Yaralarını birlikte saran kadınlar

Elbistan'da pek çok depremzede Hacı Bektaşi Veli Anadolu Vakfı'nın binasında hayatta kalma mücadelesi veriyor. Vakfa sığınanlar arasında yer alan Emine Terzi ve Hüsne Duyar hikayelerini Artı Gerçek'e anlattı.

Metin YOKSU

MARAŞ - Maraş depreminin ardından iki hafta geçti. Depremin büyük yıkıma neden olduğu yerlerden biri Elbistan. Büyük bölümü boşalan kentte kalanlardan bir bölümü Hacı Bektaşi Veli Anadolu Vakfı'nda kalıyor. Emine Terzi ve Hüsne Duyar da vakfa sığınanlar arasında yer alıyor. Biri eşini, biri de babasını depremde kaybeden iki kadın Artı Gerçek'e hikayesini anlattı.

Elbistan'da pek çok kişi kentteki hasarlı evlerinden göç etmeye başlarken hayatta kalan onbinlerce kişi kimi kentlerde eksi 20 dereceye varan dondurucu soğuk ile mücadele etmeye çalışıyor. Gündüzleri sıfır derece ve altında seyreden Elbistan'da geceleri eksi 20 dereceye varan dondurucu soğukta yaşama tutunmaya çalışan binlerce kişi bulunuyor.

'KARANLIĞA SÖVECEĞİNE KALK BİR MUM DA SEN YAK'

Hacı Bektaşi Veli Anadolu Vakfı'nın binası ve Cem ayinin yapıldığı büyük salon kimsesizler başta olmak üzere gidecek yeri olana da olmayana da sığınak oldu. Geceleri eksi 20 dereceyi bulan kentte kalanlar dondurucu soğuğa karşı hasarlı binalarda, çadırlarda veya vakıf binalarında kalıyor. Depremin ilk dakikalarından bu yana yüzlerce kişiye ev sahipliği yapan Alevi kurumunun duvarlarında asılı levhalarda yazılanlar günümüzde yaşananları adeta özetler nitelikte; "Karanlığa söveceğine kalk bir mum da sen yak"

Burada Emine Terzi ve Hüsne Duyar ile tanışıyorum. Hem Anadolu'da hem de Mezopotamya'da insani ilişkiler özellikle kadınlar ile sohbeti kurarken "Daye/Ana" diye seslendiğimizde samimi sohbetin de kapısı aralanıyor. Ana geçmiş olsun" cümlesi ile sohbete başlıyoruz.

'HALİMİZE ŞÜKÜR EDER OLDUK'

Emine Terzi babasını depremde kaybetmiş. İlk gün Elbistan'da kimseyi göremediklerini ifade ediyor. Babasını dördüncü gün 'kurtardıklarını' dile getiriyor. Böyle duyunca babasının hayatta olup olmadığı sorusunu yineliyorum. Dördüncü gün babasının cansız bedenini parçalanmış halde enkazdan çıkardıklarını buna dahi şükür ettiklerini dile getiriyor. Nedenini sorduğumda "Elbistan'da yaşananlar bunu bana söyletiyor" diyerek yanıt veriyor ve şöyle devam ediyor:

"Babam yaşadı. Biraz böyle bakıyorum. Bu benim avuntum. Elbistan'da çocuklar enkaz altında komşularımızdı onlar yanarak can verdi. Onları düşündüğümüz de kendi halimize şükür eder olduk. Halen enkazlarda insanlar var. İlk gün kurtarma ekipleri Elbistan'a varmış olsaydı çoğu insan sağ kalacaktı."

EŞİ HAYATINI KURTARDI

Hüsne Ana ile konuşuyoruz bir yandan o da yaşadığı şokun etkisini aradan günler geçmesine rağmen halen atlatmış değil.

Günlerdir insanlar ile konuştuğumuzda sanki bir yıl önce yaşanmış bir olayı konuşuyor gibi hissediyorum bir an duraksayıp. Kürtçe'de "He germe"(Daha sıcaktır) sözü geliyor aklıma. İnsanların yasını tutacak vakti halen yok. Hüsne Ana, depremde üzerine düşen elektrik direği nedeni ile kolundan yaralanmış. Deprem olduğunda eşinin hızlıca kendisini bina dışına ittiğini söylüyor ve hayatta kalma hikayesini şöyle anlatıyor:

"Benim evim alt kattaydı. Bir gümbürtü sesi geldi. O gümbürtünün içinde sanki topraklar oynadı. Toprağın kokusunun gelmesiyle beni dışına atması bir oldu. Eşimin bana bağırdığını duydum. Üç kez bana "Hüse kaç" dedi. Sonra "Emoş" diye haykırdı. Sonra ses kesildi. Kendisini 25 metre attı. Bir binanın altından diğer binanın altına gitti. Yedi akrabamı kaybettim. Üçü çıkan yangında hayatını kaybetti. Artık söyleyecek bir şey yok"

BİRBİRLERİNE SARILARAK UYUDULAR

Kamerayı fotoğraf makinesini bıraktıktan sonra bir süre sohbet etmeyi sürdürüyoruz. Hüsne Ana eşinin fotoğraflarını gösterip Maraş'ın Çiftlik Köyü'nden olduğunu ve Kürt Alevisi olduğunu dile getiriyor. Deprem sonrası insanların kenetlendiğine de vurgu yapan Hüsne Ana Alevi inancından ve felsefesinden bahsederek konuşmasını sürdürüyor. Her insanın içinde insan sevgisi olması gerektiğini dile getirip "İnsanlar nerdeyse bir birimizi yiyecektik. Umarım bu birlik beraberlik böyle devam eder de üstümüzdeki karanlığı yok ederiz" dedi. Saatler gece yarısını geçince iki komşunun yanından ayrılıyorum. Bina içinde biraz dolaştıktan sonra vedalaşmak için yanlarına geldiğimde Emine ve Hüsne Ana'nın aynı yatağa girip bir birlerine sarılarak yattıklarını görüyorum. Onların bu dayanışmasını ölümsüzleştirdikten sonra yanlarına gidip vedalaşıyorum. Onlar da bir yastığa baş koyup artçı depremlerin etkisi ile uyumaya çalışıyorlar.