Suruç İçin Adalet arayışı sekiz yıldır devam ediyor: 'Mücadelemiz devam edecek'

Suruç İçin Adalet arayışı sekiz yıldır devam ediyor: 'Mücadelemiz devam edecek'
Suruç Davası avukatlarından Sevda Çelik Özbingöl, Suruç Katliamı’nın sekizinci yılında Artı Gerçek’e konuştu: Ret edilen taleplerimiz kabul edilse ve etkili bir soruşturma yürütülse sonrasındaki katliamlar gerçekleşmeyecek ve katliamlar önlenebilecekti.

Esra ÇİFTÇİ


Artı Gerçek - 20 Temmuz 2015 günü Urfa’nın Suruç ilçesine, Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) çağrısı ile Rojava’nın Kobane bölgesindeki halkla dayanışmak amacıyla topladıkları yardım malzemelerini götürmek üzere Türkiye’nin çeşitli illerinden yola çıkan gençler, Amara Kültür Merkezi bahçesinde, basın açıklaması yaptıkları sırada canlı bomba saldırısı gerçekleşti, 33 kişinin öldüğü saldırıda 150’nin üzerinde kişi de çeşitli biçimlerde yaralandı. Olay yerindeki yaralılar hastaneye gitmeyi beklerken gazlı bir kolluk müdahalesi yaşandı. Sonrasında dava dosyalarına gelen belgelerden Suruç’ta canlı bomba saldırısı yapan Şeyh Abdurrahman Alagöz ve Ankara Gar katliamını gerçekleştiren kardeşi Yunus Emre Alagöz hakkında “terör nitelikli aranan şahıs” kaydı olmasına ve bu bilginin bütün illere gönderilmiş olmasına rağmen, bu kişilerin yakalanmasına dönük herhangi bir girişimde bulunulmadığı ortaya çıktı.

Suruç Davası avukatlarından Sevda Çelik Özbingöl Katliamın sekizinci yılında yaşanan dava süreçlerini Artı Gerçek’e anlattı.

‘ETKİN BİR SORUŞTURMA YÜRÜTÜLMEDİ’

Avukat Sevda Çelik Özbingöl, Suruç’ta elini kolunu sallayarak gezen canlı bombanın Suruç ilçesinde canlı bomba eylemi yapılacağı ihbarının varlığına rağmen hiçbir engelle karşılaşmadan Amara Kültür Merkezi’ne kadar geldiğini söyledi. Basına da yansıyan son süreç haberlerinden birinde canlı bombanın olaydan kısa bir süre öncesinde isminin Suruç emniyet personellerince sorgulandığı gibi araştırılması zorunlu olan vahim bir delilin de ortaya çıktığını söyleyen Özbingöl, katliam soruşturmasının 18 ay boyunca gizlilik kararı altında yürütüldüğünü ve dosya avukatları olarak soruşturmanın genişletilmesine dair taleplerinin hiçbirinin dikkate alınmadığını kaydetti. Özbingöl, etkili bir soruşturma yürütülmediği gibi birbiri ile bağlantılı olan katliamların bu ihmali zincir içinde gerçekleştiğini önemle belirtti. Özbingöl, şunları söyledi:

“Etkin bir soruşturma yürütülmeyen Suruç Katliamı, Ankara Gar Katliamı, İstanbul ve Antep ilindeki birbiri ile doğrudan bağlantılı saldırılar izlendi. Ret edilen taleplerimiz kabul edilse ve etkili bir soruşturma yürütülse sonrasındaki katliamlar gerçekleşmeyecek ve katliamlar önlenebilecekti. Katliamda sorumluluğu olan herkesin tespiti istemi ile dönemin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, İçişleri Bakanı, Milli Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı, Emniyet Genel Müdürü, Urfa Valisi, Suruç Kaymakamı, Suruç Emniyet Müdürü, Urfa Çevik Kuvvet Şube Müdürü, Urfa olay yeri inceleme ve kimlik tespit şube müdürü, Millî İstihbarat Teşkilâtı Müsteşarı ve katliamda sorumluluğu bulunan tüm kamu görevlileri hakkında suç duyurularında bulunuldu. Ancak yalnızca Suruç ilçe Emniyet Müdürü hakkında dava açıldı ve çok üzücü olmasına rağmen sadece para cezası ile cezalandırıldı. Buna rağmen kolluk ihmalinin mahkeme kararı ile tespitinin hukuken de önemli olduğunu düşünüyoruz”

‘SANIK OLARAK DAHİL EDİLEN HİÇBİR SORUMLU İSİM DOSYAYA DAHİL EDİLMEDİ’

Sağdaki avukat Sevda Çelik Özbingöl

Gizlilik kararı altında yürütülen soruşturma aşamasının tam 18 ay sürdüğünün altını çizen Özbingöl, Ankara Katliamı davasından gönderilen belgelere dayanılarak biri tutuklu, sadece üç sanık hakkında dava açıldığını söyledi. Özbingöl Urfa 5. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yürütülen davanın Hilvan Cezaevi Kampüsü’nde görüldüğünü ve dosyanın tek tutuklu sanığı olan Yakup Şahin’in duruşmaya getirilmediği gibi, olay anında olay yerini görüntüleyen ve canlı bomba ile ilişkisi olan Abdullah Ömer Aslan hakkında da takipsizlik kararı verildiğini ifade ederek şunları belirtti:

“Adalet arayışı sekiz yıldır devam eden aileler ise bu süreçte dosya avukatları ile beraber en başından beri dava ve göz altılarla da türlü baskılara maruz kaldılar. Dosyanın diğer sanıkları İlhami Bali ve Deniz Büyükçelebi ise hala firaridir. Kırmızı bültenle arandıkları dönemde ülkemizde İlhami Bali’nin tedavi edildiğine dönük yazılı kayıtlar dosyamız içerisine sunuldu, Suriye’de bulundukları yönünde istihbari bilgilere rağmen halen yakalanmamışlardır. Olay ile bağlantısı olan birçok isim resmi mercilerce farklı tarihlerde açıklanmış ancak dosyamıza sanık olarak dahil edilen hiçbir sorumlu isim dosyaya dahil edilmemiştir.”

‘KATLİAMDAN SONRAKİ BEŞ SAATLİK GÖRÜNTÜLER KESİLMİŞ’

Birçok şehirden Urfa’ya gelerek adalet arayışını sürdüren ailelerin, olağanüstü güvenlik önlemlerine maruz bırakılmakla adeta yıldırmaya çalışıldığını söyleyen Özbingöl, 5. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin, sanık Yakup Şahin’i güvenlik gerekçesi ile duruşma salonunda hazır etmezken, müştekilere karşı alınan önlemlerin her celse artarak devam ettiğini belirtti. Katliam gününe ilişkin kamera görüntülerinin olaydan üç buçuk yıl sonra dosyaya getirildiğini söyleyen Özbingöl, halen de tam çözümünün yapılmadığının altını çizdi. Özbingöl, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Tarafımızdan savunma avukatları olarak yapılan incelemelerde katliamdan sonraki 5 saatlik görüntülerin kesildiği görülmüştür. Olaya dair bilgisi olduklarının kamuoyu önünde açıklayan Ahmet Davutoğlu ve dönemin siyasi sorumlularının dosyamızda tanık olarak dinlenmesi taleplerimiz de her defasında ret edildi. Katliamın gerçekleştiği gün, Amara Kültür Merkezi önünde Suruç halkı tarafından katliamla bağı olabileceği düşüncesiyle yakalanan ve emniyet görevlilerine teslim edilen Abdullah Ömer Arslan’la ilgili soruşturma aşamasında etkin herhangi bir işlem yapılmamış ve bu kişi hakkında takipsizlik kararı verildi. Kamu görevlileri hakkındaki davaların katliam ana davası ile birleştirilmemesine ilişkin tüm taleplerimiz ret edildi. Dosyamızda dinlenen birçok tanık ise saldırının organize ve kapsamlı bir saldırı olduğu ve ciddi anlamda kamu ihmali ve bağlantılarının varlığına delalet edecek emareleri gözler önüne sermiş olmasına rağmen, tüm bağlantılar tespit edilip dosyamıza dahil edilmedi.”

‘ADALET MÜCADELESİ SÜRÜYOR’

Katliamın hemen ardından başlayan “Suruç İçin Adalet” mücadelesinin, ailelerin, yaralıların, tanıkların ve yüzlerce avukatın yaşanan tüm zorluklara rağmen sürdürdüğünü söyleyen Özbingöl son sözlerini şöyle tamamlıyor:

“Bugüne kadar Suruç katliamında yakınlarını kaybeden ve Suruç katliamında yaralanan pek çok kişi gözaltına alındı, tutuklandı, haklarında çok sayıda dava açıldı. Yine Suruç davasını takip eden avukatlar da geride kalan sekiz yıl içerisinde gözaltına alındılar ve tutuklandılar. Dava avukatları farklı aralıklarla tutuklandı ve dosyanın savunma boyutu de hedef alındı. Son olarak mesleki faaliyetlerinden dolayı dosya avukatı Gülhan Kaya halen tutukludur. Bu tür baskılarla adalet mücadelesinin ve talebinin sona ermeyeceğinin de bilinmesini isteriz. İnsanlığa karşı işlenen bir suç olan Suruç Katliamı davası toplumsal anlamda adalet beklentisinin büyük olduğu bir dava. Tüm sorumluların tespit edilip yargı önünde hesap vermesini sağlayana kadar dosya ve ailelerin avukatları olarak mücadelemiz devam edecektir.”

Öne Çıkanlar