CHP’li Kaya: Demokrasi hedefi olanların, ortak mücadeleyi de örgütlemesi gerekir

CHP’li Kaya: Demokrasi hedefi olanların, ortak mücadeleyi de örgütlemesi gerekir
'Çalışmalarımızı ortak paydalarda, toplumun her kesimini kucaklayan mücadele alanlarında yoğunlaştırmalıyız. Bizleri ayrıştıran değil birleştiren politikalar geliştirmeliyiz.'

CHP Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya, Artı Gerçek’in "Sol Türkiye’nin Geleceğini Tartışıyor" dizisine katılarak sorularımızı cevapladı. Şu an Türkiye’de "Saray Diktatörlüğü" rejimi olduğunu belirten Kaya, çözüm yolunda şu görüşü dile getirdi:

"Çalışmalarımızı parti kimliklerimizi ön plana çıkartarak değil, ortak paydalarda buluştuğumuz konularda, toplumun her kesimini kucaklayan mücadele alanlarında yoğunlaştırmalıyız. Bizleri ayrıştıran değil birleştiren politikalar geliştirmeliyiz."

Kaya’nın sorularımıza verdiği cevaplar şöyle:

  • Türkiye’yi yöneten hükümeti nasıl tanımlıyorsunuz?

Demokrasi hedefinden geri adım atanların hedefi diktatörlüktür. AKP’de Türkiye Cumhuriyeti’nin demokrasi hedefini rafa kaldırıp, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi" adını verdiği saray diktatörlüğünü kurmuştur. Taliban ile ters yanı olmadığını, iyi anlaşabileceğini açıklayan AKP iktidarının hedefi, Türkiye Cumhuriyeti’ni ortaçağ karanlığına taşımaktır.

  • Bir benzetme yaparsanız dünya da hangi sistemlere benziyor?

Bu sistemin dünyada bir benzeri yok. Çünkü demokratik yolları kullanıp, ileri demokrasi vaadiyle seçimle iktidara gelip; demokrasiyi ortadan kaldırıp, diktatörlük kuran dünyada başka bir iktidar yok.

Bu sisteme bir isim verecek olursak tek adam diktatörlüğü diyebiliriz.

  • - Sizce Türkiye’de en temel sorunlar nedir?

Türkiye’nin beş temel sorunu var. Demokrasi, eğitim, dış politika, toplumsal barış ve ekonomi… Genel olarak demokrasi ve ekonomi ilk sıralarda sayılır. Ancak ben temel sorunlar arasında "eğitimi" ilk sıraya koyuyorum. Çünkü her şeyin başı eğitim. Eğitimden kastettiğim ekonomiyi de ayağa kaldıracak, demokrasi sorununu da çözecek, tüm sorunlarımıza derman olacak nitelikli eğitim politikalarıdır.

Cumhuriyet kurulduğunda eğitim sağlam temeller üzerine oturtulmuştu. Ancak bu temeller üzerinde yükselmesinin önüne büyük engeller koyuldu. Eğitim devrimleri tam anlamıyla uygulanamadığı ve zamana uyarlanamadığı için geri kalmışlığın acısını hep birlikte yaşıyoruz.

  • Türkiye’de solun hep birlik sorunu oldu. Birlik için pek çok adımlarda atıldı. Birlik konusundan sol neden başarılı olmuyor?

Türkiye solunun en büyük problemi örgütlü hareket edememesi, "kendi içinde kendi kendine propaganda yapması" ve içe dönük olmasıdır…

Bizim artık yeni bir mücadele anlayışını önümüze koymamız gerek. Eski mücadele tarzının yetersiz olduğu ortaya çıktı. Fiili ve meşru mücadelemizi parlamento içinde, dışında, a hayatın her alanında hayata geçirmemiz gerekir. Tarlada, sokakta, fabrikada, işyerlerinde, mahallelerde halkla iletişime geçip, yaralarına merhem olmalıyız. Bilinçli bir örgütlenme seferberliği başlatmalıyız.

Türkiye solunu ayağa kaldırmayı hedefleyenler, dünya solunu da ayağa kaldıracak bir örgütlenme modelini önüne koymalıdır. Türkiye’deki emek ve demokrasi güçleri, Ortadoğu’ya, Avrupa’ya, Balkanlara ve Kafkaslara örnek olacak bir mücadele tarzını hayata geçirmesi gerekir. Çünkü Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar ve Avrupa solunun önünü açmak, Türkiye devrimcilerinin görevidir. Çünkü huzurun, adaletin, barışın, demokrasinin yolu örgütlü toplumdan geçer.

Çalışmalarımızı parti kimliklerimizi ön plana çıkartarak değil, ortak paydalarda buluştuğumuz konularda, toplumun her kesimini kucaklayan mücadele alanlarında yoğunlaştırmalıyız. Bizleri ayrıştıran değil birleştiren politikalar geliştirmeliyiz.

  • Türkiye’de sol ne yaparsa geniş kitlelerle buluşup ve iktidar alternatifi olur?

Son yıllarda halka ulaşmada KILIÇDAROĞLU DOKTRİNİ çok değerli bir örnektir.

Siyasi muhalefet ittifaklarla bir araya gelmeyi başarmıştır… Toplumsal muhalefetin de bir araya gelmesi için ortak paydanın öne çıkartılması gerekir. Türkiye’deki insanların ortak paydası demokrasidir. Demokrasi hedefini önüne koyanların, ortak mücadeleyi de örgütlemesi gerekir.

24 Haziran 2018 genel seçimlerinde ve 31 Mart yerel seçimlerinde tabanlarının asla bir araya gelemeyeceği düşünülen kesimler, demokrasi mücadelesinde bir araya geldiler. Siyasilerin başaramadığını halk tabanda birleşerek başardı.

Gezi gibi barışçıl bir eylemde halkın birleşmesi, adalet yürüyüşünde toplumun her kesiminin adalet için yürümesi, 16 Nisan referandumunda demokrasiden ve parlamenter demokratik sistemden yana olanların sandıkta birleşmesi bizim en büyük umudumuz.

Demokrasi güçlerinin birlikte yürümesi için, büyük bir olanak önümüzde duruyor… Bu fırsatı heba etmeden çok iyi değerlendirmemiz gerek.

Artık sadece yukardan aşağıya dikey örgütlenmeyle değil, yatay örgütlenmeyle geniş kitlelere ulaşmalıyız. Bir "Halk Sarmaşığı" gibi, Türkiye’nin dört bir yanına yayılmalıyız. Her birimiz "Halk Sarmaşığı"nın bir dalı, bir çiçeği olmalıyız...

Kadın ve gençlik örgütlenmesine özel bir önem vermeliyiz. Yeni dönemde, örgütsel yenilenmenin motor gücü kadın ve gençler olmalıdır.

Aydınlık bir gelecekten, eşitlikten, özgürlükten, adaletten, demokrasiden yana olanların;  savaşa karşı duranların tükenmez gücü ve umudu var! Bizim bu umudu örgütlememiz gerek…

  • Türkiye’de tek seçenek iddia edildiği gibi sandık mı? Başka demokratik yolları var mı?

Seçim demokrasinin araçlarından birisidir. Bir rejimin demokrasi olması için sandık tek başına yeterli değildir. Sandığı tek başına demokrasi kabul edersek, sandıktan yüksek oy oranlarıyla çıkan diktatörleri açıklayamayız.

Demokrasilerde halk, seçtiği temsilcileri aracılığıyla yönetim yetkisini kullanır. Seçimlerde çoğunluğu sağlayan iktidar olur, ancak muhalefetin de hakları korunur. Siyasi muhalefetin iktidar olma yolları kapatılmaz, toplumsal muhalefet de baskı altına alınarak susturulmaz.

Demokrasi halkın yönetimidir! Halktan temsil yetkisi seçimle elinden alıp, denetleme yetkisi yok sayılamaz. Sayılırsa bunun adı demokrasi olmaz!

Gerçek demokrasilerde özgürlük ve eşitlik olmazsa olmaz iki kardeştir! Örgütlü toplum vazgeçilmezdir. İktidarlar her koşulda halka hesap verendir!

Demokrasilerde halkın demokrasi bilinci ve kültürü gelişmiştir;  haklarını bilir, savunur ve sonuna kadar kullanırlar. Sadece seçme değil, herkesin seçilme hakkı da korunur. İnsan hakları herkese eksiksiz uygulanır. İfade özgürlüğü vardır, halkın toplantı yapma ve gösteri hakkı asla engellenmez. Yasama, yürütme ve yargı bağımsızdır.  Özgür medya demokrasinin olmazsa olmazıdır.

21. yüzyılda demokrasinin tüm ilkelerini ayaklar altına alıp, tek başına sandık kurmayı demokrasi olarak göstermeye çalışanlar sadece diktatörlerdir.

 

Öne Çıkanlar