Kadınları katilleri ile aynı karede gösteren fotoğraflar ne anlatıyor?

Kadınları katilleri ile aynı karede gösteren fotoğraflar ne anlatıyor?
Kurgulanmış, failiyle aynı karede, ortak geçmişe dair izlenim veren kadın haberlerindeki fotoğraflar kime, ne anlatıyor? Doç. Dr. Ceren Sözeri ve gazeteci Çiçek Tahaoğlu ile konuştuk.

İsa Uğur ERDOĞAN


Genel Yayın Yönetmeninin Fatih Altaylı olduğu Habertürk Gazetesi’nin 7 Ekim 2011 tarihli  manşetinde, eşi tarafından öldürülen kadının sırtında saplanan bıçakla fotoğrafı verilmişti. Aradan geçen sekiz yılın ardından Fatih Altaylı journo’nun ‘yine yapar mıydınız’ sorusuna; "O gün yazı işlerindeki ortamla bugünkü ortam farklı. Ben yaptığım haberin arkasındayım. O zamanlar dönemin başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğan bile annesinin cenazesinde yaptığı konuşmada haberimi eleştirmişti. Ben bu haberi kadın cinayetlerine dikkat çekmek için yaptığımı defalarca kez söyledim. Ama bugün aynı haber yazı işlerinde nasıl bir hava oluşturur, bilmiyorum. O yüzden bugün yapar mıydım, bilemiyorum" cevabı vermişti.

Manşetteki o fotoğrafın yayınlanmasının ardından sekiz yıl geçti. Daha önceki zaman diliminde kadın cinayetlerine nedensellik yorumu katan, faiili haklı gösteren, gerekçeleri ön plana çıkaran bir yazım dili vardı. Hala sürüyor olmasına rağmen gerek kadınların örgütlü tepkileri, gerek gazetecilik içerisinden gelen eleştiriler haber dilinde yeterli görülmese de belli oranda değişim yarattı: Daha az ayrıntı ve nedensellik. 

Haber metinleri ile birlikte kullanılan görselller de değişime ayak uydurdu denilebilir. Cinsel istismara uğradığı ya da şiddet görmesi nedeniyle kadınlar artık daha az ‘utanan’ fotoğraflarla temsil ediliyor. Fakat haber fotoğraflarında yeni serüven kadınlarla faili  aynı karede gösterildiği, sosyal medya hesaplarından özel anlarına ilişkin fotoğraflar ve ek olarak kurgulanmış fotoğraflar haberlere dahil edilmekte. 

‘GÖRSEL KULLANMAYI YENİDEN DÜŞÜNMEK GEREK’

Oldukça 'estetik' görünüme sahip bu fotoğraflar metinden ayrı okunduğunda herhalde mutlu bir çift, bir afiş çalışması ya da bir reklam çekimine ait olduğu zannedilebilir. Haber içersinde tekrardan olumsuzluğu üretmemek adına bahsedilen fotoğrafları kullanmadık. Ancak herhangi bir arama motorunun görsel arama bölümünden son dönemde yaşamını yitiren kadınların isimlerini aratarak ‘örnek’ fotoğraflar görülebilir.

Kullanılan bu tür fotoğrafları sorduğumuz Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden Doç. Dr. Ceren Sözeri, ‘Görsel kullanma meselesini yeniden düşünmek gerek’ dedi.

Sözeri, "Haberlerde genellikle öldürülen ya da şiddete uğrayan kadınların görselleri hatta isimleri kullanılırken onları öldüren erkeklerin itiraf etmiş olsalar dahi henüz sanık olmaları sebebiyle fotoğrafları buzlanmış olarak, isimleri de yalnızca başharfleri kullanılarak veriliyor. Kadınların bu kadar açık şekilde teşhir edilmesi eğer hayattalarsa mağduriyetlerini arttırıyor. Öncelikli olarak bu görsel kullanma meselesini yeniden düşünmek gerekli, kendisinden ya da yakınlarından izin almadan bir kadının, sosyal medya hesaplarına dalıp mutlu günlerini yansıtan fotoğraflar kullanmaktan kaçınmalı" diyor.

'CİNSİYETÇİLİK YENİDEN ÜRETİLİYOR'

"Kadınlara yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin çoğunun faili çoğunlukla yakınlarındaki erkekler, koca, sevgili, baba, kardeş vs. bu biliniyor. Bu nedenle birlikte çekilmiş fotoğraflarını bulmak gazeteciler için pek zor olmuyor ancak bu fotoğrafların kullanılması kadını şiddetin, cinayetin suçlusu gibi gören zihniyetin yeniden üretilmesine neden oluyor"  diyen Sözeri, şöyle devam ediyor: "Eğer birlikte çekilmiş fotoğraf yoksa haberci bu sefer 'yaratıcılığını' kullanarak faili kadınla aynı kareye yerleştiriyor. Bu da yine şiddetten/cinayetten yine kadını sorumlu tutan zihniyetin bir türevi. Kadının faille iletişimi olduğuna dair her söz, her ima zihinlerde 'acaba ne oldu/ne dedi de başına bunlar geldi' sorusunu akla getirmeye hizmet ediyor. Medya bu yolla bir yandan faili istemeden de olsa aklarken diğer yandan şiddeti üreten zihniyeti güçlendiriyor. Cinsiyetcilik yeniden üretiliyor. Medyanın görsel seçerken daha çok tık almayı değil, bu şiddetteki payını süşünerek hareket etmesi gerekiyor."

'SEVDİĞİM İÇİN ÖLDÜRDÜM YALANINI GÜÇLENDİRİYOR'

Uzun yıllar kadın ve LGBTİ haberciliği yapan ve 'Toplumsal Cinsiyet Odaklı Habercilik El Kitabı’nın yazarı gazeteci Çiçek Tahaoğlu ise kadınların faiilleri ile ortak karede gösterilmesine "Şiddet sarmalından kurtulamıyacakmış gibi güçsüzleştirici fotoğraflar kullanılıyor ya da şiddet romantize ediliyor. Kadınların katilleri ile birlikte fotoğraflarının kullanılarak ikisininde çok romantik anlarının seçilmesi şiddetin romantikleştirilmesine ve sevdiğim için öldürdüm yalanını güçlendiren bir kare oluyor" yorumunu yaptı.

Tahaoğlu, şiddeti meşrulaştırma çabası olarak gördüğü fotoğraf tercihlerine ilişkin ise "Fotoğrafları yan yan koymak aslında ortak bir geçmiş arama çabasına da sebep oluyor. Bu şiddetin romantizmini iyice derinleştiriyor. ‘Bunların ortak bir geçmişi varmış, acaba kadın ne yapmış da öldürülmüş’ sorularına yol açıyor. Bu çok korkunç bir soru. Şiddeti, cinayetleri meşrulaştıran bir soru. Bu fotoğrafların şiddeti meşrulaştırma çabası olarak değerlendiriyorum" dedi.

Sosyal medya hesaplarından haber için alınan fotoğrafların kamusal alanla sınırlı olmak koşuluyla kullanılmasına olumlu bakan Tahaoğlu, "Kadınların hayattayken çekilen fotoğraflarının kullanılmasına karşıt değilim. Bunların sosyal medyalarından, kişise alanlarından alınması tabiki sorun. O kadınların hayattayken olan fotoğraflarını görmek bana iyi geliyor açıkçası" değerlendimesini yaptı.

"Haber fotoğrafları nasıl olmalı?" sorusuna ise Tahaoğlu şu net yanıtı verdi: "Şiddete uğradıklarındaki fotoğraflarını kullanamayız zaten. Onların anısını yaşatarak, romantize etmeden, kadınları güçsüz göstermeden, kadınların güçlü, dirençli olabileceği ve şiddet sarmalandından kurtulabilecekleri mesajını alabilecekleri fotoğrafları kullanmaya özen göstermemiz gerekiyor."

Öne Çıkanlar