Demir parmaklıklar arkasında dört yıl: Osman Kavala için ne umut kaldı?

Demir parmaklıklar arkasında dört yıl: Osman Kavala için ne umut kaldı?
Uluslararası Af Örgütü, Kavala'nın davasını "adil yargılanma prosedürlerine şok edici bir saygısızlık" olarak nitelendirdi.

ARTIGERÇEK- Osman Kavala gelecek hafta hukuk dışı esaretinin dördüncü yılını dolduracak. David Lepeska The National News gazetesine Kavala davasının absürtlüğünü yazdı:

Osman Kavala'nın Türk adalet sistemi içindeki yolculuğunu Kafkaesk olarak tanımlamak büyük Çek romancısına büyük bir iltifat olur.

Yetkililer, işadamı ve hayırseveri Ekim 2017'de, Suriyeli mültecilere yardım etmek için bir proje üzerinde çalışmaya başladığı güneydoğudaki Gaziantep kentinden dönerken İstanbul Atatürk Havalimanı'nda gözaltına aldı.

İki hafta sonra, 2013 ortalarındaki Gezi Parkı protestolarına öncülük ederek hükümeti devirmeye teşebbüs şüphesiyle ve ayrıca Temmuz 2016 darbe girişimine katılarak anayasal düzeni devirmeye teşebbüs şüphesiyle tutuklandı.

Türkiye'nin iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi ilkini, ikincisi için bir tür deneme olarak görme eğilimindedir ve ikisiyle bağlantılı herkesi terörist olarak damgalar.

Şubat 2019'da, 15 aylık tutukluluğun ardından Kavala nihayet ilk kez bir iddianameyle suçlandı. Bir yıl sonra, bir İstanbul mahkemesi onu Gezi bağlantılı suçlamalardan beraat ettirdi. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan bu kararı çabucak kınadı ve Kavala yeniden tutuklandı ve bu kez başarısız darbeyle ilgili olarak suçlandı.

Ertesi ay bu suçlamadan da beraat etti ve yeniden serbest bırakılmasına karar verildi, ancak mahkeme bunun yerine yine başarısız darbeyle bağlantılı yeni bir casusluk suçlaması ekledi ve Kavala yine cezaevinde kaldı.

Bu zamana kadar, aleyhindeki iddianame birkaç yüz sayfaya ulaştı ve iddianame İstanbul restoranında kiminle karşılaştığı gibi rastlantılarla bağlıydı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin defalarca suçlamaları destekleyecek hiçbir kanıt bulunmadığı sonucuna varmasına ve derhal serbest bırakılmasını talep etmesine rağmen, Türk mahkemeleri Kavala'yı demir parmaklıklar arkasında tutmaya devam etti.

Ocak 2021'de temyiz mahkemesi Gezi beraatını bozdu ve casusluk davasına bu iddianame de eklendi.

Son hamle bu Ağustos ayında geldi. Bir Türk mahkemesi, Kavala'nın Gezi casusluğu davasını, İstanbul futbol kulübü Beşiktaş'ın önde gelen taraftar grubu Çarşı'nın karıştığı ayrı bir davaya bağladı. Çarşı üyeleri Gezi protestolarında kilit rol oynamış ancak Kavala gibi onlar da daha önce bununla bağlantılı suçlardan beraat etmişlerdi.

Bütün bunlar başınızı döndürdüyse, yalnız değilsiniz. Uluslararası Af Örgütü, Kavala'nın davasını "adil yargılanma prosedürlerine şok edici bir saygısızlık" olarak nitelendirdi. Yine de bu üç ayaklı dava, geçen Cuma günü İstanbul'un geniş adalet salonunda devam etti ve burada bir yargıç heyeti bir kez daha Kavala'nın tutuklu kalmasına karar verdi.

Kavala İstanbul'un 40 km batısındaki Silivri cezaevindeki hücresinden yakıcı bir açıklama yaptı:

"Bana yöneltilen suçlamalarda çarpıcı olan, yalnızca herhangi bir delile dayanmamaları değil. Akıl sınırlarını aşan komplo teorilerine dayalı fantastik nitelikteki iddialar."

"Çarşı davasıyla birleşme, bunu daha da gerçeküstü kılıyor. 'Osman Kavala'yı tanıyor musunuz?' diye sorulduğunda bir taraftar, herkesi acı acı gülümseten bir cavep verdi: 'Hangi kulüpte oynuyor?'

Kavala'nın davası başınızı döndürdüyse yalnız değilsiniz

Geçen hafta 64 yaşına giren Kavala için çok az kişi tüm bunları öngörebilirdi. Servetlerini tütünde kuran ailesi, 1923 mübadelesinde Yunanistan'ın liman kenti Kavala'dan İstanbul'a taşındı. 1982'de babasının ölümü üzerine, Osman, ailenin dizginlerini almak için New York'taki doktora eğitimini yarıda bıraktı ve Türkiye’ye döndü.

Yayıncılığa, ardından çevresel ve sivil aktivizme yöneldi. Kürtlerin çoğunlukta olduğu Diyarbakır şehrinde büyük bir sanat merkezi ve Yezidiler, Ermeniler ve diğer azınlıklar için kültürel koruma projeleri gibi sivil işbirlikleri geliştiren bir kuruluş olan Anadolu Kültür'ü kurdu.

2008 yılında Macaristan doğumlu milyarder George Soros'un küresel demokrasi yanlısı örgütü Açık Toplum Vakfı'nın Türkiye şubesini kurdu. Kavala'yı yetkililerin hedef tahtasına koymuş gibi görünen, ülkenin liberal seçkinleri arasındaki belirgin konumuna ek olarak bu hamle oldu. Erdoğan onu "ünlü Macar Yahudisi Soros" tarafından desteklenen bir terör finansörü olarak nitelendirdi. Avrupa Dış İlişkiler Konseyi'nden Aslı Aydıntaşbaş, Kavala'nın davasını "gereksiz yere acımasız" kişisel bir "kan davası" olarak nitelendiriyor.

Bu kan davası tüm dünyada manşetlere çıkıyor. Yakın zamanda yapılan bir araştırma, son dört yılda 40'tan fazla ülkede Kavala'nın davasıyla ilgili 1.700'den fazla haber makalesi yazıldığını ortaya çıkardı.

Yine de onunki, başarısız 2016 darbesi, Gezi protestoları veya diğer aktivist hareketlerle bağlantılı olarak Türkiye'de devam eden yüz binlerce kovuşturma arasında yalnızca en önde geleni. Türk mahkemeleri bu tür davalarla boğulmuş durumda ve darbe sonrası tasfiyelerde binlerce yargıç görevden alındığından, birçoğu genç, deneyimsiz yargıçlar tarafından görülüyor.

Çoğu, siyasi baskıya duyarlı görünüyor ve bu nedenle suçlu kararlarına meylediyor. Sonuç olarak, Türkiye'nin cezaevi nüfusu bugün Avrupa Konseyi'nin 47 üyesi arasında açık ara en yüksek olanı.

Türk vatandaşlarının yaklaşık yüzde 1'i cezaevinde, bu oran Avrupa genelinde yüzde 0,27'den az. Üniversite mezunu mahpusların sayısı da 2012'de 4.400'den 2019'da 20.000'in üzerine çıkarak keskin bir şekilde arttı ve bu da yargıda artan politikleşmeyi gösteriyor. Ve sıkıntılı bir ekonomiye rağmen, Türkiye hükümeti, başarısız 2016 darbesinden bu yana 130'dan fazla yeni cezaevine 1,4 milyar dolar harcadı ve hapsetme kapasitesini 180.000'den 320.000'e, yani neredeyse iki katına çıkardı.

Önümüzdeki hafta Kavala, hiçbir suçtan hüküm giymemiş olmasına rağmen demir parmaklıklar arkasındaki dördüncü yılını dolduracak. Yakında özgürlüğünü kazanma şansı zayıf, ancak son zamanlardaki bir gelişme bu ihtimalleri artırabilir. Geçen ay Avrupa Konseyi, Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Kavala'yı serbest bırakmaya önelik yasal olarak bağlayıcı çağrılarına uymaması halinde ihlal işlemlerine başlayacağı konusunda uyardı.

Konseyin en sert yaptırım mekanizması 2010 yılında oluşturuldu ve Türkiye'nin üyeliğinin askıya alınmasına yol açabilir. Bu önlem daha önce sadece bir kez kullanılmıştı. Konsey, 2017 yılının sonlarında, politikacı Ilgar Mammadov'un tutuklanması nedeniyle bir başka üye ülke olan Azerbaycan'a karşı soruşturma başlattı. Sekiz ay sonra Mammadov özgür bir adamdı.

Öne Çıkanlar