'Yenidoğan çetesi' davası... Savcı mütaalasını açıkladı: 10 sanığın daha tutuklanması istendi
Müzeyyen YÜCE
İSTANBUL - ‘Yenidoğan Çetesi’ davasında ilk duruşma, 12’inci oturum ile devam ediyor. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 18 Kasım’da başlayan ve şu ana kadar 47 sanık başta olmak üzere malen sorumlu tutulan hastane sahiplerinin avukatların savunma yaptığı duruşmada bugün müştekiler ifade verdi. İfadelerin ardından savcı mütaalasını açıkladı. Mütaalada 22 sanığın tutukluluk halinin devamını isteyen savcı, tutuksuz yargılanan 10 kişinin de tutuklanmasını talep etti.
ÇETE LİDERLERİNE İSTENEN CEZA
Bin 399 sayfalık iddianamede, ölen 10 bebek maktul, 5 kişi müşteki, Sosyal Güvenlik Kurumu İstanbul İl Müdürlüğü suçtan zarar gören, 19 özel hastane ve sağlık şirketi 'malen sorumlu' olarak yer aldı. Çete elebaşları Fırat Sarı ve İlker Gönen'in 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edilen iddianamede, ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası istendi.
Aralarında doktor, hemşire ve sağlık çalışanlarının da bulunduğu 18 şüpheli hakkında da 10 ile 437 yıl 6 ay arasında hapis cezası talep edildi.
‘NE OLDUYSA İÇERDE OLDU’
Duruşmada ilk olarak Özel Avcılar Hospital Hastanesi’nde ölen bebeklerden Kerem Muhammed Tokluoğlu’nun ailesi ifade verdi. Gebelik sürecini takip eden doktorları Ali Gedikbaşı’nın iki ayrı hastane tavsiye ettiğini, uygun olduğu için Avcılar Hospital Hastanesi’ni tercih ettiklerini belirten Tokluoğlu,
“İkiz bebek bekliyorduk. Birisi rahmetli oldu.
Açıkcası biz bir şey görmedik. Ne olduysa içerde olmuş. Bizim bir şey bildiğimiz yok. Ali Gedikbaşı’nın o iki hastane ile anlaşması varmış. İki bebeğimiz vardı, biri vefat etti. Diğer bebeğimiz de 15 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra çıktı. Şu an iyi. Eğer ihmal varsa şikayetçiyim” ifadelerine yer verdi.
‘EŞİM BEBEĞİ GÖRMEYE GİTTİĞİNDE ‘ÖLDÜ’ DENİLDİ’
Anne Esra Tokluoğlu da sanıklardan şikayetçi olduğunu belirterek şöyle konuştu:
“Ali Gedikbaşı, doğum için bize hastaneyi tavsiye etti. Biz de Avcılar Hospital Hastanesi’ni tercih ettik. Benim bebeğimin bilindik bir şikayeti vardı ancak ölecek diye bir şey söylenmedi. Doğumu yaptığımda tamamen bayıltılmıştım. Sonrasında ne oldu, bilmiyorum. İlk kez mahkemede ifade veriyorum. Eşim bebeğin nasıl olduğunu sormaya gittiğinde bebeğiniz ‘öldü’ dendi.”
AVUKAT: ‘BEBEĞE DOĞRU MÜDAHALEDE BULUNULMADI’
Tokluoğlu ailesinin avukatlığını üstlenen vekili ise yaptığı savunmada, doğum sonrası doğru bir müdahalede bulunulmadığını belirtti ve ekledi:
“Doğum sonrası doğru bir müdahalede bulunulsaydı yaşama şansı vardı. Bebeğe uygun ve doğru müdahalede bulunulmamıştır. Bebeğin fotoğrafını çekmek istediğinde bebeğin öldü bilgisi verilmiştir. Yenidoğan bakım gerekleri yerine getirilmemiştir.”
‘8 BİN TL İSTEDİLER, MAKBUZ VERMEDİLER’
Yenidoğan çetesi davasında müştekiler arasında yer alan Kaya bebeğin babası Mehmet Hanife Kaya da, bebeğinin ölümüne giden süreci şu şekilde anlattı:
“Eşimin başka bir hastanede doktoru vardı; ancak ani bir tansiyon sorunu sebebiyle Esencan Hastanesi’ne gittik. Yoğun bakımda yer olmadığı için bizi Güney Hastanesi’ne sevk ettiler. Eşim ambulans ise ben de araçla geçtim. Ben hastaneye vardığımda eşimi doğuma almışlardı. Hastaneye ilk gittiğimizde benden 8 bin lira ödeme istediler. Kartla vermek istedim kabul etmediler. Sonrasında 4 bin TL’si kartla 4 bini de nakit olarak talep ettiler, verdim. Bana herhangi bir makbuz filan vermediler.”
‘BEBEĞİMİ BANA BİSKÜVİ KUTUSUNDA VERDİLER’
Doğum sürecine ilişkin kendisine tüm bilgileri Kadın Doğum Uzmanı Songül isimli bir doktorun verdiğini, herhangi bir yenidoğan yoğun bakımında görevli bir çocuk doktoru görmediğini belirten Kaya,
“Gündüzleri Damla Atak, geceleri de Batuhan Çetin bilgi veriyordu. 3 gün 3 gece orada kaldım. Hiç ayrılmadım. Ben hiç yenidoğan doktoru görmedim. Songül hanım çocuğun iyi olduğunu söylemişti. Ne olduysa bir anda fenalaştı. Sonra gece 02.00 gibi beni aradılar, çocuğumun öldüğünü söylediler. Hemen gittim, bana bebeği gece 04.00’e kadar göstermediler. Sabah ölüm belgesini aldıktan sonra bebeğimi almak için morga indiğimde bebeğimi baba bisküvi kutusunda verdiler. Cenazeyi alıp Çatalca’ya doğru yola çıktım. Beni yolda arayıp ölüm belgesinde eksiklik olduğunu, dönmem gerektiğini söylediler. Ben geri döndüm, belgeyi tamamlayıp tekrar yola çıktım, Çatalca’ya gittim” şeklinde konuştu.
‘BEBEKTE HİÇBİR SIKINTI OLMADIĞINI SÖYLEDİLER’
Ölen Ayaz bebeğin babası Erhan Karaduman, ifade verdi. Eşinin hamilelik sürecinde herhangi bir sıkıntısı olmadığını, doğum için Kanuni Sultan Süleyman Hastanesi’ne gittiklerini ve sabah 06:00 gibi çocuğunun dünyaya geldiğini anlatan baba Karaduman,
“Bebeğin kontrolünü yaptılar, sorun olmadığını söylediler. Gün boyunca herhangi bir sıkıntısı yoktu. Sonra odada olmamam gerektiğini söylediler, ben de eve gittim. Gece iki üç gibi kız kardeşim aradı, çocuğun fenalaştığını söyledi. Hastaneye gittiğimde çocuğu yoğun bakıma almışlardı. Burada yer olmadığı için çocuğu Bağcılar Medilife Hastanesi’ne sevk edicez dediler. Tamam dedim” dedi.
‘ÖNCE KALBİ DELİK DEDİLER, SONRA KALP YETMEZLİĞİ DEDİLER’
Bağcılar Medilife Hastanesi’nde kendileri ile doktor Dursun Eryılmaz’ın ilgilendiğini kaydeden Karaduman, sonraki süreci şu şekilde anlattı:
“Önce ‘çocuğun kalbi delik’ dediler, sonra ‘kalp yetmezliği var; ameliyat olması gerekiyor’ dediler. Ne gerekiyorsa yapılsın dedim. Gün içinde benden süt istediler, ben de Kanuni Hastanesi’ne giderken yeniden aradılar. Çocuğun fenalaştığını söylediler. ‘Çocukta başka bir hastalık var gibi ama başka bir doktor gelsin gece yarısı ondan sonra tanı koyacağız’ dediler. Dışardan gelecek doktor için 3 bin TL istediler. Çocuğun metabolik hastalığı olduğunu, yüzde 10 yaşama şansı bulunduğunu, yüzde 90 hayatını kaybedeceğini söylediler. Yaşasa da engelli olur dediler. Bir gün sonra da ‘çocuk öldü’ dediler.”
‘BİR SÜRÜ DEVLET HASTANESİ VARKEN NEDEN MEDİLİFE’A SEVK EDİLDİ’
Üye hakimin hamilelik sürecinde hangi hastaneye gittiklerini sorduğu Karaduman, “Bakırköy Devlet, Çam ve Sakura, Muş’ta gittik. Bir sürü devlet hastanesi var, niye oraya sevkettiler anlamadım” dedi.
Karaduman ailesinin avukatı da tek büyük hakikatın bebeklerin ölümü olduğunu söyledi ve ekledi:
“Bir sürü devlet hastanesi olmasına rağmen neden Bağcılar Medilife’a sevk edildi, henüz buna ilişkin bir bilgimiz yok. Delil yok denildi. Çocukların ölümünün bile somut delil olarak görülmemesine çok şaşkınım.”
OPARA BEBEĞİN AİLESİ TERCÜMAN YARDIMIYLA İFADE VERDİ
Karaduman ailesinin ifadesinin ardından Birinci Hastanesi’nde ölen Michelle Nwando Opara bebeğin ailesi, ifade verdi. Nijeryalı olan aile duruşmada, İngilizce tercüman desteğiyle yaşadıklarını anlattı.
Bebekleri altı aylıkken 14 Ocak 2024 günü sabah erken saatlerde soğuk algınlığı şikayeti ile Beylikdüzü Medilife Hastanesi’ne gittiklerini belirten baba Benedict Nnayereugo,
“Muayenede doktor çocuğun üşüttüğünü söyledi. Daha sonra çocuğun oksijene ihtiyacı olduğu söylendi. Annesinin kucağındayken oksijen müdahalesi yapıldı. Sonra bir oda verildi. Doktor gece kalması gerektiğini, eve gönderemeyeceğini söyledi. O gece müşade altında kaldı. ‘Çocuğu entübe edeceğiz’ dediler, ama yapmadılar. Çocuğu yoğun bakıma aldıklarında, ‘her yer dolu’ dediler. 500 dolar para istediler. Senin çocuğunu başka bir hastaneye göndereceğiz dediler. Sonra Özel Birinci Hastanesi’ne sevk ettiler. Ayın 17’sinde çocuğumu o hastaneye gönderdiler, 18’inde vefat etti” diye konuştu.
‘OKSİJEN MAKİNELERİ ÇALIŞMIYORDU’
Anne Opara ise tercüman çevirisi ile şunları anlattı:
“Ocağın 14’ünde çocuğum rahatsızlandı. Nefes almakta zorlanıyordu. Oksijen almasını gerektiğini söylediler daha sonra odaya aldılar çocuğu. Sonra üst kata çıkmamız gerekiyor oradaki cihazlar daha iyi dediler. Odadaki oksijen aletler çalışmıyordu. Tekrar aşağı indirdiler. Dudakları ve parmak uçları renk değiştirmeye başlamıştı. Oksijen vermeye çalışırken, çocuk kucağımda titriyordu. Nefes alması son aşamadaydı. Daha sonra çocuğumun ‘başka hastaneye gitmesi gerekiyor, hastane bul’ dediler. 500 dolar istediler, verdik.”
‘PARA YOKSA TEDAVİ DE YOK’ DEDİLER’
Bebeğinin o gece çok zorlandığını anlayan anne Opara, “Bebeği o gece hemşire kontrol ediyordu, doktor yoktu. Eşimden daha sonra ekstradan para istediler. Kartla ödemeyi kabul etmediler, nakit istediler. ‘Para yoksa tedavi de yok’ gibi bir cümle kullandılar. Eşimin başka seçeneği yoktu; arkadaşını aradı ve parayı o getirdi. Biz de ödemeyi yaptık. Sabah 06:00 sularında çocuğu yoğun bakıma aldılar. Bebek yoğun bakıma alınana kadar biz bebeği hiç görmedik. Doktor, ‘sizden 60 bin dolar para talep ediyor, çocuğun tedavisi için’ dediler. Biz şu an o parayı veremeyiz ama 20 bin dolar öderiz dedik. Daha sonra doktor ‘tamam’ dedi. Birinci Hastanesi’ne gittik, ödememizi yaptık. Çocuk için birkaç malzeme alın, ertesi gün gelin çocuğunuzu görün dediler. Çocuğum sonra ölmüş. Benim sağlık durumundan dolayı eşim bana söylemedi. Şikayetçiyim” diye konuştu.
MAĞDUR AİLE SANIKLARI TEŞHİS ETTİ
İfade işleminin tamamlanmasının adından müşteki avukatı, ailenin Türkçe bilmediği gerekçesiyle sanıkların teşhisini talep etti. Avukat Burak Mengü’nün ‘usule aykırı’ diyerek itiraz ettiği talebi kabul eden mahkeme başkanı, söz konusu iki hastanede çalışan doktor ve hemşirelerin ayağa kalkmasını istedi. Duruşmada şüpheliler, sanık kürsüsünün bulunduğu alanda mağdur ailenin karşısına geçti. Aile, Birinci Hastanesi’nde hemşire olan Hakan Doğukan Taşçı’nın işaret etti. Aile ifadesinde Taşçı’nın kendisini doktor olarak tanıttığını söylemişti.
SAVCI MÜTALAASINI AÇIKLADI: SAVCI 10 SANIĞIN TUTUKLANMASINI İSTEDİ
Mağdur ailelerin ifadelerinin ardından duruşma savcısı ara karar mütalaasını açıkladı. 22 sanığın tutukluluk halinin devamına karar verilmesini talep eden savcı, tutuksuz yargılanan 10 sanığın daha derhal tutuklanmasını istedi.
Tutukluluğu talep edilen sanıklar şunlar:
1)Birinci Hastanesi'nin sahibi doktor Ali Aksu
2)Güney Hastanesi Başhekimi Ali Dirik
3)TRT Hospital Müdürü Murat Mantuş
4)Bağcılar Şafak Hastanesinde İşletme Müdürü Yardımcısı Mustafa Kazan
5)Doktor Şeyhmus Çelik
6)Doktor Mehmet Gürül
7)Hemşire Renginar Molla
8)Hemşire Ceren Hatice Kırım
9)Hemşire Serenay Şenkalaycı
10)Tıbbi sekreter Sümeyye Özdemir
SAVCI 12 HASTANEYE TEDBİR KONULMASINI TALEP ETTİ
Savcı, aralarında eski Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun hastanesinin de bulunduğu 12 hastane ve sağlık şirketleri hakkında ayrı bir soruşturma yürütülüp tedbir konulmasını talep etti. Savcı söz konusu talebini ‘henüz tedbir ya da el koyma kararı bulunmayan 12 şirketin suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesi olarak gerekçelendirdi. Söz konusu 12 hastane arasında şunlar bulunuyor: Beylikdüzü Medilife Hastanesi, Birinci Hastanesi, Güney Hastanesi, Çorlu Reyap Hastanesi, Bağcılar Medilife Hastanesi, TRG Hospitalist Hastanesi, Avcılar Hospital Hastanesi, Silivri Kolan Hastanesi, Özel İstanbul Reyap Hastanesi, Özel İstanbul Şafak Hastanesi, Medisense Sağlık Hizmetleri Şirketi, GMZ Sağlık Hizmetleri İnş. ve Tur. Ltd. Şti.
Öte yandan savcı iddianamede adı geçmeyen ancak kovuşturma aşamasında adı geçen Silivri Kolan Hastanesi Mesul Müdürü Bener Mansuroğlu’nun ‘nitelikli’ suçundan suç duyurusunda bulunularak dava dosyasıyla birleştirilmesini talep etti.
Çorlu Reyap Hastanesi Mesul Müdürü İbrahim Oktay hakkında da bebek Halime Alkari için, ‘ihmalen ölüme neden olmak’ ve ‘nitelikli dolandırıcılık’ suçundan suç duyurusunda bulunulmasını talep eden savcı, doktorlar Hilda Keykubat, Zeki Ötünç için de birleştirme talepli suç duyurusunda bulunulmasını istedi.
Ayrıca savcı, Kaya bebeğin doğumunu gerçekleştiren ve mağdur baba Mehmet Hanifi Kaya’nın, “Davadan 1 ay önce beni aradı, ifademin içeriğini sordu” dediği kadın doğum doktoru Songül Kaloğlu hakkında da, ‘ihmalen ölüme neden olmak’ suçundan suç duyurusunda bulunulmasını talep etti.
Öte yandan mütalaada Sağlık Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) davaya katılma taleplerinin kabulü talep edildi.
BEBEKLER İÇİN ADLİ TIP KURUMU RAPORU TALEBİ
Diğer yandan savcı mütalaasında Adli Tıp Kurumu’ndan bebeklerin kesin ölüm nedenlerinin tespit edilmesi için yazı yazılmasını, SGK’den ise yenidoğan yoğun bakımındaki usulsüzlüklerin neden olduğu zararların raporlanmasını talep etti.
MÜTALAA KARŞISINDA FIRAT SARI: ‘BİR DİYECEĞİM YOKTUR’
Savcının mütalaasının ardından sanıklara ve sanık avukatlarına söz verildi. Mütalaaya ilişkin çete lideri olduğu iddia edilen Fırat Sarı, “Diyeceğim yoktur” derken, bazı sanıklar savcılık makamının mütalaasına katılmadıklarını, reddedilmesini talep etti. Tutuksuz sanıklardan bazılarının avukatı “taktir mahkemenindir” derken bazı sanık avukatları da dosyada somut bir delil olmadığı gerekçesiyle mütalaanın reddedilmesini istedi.Savcı ise tutukluluk taleplerine neden olarak, ‘suçların ciddiyeti ve sanıkların kaçma şüphesi’ni gösterdi.
‘İL SAĞLIK MÜDÜRÜNÜ DE YARGILAYALIM’
Tutuklanması talep edilen Murat Mantuş’un avukatı Burak Mengü de savcının mütalaasına itiraz etti ve ekledi: “Bu hastaneye denetleyenleri de getirin buraya, SGK yetkililerini de getirin, Sağlık Bakanlığı yetkilileri de denetlensin. İl sağlık müdürünü de yargılayalım o zaman. Adresini bulamam diyorsanız; 15 gündür Kabine toplantısına gidiyor kendisi.”
DURUŞMA SONA ERDİ
Yenidoğan Çetesi davasında ilk duruşmanın 12’inci oturumu sanık avukatlarının savunmaları ile tamamlandı. Duruşma savcısının mütalaasını verdiği duruşmada, mahkeme heyetinin yarın ara karar açıklaması bekleniyor.
'Yenidoğan Çetesi'nde adı geçiyordu... Avcılar Hospital'in depo sorumlusu bir araçta ölü bulundu