Garibe Gezer gerçekten intihar mı etti?

Garibe Gezer gerçekten intihar mı etti?
'Bunun adı bir cinayettir ve cinayetin sorumluları Garibe'ye işkence yapanlar kadar bu işkence haberlerini görmezden gelenlerdir.'

Yağmur KAYA 


ARTI GERÇEK- Kandıra 1 Nolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan ve sistematik şiddetin yanı sıra cinsel işkenceye maruz kalan tutuklu Garibe Gezer, bulunduğu hücrede şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Cezaevi yönetimi Gezer’in intihar ettiğini iddia ederken, otopsi işlemleri de avukatları olmadan yapıldı.  

Gezer’in ön otopsi raporunda, ölüm nedeni belirlenmezken, avukatların Gezer’in şüpheli bir şekilde ölümü sonrası cezaevine girmesi ise engellendi. Gezer'i hastaneden almak isteyen avukatlar darp edildi. Cezaevinde ağır işkencelere ve tecavüze maruz bırakılan, şüpheli bir şekilde yaşamını yitiren Garibe Gezer'in cenazesi İstanbul'dan Mardin havaalanına getirildi. Mardin Belediyesi tarafından ise cenaze aracı verilmedi. 

Hâlbuki İnfaz  Kanunu "Cezaevlerinde, ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet yönünden ayrım yapılamaz; zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz" der. 

Şüpheli şekilde yaşamını yitiren Garibe Gezer, 2014 yılında kardeşini kaybetti. Bir ağabeyi cezaevinde ve diğer ağabeyi polis kurşunu ile felç kaldı. 

İnsan hakları savunucu Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İstanbul temsilcisi Ümit Efe, şeffaflıktan uzak, sağlık sorunları herkesçe bilinen bir hasta tutuklunun izolasyonda tutulmasının ayrıca bir şiddet olduğunu, İnsan Hakları Derneği (İHD) Şube Başkanı Gülseren Yoleri, Gezer için dışarda yeterince güçlü bir mücadele yaratılmadığını söyledi. Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu ise, ülkede yasaların askıya alınarak bir "Zorba düzeni" olduğunu söyleyerek, "Devletin en başındaki uluslar arası sözleşmeleri ve yasaları tanımadığını söylediği yerde aşağıdakiler her türlü işkenceyi yapmada kendilerini serbest kılıyor" ifadelerini kullandı.

EFE: İZOLASYONUN KENDİSİ AYRICA BİR ŞİDDET

Ümit Efe, cezaevlerinde bulunanların şiddete dayalı politikalar nedeniyle insan gibi yaşamasına hiçbir zaman müsaade edilmediğini belirterek, "Hapishanelerde mahpusların sağlığa erişim hakkı sürekli olarak engellendi. Garibe Gezer cezaevinde intihar haberini duyduk ve avukatlar yetişmeye çalıştılar fakat otopsisine dahi alınmadılar. Şeffaflıktan uzak, sağlık sorunları herkesçe bilinen bir hasta mahpusun izolasyonda tutulması ayrıca bir şiddettir. İzolasyonun kendisi ayrıca bir şiddet konseptidir. Bir baskı aracıdır ve kişinin duyusal ve algısal alanının daraltılarak kendi içine hapsedilmesi her türlü sonuca açık bir baskıyı bir durumdur" dedi. 

'KINIYORUZ' 

Hasta bir tutuklunun tecrit odasında tutulmasının sorgulanmaya muhtaç ve kabul edilemez bir durumdu olduğunu vurgulayan Efe, "Bu durumun takipçisi olacağız ve ayrıntıları öğrenerek bu şeffaflığa kapalı ortamı deldiğimiz de paylaşırız. Fakat olayın kendisi genel mahpuslara karşı uygulanan bu tecrit ve kötücül politikalardan derhal vazgeçilmesi gerektiğini yeniden düşündürmüştür. İnsan hakları bir ölüm haberiyle girdik; kınıyoruz" diye konuştu. 

PİROĞLU: CİNAYETİN SORUMLULARI İŞKENCEYE İZİN VERENLERDİR

HDP Milletvekilleri Musa Piroğlu, cezaevlerinde intihar haberlerini sadece Türkiye değil otoriter, baskıcı rejimlerin olduğu bütün dünyada olduğunu vurgulayarak, "Buna bir ölüm deme şansı yok. Garibe Gezer hücre cezasında 'intihar etti' deniliyor. Biz bu çeşit intihar haberlerini geçmişte çok biliyoruz. Bu çeşit intihar haberleri sadece ülkemizde değil otoriter, baskıcı rejimlerin olduğu bütün dünyada neyle sonuçlandığını da biliyoruz. Garibe Gezer ister intihar etsin, ister intihara sürüklensin bunun adı bir cinayettir ve cinayetin sorumluları Garibe'ye işkence yapanlar kadar bu işkence haberlerini görmezden gelenler, işkence uygulayanlara izin veren ve bir bütün olarak şikayetleri görmezden gelerek gerekli adımları atmayanlardır" diye konuştu. 

'İŞKENCENİN ZAMAN AŞIMI YOKTUR' 

Piroğlu, "Bu yüzden Kandıra Cezaevi İdaresi derhal görevden alınmalıdır. Derhal tutuklanması, işkenceden yargılanmalıdır. Bütün cezaevlerindeki benzer uygulamaları yapanlar hesap vermelidir. Ve bu uygulamayı yapanlar bugün cezasızlık koruması içinde kendilerini pervasızca serbest sananlar bilmelidirler ki işkencenin zaman aşımı yoktur. Yıllar da geçse onlardan hesap sorulacak. Dünyada örnekleri var, ülkemizde de var. Arjantin'de işkence başı nasıl dolabın içinde yakalandıysa Nazi kamplarında işkence yapanlar nasıl yıllar sonra cezalandırıldıysa bizde bunlardan hesap soracağız. Sonları çok yakın. 

Bugün insan hakları haftası. Ama bütün yasaların askıya alındığı ve bir zorba düzenin bunun yerine ikame ettiği bir dönemden geçiyoruz. Devletin en başındaki uluslar arası sözleşmeleri ve yasaları tanımadığını söylediği yerde aşağıdakiler her türlü işkenceyi yapmada kendilerini serbest kılıyor. Bu yüzden tek sorumlu işkenceyi yapanlar değil, o işkencecilere bu cesareti verenlerdir. Sistemin kendisi ve sistemin başındakilerdir. Topyekun yargılanacaklar. Çünkü bu sistemin sonuna doğru ilerleniyor. Halkın vicdanında yargılanacak ve halk hesabını soracak" diye konuştu.

YOLERİ: ŞİDDETE UĞRAYAN MAHPUS DIŞARIYA SESİNİ DUYURAMIYOR

İHD Eş Başkanı Gülseren Yoleri ise cezaevlerinde işkence ve kötü muamelenin oldukça yaygınlaştığını söyledi. Yoleri, "Sadece politik mahpuslar bakımından da değil adli mahpuslar bakımdan da aslında yoğunluklu olarak yaşanan ciddi bir sorun var. Şiddete uğrayan mahpusların en önemli problemlerinden bir tanesi dışarıya seslerini duyuramıyor olması. Suç duyurusunda bulunulduklarında dilekçelerin yetkili makamlara erişmesinden başlayarak, yetkili makamların sürekli olayları kapatan ve cezasızlık yaratan uygulamalarıyla devam eden bir adalete erişim problemi var. 

'ŞİDDETİN SİSTEMATİK HALE GELDİĞİ BİR SÜREÇTEN GEÇİYORUZ'

Bununda ötesinde şikayete başvuran mahpusların bu seferde şikayet etti diye şiddete maruz kaldıklarına dair yine iddialar, öyküler söz konusu. Dolasıyla şiddetin sistematik hale geldiği cezasızlıkla bu şiddetin sürdürülebilir hale getirildiği bir süreçten söz ediyoruz. Bu, özellikle F Tipi Hapishaneler ya da tecrit uygulamaları neticesinde mahpusların çok daha ağır bir strese maruz kaldıkları; mahpusların hem fiziki hem ruhsal olarak büyük bir baskı içerisinde kendilerini hissettiklerini de biliyoruz. Yani tecridin çok yıkıcı, ağır sonuçları var" dedi. 

'VERİLECEK KARARIN NE OLACAĞINI BİLİYORUZ'

Garibe Gezer'in kendisine uygulanan şiddeti deşifre etmeye çalıştığını vurgulayan Yoleri, "Avukatlar, insan hakları derneği Gezer'e ses olmaya çalıştı ama sonuç ortada. Avukatların gelmesi beklenmeden otopsi yapılmış olması yine eğer şüpheli bir durum varsa bu şüpheli durum tespiti bakımdan avukatların yapacağı tespitleri de ortadan kaldırmış durumda. Verilecek kararın ne olacağını biliyoruz. İşte 'intihar' denilecek ve intihar üzerinden de kapatılacak dosya. Ancak bu intihar mıydı gerçekten, intihar olsa bile Gezer'i intihara sürükleyen koşulları kimse tartışmayacak. 

'BU BİR İNTİHAR İSE İNTİHAR ETMESİ İÇİN HER TÜRLÜ KOŞUL YARATILDI'

Burada devamlılık arz eden hücre cezaları var. Ve bu hücre cezalarının hatta en son bir 20 günlük bir de 4 günlük hücre cezasından söz ediyor. Dolayısıyla hücre cezalarının tecridi ne kadar ağırlaştırabildiğini hepimiz biliyoruz. Zaten stres altında olan, sosyal dayanışmayla yaşadığı stresi kısmen hafifletebilecek durumda olan birinin yeniden ağır tecrite tabi tutulması mahpusun psikolojisinde yer açabileceği ağır tabloyu tahmin edebiliyoruz. Yani bir anlamda gerçekten bu bir intihar ise intihar etmesi için her türlü koşulun yaratıldığını söyleyebiliriz. Yani 'git intihar et' dediler başka bir şans bırakmadılar. Bu çok acı. Ve buna maalesef dışardan yürütülen mücadele yeterince güçlü bir etki yaratmadı ve bunun önüne geçilemedi" diye konuştu.

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar