Suruç Katliamı davası sanıksız görüldü
Başka suçtan tutuklu tek sanığın da katılmadığı Suruç Katliamı davasında geç başlayan mahkeme 2 ay sonrasına ertelendi.
HABER MERKEZİ - Sanıksız başlayan Suruç Katliamı davasında konuşan müştekiler, dönemin tüm yetkililerinin yargılanmasını isteyerek, "Sanıksız bir yargılama yapıyorsunuz. Yüzüne tüküreceğimiz bir katil salonda bulunmuyor. Bizi çağırmışsınız buraya geldik, sanık yok, bir şey yok. Sanık burada olsun ki bir soraydınız sorularımızı, kim yaptı bu planı diye?" diyerek tepki gösterdi.
Urfa'nın Suruç ilçesi Amara Kültür Merkezi'nde 20 Temmuz 2015 tarihinde IŞİD'in canlı bomba saldırısı sonucu Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyesi 33 gencin yaşamını yitirmesine ilişkin açılan davanın ilk duruşması Urfa 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı. Jandarmanın yoğun önlemi altında başlayan duruşmaya, yaşamını yitirenlerin aileleri ve yaralıların yanı sıra HDP, DBP, DİSK, EMEP, ESP, SYKP, KESK, ÖTSP, DTK, TTB, Devrimci Parti, Partizan, Anarşi İnisiyatifi, Suruç Aileleri İnisiyatifi, Urfa Barış Anneleri, Pirsultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Gani Kaplan, Bölge Barolar Birliği, Diyarbakır Barosu Başkanı Ahmet Özmen ile Diyarbakır Barosu’ndan avukatlar, İstanbul Barosu avukatları, HDP milletvekilleri Dilek Öcalan, İbrahim Ayhan, Ali Atalan, Mahmut Toğrul, CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, CHP milletvekilleri Mahmut Tanal, Ali Şeker ve Şenal Sarıhan, HPD MYK üyeleri Zeki Çelik, Ömer Önen, HDP PM üyesi Ziya Çalışkan ve HDK Eş Sözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit’in de aralarında olduğu çok sayıda kişi katıldı.
Duruşmada, aileleri ve yaralıları yaklaşık 50 avukat savundu.
‘IŞİD’E GÖZ YUMAN SORUMLULAR YARGILANSIN’
Duruşma öncesi aileler Adliye önünde açıklama yaptı. Katliamda yaşamını yitiren Ezgi Sadet’in babası Ali Sadet 21 ay sonra açılan davanın gerçekten adaleti sağlayabilmesi için tüm sorumluları yargılaması gerektiğini söyledi. Katliam günü katliamın yapıldığı bahçede hiçbir emniyet görevlisinin bulunmamasını hatırlatan Sadet, "Bu durum baştan itibaren bizleri şüphelendirmişti. O gün ihmali, sorumluluğu olanlar bu örnekle tescillendi" dedi. Daha önce katliamda sorumluluğu olduğu iddiasıyla açılan davada "görevi ihmal ve kötü kullanma" suçundan 7 bin 500 lira para cezası alan dönemin ilçe emniyet müdürü Mehmet Yapıal’ı hatırlatan baba Sadet, "Emniyet müdürüne böyle gülünç cezalar verilmesi hiçbir vicdanın kabul edeceği bir şey değildir. Bizler tüm sorumluların açığa çıkarılıp yargılanmasını istiyoruz. Bu dava yıllarda sürse bunun mücadelesini sürdüreceğiz" dedi.
Suruç için Adalet Platformu adına konuşan avukat Gülhan Kaya da, "Bizler 21 aydır bu davanın açılmasını için bekledik. Bu davada hiçbir güvenlik önlemi almayan amirinin, memurunun ve bugüne kadar IŞİD’le bağlantılı olan herkesin, devlet görevlilerinin, Cumhurbaşkanı ve başbakanın yargılanması gerektiğini bir kere daha söyleyeceğiz. Tüm sorumlular yargı önüne çıkarılana kadar mücadele edeceğiz" dedi.
HDP Urfa Milletvekili İbrahim Ayhan da, tüm sorumlular açığa çıkarılana kadar ailelerle birlikte olacaklarını ifade etti.
Emek Partisi MYK üyesi Mehmet Türkmen yaptığı açıklamada şunları söyledi, "Bu süreç, AKP’nin, barış sürecinde kaybettiği iktidarını yeniden geri almak için başlattığı savaşın aslında başlangıcıdır. Barış ortamında insanların ölmediği bir süreçte başlayan bu kaos ve savaş ortamı ayrı düşünülemez. İki yıldır da bu savaşın bedelini hepimiz ödüyoruz. Suruç katliamı da bu savaş ve terör süreci AKP’nin tek adamlığı inşa sürecinin ilk katliamlarıdır. Bu bakımdan bu katliamın hesabını sormak, sorumluların hesap vermesi için mücadele etmek aynı zamanda bu ülkede savaşa ve terör politikalarına karşı, diktatörlüğe karşı barış ve demokrasi için mücadele etmek anlamına geliyor. Bizler de bu süreçte bu mücadeleyi ileriden sürdürmeye devam edeceğiz" diye konuştu.
SİYASİ PARTİ, BORA VE STÖ’LERDEN MÜDAHİLİLİK TALEBİ
Davada, başka suçtan tutuklu bulunan Yakup Şahin ve Suriye'de bulunan Deniz Büyükçelebi ile İlhami Ballı hakkında ayrı ayrı 104'er kez müebbet isteniyor. Davanın tek tutuklu sanığı Yakup Şahin'in de duruşmaya getirilmemesinden dolayı iddianame okunmadı. Duruşma, müştekilerin beyanları ile başlarken, HDP, CHP, DBP, ESP, KESK, SGDF, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Türkiye Barolar Birliği, Urfa, Diyarbakır ve İstanbul baroları müdahillik talebinde bulundu.
‘SANIKSIZ BİR YARGILAMA YAPILIYOR’
Beyanları dinlenmeye geçilen aileler, yanlarında getirdikleri oyuncakları göstererek adalet talebinde bulundu. Duruşma ilk önce katliamda yaşamını yitiren Polen Ünlü’nün kardeşi Doğukan Ünlü, dinlendi. Cumhurbaşkanı ve Başbakan başta olmak üzere dönemin tüm yetkililerinden şikayetçi olduğunu söyleyen Ünlü, "Sanıksız bir yargılama yapıyorsunuz. Yüzüne tüküreceğimiz bir katil salonda bulunmuyor. Bizi çağırmışsınız buraya geldik, sanık yok, bir şey yok. Sanık burada olsunki bir soraydınız sorularımızı, kim yaptı bu planı diye?" diyerek tepki gösterdi. Ünlü’nün annesi Şennur Ünlü de, aylardır her yerde Polen’i aradığını belirterek, şunları aktardı: "Başta bana bunu yaşatan soruşturma savcıları olmak üzere herkesten şikâyetçiyim. Çocuğum ‘Hayır’ işlemek için ordaydı. O bir kez öldü ancak o günden beri ben her gün ölüyorum. Allah hiç bir anaya böyle bir acı yaşatmasın" dedi.
‘BABAMI DEĞİL ONU BENDEN ALANI SUÇLAYIN’
Katledilen Cebrail Günebakan’ın babası Hacı Günebakan ise, katliamda sorumluluğu bulunan tüm devlet yetkililerinden şikâyetçi olduğunu söyledi. Yaşamını yitiren İsmet Şeker'in kızı Yağmur Şeker, şunları aktardı: "Aylarca gizlilik kararını kaldırmadınız. Neyi gizlediğinizi hep birlikte gördük. Ben kara bıyıklı İsmet Şeker'i kaybettim. Babamı değil, onu benden alanı suçlayın. Ben babamı kaybettim. Suçluyu arıyorsanız patlama olacağını bilip önlemeyenleri suçlayın. Biz babamı güle güle yolladık, onu benden alanların yargılanmasını istiyorum. Paris, İstanbul, Antep, Suruç artık hiç biri olmasın."
‘SORUMLULUĞU OLAN YETKİLİLERDEN ŞİKÂYETÇİYİM’
Yine katledilenlerden Veysel Özdemir’in annesi Rabia Özdemir, çocuklara yardım için oğlunun yola çıktığını kaydederek, sorumluluğu olan yetkililerden şikâyetçi olduğunu vurguladı. Özdemir'in kardeşi Gülistan Bayram ise, "Kardeşimle gurur duyuyorum, hep düşlerinin peşinden gitti" diye konuştu.
Kasım Deprem'in babası Salih Deprem, oğlunun işçilik yaparak biriktirdikleri ile oyuncak aldığını ve iyi dileklerle yolcu ettiklerini ancak cenazesini aldıklarını ifade etti.
‘KATLİAM KARARI 7 HAZİRAN SONRASI VERİLDİ’
Suruç katliamı yaralılarından Koray Türkan, katliam kararının 8 Haziran günü 400 milletvekiline ulaşamayanlar tarafından verildiğini dile getirerek, katliam kararının 7 Haziran genel seçimleri sonrası verildiğini kaydetti.
‘KASIT VAR BURADA’
Yaşamını yitiren Hatice Ezgi Sadet’in babası Ali Sadet de, "Benim bir devletim vardı. Dedim kızım sağlam gitti, sağlam gelir. Orada bir olay olsa devlet onu kurur. Kızımı ve arkadaşlarını kurumayacak bir devlet olabilir mi? Olamaz diyorum demek ki ‘kasıt’ var burada. Davutoğlu’nun 'canlı bombayı teslim ettik' sözü dahi devlet yetililerinin sorumluluğunu ortaya koymaya yetiyor. Suruç katliamı soruşturmasını yürüten savcıdan da bu güne kadar hiçbir araştırma yapmadığı için şikâyetçiyim" dedi.
'21 AYDIR HERKESTE KIZIMIN KAŞINI VE GÖZÜNÜ GÖRÜYORUM’
Sadet’in annesi Sunay Sadet, aylarca kızının eşyalarını alamadıklarını belirterek, "Ezgi hayatını kaybetmeden önce üzerinde ne varsa hepsini istiyorum" dedi. Emniyetin saldırıyı 3 gün önce haber aldığını ancak emniyetin çocuklarını değil, kendilerini korumaya aldığını söyleyen Sadet, şöyle devam etti: "Ben 21 aydır herkeste kızımın kaşını, gözünü görüyorum. Bu dava nereye giderse gitsin takipçisi olacağız. Patlama öncesinde ortalıkta polis yok, patlama sonrası yaralılara gaz atabilecek onlarca polis ortaya çıktı. Bunu soruyorum, açıklansın bu" şeklinde tepkisini dile getirdi.
‘ARTIK SANIK GÖRMEK İSTİYORUM’
Sadet'in kardeşi Özge Sadet de, katliamda yaralanan ve hayatını kaybedenlerin değil gerçek sorumluların yargılanmasını istediklerini belirtti. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’dan şikâyetçi olduğunu söyleyen kardeş Sadet, "Urfa Valisi’nden şikâyetçiyim. O Suruç’ta bir gazeteci valiye, IŞİD yapılanmasını sordu. Vali gazeteciyi tersledi. Demek ki onlarında haberi vardı. Talebim artık sanık görmek istiyorum."
Uğur Özkan'ın babası Mehmet Özkan ise, Kürt halkı olarak hep katledildiklerini ifade ederek, yine de barışı istemekten vazgeçmediklerini söyledi. Özkan, Uğur’un da barış için Suruç'ta olduğunun altını çizdi. Özkan'ın ağabeyi Süleyman Özkan ise, "Kardeşim Hogir için verdiğimiz adalet mücadelesi bu coğrafyada akan kanın durmasına vesile olsun" diye konuştu,
‘BU KADAR ÖNLEMİ ALANLAR O GÜN NEREDEYDİ?’
Yaşamını yitiren Çağdaş Aydın'ın babası ve aynı zamanda katliamın tanığı Fethi Aydın, mahkemeye girerken bir ordu ile karşılaştıklarını ve telefonlarının alındığını ifade ederek, şöyle devam etti: "Bu dava bir insanlık davasıdır. Bu gün bu uygulamayı yapanlar, o gün neredeydiler? O gün orada aldığım parça halen sırtımda ama bu günde olsa yine oraya giderim. Ellerinde oyuncakları ile ordaydılar. Ve yine o oyuncaklarla da karşınızdayız. Ailelerimiz talan oldu. Siyasiler ülkelerindeki katliamlardan sorumludurlar. 21 ay da hazırlanacak bir iddianame değil bu. Savcısı da hakimi de iyi çalışmamış" dedi.
‘SAÇININ TELİNE KIYAMADIĞIM ANNEMİ KAYBETTİM’
Mahkeme başkanının annesi Nazegül Boyraz'ı yitiren Yasemin Boyraz'a sorduğu "Kimi kaybettin?" sorusuna, "Saçının teline kıyamadığım annemi kaybettim" yanıtı verildi.
‘POLİS YARALILARA GAZ SIKTI’
Katliamda yaşamını yitiren Nazlı Akyürek'in annesi Hediye Akyürek, "Kızım avukat olacaktı. 'Hakkınızı savunacağım' diyordu. Şimdi ben onun hakkını arıyorum" diyerek acısını özetledi.
Yaşamını yitiren Ferzende Kılıç’ın kızı ve Nartan Kılıç’ın kardeşi, aynı zamanda Suruç katliamının tanığı Sinem Kılıç da, "Kobanê’de olacaktık. Ancak katliam yaşandı. Ve olayın ardından polis yaralılara gaz sıktı. Suruç katliamının araştırılması için Meclis’e sunulan soru önergesini ret eden MHP ve AKP’den şikâyetçiyim. Onlar bize hesap vermeliler. Bu gün buraya yine oyuncağımla geldim. Bizi katletseler de mücadelemiz devam edecek" şeklinde konuştu.
‘KATLİAMDAN NASIL HABERDAR OLMADINIZ?’
Baba Metin Kılıç ise, eşi ile birlikte Çerkez derneklerinde çalıştıklarını dile getirerek, şöyle devam etti: "Biz Çerkeziz ve çocuklarımızı böyle bir atmosferde yetiştirdik. Ferzen’de Çerkez’di o nasılsa bir ‘teröristti’ ki taziyesine dünyanın dört bir yanından insanlar geldi. Şunu sormak istiyorum. ‘HDP’liler orda yok’ diyen Bülent Arınç eşimin HDP parti yöneticisi olduğunu biliyor muydu? Davutoğlu ‘Bizden habersiz Ortadoğu’dan kuş uçmaz’ derdi. Katliamdan nasıl haberdar olmadınız. Eşim parti yöneticisiydi onu kaybettikten sonra ben HDP’de parti yöneticisi oldum" sözlerini gözyaşlarına boğularak anlattı.
Okan Pirinç'in kardeşi Hakan Pirinç, "Okan, SGDF'nin kampanyasını duyunca hemen oyuncak toplamaya başladı" derken, Süleyman Aksu'nun kardeşi Ebru Aksu, "Ağabeyim eğitim emekçisiydi. ‘Öğretmenlik zor zamanlarda belli olur’ derdi" diye konuştu.
TÜM SORUMLULARIN YARGILANMASI TALEBİ
Emrullah Akhamur'un annesi Zehra Akhamur da, oğlunun çocuklara umut olmak için yola çıktığını ifade ederek, sorumluların yargılanması talebini yineledi. Çocuklarını yitiren müştekilerden Dahile Özkan, Kudret Aksu ve Şemsê Yurtgül, tercüman aracılığı ile Kürtçe ifade verdi. Anneler, çocuklarının katledilmesinde sorumluluğu olan herkesin yargılanmasını istedi.
‘KOBANÊLİ ÇOCUKLAR GÜLSÜN DİYE…’
Müdahillik talebinde bulunanlardan SGDF Eşbaşkanı Ceren Çoban, hem katliamın mağduru hem de federasyon adına müdahillik talebinde bulunacağını belirterek, şunları aktardı: "Federasyonumuzun ezilenlerin yanında olma pratiğinde Suruç bir ilk değildi. Roboski, Soma, Van depremi NATO üssüne karşı Kürecik halkının yanındaydık. 7. Genel Kurulumuzda 'Beraber savunduk, beraber inşa edeceğiz' kampanyamızın kararını aldık ve Suruç'a doğru yola çıktık. Coğrafyanın dört bir yanından tüm halklardan gençler Kobaneli çocuklar gülsün diye inşa çalışmasına katıldı."
MAHKEMEDE ADALET İSTERKEN SUÇLANDI!
Konuşmaların ardından savcının mahkeme heyetine SGDF Eş Başkanı Ceren Çoban hakkında, Cumhurbaşkanına hakaret, terör örgütü propagandası, devlet kurumlarını aşağılama gibi suçlamalarla suç duyurusunda bulunulması talebini iletmesi salonda şaşkınlık yarattı. Çoban, katliamda gençlik örgütleri SGDF’den hayatını kaybeden arkadaşlarının ölümüne sebep olan devlet görevlileri de dahil tüm sorumluların açığa çıkarılarak yargılanmasını talep etmişti.
DAVA 14 TEMMUZ'A ERTELENDİ
Kısa aranın ardından mahkeme heyeti ailelerin müdahillik talebinin kabul edilmesine, Suruç Emniyet Müdürünün yargılandığı dava dosyasının incelenmesine, Abdurrahman Alagöz’ün aramalarda ele geçirilen telefonunun baz istasyonu tepiti için müzekkere yazılmasına, M. Kadir Cebael, Mehmet Akaltın, Şeymus Sarı ve D. Büyükçelebi'nin eşi Songül Büyükçelebi, Nusret Yilmaz hakkında IŞİD soruşturması olup olmadığının araştırılmasına, kimlik ve iletişim bilgileri için müzelere yazılmasına, Türkiye Barolar Birliği, Diyarbakır Barosu, Şırnak Barosu, Antep Barosu ve Özgür Hukukçular Platformu, Demokrasi İçin Hukuk, İnsan Hakları Derneği ile Halkların Demokratik Partisi, Eğitim Sen, ESP, SGDF, Eğitim Sen, PSAKD’ın müdahillik taleplerinin reddine, Ceren Çoban hakkında suç duyurusunda bulunulmasına, sanıklardan 10 Ekim davasından da tutuklu yargılanan Yakub Şahin'in bu dava için de tutuklanmasına ve sonraki duruşmaya SEGBİS ile hazır edilmesine karar vererek duruşmayı 14 Temmuz’a erteledi. (Dihaber, Evrensel, Artı Gerçek)