Tarsus Cezaevi: Burada sizi kimse duymaz

13 ay tutukluluktan sonra, ilk duruşmada tahliye edilen gazeteci cezaevinde yaşadıkları işkenceyi anlattı.

Tarsus Cezaevi: Burada sizi kimse duymaz

HABER MERKEZİ – Mersin’de 9 Eylül 2016’da, KHK ile kapatılan Azadiya Welat gazetesi çalışanları Şirin Çoban ve İlker İlkan ‘örgüt üyesi olmak’ ve ‘örgüt propagandası yapmak’ iddialarıyla tutuklandı. 13 aylık cezaevi süreci ardından 2 gazeteci de çıkarıldıkları ilk mahkemede tahliye edildi. Tutuklandıkları günden bu yana işkence, darp ve kötü muamele gördüklerini söyleyen Şirin Çoban yaşadıklarını anlattı.

ADIM ATAR ATMMAZ İŞKENCE

Tutuklandığında Tarsus C Tipi Kapalı Cezaevi’ne götürüldüğünü ve burada yaklaşık 8 ay tutuklu kaldıktan sonra Tarsus Ceza İnfaz Kurumlar Kampüsü T Tipi Kapalı Kadın Cezaevi'ne gönderildiğini söyleyen Çoban, sevk sırasında yaşadıklarını şöyle anlattı: "Bizleri 10’arlı gruplar halinde kampüse götürüyorlardı. Ben ve arkadaşlarım da kampüse adım attıktan sonra gördük ki getirilenleri yerlerde sürükleyerek ve darp ederek soyunma odasına götürüyorlar ve yine burada da yaklaşık 7 gardiyanın saldırısına uğruyorlardı. Gardiyanlar arkadaşlarımızın kafalarına ayakla basıyordu. Bunlar erkek işkenceci gardiyanlardı."

‘BURADA SİZİ KİMSE DUYMAZ’

Tüm bunların cezaevi müdürünün gözü önünde yaşandığını söyleyen Çoban, bu olayları gördükten sonra cezaevi müdürü ile konuşmak isteyen arkadaşlarına da işkence yapıldığını söyledi. Çoban, "Karşı çıktığımızda bizlere asker ve gardiyanlar tekmeler ile cevap verdi. Daha sonra bağrışmalar yükseldi ve bir arkadaşımız cezaevi kameralarına dönerek, ‘Bu işkence hangi adalette var’ dedi. Asker ve gardiyanlar ise o arkadaşa gülerek, ‘Tüm kameralar kapalı, sizin sesinizi kimse duymaz, sizi kimse görmez’ dedi ve işkenceye devam edildi" diye konuştu. Kampüs cezaevine gönderilirken cezaevi koridorlarında, ring araçlarında hemen hemen her yerdeki kameraların kapalı olduğunu dile getiren Çoban, "Zaten Tarsus C Tipi Cezaevi’nde sık sık tehditler alıyorduk ve biz kampüse sevk edilirken o gün hiçbir yerde kamera ya da herhangi bir yerde bir şey yoktu" dedi.

GARDİYANLAR: SİZE YAĞMURLU GÜNDE SU YOK

Polis ve gardiyanlar tarafından çok kötü biçimde darp edildiğini ve yaklaşık 10 ila 15 gün arasında hiçbir şekilde tıbbi anlamda yardım alamadıklarını ve revire götürülmediklerini ifade eden Çoban, şunları söyledi: "Zaten ayakkabımız dahil hiçbir şey yanımızda değildi, sevk edilirken bir şey alamadık. Kampüse ilk gittiğimizde inşaat halindeydi. Bize orada su bile vermiyorlardı. Gardiyanlar bize ‘Size yağmurlu günde bile su yok’ diyordu. Biz darp raporu almak istiyorduk ama bir ay sonra bizi götürmek istediler. O zaman da vücudumuzdaki morluklar gitmişti. Kampüste çıplak ayaklı olduğumuz için ayaklarımız sürekli yara alıyordu. Cezaevinde ‘tek tip’ kıyafet dayatması da oluyordu; ama biz bunu kabul etmiyorduk."

A TAKIMI İŞKENCE GRUBU

Cezaevinde ‘A takımı’ olarak bilinen gardiyanlardan oluşan bir işkence grubunun olduğunu ifade eden Çoban, "Ben ve bir tutuklu arkadaşım avukat görüşü için görüş odasına gittik. Görüş bittikten sonra bu işkenceci A takımı ve askerler bizi koridorda darp ede ede odamıza attı" dedi. Kampüste ciddi anlamda baskı olduğunu ve bu baskılara karşı direnenlere de işkence uygulandığını aktaran Çoban, "Kampüste çıplak arama ve onur kırıcı birçok uygulama vardı. Kargolarımız ve mektuplarımız verilmiyordu. Hiçbir spor etkinliği de yapılmıyordu. Hiç unutmam Muş Cezaevi’nden sürgünle gelen 85 yaşında bir anne vardı. Bu anneyi saatlerce kelepçeli olarak ayakları çıplak bir şekilde soğuk koridorlarda ayakta bekletmişlerdi. İşte bu anneye olan yaklaşımdan işkence uygulamalarını tahmin edin" ifadelerini kullandı.

‘AÇLIK GREVİ DİRENİŞİ KISMİ SONUÇ VERDİ’

Cezaevinde tüm bu baskılara karşı açlık grevi eylemi başlattıklarını dile getiren Çoban, "Açlık grevinden günler sonra bazı arkadaşlarımızın durumu çok kötü olmasına rağmen cezaevi müdürü ile şartların değişmesi gerektiği talebinde bulunmak için görüşme gerçekleştirildi. Cezaevi müdürü arkadaşlarımıza, ‘Sizin bu taleplerinizi kabul edemeyiz’ demişti; fakat direnişimizden sonra cezaevi müdürüne ‘Şartlarımızı kabul etmezseniz eylemimizi sürdüreceğiz’ dedik daha sonra açlık grevinin 39. günü cezaevi müdürü şartlarımızı kabul etti; fakat ilerleyen günlerde gardiyanların bazı keyfi uygulamaları devam etti" diye konuştu.

'BİZDEN SONRA ERKEK TUTUKLULAR HEDEF ALINDI'

Tarsus Cezaevi'nin son dönemlerde sık sık gündeme gelmesinin yönetimi biraz tedirgin etmeye başladığını söyleyen Çoban, "Sık sık işkenceler ile gündeme gelmek cezaevi idaresini korkuttu. Biz kadın tutukluların başlatmış olduğu açlık grevi direnişimizden sonra bizim üstümüze artık çok fazla gelmediler. Ama bizden sonra tutuklu erkek arkadaşlarımızın üstüne gelmeye başladılar. Özellikle de gazeteci arkadaşlarımız olan Erdoğan Alayumat ve Serkan Erdoğan arkadaşlarımızın olduğu bir çok tutukluya işkencelerin yapıldığını, süngerli odalara konulduğunu da duyduk. Açlık grevinden sonra uygulamalar yine de devam ediyor diyebilirim" dedi. (Mezopotamya Ajansı)

gazeteci işkence azadiya welat Tarsus Cezaevi