CHP'li Sarı: CHP, HDP ile açık bir ittifak yapacak cesarete sahip mi?

CHP'li Sarı: CHP, HDP ile açık bir ittifak yapacak cesarete sahip mi?
'Şu bölünme paranoyasından kurtulmak zorundayız. Türkiye Kürtlerle büyür, asla küçülmez. Kürtler, Türkiye’nin şansıdır, asla sorunu değil.'

CHP PM Üyesi Müslim Sarı Kürtlerin içinde olmadığı bir Cumhuriyet fikrinin yetersiz olduğunu vurgulayarak, "Bölünme paranoyasından kurtulmak zorundayız. Türkiye, Kürtlerle büyür, asla küçülmez. Kürtler, Türkiye’nin şansıdır, asla sorunu değil" dedi. CHP'nin HDP ile arrasındaki ittifak sorununa dair görüş belirten Sarı, "Peki CHP, HDP ile açık bir ittifak yapacak cesarete sahip mi? Önümüzdeki dönem CHP'nin en büyük ikilemi bu olacak."

CHP 25-26 Temmuz’da 37’nci Olağan Kurultay’ını "Hedef İktidar, Cumhuriyeti Demokrasi ile Taçlandıracağız" sloganlarıyla gerçekleştirdi. Kurultayda öne çıkan konulardan biri, Kürt soruna ilişkin tartışmalar oldu. Kurultay atmosferini, "İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi" ve "İkinci Cumhuriyet" çağrısını ile "dostlarla iktidar olma" mesajını yeniden CHP Parti Meclisi’ne (PM) seçilen Müslim Sarı ile konuştuk.
 
Kurultay sürecini geride bıraktınız. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 80 kişilik listesini 10 kişi deldi. Kurultay da delegeler nasıl bir mesaj verdi?
 
Bunu üç boyutta, içerik, liderlik ve kadro olarak değerlendirmek lazım. Şimdi bizim kurultayımız aslında son 30 yılda yaptığımız en verimli kurultaydı. Çünkü yerel seçim başarısı üzerine oluştu. Aynı zamanda dünyada da Türkiye ölçeğinde de büyük siyasal değişimlerin olduğu döneme denk düşüyor. Pandemi ve sonrasında oluşan küresel eksen önümüzdeki dönem siyasetini etkileyecek ve şekillendirecek.
 
Cumhuriyet’in yüzüncü yılından önceki son kurultayı yaptık, eğer çok olağanüstü bir şey olmazsa. AKP’nin siyasal parantezi kapanırken ve Türkiye yeni bir siyaset arayışı içindeyken, Cumhuriyet parantezini yeniden açmak, kurmak ve inşa etmek, Türkiye’de bireysel, siyasal ve toplumsal hayatımızı yöneten ve uzlaşmazmış gibi görünen çelişkilerimizi Cumhuriyet parantezi içinde bir araya getirmek istiyoruz.
 
Kürtler ile Türkler, Sünniler ile Aleviler, kadın ile erkek, emek ve sermaye, üretim modeli ile çevre, laikler ile muhafazakarlar arasında olan çelişkiler. Bunların hepsini yeniden büyük bir konsensüs ile ele almak ve Cumhuriyet parantezi içerisinde çözmek. Kastettiğim tek şey Anayasa değil. Anayasanın da ayaklarının yere bastığı büyük bir zeminden bahsediyorum.
 
Üçüncüsü de Türkiye’nin sosyolojisi, Z kuşağı gençler, özgürlük arayan, dünya ile eklemlenmiş yapılar. Bütün bunları içeren çok güçlü siyasal mesajlar olmalıydı bu kurultayda. Ama tabi pandemi koşullarında yapıldığı için büyük laflar edilemedi. Bunlar konuşulamadı, tartışılamadı. İkinci Cumhuriyetin ikinci yüzyılına ilişkin bir beyanname yayınlamak ile kaldık ama içeriği konuşamadık. Biraz yetersiz bir kurultay oldu.
 
Genel Başkanlık yarışı olmadı...
 
Zaten olmayacağı görülüyordu. Delegasyonun çok önemli bir kısmı genel başkana bir şans verelim, bir devam etsin anlayışı içinde oldu. Ama ‘kadro ile hesaplaşalım, yeni bir kadro üretelim’ anlayışı çok güçlüydü. En azından partiyi geleceğe taşıyacak liyakatli bir kadro oluşturalım bakış açısı vardı. Bu kısmen kadroya yansıdı.

CHP’nin açıkladığı beyannamedeki Cumhuriyet çağrısından tam olarak kast nedir? AKP öncesi bir döneme işaret yoksa, değişim ve dönüşümlerin hedeflendiği yeni bir Türkiye mi?
 
Bahsettiğimiz şey sadece ‘parlamenter sisteme geri dönelim’ değil. Bu bir ayağı. Büyük konsensüsten bahsediyorum. Yüzyıl önce yaptığımız gibi, yeniden bir kere daha bir büyük konsensüs. AKP’nin gidişi bir siyasal partinin gidişi olmayacak. AKP’nin gidişi bir siyasal zihniyetinde gidişi olacak ki biz buna siyasal İslam diyoruz. O iş bitti. Aslında 2017’den bu yana Türkiye’de bir iktidar arayışı var. Ama bunun yerine bir başka partinin parantezini açmayalım, sadece CHP’nin parantezi olmamalı. Herkesin kendini ifade edebildiği yeni büyük bir parantez olsun diyoruz. Biz buna Cumhuriyet’in kendini yeniden inşası diyoruz. Bir kere de daha Cumhuriyet diyoruz.
 
CHP’nin bu noktada rolü ne olacak?
 
CHP’ye büyük bir iş düşüyor. AKP karşıtı siyasal çizginin en az yarısı CHP’dir. Bunu HDP’den, İYİ Parti’den, Saadet Partisi’nden bekleyemeyiz. Önce bunu CHP’den bekleriz. İkincisi CHP kurucu parti. Türkiye’nin tüm sorunları için kurucu parti olduğundan kaynaklı ideolojik üstünlükleri var. Dolayısıyla bu CHP’ye düşer. CHP’nin yeniden oyun kurucu olarak sahneye çıkması gerekiyor. İttifak ilişkilerini ele alması, kendi siyaset biçimini değerlendirmesi, partide reformu, partinin eksik yanlarını ve aksayan yanlarını görmeli, buralara neşter atarak çözmesi, özgüvenle sorunlara bakması ve Türkiye’yi inşa etmesi gerekir. CHP’de böyle bir potansiyel var. Sadece bunun kinetiğe dönüştürülmesinden ve gerçek kılmasından bahsediyorum.
 
Cumhuriyetin ikinci yüzyılı yapılmış ve bitmiş bir şey değil. İçini hep beraber dolduracağız. Kastettiğim ‘CHP bunun içini doldursun, burada hazır reçete var‘ değildir. ‘Hadi siz de buraya katılın’ demek istemiyorum. Herkesin bu sürece katılmasını ve içini doldurmasını isterim. Ama CHP’nin buna öncülük etmesi gerekir. Şemsiye gibi, katalizör gibi hareket etmeli. Bu CHP’nin önümüzdeki dönemde yeni siyasal hikayesi. 

"Dostlarla iktidara" sözü de tartışılan bir diğer nokta. Buradaki dostlar tam olarak kimlerdir? Sadece 13 maddelik beyannameyi "Evet" diyenler mi dostunu yoksa daha geniş bir ortaklaşmadan mı bahsediyorsunuz?
 
Benim CHP içerisinde gördüğüm en büyük risk ittifak sistemleri. İttifaklar bu sistemin dayattığı bir şey ve iktidar olmak istiyorsak, ittifak yapmak zorundayız. Ama ittifakların bizi siyasetsizleşmiş bir alana çekmesine de izin vermemeliyiz. Çünkü ittifaklar kaygan zeminlerdedir ve seçim zamanlarında konuşulması gereken konulardır. Seçimler iki yıl sonra mı yapılacak, o zaman oturup bakarız, kimlerle ittifak kurulabilir, kimlerin ilkeleri bize yakındır ya da hangi ilkeler çerçevesinde müttefik ilişkisi kurulabilir.
 
Mesela Millet İttifakı, sahada olan partilerle yaptığımız resmi bir ittifak. Ama parti bu ittifakı sürdüreceğim diye kendi ilkelerinden taviz verir hale gelirse, kendi renklerini soldurur, kendini daha az ifade eder, kendi siyasetini hakim kılmaya çalışmaktan vazgeçerse, o zaman bu parti için çok büyük risk olur. Parti ilk olarak kendi oyunu yükseltmeyi düşünmelidir. Partiler bunun için vardır. Ha bunu yaptık, bir yere kadar geldik ve bu bizim iktidar olmamıza yetmiyor o zaman dönüp müttefiklerimize bakmalıyız. CHP bunu yapmıyor, o yüzden bu bir risktir. Ben Cumhuriyetin ikinci yüzyılı fikri içinde uzlaşabileceğimiz çok büyük bir yelpaze görüyorum. Yani bu yelpaze sadece bizim kurduğumuz Millet İttifakı değildir.
 
Türkiye’de Kürtlerin içinde olmadığı bir Cumhuriyet fikri yetersizdir. Alevilerin anayasal eşit yurttaşlık içinde buraya akmadığı, kendi rengini vermediği Cumhuriyet fikri yetersizdir. Emeğin yani emek-sermaye çelişkilerin, ilişkilerinin yeniden ele alınmadığı bir ittifak, kadınla erkek arasındaki çelişkilerin yeniden çözümlenmediği, kadının toplumsal rolüne ilişkin güçlü ifadelerin oluşmadığı, çevrenin, ekolojinin olmadığı, laikliğin, seküler yaşam biçiminin olmadığı bir cumhuriyet yetersizdir. Temelde uzlaşacağımız alanların yelpazesi çok geniş. Kürtler, seküler Türk milliyetçiler, muhafazakarlar ama Cumhuriyet fikrine inanmış insanlar, liberaller olacak. Yani geniş yelpazeden bahsediyorum. CHP partiler üstü olacak, içermeyecek ama yol gösterici olacak. Kapsamayacak ama yön gösterecek konumda olacak. Ama bunun için CHP biraz cesur olabilmeli.
 
 AKP’nin 18 yıllık iktidarı döneminde CHP’nin cesurluk ve yapısal durumuyla ilgili sorunları olduğunu mu düşünüyorsunuz?
 
Kadroya, liderliğe, ideolojik-politik söylemlere, hatlara, siyaset yapış biçimine, iletişim stratejilerine, yerel yönetim anlayışına ve örgüt modeline ilişkin eksiklikleri sayabiliriz. Genelde partiyi tartışırken Genel Başkan ekseninde tartışıyoruz. Oysa mesele o değil. CHP’nin yapısal problemleri var. Yapısal problemleri merkezine alan kapsamlı bir siyasal reform gerekir. "Kim ne der" diye siyaset yapmaya başlarsa, o zaman bu sürece öncü olamaz. Ürkek bir tavırla yol alamaz.
 
Bugün parti "bize terörist" diyecekler diye barışı savunamıyorsa ya da "bize dinsiz" diyecekler diye laikliği savunamaz hale gelmiş ise burada bir problem vardır. Asıl olan partinin cesur ve ideolojisine uygun bir biçimde yapılanması, toplumu ikna edebilmesi ve hareket edebilmesidir. Bunu başarabildiği zaman partinin ben bu ittifakları kurabileceğini ve Cumhuriyeti yeniden inşa edebileceğini düşünüyorum. Nesnel koşullarımız var, öznel koşulları da nesnel koşullara uydurmalıyız. Ben parti de reform olmalı derken, kastettiğim buydu. Ben bu kurultayda çok şey bekledim, parti hatalarını görsün, tartışsın ve buradan bir reform süreci yaratsın ve bir yol haritası koysun önüne istedim, fakat olmadı. Fakat zamanımız var ve çok şey yapılabilir.
 
"Kürtlerin olmadığı bir Cumhuriyet eksik kalır" dediniz. Kılıçdaroğlu da kurultayın ardından yaptığı açıklamada, Kürt sorununu çözeceğine söz verdi. Kürt sorununu hangi temeller de tanımlıyorsunuz? Parti olarak çözümüne dair çalışmalarınız nelerdir?
 
Bugün inanılmaz derecede güçlü bir birlikte yaşama iradesinin var olduğuna çok inanıyorum. Türkiye’nin bir bölgesinde 40 yıldır devam eden düşük yoğunluklu bir savaş var. Bütün bunlara rağmen Türkiye’de bir iç savaş yok. Türkiye’de 40 bin kişi ölmüş ve büyük ortak acılar var. Bu acılar Türkiye’nin batısında ya da başka yerlerde sokak çatışmalarına dönüşmüyor. Bunu cebimize koyalım bir kere.
 
İkincisi bölünme paranoyasından kurtulmak lazım. Kimse bu ülkeyi bölüp, gitmek istemiyor. Kimse İstanbul’dan Antalya’dan vazgeçmek istemiyor. 1699 Karlofça Antlaşması’ndan beri toprak kaybeden bir imparatorluğun ardılı, zihniyetimizin bir tarafından hep ‘Bize ihanet ettiler, böldüler, parçaladılar, arkadan vurdular’ düşüncesi var. Devlet kodlarımızda bu var. Dolayısıyla insanların bunu düşünmesini anlayabiliyorum.
 
Yeniden Cumhuriyet modeli Kürtlerin üçüncü yoludur. Kuzey Suriye’deki, Rojava’daki, Hewler’deki ya da İran’daki Kürtlere soralım. Siz Farslılarla mı Araplarla mı yaşamak ister misiniz? Yoksa Türkiye’de Türklerle mi yaşamak istersiniz? Ağırlıklı olarak Türkiye çıkar. Şu bölünme paranoyasından kurtulmak zorundayız. Türkiye Kürtlerle büyür, asla küçülmez. Kürtler, Türkiye’nin şansıdır, asla sorunu değil. Yeter ki böyle bir özgüvenle bakalım. Elimizde önemli bir malzeme, model var. Yüzyıl önce kurulmuş bir model. Yüzyıl sonra bu modeli bir kez daha güçlendirmeyi başarabilirsek, işte benim ikinci yüzyıl anlam kazanıyor. Gerisi teferruat. İşte yerel yönetimlere özerklik, anadilde eğitim bunların hepsi teferruat. Cumhuriyeti yeniden kurma, büyük konsensüs oluşturma zamanı. Yeniden Cumhuriyet kurmak Kürtler için de üçüncü yoldur. Batı da buna hazır, doğu da buna hazır. İnanılmaz bir zemin var.
 
Genel Başkan aday adayı olan İlhan Cihaner’in "Afrin’den sonra Kürtler nasıl oy verecek" sözleri çok yankı uyandırdı. Efrin’e atılan bir bombaya ismini yazdıran Özlem Çerçioğlu’nun kurultayın divan başkanı olması Kürt toplumunu rahatsız etti. CHP bunun farkında mıydı?
 
Farkında olduğunu sanmıyorum. Özlem hanım bizim tüzük kurultayımızın da divan başkanıydı ve çok kötü bir tüzük kurulu başkanlığı yaptı. Çok antidemokratik yönetim tarzı sergilemişti. Dolayısıyla çok tepki vardı. Kadın olması nedeniyle belki bu tepkiler çok yüksek sesle dile getirilmedi. Kurultay delegasyonun böyle bir divan başkanıyla bu kurultayın yapılmış olmasını içine sindirmiş olduğunu düşünmüyorum.

Kürt sorunu çözülmeden ve barışı sağlamadan, Türkiye’de demokratik temellerde siyaset yapmak ve demokrasi oluşturmanın mümkün olduğunu düşünüyor musunuz?
 
Silahlar konuşuluyorsa ne konuşacaksınız? Bir şey konuşamazsınız, mutlaka barış olmalı. Ama bunlar birbirini besleyen süreçler. Mesela biz oturalım barışı konuşalım, ondan sonra işler gitsin diye de bekleyemeyiz. Eş zamanlı birbirini besleyen süreçler. Yani barışı konuşursunuz, oradan bir feyz alırsınız, başka şeyler konuşursunuz, demokrasiyi, ittifakları ve orada bir yakınlaşma olur. HDP ya da Kürtler, yerel seçimlerde blok olarak CHP'nin adaylarına oy verdiler? Ama bu bir süreçti. Bakın biz 2017'de hayır bloku olarak gevşek bir ittifakın içinde birlikte çalıştık. Peşinden birlikte çalıştık, birbirimizi tanıdık, anladık, peşinden adalet yürüyüşü oldu, bu daha da yakınlaştırdı. Peşinden Cumhurbaşkanlığı seçimleri oldu, CHP'de stratejik oyların bir kısmı HDP'ye gitti, HDP baraj üstü kaldı.
 
Cumhurbaşkanı adayımız, Selahattin Demirtaş'ı ziyaret etti, duygusal bir muhabbetti. Doğudaki mitingleri gördüm, çok güçlü mitingler yaptı. En sonunda CHP belediyelerine oy verdi. Bakın, düşünün ‘hayır’ çıktığı halde belediyeyi kazanamadığımız üç tane il var; Denizli, Manisa ve Balıkesir. Üçünde de İYİ Parti’nin adayları vardı. HDP oy vermediği için alamadık biz bu şehirleri. Eğer CHP'nin adayları olsaydı, o zaman biz bu büyükşehirleri de alacaktık. Batı'daki taban ve seçmen bu büyükşehirleri HDP'nin sayesinde aldığımızı biliyor. Tabanlar arasında bir yakınlaşma var. Cesaretsiz olan siyasetçiler, yukarıdakiler. Taban hazır. Biraz önce dediğiniz gibi barış, demokrasi, seküler hayat bu eksenlerde tabanın bir ittifaka hazır olduğunu bunun çok hızlı bir şekilde ilerleyeceğini görüyorum. Yeter ki siyaset bunların önünü açsın.
 
Erken seçim sürekli gündemde. Olası bir erken seçim bekliyor musunuz ve CHP böylesi bir durumda nasıl bir yol izlemeyi planlıyor?
 
Biz hep şöyle düşünüyoruz; DEVA Partisi, Gelecek Partisi, bunlar da Millet İttifakı’nın bir parçası haline gelirler. ‘HDP'yi de resmi olmayan bir yerde tutmayı başarabiliriz.’ CHP’nin A planı bu. Ama bu planın işlemeyeceğini düşünüyorum. Ben bir Üçüncü İttifakın kurulacağını düşünüyorum. Bana göre İYİ Parti, ittifakın küçük ortağı olmak yerine, bir oyun kurucu olduğu ve büyük ortak olduğu bir ittifakın içinde olmayı tercih edecek. HDP'nin bagajından kurtulmuş olacak. Saadet Partisi gibi muhafazakar partiler de Anadolu’da CHP'yle ilgili oluşmuş yanlış algılarından kurtarmış olacak. DEVA Partisi ya da Gelecek Partisi gibi partilerde biz bir merkez ittifakının içinde olursak, aslında AKP'den daha fazla oy kaparız gibi bir psikoloji fark edilecek. Ben Türkiye'nin bu partilerin İYİ Parti, Demokrat Parti, Saadet Partisi, DEVA Partisi ya da Gelecek Parti’sinden oluşan yeni bir merkez ittifakına doğru gideceğini düşünüyorum.
 
Peki bu tarafa ne kalıyor. HDP kalıyor. Peki CHP, HDP ile açık bir ittifak yapacak cesarete sahip mi? Önümüzdeki dönem CHP'nin en büyük ikilemi bu olacak. Ya bunu yapacak cesareti gösterecek, kadrolarını üretecek, iletişim dilini kuracak, kendi tabanını ve toplumu ikna edecek ve özgüvenle bakacak meseleye ya da ayrı ayrı seçimlere gireceğiz. O zaman da sol oylarımızı HDP'ye, batıdaki oylarımızı İYİ Parti’ye ya da merkez ittifaka kaptırma ihtimalimiz vardır. Bu partiyi küçültür. Dolayısıyla CHP'nin bunları ön görerek bir siyaset yapması lazım. Hiçbir angajmana girmeden, korkmadan cesur bir biçimde ne yapılması gerekiyorsa onu yapması gerekir. (Mezopotamya Ajansı)

Öne Çıkanlar