Aksaçlılar Saray'a vurdu, ah sesi başka yerden geldi

Aksaçlılar Saray'a vurdu, ah sesi başka yerden geldi
'Yetmez Ama Evet' çağında kalmış kimileri, bildirinin özüne ve içeriğine herhangi bir itirazları olmadığı halde veryansın etmiş. "Onlar varsa biz yokuz" diyenler, kime hizmet ediyor acaba?

Ragıp DURAN


ARTI GERÇEK - Aksaçlılar bildirisi yayınlandıktan kısa bir süre sonra, Saray’dan, AKP sözcülerinden, Akmedya’dan tepki, kınama beklerken, ilk itiraz kendisini muhalif sanan iki şahsiyetten geldi: Can Ataklı ve Merdan Yanardağ. (Bkz).

Her ikisi de bildirinin içeriğine herhangi bir muhalefet getirmiyor. Hatta kendilerinin de bu bildirinin altına imza atabileceklerini söylüyor. İtirazları, imzacılara. Bildiriye imza koyanlar bazı aydınlar "Yetmez Ama Evet"çiymiş. Bu kişiler geçmişte Erdoğan’ı desteklemişler (Doğru), bugünkü durumdan da sorumluymuşlar (Doğru değil). Bir bildiriye imza atarken başka kimlerin imzaladığına bakılmalıymış. (Neden ki? Siz bildirinin içeriğini mi onaylıyorsunuz yoksa diğer imzacılara vize mi veriyorsunuz?)

Ataklı da Yanardağ da çok kızgın. Oysa ki, bu kızgınlık temelsiz ve yanlış bir öfke. YAE’cilerin özür borcu varmış, özeleştiri yapmaları lazımmış. Bu metinden daha iyi bir özeleştiri olabilir mi?

Vakti zamanında YAE diyenlerin herhalde hepsi YAE’den çoktan vazgeçtiler. Onlar bugün Tek Adam rejiminin değil, geniş muhalefet koalisyonunun mensubu oldular. Ataklı ile Yanardağ isim vererek bu aydınlara saldırıyor. Bugün ikide bir "Ama siz YAE demiştiniz" diye itiraz etmek, Saray’ın ekmeğine yağ sürer. Muhalefet cephesini parçalamaya hizmet eder. Ahmet Türk ile Yaşar Okuyan’ı aynı metinde buluşturan girişimden, Saray’dan başka hiçbir siyasi akımın rahatsız olmaması gerekir. Tam aksine barış, demokrasi isteyen herkesin bu bildiriyi desteklemesi beklenir. Ataklı ile Yanardağ’ın itirazı yaklaşımı dar görüşlü. Çünkü meseleye siyasi açıdan değil neredeyse kişisel intikam perspektifiyle bakıyor.

Bir aydınla bir siyasi metin arasındaki ilişki, siyasi içerikle hemfikir olup olmamakla vücut bulur. Siz metni onaylıyorsanız, bu metni başka kimlerin imzaladığı sizi ilgilendirmez. Daha doğrusu ne kadar çok sayıda ve ne kadar farklı kesimlerden aydın ya da yurttaş da imzalıyorsa olumlu karşılamanız, sevinmeniz gerekir. Siyasi bildiriler, gece klüplerinin tanıtım panosu değil ki!. "Benim adımı en başa ve en büyük yazın!" ya da "O varsa ben yokum!" gibi yaklaşımlar cepheyi, birliği bozmaya yönelik bir işlev görür.

Diyelim ki, YAEcilerin, evet geçmişteki tutumu yanlıştı. Ki ben de bu görüşteyim. Ama bugün o eski YAE’ciler artık Saray’ı desteklemiyor. Muhalefetin siyasi komiseri pozlarına bürünüp "Efenim siz geçmişte YAEci idiniz. Bu nedenle bugün sizi muhalefet saflarına kabul etmiyoruz" demek bir tek Erdoğan’ı memnun eder.

Bildiriye imza atanlar arasında, Ataklı ve Yanardağ’la genel siyasi konularda neredeyse birebir anlaşan/hemfikir olan aydın ve yurttaşlar da var. İki Don Kişot, bunlara da karşı.

Az buz değil, Saray, ideolojisini yaklaşımlarını bugün toplumun çok geniş kesimine benimsettirmek için çok çaba harcıyor. "Ben iktidarım!", "Devlet de benim, hükümet de benim", "Bu memleketin kaderine benden başka kimse karar veremez" diyor Beştepe. Ataklı ile Yanardağ kötü bir tercüme yapmış: "Ben muhalefetim", "Cepheyi de ben kurarım, koalisyona kimlerin gireceğine de ben karar veririm", "Muhalefetin kaderini benden başka kimse belirleyemez".

Toplumda Erdoğan nefreti o kadar büyük ki, yakın çevremdeki bazı arkadaşlar bile "İçlerinde, geçmişte Erdoğan’a yakın birinin olduğu her girişimden kuşku duyuyorum", "Bu bildiri acaba provokasyon mu?", "Bu insanlar nasıl oluyor da bir araya gelebiliyor?" diyebiliyor. Oysa ki, çokkatmanlı, çokrenkli yani farklı unsurlardan, hele de eskiden Erdoğan’a yakın kesim ve kişilerin bugün doğru bir muhalefet metni temelinde bir araya gelmiş olmaları önemli ve değerli. Ne yani, eski YAEcilerin bugün hala Saray’dan yana olmaları mı sizi rahatlatacak?

Neyse ki bu iki gazetecinin temsil ettikleri güç, toplumda çok ağırlığı olan bir siyasete tekabül etmiyor.

Öne Çıkanlar