Gelir uçurumunun yaşandığı 'o ülke'den bir film: Parazit...

Gelir uçurumunun yaşandığı 'o ülke'den bir film: Parazit...
Mizah duygusu yüksek, hicivden beslenen sinemasıyla Koreli usta yönetmen; sınıf ve gelir eşitsizliğinin altını çizerken çok da etkili bir burjuvazi eleştirisi yapıyor.

Yalçın ERGÜNDOĞAN

Bilmem hatırlayanınız var mı? Sosyalizmin ve "Sosyalist ülkeler" olarak anılan ülkelerin, "demir perde" olarak adlandırılıp, düşman sayıldığı yıllarda; kendilerini "özgür dünya" olarak isimlendiren ülkelerin lideri ABD tarafından "o ülke" örnek gösterilirdi. 

Geri kalmış ülkelerin de pekalâ 'kapitalist yol'dan kalkınabileceği sıkça ifade edilir ve hep "o ülke"ye işaret edilirdi. 
Özellikle de ülke "Kuzey" ve "Güney" diye ikiye bölündüğünden, aralarında bir nevi Sosyalizm/Kapitalizm rekabeti yaşanırdı. Almanyalar (Demokratik ve Federal ya da Doğu/Batı Almanya) daha gelişkin olduğundan, konu ettiğim ülkedeki "rekabet" çok çarpıcı şekilde dönemin iletişim araçlarınca pompalanırdı.

Evet "o ülke"nin adı; Güney Kore idi. Türkiye'ye de sıkça somut hedef ve örnek olarak bu ülke gösterilmişti ABD tarafından.

* * * 

Bugün ne o dönemin Sosyalist ülkeleri, ne de 'Sosyalist Sistem' olarak adlandırılan genişçe bir coğrafyaya yayılmış ülkeler topluluğu var. 

Güney Kore; birçok dünya markası yaratmayı başarmış "gelişmişlik" düzeyi Türkiye'yi  çoktaan geçmiş bir konumda...
Kuzey Kore ise, o 'soğuk savaş' dönemindeki rejimini sürdüren dünyadaki tek ülke.  Yani, bugün dünyada insan haklarının çok uzağındaki, despotizmin, kapalılığın, liderin kültleştirildiği, lidere tapıncın simgesi olarak propaganda malzemesi edilen bir ülke...

SINIFLAR ARASINDAKİ MÜTHİŞ BİR UÇURUM

Tüm bunları aklıma getiren ise; bugün (13 Kasım 2019) İzmir'de Karaca Sineması'nda izlediğim PARAZİT adlı filmi izlemem oldu. Çok çarpıcı bir filmdi gerçekten. Güney Kore'nin "öteki yüzü"nü, tüm çıplaklığı ve gerçekliği ile yüzümüze vuruyordu.
Hele ki, bir zamanlar Türkiye'ye örnek olarak gösterilen ve Türkiye'deki yönetici siyasi elitin de hararetle savunduğu; "Küçük Amerika" olamıyorsan bari "Güney Kore" ol hayal satıcılığının iç yüzünü beyaz perdeye yansıyordu adeta.
Hele filmi izlediğim günlerde, Türkiye'de yaşanan yeni bir "ekonomik kriz"in ürünü,  -bugüne dek tanık olmadığımız- "siyanürle toplu intihar" vak'alarının yaşandığı bir ortamda olmamız, bendeki etki dozajını arttırdı... 

2019 Cannes Film Festivali'nde "Altın Palmiye"yi, Sydney’deki yarışmada  "En iyi Film" Ödüllerini kazanan Bong Joon-Ho'un yönettiği bu filmi izlemenizi öneriyorum.

* * *

FİLMİN KONUSU şöyle: Film özünde, farklı sosyal sınıflara mensup iki aile üzerinden etkileyici bir siyasal eleştiri. Mizah duygusu yüksek, hicivden beslenen sinemasıyla Koreli usta yönetmen; sınıf ve gelir eşitsizliğinin altını çizerken çok da  etkili bir burjuvazi eleştirisi yapıyor.

Sefalet içinde yaşayan, tümü işsiz Seul kentinde yaşayan Kim ailesinin fertleri gerçek kimliklerini bir şekilde saklayarak, hile ve kurnazlıkla, birer birer zenginlikleri sınır tanımayan Park ailesinin malikanesinde ailenin hizmetine giriyor.

Filmde bir yandan da, sınıf atlama çabası ve servet kibrinin yol açtığı trajikomik olaylar ardı ardına gerçekleşiyor.
Filmin kahramanlarından, Kevin, kız kardeşini terapist ve resim öğretmeni olarak, babasını şoför, annesini de hizmetçi olarak Park ailesinin yanına yerleştiriyor. Filmin finaline doğru, villanın bahçesinde verilen görkemli bir doğum günü partisinde gelişen beklenmedik olaylar sonrası iki ailenin kaderi değişiyor. 

Filmin, hiç beklenmedik, sürprizli bir de finali var.  Özetle söylemem gerekirse; filmin ana teması, çok ince bir mizahla süslü, muazzam bir sınıf çatışması...

Vizyon tarihi: 1 Kasım 2019

Yönetmen ve Senarist:  Bong Joon-Ho

Filmin süresi: 131 dakika

2019, Güney Kore yapımı

Öne Çıkanlar