Kılıçdaroğlu'ndan 'helalleşme' çıkışı: Onlarla hesaplaşacağız

Kılıçdaroğlu'ndan 'helalleşme' çıkışı: Onlarla hesaplaşacağız
Ordu'da konuşan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, 'Helalleşmek demek, kul hakkı yiyen kişiyle helalleşmek değil. O ayrı bir şey. Onlarla hesaplaşacağız' dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ordu'daki muhtarlar, sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve kanaat önderleri buluşmasına katıldı. Konuşmasına, Van'ın Erciş ilçesinde ilkokula başlarken öğretmeninin 'Ordu'nun Dereleri' türküsünü öğrettiğini anlatarak başlayan Kılıçdaroğlu, "Ordu neresidir bilmiyorduk ama o türküyü biliyorduk. Şimdi Ordu’dayım. Ordu’nun kültürünü de yaşama tarzını da kucaklaşmasını da biliyoruz" dedi.

'KUTUPLAŞMAYI BÜYÜTECEKLER'

Toplumun ayrışma ve kutuplaşma içinde olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, "Mücadelenin beraber ve birlikte yapılması lazım. Bu, Ordu’da yapılacak ama Hakkari’de de yapılacak. Rize’de de yapılacak. Kutuplaşmayı yaratanlar, kendi tabanlarını domine etmek için, orada tutmak için kutuplaşmayı büyüteceklerdir. Buradan kaçınmamız lazım. Aklımızı kullanmamız lazım" diye konuştu. Kılıçdaroğlu şunları söyledi:

Fındık ve bal deyince aklımıza Ordu geliyor. Dünyada fındık üretiminde bir numarayız. Türkiye’de de Ordu bir numara. Bal üretiminde dünyada ikinciyiz. Bal üretiminde yine Ordu bir numara. Az önce fındık bahçesine gittiğimde, orada bir üretici anlattı. Fındığın kullanıldığı sektörün dünyadaki büyüklüğü 150 milyar dolar. Başta çikolata geliyor. 150 milyar dolarlık bir sektöre fındık götürüyoruz.150 milyar dolarlık bir pazardan ve dünyada fındık üretiminde bir numarayken nasıl oluyor da biz 2-2,5 milyar dolar kazanıyoruz? Niye 10 milyar dolar kazanmıyoruz? Niye 20 milyar dolar kazanmıyoruz?

Biz, nasıl oluyor da şimdi fındık bahçelerimizi uluslararası tekellere adeta teslim eder noktaya geldik? Kim yaptı bunu? Asıl soru bu. Bunu kim yaptı? Açık ve net; sorumlusu siyaset kurumu. Üretenin ve alın teri dökenin zarar ettiği bir düzen, zalime hizmet eden düzendir. Çünkü o alın terini başkaları alıyor demektir.

'TABAN FİYAT 4 DOLAR KARŞILIĞI TL OLMALI'

Fındığı katma değeri yüksek ürüne dönüştürmemiz lazım. Teşvik ediliyor, 14 yıldır aynı fiyat. Yanlış hatırlamıyorsam 170 lira veriyorlar. Bu, teşvik midir Allah aşkına. Fındık bahçelerinin bölünmesi ayrı bir sorundur. Özellikle Karadeniz bölgesinde fındık ağaçlarının yaşlanması sorundur. Üretimde yeterli verimlilik alınamıyor; bir sorundur. Bunların tamamının TBMM’de görüşülmesi yönünde karar verildi. CHP tarafından önergeler verildi. Fakat fındık üreticisinin sorunlarının TBMM’de tartışılmasını kabul etmedi AKP ve MHP, reddettiler. İktidarımızda göreceksiniz, fındık bu bölgenin stratejik ürünüdür, fındık üreticisi hak ettiği geliri mutlaka alacaktır.

Fındık taban fiyatı ne olmalı? Bu da tartışılır sürekli olarak.‘Evet, fındık, kilosu kardeşim 4 dolardır. Karşılığı TL neyse o ödenecektir’ denmesi lazım. 4 dolar dediğimde bunu çok büyük bir rakam olarak görmeyin Standart bir rakam belirleyecekseniz kilosu 4 dolar kardeşim. Alacaksınız, ihraç edeceksiniz.

'ASIL SORUN MEMLEKETİN YÖNETİMİ'

Bunlar güzel, bir şekliyle çözülür ama asıl sorunumuz memleketin yönetimi. Türkiye, düşündüğünüzden çok zengin bir ülke. Olağanüstü imkanları var. Konya’dan küçük Hollanda’nın yıllık tarım ürünü ihracatı 180 milyar doların üzerinde. Bizim, 18-20 milyar dolar. Konya’dan küçük bir devlet 180 milyar dolarlık tarım ürünü ihraç ediyorsa biz niye ihraç edemiyoruz? Biz neden yapamıyoruz? Çiftçimiz var, güneşimiz var, suyumuz var, bereketli topraklarımız var. Niçin yapamıyoruz? Sorun yine geliyor, siyaset kurumunda ve siyaset kurumunun beceriksizliğinde yatıyor.

'84 MİLYON BİR AVUÇ İNSANA ÇALIŞIYORUZ'

Bunun çözülmesi lazım. 2018’de yeni bir sisteme geçtik. Bu sistem kimin için çalışıyor? Bunu sorgulamanız lazım. Kimlere çalışıyor? Kimlerin lehine, kimleri aleyhine? Kimler kimlere hizmet eder noktaya taşındı? Bunun sorgulanması lazım. 84 milyon insan, hep beraber bir avuç insana çalışıyoruz. Bütün kaynaklar bir avuç insana gidiyor. Ben, Ordulu kardeşlerime söz veriyorum, haksızlığa ve adaletsizliğe tahammül edemeyen bütün kardeşlerime söz veriyorum. Bu haksızlığı ve adaletsizliği, ben çözmezsem, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyenlerin burnundan fitil fitil getirmezsem ben niye siyaset yapıyorum? Getireceğim. Başka bir şey daha yapıyorlar. Eğer süre uzarsa; gelir elde ediyor ama gelir düşük oldu, bir Cumhurbaşkanı Kararı’yla süre uzatılıyor.

Şimdi, her biriniz yarın sandığa gideceksiniz ve oy kullanacaksınız. ‘Bu haksızlık devam etsin’ diyorsanız iktidar sahiplerine oy vermeye devam edin. ‘Bu haksızlıktır, bu tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemektir, dolayısıyla bu haksızlığa ve adaletsizliğe hepimizin dik ve onurlu durması gerekiyor’ diyorsanız tek yol var. Bize katılacaksınız.

'EN RAHATSIZ OLDUĞUM DA BUNLARI YAPANIN MİLLİYETÇİ GEÇİNMESİ'

‘Kur korumalı mevduat’ diyorlar değil mi? Şikayet ediyorlar. ‘Vay efendim, vatandaş niye bankada dolar tutuyor?’ Kardeşim, devleti yöneten kişi olarak sen, kendi vatandaşından dolarla borçlanıyorsun. Türk lirasını erittin. En rahatsız olduğum da bunları yapanların milliyetçi geçinmesi. Siz kim, milliyetçilik kim? Milliyetçilik, kendi parasını, kendi halkını, kendi insanını savunan insan demektir. Benim bildiğim milliyetçilik budur. Milliyetçilik edebiyatı yapıp, gidip de birilerinin kapılarında dilenen adam olur mu Allah aşkına?

Bu ülke Milli Kurtuluş Savaşı’nı verdi. Osmanlı’nın dünya kadar borcunu ödedi. Bu ülkeyi fabrikalarla donattı. Kimseye el avuç açmadı. Yumurta satarak şeker fabrikaları kurdular. 11 şeker fabrikasını 10 milyar dolara sattılar. Sadece mayıs ayı içerisinde ödenen faiz 19 milyar lira. Memleketi tefecilere teslim ettiler. Şikayet etmeyen kim? 84 milyonu sömüren ve sarayda yaşayanlar. Ülkeyi yönetemiyorlar. Yönetme kapasiteleri yok. Devlet liyakatle, ahlakla, bilgiyle, birikimle yönetilir.

'6 AYDA RAHAT NEFES ALDIRIRIZ'

Baskı kuruyorlar, ‘Kılıçdaroğlu neden doğruları söylüyor’ diye. Tazminat davaları açıyorlar. Sanıyorlar ki ben bunlardan çekineceğim, korkacağım. Yahu sizin feriştahınız gelse asla korkmayız. Rahmetli babamın bir nasihati vardır, ‘Oğlum sen doğru dur, eğri belasını bulur’ diye. Biz, doğru duracağız. Bu memlekete 6 ayda rahat nefes aldırırız.

'ALTILI MASADA HER VATANDAŞ TEMSİLCİSİNİ GÖRÜYOR'

Altılı masayla ilgili de şunu söyleyeyim. Her bir vatandaş, o masaya baktığında kendi temsilcisini orada görüyor. Kim olursa olsun. Muhafazakarı da kendisini görüyor, liberali de kendisini görüyor. Sağcısı, solcusu da kendi temsilcisini görüyor. Bizi bir araya getiren, bu ülkenin içinde bulduğu durumdur. Buradan Türkiye’nin çekilip çıkarılması lazım. Her birimizin sorumluluğunun bilinciyle hareket emesi lazım.

'HELALLEŞMEK KUL HAKKI YİYENLE HELALLEŞMEK DEĞİL'

Bu ülkede kadın-erkek eşitliği istiyorum. Bu ülkede kadınların büyük sıkıntı yaşadıklarını biliyorum. Onların da haklarının teslim dilmesi gerektiğine inanıyorum. Ben, helalleşme kavramını da bunun için dile getirdim. Bizim de kusurumuz vardı. Yanlışlardan arınmamız lazım. Helalleşmek kültürünü bu topraklara getirmek lazım. Helalleşmek demek, kul hakkı yiyen kişiyle helalleşmek değil. O ayrı bir şey. Onlarla hesaplaşacağız. Yüce yaradan ne diyor? ‘Her türlü şeyle gel ama kul hakkıyla huzuruma gelme’ diyor. Kul hakkı ayrı. Kim kul hakkı yediyse onunla hesaplaşacağız." (ANKA)

Öne Çıkanlar