Irkçılık ben merkezci ve dışlayıcıdır (3)

Irkçılık ben merkezci ve dışlayıcıdır (3)
İnsanlar arasındaki biyolojik farklılıklarla açıklanan klasik antropolojik yaklaşımın günümüz toplumlarında gelişen ırkçılığı açıklamada yetersiz kalacağı açıktır.

Esra ÇİFTÇİ


ARTI GERÇEK - Belli bir ırkın üstünlüğü inancı üzerine inşa edilen ırkçılık birçok sosyal sorunun kaynağını oluşturmaktadır. Irk ayrımı kurgusu her zaman için güçlüler ve kazananların üstün olduğunun ve ötekine baskı uygulamanın gerekçesi olarak kullanılmıştır.

Irkçılık, Balibar’ın da işaret ettiği gibi toplumdaki bütünsellik görüntüsünü tehdit eden isim, ten rengi, ibadet şekilleri gibi farklılıkları yok etme arzusuyla "biz" kimliğini her türlü melezleşme, karışma ve istiladan koruma mecburiyeti hissederek ortaya konan söylem, temsil, şiddet, hor görme, hoşgörüsüzlük, aşağılama ve sömürü gibi pratiklerde kendini göstermektedir.

Irkçılık kılık değiştirerek farklı zaman ve mekanlarda çeşitli sosyolojik süreçlerde sürekli yeniden üretilmektedir. Bugün Akdeniz ve Ege’de orman yangınları tüm Türkiye’yi etkisi altına alırken, kendini bilmez üç-beş kişinin yol kesip, orman yangınlarından Kürtleri sorumlu tutması kabul edilecek bir durum değildir.

Bugün "Irkçılık Bir Hastalık Değil, Bir İdeolojidir’ yazı dizimizin üçüncü bölümünde, bölgede yaşayan HDP’liler ve sivil toplum temsilcileri ile konuştuk

ZEYNEP AKINCI
 

"NİYE TÜRKİYE’NİN YANGIN SÖNDÜRME UÇAĞI YOK?"

2017 Bodrum Yurttaş İnisiyatifi’nden Zeynep Akıncı, ülkeyi aydınlığa ve huzura çıkaracak olanın yurttaş bilinci olduğunu ifade ediyor,

"Yangınlar başladığından beri Türkiye cehennem alevleri arasında büyük bir yalnızlık ama aynı zamanda büyük bir birliktelik yaşadı. Büyük bir yalnızlık çünkü bu süreçte, arkasında güveneceği bir devlet olmadı; hatta halkı bölmeye çalışan odaklara karşı iktidar son derece iktidarsız kaldı. Bu ülke yıllardır ayrımcılık senaryolarıyla karşı karşıya bırakılıyor ama boşuna uğraş, saçma sapan provokasyonlar bir yere varmaz.

Bizler artık tek çıkış yolumuzun ortak paydalarımızda buluşabilmek olduğu bilincindeyiz ve bunu başaracağız. Yangınlar dünyanın birçok bölgesinde var ve bundan sonra da daha yoğun bir şekilde olacak. Bilimsel kanıtlar ortada: rant uğruna doğayı bu kadar tahrip edersek olacağı buydu; sürpriz değil, senelerdir söyleniyordu. Galiba Orman Bakanımız ve Devlet kurumlarımız için sürpriz oldu, pek bir hazırlıksız yakalandılar. İklim krizinin neden olduğu yangınları hiç duymamışlar mıydı? Yoksa bu kadar beceriksizlik ve yönetememe nasıl olabilir?


Yurttaş olarak benim için neden söndürülmediği önemli. Bu soruya cevap arıyorum: Niye söndürmediniz? Niye yandı bu kadar çok canlı? Niye Türkiye’nin yangın söndürme uçağı yok? Niye yangın haberi vermek yasaklandı? Nasıl oluyor da Akbelen ormanına Limak şirketi girip, kanunsuz olarak ağaç kesiyor?

Niye Limak korunuyor da ağaçlar korunmuyor? Yok PKK’mış, yok Suriyeliymiş, yok Afgan’mış, geçin bunları Hükümet yoktu, Devlet kurumları yoktu. Yurttaşlar vardı bu yangınları onlar, canları pahasına söndürdüler. Bundan sonra da bu ülke aydınlığa ve huzura kavuşacaksa onlar sayesinde olacaktır."

NİHAT GENÇOSMAN
 

"BU SÜRECİ BİR ÖTEKİLEŞTİRME VE BÖLÜCÜLÜK VESİLESİ YAPMAK İSTEYENLER FAZLA BİR SONUÇ ELDE EDEMEDİLER"

HDP Muğla İl Eş Başkanı Nihat Gençosman süreci ötekileştirme ve bölücülük vesilesi yapmak isteyenlerin fazla bir sonuç elde edemediklerini ifade ediyor...

"Bence Muğla insanı cumhuriyet tarihimiz boyunca sürdürülen şovenist eğitim, politikacıların kullandıkları dil vb. düşünüldüğünde görece sağduyulu bile sayılabilir. 7 yıl önce partimizin Fethiye’deki tabelasının belediye aracı ile indirilmesi ve bu günlerde yaşanan saldırı, tehdit ve hoyratlıklar dışında son yıllarda merkezi iktidarın HDP’yi ötekileştirme – itibarsızlaştırma politikalarının Muğla’da fazla karşılık bulduğunu söyleyemeyiz.

İktidarın her vesileyle tekrarladığı ayrıştırıcı, hedef gösterici dili ile tartıldığında yaşanan olaylar bu dilin ancak Marmaris’te akli dengesinin yerinde olmadığını iddia ettikleri birinin üç yıl arayla iki kez ilçe binamıza saldırmasında görüldüğü gibi böyle asosyal insanlarda karşılık bulabildiğini gösteriyor.

Yangın günlerinde yardım koordinasyon merkezlerinde somut işin ucundan tutan gençlere katılmak yerine, yollarda kimlik kontrolü yapıp yangın çıkartan terörist peşine düşen gençlerin ruh halini de bu bağlamda değerlendirmek gerek. Şu ana kadar onların bulduğu ve adalete intikal edip doğrulanmış bir şüpheli duymadık.

Muğla’da doğayı kapitalizmin saldırılarına karşı savunmaya çalışan her kuruluşta, mücadelede bizim de arkadaşlarımız yer alıyor. Yangınlara ilişkin oluşan gönüllü ekiplerde de "bizden" arkadaşlar da vardı. Ama oluşturulan "hain avı" atmosferinde hem gereksiz provokasyonlardan kaçınmak hem de canla başla yangınlara karşı mücadele eden kurumların, gönüllülerin işini zorlaştırmamak için bu ortamlarda parti olarak ön plana çıkmak istemedik.


Eş Genel Başkanımız Mithat Sancar, Milletvekillerimiz ve bölge parti yöneticilerimizle 5 Ağustos Perşembe günü Milas ve Bodrum’da Belediye başkanlarımız Muhammet Tokat ve Ahmet Aras’la yaptığımız görüşmeler de son derece olumlu bir havada geçti. Belediyelerimizin geniş bir çevreden gelen diğer illerin belediyelerinin, özel kuruluşların da destekleri ile tüm personellerinin ve gönüllülerin yangına karşı verdikleri mücadeleyi yerinde gördük, dayanışma duygularımızı ilettik.


Kısacası bunca "dolduruşa" rağmen Muğla insanının ezici çoğunluğu bu süreçte öncelikle "yangın söndürme çalışmalarına ve dayanışmaya" odaklandı ve bu süreci bir ötekileştirme ve bölücülük vesilesi yapmak isteyenler fazla bir sonuç elde edemediler."
 

GÜVEN GÖKNAR
 

"YANGIN YANAN KÖYLERDEKİ TARIM VE HAYVANCILIK FAALİYETİNİ BÜYÜK ORANDA BİTİRDİ"

HDP Marmaris İlçe Eş Başkanı Güven Göknar, yangının ilk gününden itibaren sabotaj öne sürülerek fail HDP ve Kürtler gösterilerek bunun üzerinden kara propaganda gerçekleştirilmeye çalışıldığını ifade ediyor...

"29 Temmuz saat 13:20 gibi Siteler bölgesinde yangın başladı. Küçük bir alanda başlayan yangın yaklaşık 25 dakikalık süre zarfında hem havadan hem karadan müdahale olmadı ve havanın aşırı sıcak olması ve rüzgârın etkisiyle hızlı bir şekilde diğer ağaçlara sıçrayarak büyüdü ve kontrolden çıktı.  Yangının gösterdiği Marmaris’teki kurum ve kuruşların böyle bir felakete hazırlıklı olmadığı ortaya çıktı. Bunun sebeplerini sıralarsak iletişim eksikliği, kriz masasının kurulamaması ve organizasyon eksikliği ve daha birçok faktör etkilidir.

Yangında Kaymakamlık, Belediye, Kent konseyi ve gönüllüler olmak üzere dört farklı eğilim ortaya çıktı. Bu kuruluşlar ve örgütlere daha önce baktığımızda koordinasyonda eksiklik ve dağınıklık olacağı gerçekleşen tutumdan zaten kendini belli ediyordu. HDP Marmaris ilçe başkanlığı olarak kent konseyi içinde etkin bir şekilde gereken her şeyi yapmaya çalıştık.

Yangının ilk gününden itibaren sabotaj öne sürülerek fail HDP ve Kürtler gösterilerek bunun üzerinden kara propaganda gerçekleştirilmeye çalışıldı. Sosyal medyada dayanağı olmayan görsel ve video paylaşılarak bu süreci yürütmeye çalıştılar fakat istedikleri gibi başarılı olamadılar. Bu konu ile ilgili hem yüz yüze hem de sosyal medya aracılığıyla kent konseyi üzerinden yardımlaşmaya çalıştık.

Bu provokasyon videolar o kadar hızlı yayılmaya başladı ve ilk günün sonunda polisler partinin önünde olduğu halde partinin camını kırdılar ve biz saat 02.00 gibi haber alınca partiye gittik. Camı değiştirip yerleri sildik. Ertesi gün yakalanan şahıstan şikayetçi olduk. Bu süreçte işimiz çok zordu hem yangınla hem de provokatörler ile mücadele etmemiz gerekti.

Hiçbir üyemizin burnu kanamayacak şekilde bir çatışma ortamını önlemekti ve bu konuda başarılı olduğumuzu düşünüyorum. Çünkü bir şekilde bu kirli propagandayı önledik. Yangına gidecek arkadaşımız bizim haberimiz dahilinde yangın söndürme de güvenli bir şekilde rol oynadılar. Yangın bölgelerinde evi bulanan ve hasar gören arkadaşlarımıza (İçmeler,Turunç,Hisarönü) konaklayacak yer ayarladık.

Cumhurbaşkanının yangın için gelip çay attıktan sonra kirli propagandası tersine döndü. Hem Askeri personelin olmayışı hem de devletin yangın karşısında seyirci kalması işi tersine çevirdi hatta A haber ve TRT gibi yandaş televizyon kanalları haber yapmaya gelirken yangınla mücadele edenler ve yerel halk tarafından tepkiyle karşılandı alana alınmadılar. Buna karşı onlarda misilleme olarak canlı yayın sırasında içmeler beldesinde Halk TV’ye saldırdılar.

Yangın yanan köylerdeki tarım ve hayvancılık faaliyetini büyük oranda bitirdi. Burada ekonomik olarak turizm ile geçimi sağlayan esnaf Pandemiden dolayı zarar görmüş ve yangın nedeniyle daha kötü duruma düştü. Esnafa burada faizsiz kredi gibi yollarla veya maddi yardımla destek olunması gerek çünkü esnaf geçimini sağlayacak bir gücü kalmadı. Bu da kimsenin görmediği noktalardan biridir.

Biz HDP olarak kent konseyi ile iletişimimiz ve yardımlarımız devam ediyor. Zarar gören her arkadaşımıza yardımcı olmaya devam ediyoruz. Bu yangından ders alarak gelecek yangınlarda da ne yapılması gerektiğine dair ileriye dönük gerekli çalışmaları başlatmayı düşünüyoruz."

 

SÜLEYMAN MUTLU

 

Aydın’da yaşayan insan hakları aktivisti Süleyman Mutlu, tüm demokrasi güçleri ile ırkçı ve saldırgan olaylara karşı duyarlılığı en üst seviyeye taşımak gerektiğini ifade ediyor,

"Türkiye’de olduğu gibi Ege bölgesi ve Aydın ilinde de ırkçılık ve ayrımcılığın özünde yönetsel sorunun bir devlet politikası olduğu aşikâr. Farklı iktidarlar döneminde ayrımcılık ve ırkçılık her zaman vardı. Politik söylemler doğrultusunda dönem dönem ayrımcılık ve ırkçılık asgari bir düzeyde seyrederken şimdi de olduğu gibi endişe verici bir boyuta tırmandırıldı. Son günlerde Türkiye’de ve özellikle de Ege’de yangınların söndürülmesinde devleti yönetmekle sorumlu olan iktidarın yetersizliği kamuoyunda büyük tepkilere neden olduğu aşikardır. Tam da bu olumsuzluk ve beceriksizliği bir biçimde manipüle edip yangınların içerde ve dışarda bazı odaklar tarafından gerçekleştirildiği vurgusu yapılıyor. Bu söylem ve söylentilerle birlikte Aydın ili de dahil olmak üzere tüm Ege bölgesinde ırkçılığın ve ayrımcılığın daha da belirginleştiğini görüyoruz. Tam da bu bağlamda şoven ve ırkçı duygular körüklenerek bizzat Kürt vatandaşlara saldırı olarak yansıyor. Bu saldırılar gerek politik söylemlerin etkisiyle gerekse de daha derinde organize edilmesi ile toplumun duyarlı kesimlerinde endişe yarattığı gözlemlenmektedir. Biz insan hakları savunucuları, tüm demokrasi güçleri ile acilen bu ırkçı ve saldırgan olaylara karşı duyarlılığımızı en üst seviyeye taşırken yanan her metrekare ormanın, rant uğruna talan edilen her santimetre toprağa sahip çıkmak insanlık adına en temel görevimizdir."

HÜSEYİN ANIL
 

"ÇOK ŞÜKÜR HALKIN SAĞDUYUSU EGEMEN GELDİ"

Öğretmen ve gazeteci olan Hüseyin Anıl, yol kesip kimlik soranları ABD’deki Ku Klux örgütüne benzettiğini ifade ediyor,

"Ormanlarda sözde yangın nöbeti tutanların yanında bir bidon su bile yok, ne işleri var ormanda? Amaçları ne? Bu adamların kafasındaki değişmez tek gerçek, onlara göre bu yangınlar kendiliğinden çıkamazdı. "Bu ormanları mutlaka birileri yakıyordu" diye düşünüyorlardı.  Bunlar orman korucusu mu? Kır bekçisi mi? Kim bunlar? Ormanın ve tüm çevrenin, yanma noktasına gelmiş, bir küçücük sürtünme, bir kıvılcım beklediği o anlarda, bu insanlar hangi nedenle olursa olsun ister tabanca ister tüfek, hangisinin tetiğine dokunsalar, silahtaki barutun ateşlemesiyle ortaya çıkan kıvılcımla, kendi elleriyle yangına sebep olurlar. Yangın bölgelerinde, Manavgat'ta, Aydın'da, Marmaris'te, Bodrum'da, Milas'ta, Köyceğiz-Otmanlarda, birkaç yerde güya "fail-şüpheli" diye yakaladıkları ve acımasızca darp ettikleri kişilerin, hepsi suçsuz, günahsız ve alakasız kişiler çıktı, insanlara hakaretler ettiler, fiziki saldırılar yaptılar. Bunlar güya "ormanları koruyacağız" gerekçesiyle, yasa dışına çıkıp, savunmasız insanlara zarar verdiler, suç işlediler. Zaten halklar arasında var olan karşılıklı güvensizlik değirmenine su taşıdılar. Toplumu birbirine kırdırabilecek bu tehlikeliyi nasıl göremediler? Yoksa böyle bir provakasyonu bilerek ve isteyerek mi yaptılar? Çok şükür halkın sağduyusu egemen geldi. Bir büyük felaketin içinde gizlenmiş, büyük felaketi savuşturduk. Yangın içinde, bir başka yangın hazırlanmıştı, çok şükür tutuşturamadılar. Kafalarında provalarını yapmışlardı, "yakaladım o haini, yakaladım PKK’lıları" diyeceklerdi olmadı. Sosyal medya dahil, yandaş ve sözde muhalif medyanın, iri kıyım, anlı şanlı köşe yazarları dahil, büyük bir çoğunluk, gizli veya açık, o yangınların arkasında, mutlaka kara kavruk bir iki Kürt gencinin çıkacağından emindiler ama yanıldılar.

Sizin aracılığınızla o kişilere seslenmek isterim: Ey bu işlere karışıp, kafasını, bedenini ırkçılığa kaptırmış benim canım kardeşim, sözde vatanseverlik gibi duygularla kandırılmış, Kürt'e karşı beyni kinle yıkanıp, Kürt'ten nefret ettirilmiş sevgili kardeşim, ama bu iş beklediğiniz ve planladığınız gibi olmadı, olamadı, çıkan yangınların hiçbirinde kundaklama olmadığı görüldü ve neredeyse kesinleşti değil mi?

Olacağı tutsaydı bir büyük şans eseri, o yangının içinden, birimiz kışlık kekik ve ada çayı toplarken yakalansaydık? Şu anda Türkiye'nin birçok yerinde olduğu gibi, Bodrum-Milas ve Yatağan'da ve çok yakınlarımızda sürmekte olan çevre ve doğa savunma mücadelelerinde, Yatağan-Leyne'deki, Milas-İkizköy'deki ve Tuzabat'taki çevre, ekoloji ve orman savunma eylemlerinin hepsine gidilip bakılsın, en önde ve en çok sayıda, yerel, bölgesel ve ulusaldan gelen HDP'lileri görecekler.
Bu konuda "bu yangınların arkasında mutlaka birileri var" diyerek, Türkiye'de PKK üzerinden, HDP ve Kürt düşmanlığına zemin oluşturan kamuoyumuzu neredeyse ırkçı kalkışmalara varabilecek yere taşıyan medya ve o medyanın kanaat önderlerini, onların sosyal medyadaki taraftarlığını, goygoycularını şiddetle ve nefretle kınıyorum. Çok şükür ki, iç savaş provası yapmak isteyenler amacına ulaşamadı. Yangınlarımız bitsin, Kürt- Türk el ele verip, Ege ve Akdeniz'deki yangınların, Tunceli-Hozat, Bingöl ve Ağrı Van-Başkale ve Hakkari'deki sellerin, tüm felaketlerin izlerini beraber silelim."

 

 

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar