gibi gözüküyor. Türk ordusu burayı tuttuktan sonra kademe kademe sahadaki duruma göre sınırda açtığı cepleri birleştirerek, böylece güvenli bölgeyi aşama aşama oluşturmaya çalışacaktır. Türkiye’nin nihai hedefi 30-40 km sınır hattında kontrolü ele geçirmek ve YPG’yi temizlemek olacaktır. Ama bu tabi çok kolay olmayacak. YPG, Amerika’dan aldığı gelişmiş silahlar sayesinde Türk ordusunu durdurmak için elinden geleni sergileyecektir. Ama güç dengeleri açısından bakıldığında TSK’nın kontrolü ele geçirmesinin sadece bir zaman meselesi olduğunu düşünüyorum." 

Orhan, Şam’ın tutumu konusunda ise şu değerlendirmeyi yaptı: "Diplomatik olarak askeri operasyonu kınayabilir ama Türk ordusunun sınırda kalması koşuluyla politik anlamda çok fazla ses çıkarmayacağını düşünüyorum. Şam açısından esas tehdit Amerikan askeri varlığı. Türkiye’nin bu operasyonu Amerika’nın çekilme sürecini hızlandıracaktır. Dolayısıyla daha büyük bir tehdidin ortadan kalkması için fırsat olarak görülebilir. Bunun dışında YPG, Amerika’dan uzaklaşıp Şam ve Rusya’ya yakınlaşmayı seçebilir."
Orhan, tutuklu IŞİD’liler konusunda ise sorumluluğunun Türkiye’de olmasının, Türkiye’yi batı açısından vazgeçilmez bir ortak haline dönüştüreceğini belirtti. 

AKDEVELİOĞLU: ABD HALA SON SÖZÜ SÖYLEYEN DEVLET

Ankara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim üyesi Prof. Dr. Atay Akdevelioğlu, ABD Başkanı Trump’ın Suriye’den çıkacaklarına yönelik açıklamalarını değerlendirdi:

"Fiziki olarak ABD askerlerinin orada olmaması, Birleşik Devletler’in söz hakkının da kalkacağına dair yanlış bir kanaat var. ABD askerleri Suriye’de olsa da olmasa da son sözü kendisinin belirleyeceği bir bölge belirledi; Fırat’ın doğusu. ABD askerleri oradan çekildikten sonra bile Rusya, İran, Esad elini kolunu sallayarak izin almadan giremezler. ABD’nin fiziki olarak askerlerini çekmesi o bölge ile ilgilenmediğini düşünmemize yol açmamalı. Hala orada Birleşik Devletler’in dediği olacak. Rus paralı askerleri, Deyrizor bölgesinde PKK’ya karşı bir operasyona girişmeye kalkıştılar, Esad lehine, ABD hava saldırısında -kesin sayıyı kimse bilmiyor ama- 100’den fazla Rus askerinin öldüğünü tahmin ediyoruz. ABD’nin pozisyonunu test etmeye gerek yok. Dolayısıyla şunu bilelim, Birleşik Devletler Suriye’nin kuzeydoğusunda son sözü söyleyen devlettir."

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar