İş ve Aş Buluşmaları'nda 3'üncü gün: Çiftçi öldü, 40 liraya aldığımız gübreyi 400 liraya alıyoruz

İş ve Aş Buluşmaları'nda 3'üncü gün: Çiftçi öldü, 40 liraya aldığımız gübreyi 400 liraya alıyoruz
İş ve Aş Buluşmaları kapsamında yaşadığı sıkıntıları dile getiren seracılar, 'Çiftçi öldü. Bunu sadece ben değil tüm Akdeniz Bölgesindeki çiftçi söylüyor' dedi.

Seda TAŞKIN


ARTI GERÇEK- Halkların Demokratik Partisi "Herkes İçin Adalet" kampanyası kapsamında başlattığı "İş ve Aş Buluşmaları’nı Antalya’da üçüncü gününde sürdürüyor.

Sabah saatlerinde buluşmalara başlayan heyet gün içinde Karanfil Üreticilerini, Finike Sera Üreticileri, TMMOB, , BARO, Kent İzleme Platformunu,  Kent Konseyi Ziyareti, ADGİAD (Antalya Doğu Güneydoğu İş Adamları Derneği) ve Türk Tabipler Birliği'ni (TTB) ziyaret edecek. 

'BİZ ÜRETİYORUZ AMA FİYAT BELİRLEYEMİYORUZ' 

Heyet ilk olarak Düden Şelale Bölgesindeki karanfil işçilerini ziyaret etti. Karanfil üretimi yapan işçiler artan döviz kurundan kaynaklı gübre, ilaç gibi malzemeleri almakta sıkıntı yaşadıklarını söyledi. Ürettiği karanfillerin satım noktasında sıkıntı yaşadıklarını söyleyen işçiler "kim ne fiyat veriyorsa ona uymak zorunda kalıyoruz. Biz üretiyoruz ama fiyat belirleyemiyoruz" dedi.

'ÇİFTÇİ ÖLDÜ' 

Ziyaretler kapsamında heyet  ilk olarak Antalya'nın Düden Şelale bölgesinde bulunan karanfil işçilerini ziyaret etti. 11 yıldır Sera işçiliği yapan Davut Bulut "çiftçi bitti" diyerek tepki gösterdi. Bulut, "önceden 40 liraya gübre alıyordum şimdi 400 liraya. O hesabı ben yapmıyorum üsttekiler yapsınlar. Bunu sadece ben değil Antalya ve Akdeniz'de seracılık yapan bütün çiftçi söylüyor" dedi.

'YÖNETİM YERELDEN MERKEZE OLMALI' 

Kent İzleme Platformu ziyaretinde ise  STK'larla hem de siyasi partilerle temas halinde olduklarını ve yerel yönetimlerin önemine değinildi. Kent İzleme Platformu'da gönüllü çalışan  Mustafa Şahin, "Politikalar merkezden değil, yerelden merkeze şeklinde olaması gerekir.Bu daha dinamik bir siyasetin önünü açmaktadır" dedi. 

'TAHRİBATIN ARKASINDA İKTİDAR VAR' 

Tuncay Neyisçi ise Antalya'nın çevre sorunları içerisinde arkeolojik sorunlarda mevcut olduğunu söyleyerek, "Maden ocakları doğa tahribatı açısından çok yıkıcı bir durumda. Deniz ve ormanın iç içe olduğu bir yerde linyit kömürünün çıkarılacak olması akıl alır gibi değil. Bunun arkasında da iktidarın olduğunu da biliyoruz. Sütçüler bölgesinde taş ocakları doğayı mahvetmiş durumdadır" dedi. Neyisçi sözlerine şöyle devam etti:

"Tarım alanlarımız, taş-mermer ocaklarına peşkeş çekilmektedir. Sermayedarların çoğu da AKP'ye yakın isimler. Antalya'da birçok sahil oteller için  ranta açılmış durumda, bunu Gazipaşa'da, Serik'te görebilmekteyiz. Halk çok iktidara karşı çok öfkeli. Bazı bölgelerde yoğun tarım yapılırken, yoğun ilaçlamalardan ötürü sularımız da kirletiliyor. Yamansaz'da yapılarla, tarımla ne yazık sulak alan yok ediliyor. Yine falezlerin durumu da çok kötü bir durumda. Mustafa Şanlı: Ardıç ağacı ve Toros sedir ağacının bulunduğu  yerlerimiz ne yazık ki taş ocakları yüzünden yok olmanın eşiği geliyor. Ardıç ve Toros sedirleri yok ettiğimizde geri getiremiyoruz ne yazık ki."

'TARIM ALANLARI YOK EDİLİYOR' 

Arkeolog Selda Baybo ise yapıların büyük kısmının ormana, tarım alanlarına ya da  arkeolojik alana yapıldığını söyledi. Baybo, "Antalya'nın tarihi bildiğimiz gibi 2 bin 500 yıllık değil çok daha uzun zamanlara gitmektedir. 2001 yılında hazırlanan 2001-2020 kırsal kalkınma planında tarım alanları korunup genişlemesi gerekirken, ne yazık ki yok edilmektedir. Birçok taş ocağı, maden ocağı işletmesi için verilen ÇED raporu çevreyi, doğayı gözetmeyen bir biçimde verilmektedir. Sularımızda  sıcaklık olarak Kızıldeniz'e yakın bir seviyeye geliyor, bundan kaynaklı balon balığı gibi farklı istilacı türler önümüzdeki zamanlarda daha fazla karşılaşacağız. Ayrıca  Alanya, Kekova vb. sahil yerlerimiz daralmalar yaşanmaktadır. Plansız yapılan barajlardan kaynaklı sahillerimiz erozyona uğrama riski ile karşı karşıya" diye konuştu.

 

Öne Çıkanlar