'15 Temmuz'dan sonra bir 'karanlık koalisyon' kuruldu'

'15 Temmuz'dan sonra bir 'karanlık koalisyon' kuruldu'
Muhalefet partilerinin temsilcileri Artı TV'ye konuk oldu. Türkiye'de yaşanan son gelişmeler ışığında bu noktaya nasıl gelindiği ve ne yapılması gerektiği konuşuldu.

ARTI GERÇEK- Sibel Hürtaş'ın hazırlayıp sunduğu Ankara gündemi programına muhalefet partisi temsilcileri katıldı. ARTI TV'de ekrana gelen programda konuklar; CHP İzmir milletvekili Mahir Polat, HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Tuncer Bakırhan, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Athan Sefer Üstün ve Deva Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Ekmen oldu. 

Boğaziçi Üniversitesi'nde yaşanan anti-demokratik atamaya karşı öğrencilerin öncülüğünde başlayan direniş ve iktidarın direnişi bastırmak için uyguladığı sert tedbirlerin konuşulduğu programda, Türkiye'yi demokrasiden uzaklaştıran sürecin nasıl oluştuğu anlatıldı.

'15 TEMMUZ'DAN SONRA BİR 'KARANLIK KOALİSYON' KURULDU'

15 Temmuz'dan sonra Türkiye'nin bir yol ayrımına girdiğini ve iktidarın demokratikleşmek yerine otoriterleşmeyi tercih ettiğini söyleyen Ayhan Sefer Üstün, o tarihten sonra bir "karanlık koalisyon" kurulduğunu söyleyerek, "Bir koalisyon var. Ben buna 'karanlık koalisyon' diyorum. Evet, görünürde MHP var, Vatan Partisi var ama onların arkasında başka bileşenler ve güçler de var. Bunun dışında programı itibariyle bu koalisyonun karanlık olduğunu ifade ediyorum. Zaman zaman bir araya geliyor. Ne konuştuklarını, halka ne taahhüt ettiklerini bilen var mı, yok. Uydukları bir protokol yok. Ortada bir protokol olmadığından uygulamalarından ne yapmaya çalıştıklarını çıkarıyoruz. Uygulamalarına baktığımızda da Türkiye'yi dünya değerlerinden, oluşmuş insanlık değerlerinden kopararak bir Ortadoğu, Latin Amerika ya da Orta Asya ülkesi ölçüsünde hukuku, demokrasisi, özgürlükleri olan bir ülkeye dönüştürmeye çabaladıklarını görüyoruz" dedi.

"Bundan 5-6 ay önce Şehir Üniversitesi'nin başına gelenleri hatırlayın" diyen Üstün şöyle devam etti:

"Ki o üniversite muhafazakârların kurduğu bilinen bir yer olmasına rağmen çoğulcu bir program izlemiş ve özgür düşünceyi ortaya çıkarmaya çalışmıştı. Bunu gören iktidar hemen üniversitenin üzerine çöktü ve o üniversiteyi yok etti. İfade hürriyeti temel bir haktır. Toplantı ve gösteri yürüyüşleri ifade hürriyetinin bir uzantısıdır. Maalesef temel anayasal haklar yok edilmeye, unutturulmaya çalışılıyor. Bırakın yeni anayasayı, şu an beğenmediğimiz anayasadaki haklarımızı bile kullanamadığımız bir ortama girdik."

'BOĞAZİÇİ'NDE ÖĞRENCİLERİN ORTAYA KOYDUĞU TAVRI TOPLUM DA KOYABİLSE BÖYLE YÖNETİLMEYİZ'

Tuncer Bakırhan ise bugün yaşanan olayların daha önce Kürt illerinde yaşandığına dikkat çekti:

"Polis şiddeti tabii ki kabul edilemez ama bir şeyi de görmek gerekiyor. Biz polis şiddetiyle, kayyımlarla, atamalarla, hak gasplarıyla yıllardır bölgede zaten karşılaştık, yaşadık. Yüzde 70-80'lerle seçilen belediye başkanları tutuklandı, halkın iradesine kayyımlar atandı. Dün bölgede olan şeyler bugün geleneği olan yerlerde yapılıyor, batıda yapılıyor. Bölgede denenen şeyler bugün metropollerde, batıda, kendisine karşı gördüğü kurumlarda, üniversitelerde, derneklerde, demokratik kitle örgütlerinde hayata geçirilmeye çalışılıyor. Bunlar kabul edilir şeyler değil. Tek adamın yönettiği, onun ağzından çıkanın yasa olduğu ve herkesin biat etmesi gerektiği gibi sunulan rejim zaten kurulduğu günden beri tartışmalı. Toplum patlayacak bir noktaya geldi. Biat etmemiz, susmamız, itiraz etmememiz isteniyor. Bu sürece dahil olmasak bile karışmamamızı, demokrasi çağrısı yapmamamızı istiyor. Yapınca düşman, hain, işbirlikçi oluyorsun. Böylesine bir durumu Türkiye hiçbir dönem yaşamamıştı. Buna bir yerde dur demek gerekiyor. Boğaziçi'nde ortaya çıkan direniş, gençlerin ortaya koyduğu tavır çok olumludur, destekliyoruz. Türkiye toplumu öğrencilerin ortaya koyduğu tavrı gösterebilse böyle yönetilemeyeceğiz."

'OĞUZHAN AYGÖREN'İ TANIDIĞIMIZ İÇİN FARKLI BİR NETİCE ÇIKMASINI BEKLEMİYORDUK'

Mehmet Emin Ekmen de Melih Bulu'nun danışman olarak atadığı ancak bunu kabul etmeyen Oğuzhan Aygören'in durumunu anlattı: "Oğuzhan Aygören Boğaziçi Üniversitesi'nde bir birimin başında ve daha önce de görevi gereği Bulu'yla temas etmiş biri. Bulu, kendisini danışman yapmak istediğinde de verdiği yanıtta, zaten bir birimin başında müdür olduğunu, ikinci bir görevlendirmeye gerek duyulmadan yapılması gereken ne varsa bu şekilde de katkı sunacağını ifade etti. Ama sayın Bulu, maalesef bir gece ansızın Boğaziçi Üniversitesi akademisyenlerinin kendisini rektör olarak görmesi gibi, Boğaziçi internet sitesi üzerinden yayınladığı bir genelgeyle arkadaşımızı danışman olarak atadığını ilan etmiş, arkadaşımız da bizlerle yaptığı değerlendirmeler sonucunda o gün görevden çekildi. Biz Oğuzhan Bey'i tanıdığımız ve parti içerisindeki aldığımız karardan dolayı farklı bir netice çıkmasını beklemiyorduk."

'HAYAT BİZE BİR ARAYA GELMEMİZİ ZORLUYOR'

Erdoğan'ın "yüzde 50+1"i kaybettiğini ifade eden Mahir Polat ise "İktidar bloğunun karşısındaki partiler, hayatın onlara dayattığı şeyin bir arada durarak Türkiye'de bir demokrasi ihtiyacını, Türkiye'de yeniden parlamenter demokrasiyi inşa edecek bir anlayışın egemen kılınması gerektiğini anlıyorlar. Zaten bunun dışında duranlara da bu halkın geçit vereceğini düşünmüyorum. Geçtiğimiz dönemde Millet İttifakı çatısı altında bir araya gelmiştik. Orada bir araya gelen bütün partilerin elbette Türkiye'ye dair farklı tahayyülleri ve programları vardı. Tek gayemizin Türkiye'yi yeniden parlamenter demokrasiye kavuşturmak olması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü hayat bunu size zorluyor. Bazen siz isteseniz de ayak direseniz de bu böyle yürümüyor" diye konuştu.

Öne Çıkanlar