Grup Yorum davası Silivri'ye taşındı, tahliye yok

Grup Yorum davası Silivri'ye taşındı, tahliye yok
Grup Yorum davasından tahliye çıkmadı. Mahkeme Silivri'ye taşındı.

Ölüm orucundaki Grup Yorum üyelerinin yargılandığı davanın duruşması Çağlayan Adliyesi 37. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Gergin geçen duruşmada mahkeme savunmaya sık sık müdahale etmeye çalıştı. 

Grup Yorum üyelerinin yargılandığı davada, mahkeme heyeti, Barış Yüksel’e adli kontrol şartı ile tahliye ederek, İbrahim Gökçek dahil diğer tüm tutuklu Grup Yorum üyelerinin tutukluluk halininin devamına karar verdi. Bir sonraki duruşma ise Silivri’de görülmek üzere 26-27 Mart 2020 tarihine erteledi.

Duruşmaya Grup Munzur, Pınar Aydınlar, Grup Munzur, Temel Demirer, Orhan Aydın ve HDP milletvekilleri Musa Piroğlu ve Züleyha Gülüm'de katılım gösterdi.

Duruşma öncesi yapılan açıklamada, "Türkülerini daha özgürce söylemek için direniyorlar. 10 defa çalışma yürüttüğümüz kültür merkezi basıldı, enstrümanlarımız kırıldı, arkadaşlarımız vur emri ile arandı, konserlerimiz yasaklanır hale geldi, hakkımızda birden fazla dosya açıldı. Bugünün Türkiye’sinde misyonumuzu biliyoruz. Bizler halk için sanat anlayışımızla onurlu bir namusun simgesiyiz. Kavganın tam ortasında olmaktan geri durmuyoruz. Göstermelik delillerle İbrahim, Helin tutsak edildi" denildi.

'KÜLTÜR MERKEZİ 12 DEFA BASILIR MI?'

241 gündür ölüm orucundaki Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek, duruşmada savunmasını yaptı. Gökçek, şunları kaydetti;

"Anlatılacak çok şey var. Hesabı sorulacak çok şey var. 242 gündür adalet için bekliyorum. Ben kimim? İbrahim Gökçek. 15 yıldır Grup Yorum emekçisiyim. Halk sanatçısıyım. Besteler yaptım. Bas gitar sanatçısıyım. Ülkemde 60’tan fazla ile gittim. Onlarca Avrupa ülkesine gittim. Yüz binlerce insana konser verdim. 2016 OHAL’ine kadar böyle devam etti. 15 Temmuz 2016’da Hatay Samandağ’da 40 bin kişiye konser veriyordum. "Pankartlar inecek, bir şarkıdan sonra gideceksiniz" diyen polislerin hepsi bir anda ortadan kaybolmuşlardı. 2017 yılından sonra Grup Yorum’a büyük bir siyasi linç başladı. Kültür merkezim 12 defa basıldı. Basılır mı? Enstrümanlar parçalanır mı? Parçalandı. Saçlarımız yolundu. Piyano tuşlarımız tek tek kırıldı. Bu nasıl bir düşmanlıktır? Ne yaptık biz? Bütün bunları umutlu türküler söylemeye devam ettiğimiz için yaşadık. Ben bunları kabul etmiyorum. Bu davanın özü gizli tanıkların söyledikleri değil. Onlar olmasaydı da biz suçlanacaktık, onlar figür. Sahibi olduğum kültür merkezi gece gündüz basılmasın istiyorum. Grup Yorum üyeleri serbest bırakılsın istiyorum. Biz sanatçıyız, bu ülkenin medar-ı iftiharıyız.Emin olun, bu süreç geçince ilk satacakları, ilk iftira atacakları siz olacaksınız. Bunlar böyle kişiler. Biz Hasan Kaçanlar gibi, Yavuz Bingöller gibi belediyeler kapak atamayız. Alişanlar gibi dolar dağıtamayız. Biz halkın sanatçısıyız. 21. yüzyıldayız. Hakkımızda listeler çıkarılıyor, konser yasaklanıyor. Texas mı burası? Biz ne yaptık? Biz çocuklarımıza eğitimler verdik. Biz sanat yaptık. Eğitim verdiğimiz çocuklarımızın ailelerini aradılar, tehdit ettiler. Peki bu düzen ne verdi bu çocuklara?" dedi.

'BİZİM KATİLİMİZ OLMAYIN'

"Bugün Türkiye’ye sanat yapmak için ölümü göze almak gerekiyor. Ölmeyi çok mu istiyorum? Hayır. Yaşamak, konser yapmak, bas gitarımı çalmak istiyorum. Önümüzdeki engelleri kaldırın. Bizim sanatımızın önüne ağır silahlarla ağır cezalarla çıkılmasın. Bizim katilimiz olmayın! Öldürmeyin! Aksine yaşatın! Her şey olabilir ama bu adaletsizliğe boyun eğmeyiz. (Mahkeme başkanına hitaben) Sizin için bile adaletsizliğe boyun eğmeyiz, eğer düşmansanız.Sizin için bile direniyoruz. Biz namussuz alçak insanlar değiliz. Tekrar tüm avukatlarıma, sanatçı dostlarıma, duruşmaya gelenlere teşekkür ediyorum. Tahliyemi ve nihayetinde beraatimi talep ediyorum. Özgür günlerde, özgür konserlerde görüşebilmeyi diliyorum."

'ÖLDÜRÜP ETKİSİZ HALE GETİRDİK DİYECEKLERDİ'

İbrahim Gökçek’ten sonra Emel Yeşilırmak savunma yaptı. Yeşilırmak'ın savunması şöyle:

Soma’da 301 madencinin öldürülmesinden sonra yapılacak bir etkinliğe davet edildik. Buna katıldıktan sonra hakkımızda yakalama kararı çıkarıldı.

Listelere konuldum, kullandığım ilaçları ve şampuanları öğrenecek kadar peşime düşmüşlerdi. Okmeydanı’ndan buraya kadar gelmek, 10 defa vurulmayı göze almak demekti. Sonrasında hakkımda listelerde vardı, etkisiz hale getirildi yazılacaktı. Biz 1 yıldır sorgusuz sualsiz tutukluyuz. Anadolu halkları zulme uğramaya, inançlarını gizli de olsa yaşamaya alışkındır. Anadolu yer altı şehirleriyle doludur. İddianamede hakkımdaki dosyalar yazılmış, aynı dosyayı 6 kere yazarak hakkımdaki iddiaları kabartmaya çalışmışsınız. Benim hakkımda açılan bütün davalar hak mücadelesi verdiğim içindir, siz bana 1 Mayıs’a katıldığım için 5 yıl ceza verdiniz. Tavır dergisi tek başına sadece CİA tarafından çıkarılan 800’den fazla derginin karşısındadır. Edebiyat yayıncılığı yozlaşmıştır, adeta can çekişiyor. Tavır dergisi bu yozlaşmanın karşısında duruyor.

‘MÜPTEZEL ZEKERİYA ÖZ’Ü GÖRDÜK’

Ülkemizdeki her muhalifin kaderi sizin heyetinizle tanışmak zorunda kalmak. Bir biz kalmıştık, bize de nasip oldu. Bakalım memnun olacak mıyız? Sıkıyönetim mahkemelerini gördük. DGM’leri gördük. Müptezel Zekeriya Öz’ü gördük. Şimdi de sizi görüyoruz. Biz 12 Mart balyozundan bu yana bu mahkemeleri görüyoruz. Halkın hak ve özgürlüklerini ezdirmeyeceğiz. Haklar halkça, bizce kazanılır. Kan dökülerek kazanılır. Sonra bir takım vekiller bunları yasalara geçirirler. Mecburen yasalara yazarlar ama asla gerçek anlamda uygulanmazlar. Bu salondaki herkes biliyor ki, halkın çaresiz kalmadığını. Adil yargılanma hakkını gasp edersiniz, bir Koçak Mustafa çıkar. Canıyla ister adil yargılanma hakkını. Türkmenim, bilirim. Koçak yiğit demektir. Bugün ölüm orucunda Mustafa Koçak.

'AVUKATLARIMIZ YAN HÜCREDE KALIYOR'

Mahkeme başkanı Ümit İlter’in savunmasına müdahale etmek isteyince, Av. Görgün Danacı; "Müvekkil tutuklanmasına neden olan siyasi atmosferden bahsetmek zorundadır. Dolayısıyla müdahale etmemenizi, dinlemezi istiyoruz" dedi.

Halk der ki zulmün artsın ki tez zeval bulasın. Halk çok bilgedir. Grup Yorum’a bugün İbrahim’in anlattığı baskılar var. Peki bizim avukatlarımız nerede? Avukatlar yargının 3 sac ayağı. Savcı burada, hakim burada. Nerede avukatlarımız, kime danışacağız. Devrimci avukatlarımız nerede? Yan hücremizde kalıyorlar. Halkı savunan, doğayı savunan avukatlarımız yan hücrede kalıyorlar. Ama onları hapsetseniz bile halkın savunulmasını engelleyemezsiniz. Avukatlarımız diyor ki: Bize diyorlar ki çaresizsiniz. Çaresiz miyiz gerçekten? Doğa kirletildiğinde, halk aç bırakıldığında, depreme teslimiyet gösterin denildiğinde, çocuklarımızın tarikatların elinde oyuncak edilmesine ses çıkarmayacak mıyız? Halkın avukatlığını yapamayacak mıyız! Devrimci avukatlarımız, açlık grevindeler, hepsi bizim avukatlarımız. Direnen çaresiz kalmaz. Sevgili avukatlarımızın yokluğunu hayat denen kavgada asla hissetmiyoruz. Onların müvekkili olmaktan gurur duyuyoruz. Kararınız baştan belli olduğu için hukuki prosedürleri tamamlamak bile size zul gelebilir. Biliyoruz. Sizin hukuki yargılama yapacağınıza da tarafsızlığınıza da güvenmiyorum. Sizi reddediyorum.

Sadık Eroğlu savunmasında, Hakkımdaki iddialarla ilgili savunmam daha sonra yapacağım. Dosyanın tamamı verildikten sonra yapacağım. Tahliye talebimle ilgili bir kaç şey söylemek istiyorum. İki iftiracının beyanlarına dayanarak 1 yıldır tutukluyum. Hakkımda başka bir iddia ve delil yok. Olamaz da. Bin bir bedelle kazanılmış savunma ve adil yargılanma hakkına dayalı belirli, öngörülebilir, haktan ve halktan yana bir yargılama istiyorum.Yalnızca kendim değil, arkadaşlarım için, İbrahim Gökçek için, Mustafa Koçak için ve bugün burada olması gereken, bedenlerini açlığa yatırmış avukatlarım için de adil bir yargılanma istiyorum. Bana tebliğ edilen tutuk devam kararları suçun vasıf ve mahiyeti, kuvvetli suç şüphesi, delillerin toplanmamış olması gibi nedenler görülüyor. Suçun vasfının büyük olması, benim suçlu olduğumu göstermez. Hakkımda iki iftiracı dışında hiçbir şey yoktur.

'DEVRİMCİ OLMAK ZORUNLULUKTUR'

1 yıl önce ne varsa, bugün hakkımda aynı şeyler vardır. Başka bir şey olamaz da. Lehime delil olmadığı için tutuklamanın kaldırılamayacağı söyleniyor. Bu delilleri bulması gereken sizsiniz, aleyhime delil bulması gereken sizsiniz. Kozmik odada, sığınakta yakalandığım iddiaları var. Demokratik bir kültür merkezine gitmek, sanat çalışmalarına katılmak suç değildir. Devrimci düşüncelere sahip bir insanım. Bu düşünceler nedeniyle yargılandım, hakkımda delil olmadığı için serbest kaldım. Bugün devrimci olmak zorunluluktur. Devrimci ve yoksul bir mahallede ikamet ediyorum. Düşüncelerime uygun olarak demokratik kurumlara gider gelirim. Milyonlarca emekçi gibi halkın içinde yaşarım. Halkı soyanlar gibi sarayda, lüks içinde yaşamıyorum. Heyetinizin adil yargılanma hakkını yerine getiremeyeceğine dair kuvvetli şüpheler yaşıyorum. Açıkçası bunlar şüphe de değil artık. Yaptıklarınız ortada, tarafsız olamayacağınızdan eminim. Tahliyemi talep ediyorum.

Sadık Eroğlu’nun savunmasını bitirmesinin ardından sözü Grup Yorum üyesi Barış Yüksel aldı.

Mesleğimi halk için yapmanın onurunu taşıyorum. Ben bir mühendisim. Biz ışığı kesilen ailenin ricasıyla köye gittik ve onların da emekleriyle sorunlarını çözdük, su tirübünü ile elektriklerini ürettik. ‘Vahdettin Bahçesi’ yapsaydık bugün iktidar bizi el üstünde tutardı. Hayır biz halk bahçesi yaptık. Ben aynı zamanda müzisyenin. Grup Yorum’la sahneye çıktığım her konserde kalabalığın coşkusunu görme onurunu iliklerime dek yaşadım. Kültür merkezimiz hukuksuz ve keyfi bir şekilde defalarca basıldı, talan edildi. Biz de enstrümanlarımızı, canımızı korumak için bir stüdyo kurduk kültür merkezimizde.

Gizlilik koşullarında yaşayıp üreten ne ilk sanatçıyız dünya da ne de son! Örneğin Nazım Hikmet de Theodroakis de gizli yaşamaya mecbur edildiler. En güzel eserleri ise gizli yaşadıkları dönemlerine aittir. Ben tutuklulukta geçen 1 yılın büyük bölümünde açlık grevindeydim. Ne yapmışım da açlık grevindeyken örgüt yönetmişim? Grup Yorum üyesi olarak 190 gün açlık grevi yapmaktan onur duyuyorum. Bugün iki Grup Yorum üyesi bu onuru daha da yükseltiyor. Mustafa Koçak 227 gündür ölüm orucunda. Sizin mahkemeniz tarafından ceza verilen 8 halkın avukatı da adaletsizliğe boyun eğmemenin onurunu taşıyor, onlar da süresiz açlık greviyle Grup Yorum ve Mustafa Koçak için adalet istiyorlar.

AVUKAT SAVUNMALARI

Av. Hüseyin Boğatekin: "Sayın başkan, duruşmanın başından beri, duruşmayı germemek için özen gösteriyoruz, canımız, müvekkilimiz gözümüzün önünde eriyor. Polislerin salondan çıkarılması talebini reddettiniz. Gerekçe olarak sanıkların örgüt üyesi olduklarını gösterdiniz. Bu ihsasi rey göstergesidir. erör arananlar listesindeyseniz, polisin silah kullanma yetkisi doğrudan kullanılabilir hale geliyor. Sokak ortasında vurulabiliyorsunuz. Müvekkilin saklanması, öz savunma içinde bulunması insanidir."

Av. Sinan Zincir: "Bu bir siyasi davadır. Müvekkiller siyasi beyanlarda bulunacaklardır. Çünkü müvekkiller siyasi iradenin kararıyla, bizzat İçişleri Bakanı’nın talimatıyla tutuklanmışlardır. ÇHD davası, Kaftancıoğlu davası, bugün bu dava. Bütün etkili ve politik davalar sizin önünüze düşüyor. Bu nedenle bizim de sizle bu davanın yürütülmesi konusunda şüphelerimiz var. Bugün kuracağınız ara kararlarınızla bu şüphelerimizi boşa çıkartmalısınız."

Av. Muharrem Erdoğan: "Tanık İlkay İşler ve Cavit Yılmaz’ın mektuplarını mahkemenize sunuyorum. O kullandığınız tanık ifadelerinin nasıl oluşturulduğunu anlatıyorlar. Utanmadan bu insanların beyanı yine iddianameye konmuş durumda. Tek bir tanık beyanıyla 200-300 kişi gözaltına alınabiliyor, tutuklanabiliyor. Ama aynı tanık ben işkence gördüm, tehdit edildim deyince işkenceciler için haklarında dava açılmıyor. Acaba savcılar için, polisler için bir ayrıcalık mı var? Merak ediyorum. Bu işkenceyi yapanlar hakkında suç duyurusunda bulunuyorum. Burada itirafçılardan bahsediyorum, belki soracaksınız. Neden bu kişiler senden benden değil de İbrahim Gökçek’ten, Ümit İlter’den bahsediyor. İbrahim Gökçek Grup Yorum üyesi."

Av. Ozan Doğan: "Sayın hakim aslında terör listeleriyle açılmış bir dava bu. Bu durum iddianamede de yer alıyor. Emniyet diyor ki, ben zaten yargısız infazı yaptım, sana da ceza vermek kaldı. Masumiyet karinesi nerede kaldı? Müvekkilin hakkında yer alan açık dosyalar iddianameye konmuş, adı üstünde dosyalar açık. Kesinleşmiş bir hüküm kurulmaksızın bu dosyalar delil olarak belirtilemez. Susma hakkı kriminalize edilmeye çalışılıyor. Yasada açıkça kişi kendisi hakkında delil vermeye zorlanamaz yazıyor. Bu davada siyasi iktidarın yargı üzerindeki baskısını çok net görüyoruz, mahkemeniz de bu konuda araç olarak kullanılmaya çalışılıyor. Müvekkilimizin kaçma şüphesi yoktur, tahliyesini talep ediyoruz."

Av. Görgün Danacı: "Duruşma Salonunda İbrahim’in ölüm orucunda olması nedeniyle bir ağırlık var. İstanbul Üniversitesi’nde okurken yine bir direniş evini ziyaret etmiştim. halen tutuklu bulunan Avukat Behiç Aşçı’nın ölüm orucu yaptığı direniş evine. Behiç Aşçı’nın direnişi zafere ulaştı. Devlet tecriti kabul etti, hapishanede olanlar için birçok hak kazanıldı bu direnişle. Ben bu direnişle, eşimizle çocuğumuzla konsere gideceğimiz o günlerin kazanılacağını düşünüyor ve İbrahim Gökçek’in tahliyesini talep ediyorum.Bu dosyadan kahvaltı yaparken, Süleyman Soylu’nun televizyon ekranlarında "Örgütün yöneticisini yakaladık" demesiyle haberdar olduk. Basının ve yargının baskısı dışında, müvekkil Ümit İlter’in gri listede aranır olması da bir baskı aracıydı. Hakkında para ödülü kondu. Masumiyet karinesi hakkı vardır, kolay kazanılmamıştır."

Av. Yaprak Türkmen: "Meslektaşım operasyondan bahsetti, ben de onunla ilgili konuşayım. Bu gece yarısı yapılan operasyonlar ve basın ve medya aracılığıyla siyasi iktidarın yaptığı kara propagandalar dışında ortada bir şey yok. Ortada bir şey yok çünkü, Berk Ercan’ın ifadesi üzerine onlarca insana silahlı örgüt üyeliğinden dolayı dava açıldı, tutuklu yargılandılar. Ortada bir tane silah yok. Berk Ercan’ın ifadeleri üzerine açılan davalar, farklı mahkemelerde görülmeye devam ediliyor. İstanbul 35. ACM’deki dosya yöneticilik iddiasıyla açıldı. Orada savcı yöneticilik yoktur diyerek üyelik yönünde mütalaa verdi. O mahkemede dahi yöneticilik yoktur dendi. Müvekkilimiz bu zamana kadar herhangi bir yasa dışı faaliyet içine girmemiştir. Ülke içinden gözaltına alındı. Yurt dışına kaçmak gibi bir amacı yoktur. Tahliyesini talep ediyorum."

Av. Seda Şaraldı: "Öncelikle özgün bir duruşmada olduğumuzun farkındayız. Adaleti ölecek kadar çok isteyecek bir müvekkilim var. Bu nedenle müvekkilin tahliyesini talep ediyoruz. Müvekkil Barış Yüksel hakkında 2017 yılında verilmiş bir yakalama kararı var. Yakalandığında sorgusu örgüt üyeliği suçlamasıyla yapılıyor. Ve dava örgüt yöneticiliğiyle açılıyor. Savcılığın kafa karışıklığı olduğunu düşünüyoruz. Müvekkillerin 2017 yılında yakalanmaması gördükleri bu özel muamelenin tek nedeni. Eğer yakalansalardı, çoktan tahliye edilmiş olacaklardı."
 

Öne Çıkanlar