Bir garip ketamin bilmecesi: Uzmanlar farklı görüşte

Bir garip ketamin bilmecesi: Uzmanlar farklı görüşte
Prof. Zoroğlu'nun ketamin verdiği çocuk hastalarını ailelerini cinsel istismarla suçlamaya yönlendirdiği iddiasıyla tutuklanması soru işaretlerine yol açtı: Tedavide ketamin nasıl kullanılır? Çoklu kişilik bozukluğu nasıl teşhis edilir? Uzmanlar anlattı..

Ezgi YILDIZ


İSTANBUL - Çapa Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatrisi Ana Bilim Dalı eski Başkanı ve Adli Tıp Kurumu'nun eski çocuk psikiyatrı Prof. Dr. Süleyman Salih Zoroğlu'nun, "dissosiyatif kimlik bozukluğu" (çoklu kişilik bozukluğu) tanısı koyduğu çok sayıda çocuk hastasını ‘ketamin’ maddesi ile manipüle ettiği iddiası üzerine tutuklanması sonrası birçok soru hâlâ yanıtsız durumda.

Zoroğlu'nun bu çocukları ketaminle etkileyerek ailelerini cinsel istismarla suçlamalarını istediği, çocukların bazılarını "terapi evi" adıyla gayrı resmi klinik kanaati uyandıran bazı evlere götürdüğü ve kendisinin evinde de ketamin bulunduğu iddia ediliyor. Ünlü doktor ise ailesi aracılığıyla yaptığı açıklamada suçlamaları reddederek "olayın bütün unsurlarının anlaşılması sonrasında suçsuzluğunun görüleceğini" belirtti. Zoroğlu, "mağdur çocukların daha da mağdur olacağı" uyarısında da bulundu.

Peki dissosiyatif kimlik bozukluğunun psikiyatride tanı geçerliliği olan bir hastalık mı? Çocuk hastalarda ketamin kullanılabilir mi, ailelerinden izin alınması mı gerekir? Ya da aile içi cinsel istismarın açığa çıkması adına hekim bu kararı tek başına alabilir mi? Doktorların ketamini evde bulundurması yasal mıdır? Bu soruların yanıtlarını uzmanlara sorduk...

DİSSOSİYATİF KİMLİK BOZUKLUĞU TANISI NASIL KOYULUR?

Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği’nden Doç. Dr. Ümit Işık, psikiyatride, çoklu kimlik bozukluğunun tanı geçerliliğinin düşük olduğunu fakat hekimlerin ‘travma’ dedikleri durumlarda bu hastalığı gözlemleyebildiğini ifade etti.

'İLAÇ VERİLEREK TANI KONULMASI GİBİ BİR DURUM SÖZ KONUSU DEĞİL'

Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Doç. Dr. Ümit Işık, tanı konulabilmesi için hastanın tedavi sırasında fark edilir değişimlerin hekim tarafından gözlemlenmesi gerektiğine dikkat çekerek “Tanı kliniktir. Tanıda herhangi bir teste ihtiyaç yoktur. Hekimin kişiye herhangi bir ilaç vererek tanı koyması gibi bir durum söz konusu değildir" dedi.

'PSİKOZLA KARIŞABİLİYOR, YAŞ KÜÇÜLDÜKÇE TANI ZORLAŞIYOR'

"Tanı tamamen bizim klinik gözlemlerimiz ve çocuktan alınan öykü ile eşitlendirebildiğimiz bir durum" ifadelerini kullanan Işık, şöyle devam etti:

"Kişinin yoğun stres içeren uyaranlara maruz bırakılması sonrası (cinsel istismar, aile içi şiddet vb.) ortaya çıkan, kişinin yalancı halüsinasyonlar görmesi olarak adlandırdığımız ‘psikozla’ karışabilen klinik belirti ile açığa çıkıyor. Yaş küçüldükçe de tanı koyması bizler için zorlaşıyor."

'İÇERİK VE VAKALARI BİLMİYORUZ'

Işık, Prof. Dr. Salih Zoroğlu hakkında yapılan haberdeki bilgiler çerçevesinde Zoroğlu’nun tanı koyma ve tedavi sürecini ise şöyle ele aldı:

“Zoroğlu’nun ifade ettiği şeyler de aslında istismar sonrası tetiklenen alter kişilik olarak tanımladığımız birden fazla kişiliklerin bulunduğu bir durumu ifade ediyor. Tanı olarak görülmüş olabilir ama bu konuda olayla ilgili içerik veya vakaları bilmiyoruz. Ama başka çocuk psikiyatrlarından veya aynı vakayı takip eden kişilerin ise herhangi bir dissosiyatif kimlik bozukluğu tanısında olmadığı iddia ediliyor. Bunlar ne kadar net olduğunu vakaları görmediğimiz için yorum yapmak pek de mümkün değildir.”

'TANINMIŞ BİR DOKTOR, ZATEN ARAŞTIRILACAK'

Zoroğlu’nun koyduğu tanılardan emin olabilmek için dosyaların ve hastaların başka çocuk psikiyatrlarına gösterilmesi gerektiğini anlatan Işık, şöyle devam etti:

"Ketamin ile beraber kişileri dissosiye ederek bunun ardından travmalara ulaşabildiği de ifade edilmiş. Kendisinin de ifade ettiği yani iddia edilenlere göre Dissosiyatif Kimlik Bozukluğunda Türkiye’de çocuk psikiyatrisi alanında çalışmalar yapmış biridir. Fakat süreçleri ne kadar manipüle etti, ketamin ile anılar ekildi mi ekilmedi mi? Bunlar zaten araştırılacak."

'KETAMİNİN KENDİSİ DE DİSSOSİYASYONA SEBEP OLABİLİYOR’

Işık, ketamin kullanımının çoklu kişilik bozukluğunu ortaya çıkarabildiği gibi kimlik kargaşasına da yol açabileceğini, bu nedenle tanıyı doğrulayabilmek için travmayı mutlaka incelediklerini vurguladı:

"Tanı konulurken görüşme esnasında çocuğun bize alter (farklı) kişiliklerini göstermesi gerekiyor. Tanıyı, çocuktan aldığımız klinik bilgiler, aileden aldığımız klinik ve okuldan aldığımız bilgilerle şekillendiriyoruz. Herhangi bir test yok. Tanıyı doğrulayabilmek için şart olmasa bile travmayı mutlaka inceliyoruz; bu travma var mıdır? Kişilerin gerçek anlamda dissosiyatif kimlik bozukluğu mudur bilmediğimiz için sorun oradan çıkıyor. Ketaminin kendisinin de verilmesi de aslında bir dissosiyasyona (unutkanlıklar, duyguları yönetmede güçlük, kimlik kargaşası ve değişkenliği, çevreye ya da kendine yabancılaşma) sebep oluyor."

'EVDE BULUNDURULMASI ETİK DEĞİL'

Zoroğlu hakkındaki suçlamalar açısından şu an belirsizlik olduğunu vurgulayan Işık, etik olmayan iddialara da dikkat çekti:

"Dernek olarak da bir açıklamada bulunduk ancak sürecin içeriğini de bilmediğimiz için çokça yorum yapamıyoruz. Gerçekten tedavi amacı ile kullanmış olabilir fakat iddialara göre etik olmayan şeyler de var. Evde bulundurulması, yasadışı teminler onay alınmadan ve ailelerin bilgisi olmadan uygulama gibi durumlar da var. Bilmiyoruz doğrusu."

ŞEBNEM KORUR FİNCANCI: TTB ARAŞTIRACAK

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı ise iddialar doğrultusunda, Prof. Zoroğlu’nun hastalarına uyguladığı tedavilere, yöntem, tanı ve uygulamadaki olası hatalara ilişkin İstanbul Tabipler Odası üzerinden bir araştırma ve soruşturma süreci yürüteceklerini söyledi.

'ÇOCUK HASTALARDA KETAMİN KULLANILIR MI' BİLMECESİ

Fincancı, ‘ketamin’ kullanımı hakkında ise "Uygulamada yeri var" diyerek bazı şerhlerini anlattı:

“1970 FDA (Food and Drug Administration - ABD Gıda ve İlaç Dairesi) tarafından çocuklar, ergenler ve yetişkinler için bu ilaç. Uygulamada yeri var. Ancak ‘Nasıl kullanılıyor, hangi dozda kullanılıyor, doktor hangi dozda kullanmış, hangi koşullarda kullanmış, tanılar nasıl’ soruları meslek örgütünün soruşturma konusu zaten.”

'ÇOCUKLARIN ÜSTÜN YARARI GÖZETİLMELİ'

TTB Başkanı Fincancı, haberlerde çocukların üstün yararının gözetilmesi gerektiğini ve haberlerin çocukları bildirimde bulunmaktan çekince oluşturmayacak şekilde yazılmaması gerektiğine de dikkat çekti.

'KULLANIM ENDİKASYON DIŞIDIR, ÖZEL İZİNLER KAPSAMINDADIR'

Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği ise çocuk ve ergenlerde ketamin kullanımına ilişkin sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, 'ketamin'i keyif verici, halüsinojen (hayal gördürücü) etkileri nedeniyle kötüye kullanım riski olan (zararlı) bir madde olarak tanımlandı.

Açıklamanın devamında, "özel izin" vurgusu dikkat çekti:

"Ketaminin, Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi alanında ne ülkemizde ne de Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) ile Avrupa Tıp Dairesi (EMA) gibi diğer ilaç idareleri tarafından ruhsatlı bir kullanımı olmadığı gibi tedavi uygulama rehberlerine giren bir kullanımı da henüz bulunmamaktadır. Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi alanındaki ketamin çalışmalarında yan etki olarak en sık halüsinasyon ve dissosiasyon (bilinçte bölünme) görülmüştür. Ketamin’in onaylanmış bir kullanımının olmaması nedeniyle çocuk ve ergen psikiyatrisi alanında kullanımı endikasyon dışıdır, özel izinler kapsamındadır. Ketaminin uzun süre ve yüksek dozlarda kullanımı nörotoksiktir (sinir hücrelerini zehirleyici), psikoza (gerçeği değerlendirme bozukluğu) eğilim ve bağımlılık riski taşır."

NE OLMUŞTU?

Prof. Dr. Salih Zoroğlu hakkındaki suçlamalar, BirGün yazarı Timur Soykan'ın ‘Profesör kâbusun icraatı’ başlıklı haberiyle kamuoyuna yansıdı. Haberde, çocuk ve ergen psikiyatristi Zoroğlu'nun hastası olan çocukları ilaç ve telkinlerle manipüle ederek ailelerini ‘cinsel istismar'la suçlamalarına yol açtığı iddiası yer alıyordu. Bu suçlamalar çerçevesinde, Zoroğlu'nun yanı sıra yardımcısı ve kendisine ketamin temin ettiği belirtilen bir hekim tutuklandı.

Prof. Dr. Zoroğlu’nun eşi diş hekimi Özgül Zoroğlu da söz konusu soruşturma kapsamında ifade verenlerdendi. 10Haber’den Hazar Dost’un haberine göre Özgül Zoroğlu, iddiaları reddetti; olaya tek taraflı bakıldığını savunarak “Hedef gösterilmiş olduk. Olayı daha da büyütmek istiyor olabilirler” dedi. Eşinin tedavide ketamini ‘keyfine göre’ kullanmadığını söyleyen Zoroğlu, bu ilacın psikiyatri alanında beş yıldır kullanıldığını belirtirkerek “Acile başvuran, intihar girişiminde bulunmuş hastalarda, ailelerinin bilgisi dahilinde yazıldı bu ilaçlar” dedi.

Çocukların Ümraniye ve Erenköy’deki evlere götürüldüğü yönündeki iddialara da yanıt veren Zoroğlu, “Bunlar benim evlerim. Evde kalmakta zorlanan çocukları, kızlarımla arkadaşlık yaparlar diye gelmelerini önerdik. Bavullarını aileleri getirdi” dedi. Çocuklara kendi evlerini açmalarının nedenini ise “Çocuk esirgemelerin durumu belli. Özgecan Aslan benzeri olaylar yaşansın istemediğimiz için yardımcı olmaya çalıştık” diye açıklayan Zoroğlu, hastalarının birçok kez ifade değiştirebildiğini belirtti. İfadesini alan polislerin, “Eşiniz tedaviyi nasıl yapıyor? Neler soruyor?” diye sorduğuna dikkat çeken Zoroğlu, soruların oldukça sığ ve yetersiz olduğunu savunarak, “Sizin gibi rastgele sormuyor” yanıtı verdiğini söyledi.

DİSSOSİYATİF KİŞİLİK BOZUKLUĞI NEDİR?

Haberde geçen disosiyatif kişilik bozukluğu, çoklu kişilik bozukluğu olarak da bilinen bireyin kendi kimliğinin dışında başka kişi ya da kişilerin de var olmasıyla karakterize edilen bir ruhsal bozukluk olarak tanımlanıyor. Başka bir deyişle, kişinin içinde bir bireyin daha (bu birey bazen birden fazla da olabilir) var olduğunu hissetme hali olarak açıklanıyor. Kişinin gerçekte kendisine ait olan duygu, düşünce ve algıları sanki içinde yer alan başka bir kişiye aitmiş gibi hissetmesi durumu olarak da ifade edilmesi de söz konusu.

"Alter kişilikler" ise dissosiyatif kimlik bozukluğu olan kişinin, hissettiği farklı kişilikleri niteliyor. Hastanın kendi içinde hissettiği bu varlık bir kişi yerine, farklı bir kişilik veya kişiliğin başka bir uzantısı olarak da algılanabilir. Bu kişinin başka fiziksel özellikleri, başka bir ismi, özgeçmişi, cinsiyeti, yaşı ve diğer benzeri özellikleri olabilir. Burada kritik olan nokta, hastanın içinde hissettiği bu kişiliği kendisinden bağımsız, yabancı, farklı olarak algılamasıdır.

Öne Çıkanlar