Türkiye’de milyonlarca genç ve çocuk, eğitim sisteminin dışında

Türkiye’de milyonlarca genç ve çocuk, eğitim sisteminin dışında
Eğitim sistemi dışında kalan ve kağıt toplayıcılığı yapan 18 yaşındaki  M.K., ‘Okula dönmem, borcumuz var, Öyle hayal ettiğim bir şey yok. İş olarak önüme ne çıkarsa onu yapacağım’ dedi.

Eğitim Reformu Girişimi (ERG) araştırmacısı Umay Aktaş Salman’ın yaptığı "Ne Eğitimde Ne İstihdamda Olan Gençler Anlatıyor" başlıklı çalışmada, eğitimde ve istihdamda olmayan farklı şehirlerden, sosyoekonomik statülerden, yaşlardan, farklı ihtiyaçlara sahip yedi gencin öyküleri yer alıyor. Okula devam edemeyen M.K., "Okula dönmem, borcumuz var. Bundan sonra böyle, önüme ne iş gelirse yapacağım. Öyle hayal ettiğim bir şey yok. İş olarak önüme ne çıkarsa onu yapacağım" dedi.

Cumhuriyet’te yer alan haberde Türkiye’de 15-24 yaş arasındaki çocuk ve gençlerin yaklaşık 3 milyon 649 bini ne eğitim görüyor ne de çalışıyor. Bu durumdaki gençler içinde kadın nüfusu erkeklere göre de oldukça yüksek. 15-24 yaş arasındaki erkeklerin yüzde 21.2’si işte de okulda da değilken, kadınlarda bu oran yüzde 35.7’ye çıkıyor. AB ülkelerinde ise gençler arasındaki cinsiyet farkı sadece yüzde 0.1 puan.

"Ne Eğitimde Ne İstihdamda Olan Gençler Anlatıyor" başlıklı çalışmada hikayeleri yer alan gençler anlatıyor:

M.K.: HAYAL ETTİĞİM BİR ŞEY YOK’

18 yaşındaki M.K., Diyarbakır’da düşük gelirli bir hanede yaşıyor. Lise son sınıf öğrencisi olan M.K. birkaç hafta önce okulu bırakarak İstanbul’a geldi, kayıt dışı çalışıyor. Gerisini M.K’den dinleyelim:

"12. sınıftaydım. Okulu bırakıp geldim. Sınıfta okula gelmeyen bir sürü öğrenci vardı. Hocalar geçiriyor nasılsa. Anne ve babamla birlikte 9 kişilik bir ailemiz var. Babam cezaevinden yeni çıktı, çalışmıyor. Ailenin en küçüğüyüm. Ağabeylerim var. Ağabeylerimden biriyle çalışmak için geldik mecburen. Borcumuz vardı çünkü. Kâğıt topluyorum. Pis bir iş, zorluğu o. Burada kira ödemeden depo vari bir yerde kalıyoruz. Bundan sonra çalışmak zorundayım. Okula dönmem, borcumuz var. Bundan sonra böyle, önüme ne iş gelirse yapacağım. Öyle hayal ettiğim bir şey yok. İş olarak önüme ne çıkarsa onu yapacağım."

‘DİL BİLECEĞİME, BİR YERLERDE TANIDIĞIM OLSAYDI ÇOKTAN İŞE GİRMİŞTİM’

Bir vakıf üniversitesinde elektrik elektronik mühendisliği bölümü okuyan E.B. sekiz ay önce mezun oldu. İş aramaya daha mezun olmadan başlayan E.B., neler yaptığını anlatıyor:

"Bursa ve Eskişehir organize sanayiye gittim, CV bıraktım. Kariyer sitelerinde de iş arıyorum. İstanbul’da iş bakamıyorum. İş bulsam ne olacak? Maaşım kiraya gidecek. Dağıtım ya da düşük voltaj sektöründe çalışmak istiyorum ama seçme lüksüm yok. Bir şekilde sektöre gireyim, çevre ve tecrübe edineyim. Ama bir türlü iş bulup başlayamıyoruz. Eskişehir’de iş imkânları kısıtlı, iki arkadaşım var biri makine diğeri malzeme mühendisi, onlar da iki senedir iş arıyor. Mühendislere asgari ücretten 300-500 TL fazla veriliyor ama bu bölümler neden bu kadar tercih ediliyor üniversitede anlamıyorum. Bizim zamanımızda da mühendis ol, doktor ol baskısı çoktu. Çocukluğumdan beri mühendislik istiyordum. Tercih edeceğim zaman da ‘bilgisayar mı, elektrik elektronik mi?’ dedik. Alanı daha geniş diye elektrik elektronik tercih ettim ama... Keşke iki dil bileceğime, bir yerlerde tanıdığım olsaydı çoktan işe girmiştim. Liyakat sorunu var Türkiye’de. Torpil, Türkiye’nin acı gerçeği, böyle kabullendik biz de. Tanıdıkları olduğu için mezun olmadan işe giren arkadaşlarım da oldu."

‘OKUL BENİ SOĞUTTU’

Ne eğitimde ne de istihdamda olan gençler arasında meslek lisesi mezunları da var. İzmir’de yaşayan 23 yaşındaki O.Y., meslek lisesinin bilgisayar programcılığı bölümünden mezun. Sonrasında Celal Bayar Üniversitesi Bilgisayar programına devam eden O.Y., üniversite eğitimini yarıda bırakmış. Hikâyesi şöyle:

 

"Lisede eğitim alırken bilgisayar programcılığını çok seviyordum aslında. Üniversiteye geçtiğimde okul beni bölümden soğuttu. Dersler yetersizdi, hocaların bazıları bizlere ‘bunlardan bir şey olmaz’ gözüyle bakıyordu. İkinci öğretimde okuyordum ve harçlar yüksekti. Çalışmam gerekiyordu. Düğün organizasyonu yapan bir yerde çalışıyordum. Sabah 08.00’den 16.00’a kadar çalışıyordum. Sonra işimin bulunduğu İzmir’den Manisa’daki okuluma gidiyordum. Manisa’da öğrenci evi tutmak için maddi durumum yeterli değildi. KYK yurtlarında da yer yoktu. Akşam 21.00’de de okuldan çıkınca İzmir’e dönüyor, işe devam ediyordum. Düğün masalarını topluyordum. Sonra da çeşitli işlerde çalıştım. Bu şartlarda üniversiteye devam etmek zordu. Askere gittim, dönünce iş bulmak daha kolay olur diye. Dönünce bir mağazada çalışmaya başladım satış sorumlusu olarak ama küçülmeye gittiler işsiz kaldım."

EV İŞLERİ, KARDEŞİMİN OKUL SORUNLARI, ÖDEVLERİ...

20 yaşındaki lise mezunu B.G. İki yıl önce meslek lisesinin aile ve tüketici hizmetleri bölümünden mezun oldu. Üniversiteye devam etmedi, henüz çalışmıyor da. Şöyle konuşuyor:

"Annem ve babam ilkokul mezunu. Annem de babam da asgari ücretle çalışıyor. 2020 yılında liseden mezun oldum. İŞKUR’a başvurdum ama bir sonuç çıkmadı. Yaşadığım yerde fabrikaya da başvurdum ama alanım olmadığı için iş bulamadım. 2. sınıfa giden kardeşime de ben bakıyorum. İlerideki hayatımda üstleneceğim ev içi sorumlulukları şimdiden üstlenmek yorucu oluyor. Ev işleri, kardeşimin okul sorunları, ödevleri... Sosyal hayatım da yok. Çok ufak bir yer burası. Harçlık alıyorum, o da her zaman değil. Çok yük olmayayım diye düşünüp idareli harcıyorum.

Öne Çıkanlar