Bakanlık zeytinlikleri madenciliğe açan yönetmeliği savundu

Bakanlık zeytinlikleri madenciliğe açan yönetmeliği savundu
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı; zeytinlik alanları madencilik faaliyetlerine açan yönetmeliği, 'Her maden işletmesinin kimyevi atık bırakıp bırakmayacağının bilinemez' diyerek savundu.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı; Çiftçi-Sen’in, zeytinlik alanları madencilik faaliyetlerine açan yönetmelik değişikliğine karşı açtığı iptal ve yürütmenin durdurulması talepli davada mahkemeye savunma gönderdi. Bakanlık savunmasında; "Her maden işletme faaliyetinin her zaman ve durumda zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakacağının, toz ve duman çıkaracağının bilimsel araştırma ve incelemeye dayalı somut tespitler ile ortaya konulmaksızın önsel olarak iddia edilmesi, dava konusu düzenlemenin hukuka uygunluğunu etkilememektedir" ifadeleri kullanıldı.

Çiftçi-Sen; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın, zeytinlikleri madencilik faaliyetlerine açan yönetmelik değişikliğinin yürütmesinin durdurulması ve iptali talebiyle dava açmıştı. Yürütmenin durdurulması kararı veren mahkeme, iptal talebinin daha sora değerlendirilmesini kararlaştırmıştı.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın, mahkemeye ilettiği savunmasında Çiftçi-Sen’in itirazına ilişkin "sübjektif ehliyetinin" olmadığını iddia etti. Bakanlık savunmasında, şu ifadeler kullanıldı:

"Genel düzenleyici işlem olan yönetmeliklerin iptali istemiyle açılan davalarda işlemin davacının meşru, kişisel ve güncel menfaatini etkilemesi gerekmektedir. İdari işlemlerin hukuka uygunluğunun yargı yoluyla denetlenmesini amaçlayan iptal davalarını açabilmek için, iptali istenen işlemin davacıya özgü meşru ve güncel menfaatini ihlal etmiş bulunması gerektiği yargı içtihatlarında da kabul edilen bir husustur.

Bu doğrultuda iptal davası açılabilmesi için işlemin davacıya özgü menfaati ihlal etmesi, işlem ile davacı arasında ciddi ve makul bir ilişkinin olması aranmaktadır. Bununla birlikte, menfaatin güncel olmasından anlaşılması gereken ise dava konusu edilecek işlem nedeniyle gerçekleşen menfaat ihlalinin geçmişte kalmış ve etkilerini kaybetmiş ya da gelecekte yaşanması muhtemel olan bir menfaati ihlali olması gerekmektedir. Yine menfaatin meşruluk niteliğinden davacıya özgü ve güncel olması niteliğinin önünde gelmesi ve menfaat ihlalinin iptal davalarının sübjektif ehliyet şartını oluşturması nedeniyle, bu şart gerçekleşmeden açılan davanın ehliyet yönünden reddi gerekmektedir."

'HER MADEN İŞLETMESİNİN KİMYEVİ ATIK BIRAKIP BIRAKMAYACAĞI BİLİNEMEZ'

Savunmada, her maden işletmesinin kimyevi atık bırakıp bırakmayacağının bilinmeyeceği iddia edilerek; bu durumun önceden tahmin edilmesinin düzenlemenin hukuka uyguluğunu etkilemeyeceğine ilişkin şunlar denildi:

"Her maden işletme faaliyetinin çevresel etkileri maddenin cinsine, uygulanan işletme yöntemine, faaliyetin yapıldığı bölgeye ve kullanılan teknolojiye bağlı kendine özgü koşullara göre değişiklik arz etmektedir. Bu sebeple, kendine özgü koşulları dikkate alınmadan her maden işletme faaliyetinin her zaman ve duruda zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakacağının, toz ve duman çıkaracağının bilimsel araştırma ve incelemeye dayalı somut tespitler ile ortaya konulmaksızın önsel olarak iddia edilmesi, dava konusu düzenlemenin hukuka uygunluğunu etkilememektedir."

'ALTERNATİF ENERJİ KAYNAKLARININ, FOSİL YAKITLAR YERİNE BİR ANDA İKAME EDİLMESİ OLANAĞI MÜMKÜN DEĞİL'

Bakanlık, savunmasında; fosil yakıtların yerine alternatif yakıtların ikame edilmesinin bir anda mümkün olmayacağını ve bu yüzden madem işletmelerinden uzaklaşılamayacağını şöyle belirtti:

"Enerji kaynaklarına duyulan ülke gereksiniminin de kamu yararını haiz olduğu izahtan varestedir. Enerji kaynaklarının günlük yaşamımızın, enerji ve sanayi ürünlerinin ise üretimin en önemli temel yapı taşı olduğu gözetilirse enerjinin kesintisiz, güvenilir ve en uygun şekilde temini ve bu faaliyetin uygun fiyatlarla sağlanabilmesi gerekmektedir. Yine enerji arz ve güvenliği açısından bu kaynakların çeşitlendirilmesi gerekmektedir. Enerji kaynaklarının, enerji üretiminin yanı sıra sanayi hammaddesi olarak da yaşamsal önem arz etmesi nedeniyle ve alternatif kaynakların ise bu kaynakları ikame etme olanağının bir anda mümkün bulunmamasından dolayı ülkelerin birincil enerji kaynağının fosil yakıtlardan uzaklaşamayacağı genel kabul gören bir sonuçtur."

Bakanlık, savunmasında; Türkiye’nin toplam elektrik tüketiminin 2000 ve 2020 yılları arasındaki değişimini ve kişi başı elektrik tüketiminin arttığını, TÜİK verileriyle şöyle ortaya koydu:

"Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) istatistiklerine göre; Türkiye’nin toplam elektrik tüketimi 2000 yılında 98.295.712 megavatsaat iken, 2020 yılında 262.702.129 megavatsaate yükselmiştir. Kişi başına elektrik tüketimi 2007 yılında 2.198 kilovatsaat iken, 2020 yılında 3.142 kilovatsaate yükselmiştir" (ANKA)

 

 

 

 

 

Öne Çıkanlar