Can Candan: Boğaziçi direnişi ile bir istisna

Can Candan: Boğaziçi direnişi ile bir istisna
Candan, “1992'den 2016'ya kadar, 24 yıl boyunca Boğaziçi rektörlerini hep kurum içinden kendi seçmiştir” diyor.

Esra ÇİFTÇİ


ARTI GERÇEK- Can Candan, "1992'den 2016'ya kadar, 24 yıl boyunca Boğaziçi rektörlerini hep kurum içinden kendi seçmiştir" diyor. Candan Boğaziçi sürecini şöyle anlatıyor.

"Yakın dönemde bu sisteme yani bizim irademize vurulan ilk darbe 15 Temmuz 2016 sonrası yüksek bir oy oranı ile ikinci kez rektörlüğe seçtiğimiz Gülay Barbarosoğlu'nun atanmayarak, yerine seçimde aday bile olmayan Mehmed Özkan'ın atanmasıydı. Muhalif akademisyenlerin KHK'larla üniversitelerden tasfiye edildiği o karışık ve korkunç OHAL günlerinde, Özkan'ın atamasına karşı verilen tepkiler kitlesel bir direnişe dönüşmedi. Bunda tabii Özkan'ın bir Boğaziçi akademisyeni olması, bir önceki rektörlük döneminde rektör yardımcılığı yapmış olması ve de Boğaziçi'nde hiçbir şeyin değişmeyeceğine dair verdiği sözler de etkili oldu"

'BULU DEĞİL REKTÖR, AKADEMİSYEN DAHİ OLAMAZ'

Candan, Melih Bulu’nun atanmasının tamamen bir şok etkisi yarattığını söylüyor. Bulu’nun değil Boğaziçi rektörü olmasını, Boğaziçi’nde akademisyen dahi olamayacağını da ifade ediyor.

"Bu durum kabul edebileceğimiz bir şey değildi. Bu siyasi iktidarın Boğaziçi'ni tamamen ele geçirmek için başlattığı çok açık bir saldırıydı ve bu saldırının ne büyük bir kamu zararı oluşturacağı belliydi başından itibaren. 1980 darbesi sonrası siyasi iktidarların üniversiteleri kontrol altına alma çabası yaşadığımız bir şey. Özellikle 15 Temmuz 2016 sonrası KHK'larla akademisyenlerin tasfiye edildiği dönemde üniversiteler büyük zarar gördü. 2016'da yine bir KHK ile hukuka aykırı bir şekilde rektör atama yetkisinin Cumhurbaşkanına verilmesini, AKP'nin son dönemde tüm üniversiteleri tek elden kontrol altına alma projesi olarak düşünebiliriz"

'İNCİ’YE AKADEMİSYENLERİN YÜZDE 95’İ GÜVENOYU VERMEDİ'

Candan, Bulu döneminde, onun yardımcısı olmayı ve onunla iş birliği yapmayı kabul eden üç rektör yardımcısından biri olan İnci’nin vekâleten atandığını ve ilk icraatının 14 yıldır kadrolu bir öğretim üyesi olarak çalıştığı kurumdan uzaklaştırmak, işine son vermek ve Boğaziçi'nde 8 yıldır yarı-zamanlı ders vermekte olan Feyzi Elçin'i kurumdan uzaklaştırmak, ders vermesini engellemek olduğunu söylüyor. Candan, güvenoyu almamasına rağmen İnci’nin Cumhurbaşkanı tarafından rektör olarak atandığını şöyle anlatıyor

"İnci, rektörlüğe aday olduğunu açıkladı. Bu dönemde Bulu'nun rektör yardımcılığını kabul etmiş başka biri olan Gürkan Kumbaroğlu da rektörlüğe aday olduğunu açıkladı. Biz de bu süreçte irademizi ortaya koymak için iki şey yaptık: Bir, Bulu ekibinden arta kalan bu iki aday dışında içimizden 17 profesör de rektörlüğe aday olduğunu açıkladı; iki, bu 2 artı 17 aday için bir ‘güvenoyu oylaması’ yaptık. 30 Temmuz'da yüksek katılımla, çevrimiçi yapılan oylamada 17 profesöre güvenoyu verildi, Naci İnci ve Gürkan Kumbaroğlu yüzde 95 ve yüzde 93 gibi çok yüksek oranda güvenoyumuzu alamadı. Buna rağmen 20 Ağustos'ta sadece yüzde 5 güvenoyu alabilen İnci, cumhurbaşkanı ve AKP genel başkanı tarafından rektör olarak atandı.

'İNCİ’NİN BENİ GÖREVDEN ALMASI HAZİNDİR'

Candan, İnci’nin 16 Temmuz'da kendisini görevden almasını en hafif tabiriyle hazin olarak değerlendirdiğini söylüyor. Vazgeçmediğini, kabul etmediğinin de altını çiziyor.

"Boğaziçi Üniversitesi 158 yıllık tarihi olan, 50 yıldır kamu üniversitesi olarak kamu yararı üreten bir kurum. Kendisi de yirmi küsur yıldır bu üniversitede akademisyen olan Naci İnci’nin 16 Temmuz tarihli yazısı ve yaptıkları Boğaziçi Üniversitesi tarihinde daha önce yaşanmadı. Boğaziçi Üniversitesi’ni Boğaziçi yapan değerlerle bağdaşmıyor söyledikleri ve yaptıkları. Her şeyden önce benim için bu, sırf şahsıma değil, kamu yararı üreten bir kuruma verilen büyük bir zarar. İnci’nin bana yazdığı yazıdaki üslup gibi bir üslubu bu üniversitede yöneticilik yapmış hiç kimse kullanmaz. Üniversitede amir – çalışan, alt – üst ilişkisi yoktur, doğasına aykırı. Mektup hukuki açıdan da çok sorunlu, zaten bu konuda sendikam Eğitim-Sen ile bir dava açtım ve en kısa zamanda yürütmenin durdurulacağına ve işe iade edileceğime eminim"

Candan, yasal hakları sonuna kadar savunacaklarını söylüyor ve son olarak şunları ekliyor:

"Prof. Dr. Melih Bulu’yu rektör olarak atayan 2 Ocak 2021 tarihli Cumhurbaşkanlığı kararı anayasal ilke ve kurallarla bağdaşmaktan uzak, hukuka aykırı bir işlemdir ve Cumhurbaşkanı tarafından kullanılan atama yetkisi kamu yararı aleyhinedir. Kararın iptali için 23 Şubat 2021 ve 2 Mart 2021 tarihlerinde Danıştay 8. Daire Başkanlığı’na başvuru yapıldı"

Öne Çıkanlar