İHD LGBTİ+ Komisyonu üyesi Yılmaz: Haksızlık, ölüm, ihlaller karşısında bunu yapmazsak olmazdı

İHD LGBTİ+ Komisyonu üyesi Yılmaz: Haksızlık, ölüm, ihlaller karşısında bunu yapmazsak olmazdı
Nefretin devlet eliyle körüklendiğini belirten Yılmaz, ‘Kadınlar onların namusları olabiliyorken biz utançları oluyoruz. Faşizm sizin üzerinizden fayda sağlayacaksa, sizi sever’ diyor.

Yağmur KAYA


+GERÇEK - İnsan Hakları Derneği (İHD) LGBTİ+ Komisyonu kuruldu. Geçtiğimiz günlerde İHD İstanbul Şubesi binasında yapılan basın toplantısıyla İHD LGBTİ+ Komisyonu kurulduğunu kamuoyuyla paylaşan komisyon üyeleri, bundan böyle LGBTİ+’ların yaşadığı hak ihlallerine ilişkin başvuru almaya başlayacak. 

Komisyonun kuruluş deklarasyonunda, "Türkiye’de ve dünyada yaşayan her LGBTİ+’nın uğradığı hak ihlalleri, dünyanın her yerinde aynı zihniyetle beslenen cis-patriyarkanın ördüğü, koruduğu ve beslediği nefret sarmalının sonucudur. Bu sarmal her geçen gün hayatlarımıza biraz daha sirayet ediyor, yaşadığımız alandaki çemberi biraz daha daraltıyor" ifadeleri yer alıyor. 

Türkiye'de, hak savunucularına göre 2018 yılında en az 5 trans öldürüldü. Son 10 yılda ise öldürülen trans sayısı 60'a çıktı. Avrupa trans ağı Transgender Europe’un (TGEU) raporuna göre Türkiye, Avrupa’da en çok trans cinayeti işlenen ülkeler içerisinde birinci sırada yer alıyor. 

İHD LBGTİ+ Komisyon üyesi Cüneyt Yılmaz, kadınlara ve LGBTİ+lara yönelik saldırıların arttığını ve LGBTİ+lara yönelik nefretin gün geçtikçe körüklendiğini söylüyor. Yılmaz, "Komisyon kurulmasının ihtiyacı aslında çok açık, bunca haksızlık bunca ihlal ve ölüm arasında bunu yapmasak olmazdı" diyerek,  bu topraklarda LGBTİ+lara yönelik saldırıların hep var olduğunu dile getiriyor. 

‘BU COĞRAFYADA HAK İHLALLERİ BİTMEYEN BİR DURUM’

LGBTİ+ Komisyonu kurulmasına dair görüştüğümüz Yılmaz’la ‘erkekliği’, LGBTİ+lara yönelik artan şiddeti ve boyutlarını konuştuk. Yılmaz öncelikle hak ihlali yaşayan herkesin komisyonuna ulaşmasını talep ediyor. Hiç kimsenin yalnız ve yanlış olmadığını vurgulayan Yılmaz, "Herkes farklı herkes eşit" diyor. 

‘SESİNİZİ GÜR ÇIKARIN’

Yılmaz, "Hak ihlalleri asla bitmeyen bir durum bu coğrafyada. Her gün bir kadın öldürülüyor ve sayısız LGBTİ+ nefret saldırısı yaşanıyor" diyor. LGBTİ+ların her gün bir saldırıya, tacize, aile, mahalle ya da devlet baskısına maruz kaldığını belirten Yılmaz,  LGBTİ+ların içinde bulunduğu nefret ortamı için "Bizim için her gün aynı" diyor. Yılmaz, bu nedenle her türlü hak ihlaline uğrayan LGBTİ+ların bu nefret ve saldırı dalgasına karşı seslerini olabildiğince gür çıkarması gerektiğini vurguluyor. Yılmaz, "Tüm hak ihlalleri, devlet baskısı, mahalle baskısı, erk zulmü ve patriyarkanın işlediği suçlarda, görsel medya, yazılı medya ve sosyal medya ile körüklenen nefret söylemleri sonucu temaslı, veyahut dijital olarak yaşanan taciz, mobbing ve diğer tüm hak ihlalleri için komisyonumuza başvurular yapılabilir" diye ekliyor. 

‘NEFRET, DEVLET VE DİYANET ELİYLE KÖRÜKLENİYOR'

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın 24 Nisan 2020 tarihinde merkezi Cuma hutbesinde LGBTİ+’lara dair yaptığı konuşmaya değinen Yılmaz, LGBTİ+ cinayetlerinde faillerin cezasız kaldığını belirtiyor. Yakılarak ya da boğazı kesilerek katledilen trans katillerinin ‘kadın sandım’ diyerek indirim aldığına, "erkekliğime laf etti" denilerek serbest bırakıldığına dikkat çeken Yılmaz, "Nefret, devlet ve diyanet saldırılarıyla körükleniyor ve failler cesaretlendiriliyor.  Erkekliğin bir ödül olduğunu düşünüyorlar. Erkeklik sadece bir cinsiyet tanımıdır, bir durumu belli etmez" diyor.   

‘DİGİTAL SALDIRILAR ÇOK KOLAY KAYIT ALTINA ALINABİLİYOR’ 

Devlet, aile, mahalle saldırılarının yanı sıra LGBTİ+lara yönelik digital saldırılarında söz konusu olduğunu kaydeden Yılmaz, şunları söylüyor:

"Pandemiden dolayı sokak eylemleri geride kalmış durumda bu yüzden bu saldırılar dijitalleşti, dijital saldırılar çok kolay kayıt altına alınıyor, bir tuşla ekran görüntüsü alıp dava açabiliyorsunuz artık. Ama noname kullanıcılar işi ölüm tehditlerine kadar götürdü. 

‘BUNLARIN AİLE YAPILARINI HER SABAH TELEVİZYONLARDAN İZLİYORUZ’

Mahallelerde de ispiyoncu ve tacizci bekçiler var artık bunların özellikle LGBTİ+lara  nasıl davrandığını biliyoruz. Öte yandan evini translara kiraya vermeyenler, ‘mahallede ahlaksız istemiyoruz’ diye transları kovanlar, ‘aile yapımıza uymuyor’ diye dışlananlar oluyor. Bunların aile yapılarını her sabah TV’lerden izliyoruz." 

Yılmaz, tüm saldırı ve nefret politikalarına rağmen Türkiye’de sokak protestolarının öncülüğünü yapanların kadınların ve LGBİT+ların oluşturduğunu vurguluyor. 

‘ÇOK CESUR BİR HAREKET BİZİM HAREKETİMİZ’

Yılmaz, "Örneğin taksimde yapılan yürüyüş ve eylemlerde polislerle yakın mesafeden kavga eden yalnızca kadınlar ve LGBTİ+lar. Çok cesur bir hareket bizim hareketimiz. Sanırım 2015 Onur Yürüyüşünde polis saldırısı sonrası bir trans polisin üzerine yürüyüp ‘sık ulan sık senin kurşunun bana ne yapacak ben doğduğumdan beri direniyorum’ demişti. Bu benim hayatımda çok büyük bir kapı araladı mesela. O cesaret çok başka bir şeydi. Ve o alandaki herkes öyleydi. Bir de devlet tarafından sürekli üzerlerinde söz söylenen ve görev verilen kesimler kadınlar ve bizleriz. Bu yüzden de en muhalif oluyoruz. Bizi onlar böyle yaptı (gülüyor)" diyor. 

Toplumun, erkekliği bir durum olarak algıladığını, LGBTİ+ların varoluşunu erkekliğe yakıştıramadığını söyleyen Yılmaz,  "Hatta bunun bir üst cahil versiyonu eşcinselliğin bulaşıcı olduğunu düşünüyor, hatta bunun da bir üst versiyonu var PLUS, bunlar eşcinselliğin ekrandan bile bulaşacağını sanıyor. Toplumsal cinsiyet rollerini alt-üst ediyoruz biz. Yolunda giden bir şeyin bozulmasını istemiyorlar, zihin konforu çok sevilen bir şeydir ve bunu bozan kişiye nefret duyulur. 

‘FAŞİZM SİZİN ÜZERİNİZDE FAYDA SAĞLAYACAKSA SİZİ SEVER’

Saldırıların temelinde yatan durum zaman zaman değişiyor, mesela kadınlar onların namusları olabiliyorken biz utançları oluyoruz. Faşizm böyledir, eğer sizin üzerinizden fayda sağlayacaksa sizi sever. Patriyarka da böyle biraz, mesela ekranlarda erkek eksenli kahraman diziler izliyorken, kadınların çoğu ağlak ve erkek olmadan çaresiz gösteriliyor.  Şimdilerde güçlü kadın dizileri var, erkeğe baş eğmeyen tek yaşayan vs. Ama bu da devletin mücadele reklamı. Yani diyor ki onu da ben yaparım, kadın mücadelesini de ben gösteririm size. Saldırının temeli ve inşası kimler tarafından yapılıyor bu çok açık" diye ekliyor. 

Öne Çıkanlar