TEOG gitti cevapsız sorular kaldı
TEOG’un kaldırılmasıyla ani bir sistem değişikliğine maruz kalan 1,2 milyon öğrenci, yeni sistemin ne getireceği konusunda endişeli.
Aynur TEKİN
ARTI GERÇEK - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 16 Eylül tarihinde katıldığı bir televizyon programında konuşmuş ve "Ben TEOG olayını istemiyorum ve bunu da artık yanlış buluyorum. TEOG'un kaldırılması lazım." demişti. Bunun üzerine Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, 19 Eylül’de bir açıklama yaparak TEOG’un kaldırıldığını duyurmuştu. Yeni sistemin içeriği 5 Kasım’da Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada anlatılsa da, cevapsız sorular güncelliğini koruyor.
Türkiye’deki eğitim sistemini yakından takip eden ve iyileştirilmesi için rehber niteliğinde raporlar hazırlayan Eğitim Reformu Girişimi, yaklaşık 1,2 milyon öğrenciyi etkileyen bu ani değişimin kamuoyuyla yeterince paylaşılmadığına vurgu yapıyor. Girişimden Aysel Madra, topyekün değişiklik içeren süreçlerde veri temelli analizler yapılması gerektiğini belirterek şöyle diyor: "Süreç çok hızlı ilerledi, veliler ve öğrencilerin kafasındaki soru işaretleri giderilmedi. Böyle topyekün değişiklikler yaparken daha çok veri temelli analizler yapılması gerekiyor. Önce aksayan yönler tespit edilmeli ve sonrasında uygulama çalışmaları yapılmalı. Ama biz TEOG sisteminin kaldırılma sürecinde, çok hızlı ve bütüncül olmayan bir karar verme mekanizması olduğunu görüyoruz."
Yeni ortaöğretim sistemiyle ilgili çok spesifik belirsizliklerin bulunduğunu vurgulayan Madra, bu durumun öğrencilere ve velilere zor zamanlar yaşattığını söylüyor: "Bu sene sınava girecek öğrenci ve velilerin, belirsizliğin hakim olduğu bu birkaç ay boyunca sinirlerinin bozulduğu gibi duyumlar alıyoruz. Burada gene bütün öğrencilerin sınava girmemesi olumlu olacak, bu Türkiye genelinde sınav kaygısını azaltacaktır. Öte yandan sınava giren öğrenciler merkezi bir sınava yani tek bir sınava gireceği için sınav kaygısı daha da artabilir."
SEÇİCİ OKULLARI KİM SEÇECEK?
Yeni sistem de öğrencilerin sınavla gireceği seçici okullar ve sınavsız yerleşeceği eğitim bölgeleri bulunuyor. Fakat öğrencilerin sınavla gireceği seçici okulların, nasıl seçileceğine dair herhangi bir bilgi paylaşılmıyor. Ayrıca ikamete göre belirlenen bölge bazlı yerleştirme sisteminin, nasıl işleyeceği konusunda da net bir bilgi yok. Türkiye’de ortaöğretim sisteminde eğitim gören öğrencilerden yalnızca yüzde 10’unun seçici okullara girebileceğini belirten Madra, ayrım gözetmeksizin tüm okulların eğitim seviyesinin eşitlenmesi gerektiğine dikkat çekiyor: "Aslında hep buz dağının görünen yüzünü tartışıyoruz. Burada esas olarak odaklanmamız gereken şey ortaöğretim kurumlarının niteliği. TEOG yerine gelecek olan yeni sistemde biliyorsunuz bütün öğrenciler sınava girmeyecek, sadece isteyen öğrenciler merkezi bir sınava girecek ve aldıkları sonuçlara göre seçici okullara kaydolabilecekle. Burada odaklanmamız gereken soru sınavla yerleştirilmeyecek ve bölgeye göre eğitim görecek öğrencilerin gittikleri okullarda aldığı eğitimin nasıl olacağı."
2O YILDA 5 KEZ DEĞİŞTİ
Türkiye'de son 20 yıldır 5 kez değişen ortaöğretim sistemi, hedeflerini gerçekleştiremiyor ve bu sebeple sürekli değişikliğe gidiyor. Başarılı bir ortaöğretim sistemi için katılımcı ve kapsayıcı bir yol izlemek gerektiğini belirten Madra, "Sürecin katılımcı olmasından kastımız sadece görüş alınması değil. Öğrencilerin ve velilerin karar verme sürecine aktif olarak katılması" diyor.
"DEĞİŞİKLİKLER VERİYE DAYALI OLMALI"
Bir eğitim reformunun başarılı olabilmesi için eğitimin niteliğini tartışıp aksiyon almak gerektiğini söyleyen Madra, "Var olan sistemin aksayan yönlerini saptayarak zamana yayılan bir süreç içinde sistemi iyileştirip geliştirmek uzun vadede daha etkili bir çözümdür. Bu anlamda, Türkiye’de eğitim politikalarının sürece yayılan, veriye dayalı yollarla yapılması en temel ve en öncelikli sorunlardan biridir" diyor.
HETEROJEN YAPI BAŞARI GETİRİYOR
Seçici okulların yalnızca belirli bir akademik başarıdan gelen öğrencilere eğitim verdiğini ifade eden Madra, başarılı bir eğitim reformu yapan ülkelerin okullarda heterojen bir yapı sağladığını belirtiyor. "Ortaöğretimin en önemli sorunlarından biri öğrencilerin akademik olarak ayrıştırılması ve bunun getirdiği eşitsizliktir. Bilimsel çalışmalar, öğrencilerin akademik gelişim açısından farklı becerilere sahip akranlarıyla birlikte öğrenim görmesinin tüm öğrencilerin sosyal, duygusal ve akademik gelişimi üzerinde daha olumlu bir etkiye sahip olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla, seçici liselerin dışındaki ortaöğretim kurumları farklı seviyelerde akademik beceriye sahip öğrencileri içinde barındırmalı ve bu anlamda heterojen bir yapıya sahip olmalıdır. Uluslararası iyi örneklerde öğrencileri ayrıştırmak yerine daha heterojen yapılar oluşturuluyor. Yani akademik olarak başarılı olan öğrenciyle akademik olarak daha başarısız olan öğrencinin aynı sınıfta olması genel olarak öğrencilerin performansını olumlu etkiliyor. Aynı şekilde sosyal olarak değişik çevrelerden gelen çocukların bir arada olması öğrencilerin eğitim deneyimlerini zenginleştiriyor."