'İnsan Hakları Eylem Planı, insan hakları derslerinde yardımcı not olarak kullanılabilecek bir metin'

'İnsan Hakları Eylem Planı, insan hakları derslerinde yardımcı not olarak kullanılabilecek bir metin'
ARTI TV'de ekrana gelen 'Söz Sırası' programının konuğu eski Diyarbakır Barosu Başkanı Avukat Mehmet Emin Aktar oldu.

Mehmet Emin AKTAR


ARTI GERÇEK- Bugün tartışacağımız şey, adli kontrol yöntemi olarak ev hapsi uygulaması; son günlerde yaygın olarak önce Boğaziçi protesto eylemleri, daha sonra da 8 Mart gösterileri sırasında sıklıkla neredeyse yeni bir uygulamaymış gibi kullanılan.

Adli kontrol meselesi, aslında Ceza Muhakamesinde bir koruma önlemi olarak düzenlenmiştir. Bir soruşturmayı sağlıklı bir şekilde yürütebilmek ve sonuç almak ve alacağınız kararın akamete uğramamasını sağlamak amacıyla yargılama mercilerinin başvurduğu yöntemlerdir. Yasa bunları belirlemiş. 

Sınırlarını belirlemiş ve elden geldiğince kişi özgürlüklerini kısıtlayan koruma önlemlerine başvurulmamsı gerektiğini de yasa çok açık biçimde ifade etmiş. 

Aslında tutuklamanın yerine geçmek üzere uygulanan bir yöntem. Oysa son zamanlarda bu son derece keyfi olarak kullanılıyor, tutuklamada olduğu gibi. Tutuklama açısından, ortada çok ciddi bir suç şüphesinin olması gerekiyor. Suç şüphesinin yanı sıra güçlü delillerin olması gerekiyor. Kişinin kaçma veya delilleri yok etme şüphesinin olması gerekiyor. Bunları hepsi bir arada olması halinde tutuklama önlemine başvuruluyor. Yani yasa bu koşulların tümünün birden gerçekleşmesi gerektiğini söylüyor tutuklama için. Bu durumda kişinin özgürlüğü sınırlandırılıyor. 

Bir yandan kişi özgürlüğünü sınırlandırıyorsunuz, bir yandan masumiyet karinesini ihlal ediyorsunuz. Çünkü kişiyi tutukladığınızda, kamuoyunda önemli ölçüde suçlu olduğuna ilişkin bir kararın var olduğuna inandırmaya çalışıyorsunuz. 

Peki, bunun yerine başka önlemler mümkün mü? Mümkün tabii. Mesela belirli günlerde gidip imza atarsınız, kaçmayacağınızı gösterirsiniz. Dosyaya kısıtlama getirerek şüphelinin ya da avukatının ulaşmasını engelliyorsunuz. Bu açıdan bakıldığında da aslında delilleri karartma ya da yok etme kuşkusu yok. 

Fakat bu her zaman böyle mi? Değil tabii ki. Yani olağan ve makul karşılanabilecek durumlar da var. Ama özellikle son günlerde uygulamaya baktığımızda bunun yaygın biçimde ifade özgürlüğü ve kendi demokratik haklarını kullanma sırasında soruşturmaya uğrayan bireylere uygulandığını görüyoruz. 

Mesela Boğaziçi protestoları sırasında nedir iddia? "Siz attığınız sloganlarla hakaret unsuru işlediniz", "halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiniz" ya da "toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa aykırı hareket ettiniz". Bunların bütünü aslında demokratik ülkelerde ifade özgürlüğü olarak değerlendirilmesi gereken davranışlar. Yani doğrudan doğruya bir kişiye zarar veren, cezalandırıcı bir eylem yok ortada. Olmamasına rağmen bunun böyle değerlendirilip soruşturmaya uğraması ayrı bir problem. Ama diğer yandan, bir adli kontrol uygulamasına başvurması ve bunun en ağır biçimde, ev hapsi şeklinde ortaya konulması ayrı bir ihlaldir.

Geçtiğimiz hafta cumhurbaşkanı tarafından açıklanan İnsan Hakları Eylem Planı'nda, ev hapsinin, cezadan indirimi sağlayacak bir tutuklamayla eşdeğerde olduğuna ilişkin bir vurgu var. 

Bunu söylemişken aslında iki cümleyle bu eylem planından da söz etmek gerekiyor. Adı üstünde eylem planı. Eylem planında bütün hükümetler bir takvim belirlerler ve bu takvim içinde neyi hangi şekilde ve tarihte yapacaklarını kamuoyuna açıklarlar. Bu eylem planında böyle bir takvim yok. Vaatler var. Bir tür temenni belgesi aslında. Metinde de genel olarak insan haklarına ilişkin bildiğimiz temel ilkeler sıralanmış. 

Dolayısıyla bu metin eylem planı olmaktan öte, aslında üniversitelerde insan hakları dersinde yardımcı bir not olarak kullanılacak bir metin halinde. Umarım yanılırız bu konuda ve bu gerçek bir eylem planına dönüşür. 

Bu konudaki en önemli eksik, bunun söylenmesi değil hayata nasıl geçirildiğidir. Yani uygulayıcıların bakışı ve duygu durumlarının değişmesiyle ilgilidir. 

Örneğin, kadına yönelik şiddet açısından faile adli kontrol kararı vermeyen mahkemeler, bunu prostesto edenlere ev hapsi cezası verebiliyor. 

Bu açıdan, bu zihinsel bakışın değişmesi ve dönüşmesi gerekiyor. En önemli eylem, belki de en önemli eylem planı aslında bu zihinsel bakışın dönüştürülmesidir. 

Öne Çıkanlar